Dikkat! Bebeklerinizi de Zehirliyorlar (GDO Tertibi)

Genel & Güncel Konular

Dikkat! Bebeklerinizi de Zehirliyorlar (GDO Tertibi)

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Haz 09, 2009 1:42

GDO ile işgal nedir?

MHP İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 20 milletvekili, genetiği değiştiriliş organizmaların Türkiye’ye girişi, üretimi, tüketimi, dünyadaki uygulamaları ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla Meclis Araştırması açılmasını istedi.
Önergede, GDO’lara ilişkin alınan her patentten üçünün Dow Chemical, Du Pont, Syngenta, Aventis ve Monsanta adlı firmalara ait olduğu belirtilerek “Genetik tarımın ABD merkezli küresel devlerin tekelinde olduğu bilinen gerçektir” denildi.

* * *

2004 yılında AKP Hükûmeti, “Biyogüvenlik Yasa Taslağı” hazırladı. Ancak taslak, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası’ndan hiçbir görüş alınmadan ve küresel şirketlerin talepleri doğrultusunda hazırlanmıştı. Bu sebeple, TMMOB, “GDO’ya hayır platformu” kurmuştu.
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, “Tarım Bakanlığı, Türkiye’ye GDO girişinin yasaklanacağı sözünü vermiş, ancak çokuluslu şirketlerle ’etkin işbirliği’ içinde hazırlanmış yasa taslağı daha olumsuz düzenlemeleri gündeme getirmiş, yasaklama yerine, GDO’lu tohumların ekimi de dahil olmak üzere, adeta serbestleştirmenin hukuki zemini hazırlanmıştır. Taslağın hazırlandığı toplantılara, Ziraat Mühendisleri Odası çağrılmamakta, buna karşılık çeşitli firmaların temsilcileri baş köşede ağırlanmaktadır” demişti.

* * *

Ziraat Mühendisleri Odası açıklamasında şu tespitler yapılmıştı:
* “Kaçak GDO’lu tohumlar ülkede ekim alanı bulmakta, tarımda bağımlılık sarmalı giderek derinleşmekte, Türkiye’den birkaç çokuluslu şirkete kaynak transferinin sürekliliği sağlanmakta ve zengin biyoçeşitliliğimiz geri dönüşsüz bir şekilde ortadan kaldırılmaktadır.
* İnsan ve hayvan sağlığı, çokuluslu şirketlerin finans kapitallerini çoğaltmak uğruna, riske edilemez.
* Avrupa ülkeleri, topraklarında GDO ekimine izin vermemektedir. Son altı yıldır Avrupa’da GDO’ların üretimi ve tüketimi yasaklanmıştır.
* Bugün GDO’lu ürünlerin ülkemizde üretimi yasak olmakla birlikte ithalatını denetleyen bir merci bulunmamakta, ithal edilmek istenen ürüne ilişkin GDO tespiti istenmemektedir.
* ‘Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı’, Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların dışalımı, piyasaya sürülmesi, kapalı kullanımı ve transitini izne tabi tutmakta, izin kararını ise kurulacak olan Biyogüvenlik Kurumu’na devretmektedir!
* Oysa Türkiye’nin, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara ihtiyacı yoktur.
* Sürece karşı çıkmak ve GDO’ya hayır demek, bu ülkede yaşayan herkesin görevidir.”

* * *

O sırada Yeni Aktüel’de konuyla ilgili bir inceleme yapan Nevra Yaraç Laçinok, “Ekmekten Kozmetiğe 1600 üründe GDO alarmı!” başlıklı yazısında Henry Kissinger’ın “Petrolün kontrolüyle bütün bölge ve kıtaları, gıdanın kontrolüyle de bütün insanları kontrol edebilirsiniz” sözlerini hatırlatmış ve Gökhan Günaydın’ın “GDO meselesinde çokuluslu şirketler, tohumların genetiğiyle oynayarak hayatı patentlemeye çalışıyor ve ilaç şirketleriyle de evlilikler yaparak çevre ülkelerin tüm köylü ve üreticilerini, merkez ülkelerin çokuluslu şirketlerine bağlama çabalarını görürüz” sözlerine yer vermişti.
Aynı incelemeye göre Tüketici Hakları Derneği Başkanı Turhan Çakar da, 2004’te İsviçre ve Türkiye’de laboratuvar incelemesi yaptırdıklarını ve ülkemize giren mısır ve soyada GDO tespit edildiğini söylemişti. Mısır ve soya ise başta bebek maması olmak üzere 1600 üründe kullanılıyordu.

