Ölümünden günler önce Posta'dan Alev Gürsoy'a konuşan Fatma Girik, "Öldüğümde arkamdan kötü konuşmasınlar bana yeter! Kimsenin canını yakmadım, kimseye kötülük yapmadım, kul hakkı yemedim, kimseyi hor görmedim, kimseye şımarıklık ya da güç gösterisi yapmadım. En önem verdiğim şey bu. İyi insan olmak, dünyadaki her şeyden daha zordur. Sanatımın da hakkını verdim. Halkın sanatçısı oldum." demiş.
Ne kadar sade ama muhteşem bir ruh hali... Allah rahmet eylesin.
Gerçi bugün, medyada hedef aldıkları kişi hakkında kötü konuşanlar, iftira atanlar, iktidarın hukuku siyasallaştırmasına güvenerek yani cezalandırılmayacağını bilerek hakaret edenler var... Ölenlerin arkasından kötü konuşanlar, daha çok bu tayfadan çıkıyor... Onlar için ölü veya diri fark etmiyor. Kurdukları düzene aykırı hareket eden veya etmiş olan herkes, onlar için düşmandır...
***
İktidar ise kendi söylemleri ve uygulamalarıyla bu tür davranışların önünü açmış oluyor. Bir defa devletin verdiği yetkilerle donatılmış bir kişi, imamla birlikte camide vaaz vererek, dine saygısızlık etmiş sayılan kişi veya kişiler için "Hz. Adem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir" diyemez. Herhangi bir kişi, kullandığı ifadede başka kişilere, halkın dini inançlarına veya Cumhurbaşkanı'na hakaret etmiş sayılıyorsa, yargı ne güne duruyor?
Cumhurbaşkanı'nın, adı "çözüm" olarak konulan "çözülme süreci"ne karşı çıkanları, "lekeli" diye nitelendiren, yani yıllarca iktidarın işlediği suçların arkasında duran Sezen Aksu'nun dilini koparmaktan bahsettiği ülkede Adalet Bakanı da Sedef Kabaş'ı yargılanmadan suçlu ilan etmişse mahkemelere ne gerek var? Cezayı, gece yarısı tutuklama yaptırarak kendiniz vermiş oluyorsunuz! Devletin kuvvetini kullanarak bir çeşit "ihkakı hak" yapmış oluyorsunuz. Oysa devlet erki, ihkakı hakkı önlemek için vardır.
***
Dini değerlere saygısızlık, Cumhurbaşkanına veya bir başkasına hakaret gibi konularda bir eylemin veya sözün suç oluşturup oluşturmadığına yürütme görevinde bulunanlar değil yargı görevi yapanlar karar verir. Türkiye'de kuvvetler ayrılığı ortadan kaldırıldığı; yasama, yürütme ve yargı bir elde toplandığı için beş yıl önce yazılmış, özensiz bir şarkı sözünü suç unsuru var diye gündeme getirebiliyorlar. Beş yıldır kimse fark etmemiş de şimdi mi duymuşlar? Yoksa anketler iktidarın, yine "dinin koruyucusu biziz" mesajı vermeye ihtiyacı olduğunu mu gösteriyor?
Tele 1 de aynı sebeple program durdurma ve para cezası ile cezalandırıldı? Ya Fox Tv'ye neden "siyasal eleştiri" sebebiyle ceza kesildi. Medyada siyasal eleştiri yasak, övgü serbest, öyle mi?
Muhaliflere sürekli hakaret eden kanallara, paçavralara neden kimse soruşturma açmıyor? Onlara neden kimse ceza kesmiyor?
***
Yargı ve RTÜK, muhalif medya ve gazeteciler üzerinde Demokles'in Kılıcı gibi tutuluyor. Bir uygulama daha geliştirdiler. Bazıları, gazeteciler le ilgili dosya çalışması yapıyor ve savcılığa gönderiyor. Savcılar da ihbarı ciddiye alıp, gazeteciyi ifade vermesi için karakola davet ettiriyor! Son olarak ekonomideki sağlam öngörüleriyle dikkat çeken Evren Devrim Zelyut'un yazılarını dosyalayıp şikâyet etmişler, o da karakola giderek ifade vermiş. Yahu bütün gazeteler zaten cumhuriyet savcılıkları tarafından resen takip ediliyor. Suç söz konusu olsa savcılar soruşturma açardı... Bu nasıl bir hukuktur?
Devlet erki, vatandaşı tehdit etmek için kullanılır mı?