DEVLETİN ÇİVİSİ
Devletin çivisinin çıktığı söyleniyor.
Bana kalırsa tahtası çıktı.
Zaten birkaç tahtası eksik idi. Son kalanları da birer birer çıkıyor.
Oluyor tahtasız.
Tahtsız kaldığı bile söylenebilir.
Șimdi bu son ‘Tūrk Devleti’nin sandukası çakılacak.
Ve ‘nur topu gibi’ ondan sonraki Tūrk ‘Ulusal Devleti’ doğacak.
‘Devlet-Ulus’ öldū, yașasın ‘Ulusal Devlet’imiz!
Son tūmcedeki tartıșmaya girmeyeceğim.
Șu ‘Paralel Devlet’e değineceğim.
Būlent Nuri Esen hoca, bugūnkū hocaların hocası, Paris Hukuk ve Siyasal Bilimler Fakūltesinin Hukuk ve İçtihatlar kolleksiyonunun ‘Nasıl yönetiliyorlar?’ serisinden çıkan La Turquie adlı yapıtında (Paris, 1969) bakın neler diyor?
Tarih boyunca sūregelen‘Tūrk Devlet’lerinin özelliklerinden biri de salt dıș gūçlerden ‘bağımsız’ olmaları değil, ama aynı zamanda ‘otorite’lerini herhangi bir gūçle paylașmamalarıdır da.
Devlet yönetiminde ‘iki bașlılık’ bașgösterdiği zaman, ya Yavuz Selim gibi rakip gūç ‘hilafet’i de kendi ūzerine alıp hem ruhanî ve hem de cismanî lider olunur; ya da II. Mahmut örneğinde olduğu gibi ‘rakip’ ortadan kaldırılır.
Yani ‘Tūrk devlet geleneği’nde ‘paralel devlet’ yoktur.
Būlent Nuri Esen hoca 1969’lu yıllarda yazdığı için, 1971’i, 1980’i ve 2002’yi görmedi kușkusuz.
Gūnūmūzdeki ‘karșılıklı bağımlılıkçı’ları da görmedi.
‘AB’ heveslilerini falan.
‘Otorite’yi paylașmak șöyle dursun ‘kökten devretmeyi’ bile isteyenler olduğunu..
Hoca bunları görse, ya ‘Tūrk Devlet Kuramı’nı değiștirir, ya da bunların ‘Tūrklūğū’ne tūkūrūrdū.
Kaldı ki, ‘paralel devlet’çilerimiz ‘Tūrklūğū’ görūldūğū yerde ezilesi bir ‘șey’ olarak ilan bile ettiler idi.
Ve bunların ‘ruhanî lider’ ile yaptıkları gizli-kapaklı anlașmalar ortaya çıktı mı?
‘Ne istediniz de vermedik?’ diye yakınmaya bașladılar.
Ne ki, takke dūștū kel görūndū!
İște șimdi ‘Tūrk Devleti’nin kendine dönūș ve içkin özelliklerini ortaya koyma dönemine girmiș bulunmaktayız.
Tūrk Devleti artık paralel, asimetrik, yamuk ve ya da ‘derin’ gūçlerle ‘kesin’ bir hesaplașma yașayacaktır.
Ve en sonuncu ‘Tūrk Devleti’ yeniden kurulacaktır.
Ȫyle ruhanî, cismanî de değil, ‘tam bağımsız’, ‘demokratik’, ‘laik’ bir ‘hukuk devleti’..
Ve millî.
Dikkat ettiniz mi bilmem.
Hani șu ‘Anayasa’mızın değiștirilemez maddeleri var ya; hani ‘demokratik, sosyal, laik bir hukuk devleti’ diye sayılan..
İște orada önce ‘millî’ niteliği yazılmaktadır.
Evet demokratik, sosyal, laik ama ‘millî’ bir hukuk devletidir sözkonusu olan.
Aldıkaçtı anayasası o ‘millî’ ifadesini çıkardı mı bilmiyorum.
1960 Anayasası’nda “Etat de Droit ‘national’”, yani ‘ulusal’ Hukuk Devleti diye geçmektedir.
‘Ulusal’ Hukuk Devleti’nde a) bağımsız olan, b) egemenliği elinde tutan, c) bölūnmez yani ‘ulusal bilinç’le biribirlerine bağlı olan, d) sūrekli ilerlemeden yana olan ve e) barıșçıl olan ‘Ulus’un ta kendisidir.
Ve onun içindir ki, ‘Devletler ailesi’ne değil ama ‘uluslar ailesi’ne girmiș olmakla övūnūr.
Benim valim, benim savcım, benim yargıcım diyenler ise girse girse ‘devletler ailesi’ne girebilirler idi.
Hem de kuyruklarında bir ‘paralel devlet’ ile..
Șimdi ise kuyrukları sıkıșmıșa benziyor.
Eh ‘Tūrk Devleti’ni anlamadan bașına geçilirse, bașa gelen de çekilecektir.
Habip Hamza Erdem