DEVLET ve SERMAYE (XVIII)

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

DEVLET ve SERMAYE (XVIII)

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Cmt Oca 27, 2018 2:17

DEVLET ve SERMAYE (XVIII)
Devlet ve sönümlenmesi
Tanrı ‘Devletimize zeval vermesin’ denir ya; hele Afrin-Mafrin gibi ‘beka’ sorunumuzun olduğu bir dönemde, başka türlü düşünmek, hâşâ, dinden çıkmak gibi bir şey olur.
Ancak Avrupa’da ‘1848 Devrim’i döneminde, Devletlerin bir gün ortadan kalkacağını ileri sürecek olan Marx bile, Fransa’da sınıf savaşını anlatırken, burjuvazinin, bir ara, Devlet’ten vazgeçmeyi düşündüğünü yazar.
Sonra vazgeçmekten vazgeçer, çünkü Devlet, ‘sermaye birikimi için zorunlu bir rol’ oynamaktadır.
Aradan yüzyirmi yıl geçtikten sonra, ‘çokuluslu şirket’ (ÇUŞ)lerin ‘Devlet-Uluslar’ın ‘egemenlik’lerini törpüledikleri vaveylası koparılacaktır.
Giderek, emperyalizmin, ne demekse o, Devlet-Ulusları ortadan kaldırmayı amaçlayan testere dişli bir canavar olduğu korkusu salınır.
Bizim devletimize ise, ne zaman, şeytan alsın ağzımızdan diyerek elimizin tersiyle üç kez tahtaya vuralım isterseniz, sıra geleceğini ya da gelip gelmeyeceği üzerine tartışılmakta değil midir gece-gündüz?
Afrin-Mafrin ise, bıçağın kemiğe dayandığı yer olmalı...
Kuşkusuz, biz Hulusi (Derinden)Akar gibi bir ‘asker’, Devlet Bahçeli gibi bir ‘Devlet Kişisi’, ya da stratejist-mtratejistler gibi gereğinden fazla bilgili olmadığımız için, ‘ekonomi politik’ açısından baktığımızda; emperyalizmin, ve bugün revaçta olan ‘finans kapital’in, ya da incelemekte olduğumuz ‘saymaca sermaye’nin, Devlet-Ulusları ortadan kaldırmak yerine, kapitalist sistemdeki değişimlere uygun olarak yeni ‘devletsel eylem biçimleri’ (formes des pratiques étatiques) açma eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz.
Michail Kalecki (1899-1970) ve Maurice Dobb (1900-1976) ise, 1936/38 döneminde, 29 bunalımının sürdüğü dönemde diyelim, kapitalizmin tam istihdam içinde işleyebilmesi için burjuvazinin önünde üç seçenek olduğu noktasında birleşmekte idiler:
1°İşsizlik sigortasından vazgeçme
2°Faşizm
3° Enflasyon
İşsizlik sigortası ile faşizm ve enflasyonun ‘aynı kefe’de olması ne demek oluyor?
Eflasyonun da, Faşizm gibi, doğrudan bir ‘sermaye birikim politikası’ ya da ‘aracı’ olduğu demek oluyor.
Enflasyon, sermaye/emek çelişkisinin ‘yumuşatılmış’ bir biçimi iken, ‘çaktırmadan çözmek’ de denilebilir, faşizm onun cop ve sopaya dönüşmüş biçimi yani ‘çarparak çözmek’ biçimi oluyor.
Şimdi Türkiye’de her üç seçeneğin birlikte, en âlâ biçimde, uygulandığı bilindiğine göre, emperyalizm Türkiye’yi niye bölüp parçalasın?
Hangi akla hizmet için yapacak bunu?
O nedenle, Türkiye’nin emparyalizm tarafından lime lime edileceği konusu, başka disiplinler ne derse desin, ekonomi politik açısından en hafif deyimle ‘saçma’dır.
Kaldı ki, bilmem ne kadar da ‘kredi’ açılmış, yani borçlandırılmış bir Devlet, parçalanacak olursa, borçları kim ödeyecektir, değil mi ama?
Burada Nicos Poulantzas (1936-1979)’ın ‘Ulusal Burjuvazi’ ve ‘Komprador Burjuvazi’ kavramlarına eklediği ‘İç Burjuvazi’ (bourgeoisies intérieures) kavramına değinmek gerekebilir.
Buna göre, ‘iç burjuvazi’ uluslararası işbölümü ve sermayenin uluslararası yoğunlaşma süreciyle ‘bütünleşmiş’ olup, ulusal sınırlarla kendisini bağlamaz.
Ne ‘millî’dir ne de ‘yerli’ olmak zorundadır.
Ne var ki, burada incelediğimiz konu bakımından, ‘iç burjuvazi’nin ‘politik’ olarak Devlet’i ele geçirdiği zaman, o Devlet’in bir Devlet-Ulus olduğundan sözedilemeyeceğidir.
‘Savaş’ mı açmıştır, orada hiç bir biçimde ‘ulusal çıkar’ sözkonusu olamaz.
Olsa olsa bir ‘kişisel çıkar’ ya da ‘başka çıkarlar’ sözkonusudur.
O ‘savaş talebi’nin de ‘uluslararası sermaye’ tarafından gelmiş olması gerekir.
Basite indirgeyecek olursak, Türkiye Suriye’ye mi girmiştir, ABD ya da her kimse, biz giriyoruz sen de gel ya da sen önden buyur denilmiştir.
Diyelim geçmişte Türkiye ve Suriye ‘savaşın eşiği’ne gelmemişler midir?
Gelmişlerdir ama iki ‘Devlet-Ulus’ olarak.
Şimdi ‘sizinki’ Afrin’e giriyor ama lafta ‘Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana’..
Gözünü toprak doyurasıca, Suriye ile bir sorunun varsa Devlet’iyle konuşsana..
Ahval bu iken, bizim ‘sözde’ Ulusalcı, Kemalist, Atatürkçü, Demokrat, Sağcı, Solcu ve futbolcularımız, biz ‘İç Burjuvazi’nin yanındayız diyorlar.
‘Devlet’imizi kurtaracaklar akılllarısıra.
Tanrı yardımcıları olsun diyelim.
Çünkü bilmeyerek de olsa bu ‘Devlet’in köküne kibrit suyu dökmekteler.
Ağusubol Maliye Bakanı da böylece ‘ekonomimiz şahlanacak’ demiş.
‘Ganimet’ bekliyor olmalı.
Ya da sırtüstü düşmek için şahlanmaya benzer zıplamak gerekiyor.
Bu ‘Devlet’, bu iç ve irticaî burjuvazinin elinden alınıp ‘sönümlenme’dirildikçe, daha çok zıplatılırsınız, çok..
(*)Suzanne de Brunhoff, « L’Internalisation du capital et le rôle des Etats », Le Monde Diplomatique, juin 1974. In Etat et Capital, annexe 3
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1627
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x