Devrimci Cumhuriyet
Cumhuriyetimiz, emperyalizme karşı verilen silahlı bir savaş sonunda kurulmuştur. Bu yüzden, devletin temelinde antiemperyalist bilinç yatmaktadır. "Atatürk milliyetçiliği"de bu düşünceden kaynaklanmaktadır.
Kurtuluş Savaşı sırasında TBMM'ce yayımlanan 21 Eylül 1921 tarihli bildiride şu inançlar dile getirilmekteydi; okuyalım:
- ...TBMM, milletin hayat ve istiklaline suikast eden emperyalist ve kapitalist düşmanların tecavüzatına karşı müdafaa ve bu maksada münafi (aykırı) hareket edenleri tedip (suç işleyenleri başkalarına örnek olacak şekilde biçimde cezalandırma) azmi ile müesses kurulmuş bir orduya sahiptir. Emir ve komuta selahiyeti Büyük Millet Meclisi'nin şahsiyeti maneviyesindedir.
Kurtuluş Savaşı’nın amacı o günlerde Mustafa Kemal Paşa tarafından şöyle tanımlanmaktaydı:
-...Biz bu hakkımızı mahfuz bulundurmak, istiklalimizi emin bulundurabilmek için heyeti umumiyemizce, heyeti milliyetimizce bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyeti mücahadeyi (savaşı) caiz gören bir mesleği takip eden insanlarız... (Söylev ve Demeçler, CİS, s.36, 1.12.1921)
Ulusal kurtuluş lideri, emperyalist orduların ülkemizi niçin işgal ettiklerini şu özlü sözlerle anlatıyordu:
- ...Bu devir, milletimizin fiilinde muttariden (sırayla) imhasını sermayedarların kendi menfaatlarına muvafık (uygun) zannettikleri devirdi. (Atatürk, Tamim ve Telgraflar, 2. 7. 1920, s.344)
Bu sözler ulusal Kurtuluş Savaşı liderinin o günkü düşüncelerini 24 Nisan 1921 günü şöyle dile getirmekteydi, "ibretle" okuyalım:
- ...Almanlarla dost olduk, Almanlar memleketimize ordumuza ve hükümetimize kadar girdiler. Fakat Almanların bazıları onur ve bağımsızlığımızı bozan tavır almaya başladıkları anda, herkesten önce ve hemen, hiçbir kayıt ve koşula bakmaksızın, ruhen ve hatta fiilen isyan ettim. Bu isyanım yüzünden idi ki, Birinci Dünya Savaşı sırasında bu hareketimin taraftarı olmayanlara karşı durum aldım. (Atatürk, Söylev ve Demeçler, s.25)
Bu inanç ve düşünceler, Mustafa Kemal tarafından "TBMM'nin bütün programlarının ilkesi şu iki esastır; tam bağımsız, kayıtsız, koşulsuz ulusal egemenlik..." diye tanımlanmaktaydı. (Söylev ve Demeçler C.3 s.28)
Cumhuriyetimizin kökeninde, "emperyalizme ve kapitalizme karşı savaş" amacıyla kurulmuş bir meclis, bu meclisin emrinde, emperyalizme ve kapitalizme karşı savaşacak ulusal ordu mayalanmıştı. Kuvva-i Milliye, ulusal kurtuluşçu ordunun sivil halkla bütünleşmesi demek değil miydi?
Cumhuriyetimizin temelinde, ulusal kurtuluşçu ordu ve bu ordu ile bütünleşmiş örgütlü halk gücü bulunmaktadır. Atatürk'ün "milliyetçi" ve "halkçı" düşüncelerinin kaynağı da bu bütünleşmedendir. Atatürk devrimciliğinin siyasal ve ideolojik kaynağı da buradadır.
Atatürk'ün "tam bağımsızlık" ilkesi iki yönlüdür. Bağımsızlığın bir yönü, "kapitalist emperyalizme" karşıdır. İkinci yönü de Ankara'daki Sovyet elçiliği ile içli dışlı olan "Tokat Mebusu Nazım Bey olayı" ile ortaya çıkan "Sovyetlere karşı bağımsızlık"tır.
Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı sırasında silah ve para yardımı gördüğü Sovyetler’e karşı da bağımsızlığı temel amaç yapmıştır. Sovyetler’in bu yolla devlet üzerine "siyasal ipotek" koymasını da kesin bir tavırla engellemiştir. Atatürk'ün bu tavrı, askeri yardım alınan devletlere karşı niçin ve nasıl bağımsız davranılması gerektiğinin de bir "Atatürk ilkesi" olarak bizlere miras bırakmıştır.
Ancak ne yazık ki, bir çok ilkesinde olduğu gibi bu ilkesinden de ders alan olmamıştır! Üç yıl süren büyük bir savaş sonunda devlet kuran Atatürk, hiçbir zaman bir "askeri diktatör" olmak istememiş, sağlığında birkaç kez, çok partili yaşama geçmek için girişimlerde bulunmuştur. "Devrimcilik" ilkesini, bütün dünyada totaliter rejimlerin yükseldiği, nasyonal sosyalizmin yaygınlaştığı yıllarda benimsenmesi de Cumhuriyet tarihimiz için çok önemli bir olaydır. Yine tabii bu olaydan ders almasını bilenler için!..
Bugün "Cumhuriyet" derken, Cumhuriyet'in kökeninde yer alan "antiemperyalist Kurtuluş Savaşı"nı; laikliği, devletçiliği, halkçılığı, milliyetçiliği ve devrimciliği, bir "ulusal devrim" sürecinin vazgeçilmez dayanakları olarak anımsamamız gerekir.
O zaman sorunuz:
- Cumhuriyet'i Cumhuriyet yapan ilkeler bugün dimdik ve dipdiri ayakta mıdır?
Hayır!
Cumhuriyet "tam bağımsızlık" ilkesinin, düşünce ve örgütlenme yasağı olmayan "tam bağımsız ve demokrat" bir Türkiye'de yerleştiği gün çok daha anlamlı olacaktır.
Kurtuluş Savaşı'nı yöneten ve devrimci cumhuriyetimizi kuran Kuvva-i Milliye Paşalarını her gün bir kat daha artan saygıyla anıyoruz.
Uğur MUMCU - Cumhuriyet, 29 Ekim 1985