* * *

Daha sonra 2008 yılında Tarım Bakanı Mehdi Eker, Biyogüvenlik Yasası’nın çıkarılacağını söylemiş ama yine çıkarılamamıştır. Çünkü tasarıyı Amerikan şirketlerinin hazırladığını kamuoyundan saklayamamışlardı! Bu arada genetik yapısı ile oynanmış ürünler Türkiye’yi adeta işgal etti!
Meclis’in konuya ilgi göstermesi için 2009 yılına kadar beklememiz gerekti. Şenol Bal ve arkadaşlarına teşekkürler.


Arslan BULUT, YENİÇAĞ
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

İletigönderen KS312 » Sal Haz 09, 2009 12:06

amerika bitkilerin ve hayvanlarin patentini aliyor

amerika dünya dengelerini yeniden kuruyor, genetigi degistirilmis organizmalar, küresel kriz, obama,... bunlarin hepsi bu planin icinde
Kullanıcı küçük betizi
KS312
Üye
Üye
 
İletiler: 6
Kayıt: Pzt Haz 08, 2009 21:14

Re: GDO ile işgal nedir?

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Eki 30, 2009 10:50

GDO açılımı ile Anadolu'da ne Türk kalır ne Kürt!

Hani Tayyip Erdoğan, Anadolu Kartalı tatbikatından İsrail’in çıkarılmasıyla ilgili olarak, “Ben halkımın taleplerini bir kenara koyamam” diyordu ya; herhalde aynı sebepten olsa gerek, AKP iktidarı genetik yapısı değiştirilmiş gıda ve yemlerin ithalatı ile ilgili bir yönetmelik çıkardı.
Yönetmelik bir hile ve aldatma cümlesi ile başlıyor!
Deniliyor ki, “Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı olan GDO’lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili, ihracatı ve transit geçişleri yasaktır. Gümrük idarelerince bu Yönetmelik kapsamındaki ürünler için GDO’ya ilişkin ek bir belge aranmaz.”
Yani “Bu yönetmeliğe uygun olmak kaydıyla serbesttir” diyor. Üstelik ek bir belge de aranmayacağını öngörüyor!
Hemen ardından şöyle deniliyor:
“İthal edilen, üretilen veya dağıtımı yapılan GDO’lu gıda veya yemin, çevre, insan veya hayvan sağlığı açısından olumsuzluğu tespit edildiğinde, gıda veya yem işletmecisi sağlığı ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak, Bakanlığı, diğer ilgili mercileri ve tüketicileri acilen bilgilendirmek ve söz konusu gıda veya yemi, piyasadan geri çekmek zorundadır.”
Demek, bütün inisiyatif bu işin ticaretini yapanlara veriliyor.
Yönetmelik “GDO’lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır.
İnsan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sunulması yasaktır” diyerek, bu ürünlerin aslında ne kadar zararlı olduğunu tescil ediyor ama, kontrolü ithalatçıya veriyor!
Bir garip hüküm daha var:
“GDO’suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO’suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz.”
Allah Allah. Neden bulunmayacakmış? GDO’lu ürün, normal ürünlere karışsın, millet haberi olmadan alsın yesin diye, öyle mi? Yönetmelik bunun için mi çıkarıldı?

* * *
İnsan sağlığına zararlı bu ürünleri tamamen yasaklamak gerekirken Tayyip Erdoğan hükümetinin uğraştığı işe bakın?
Yönetmeliğin bir yerinde “Türkiye flora ve faunası için potansiyel bir tehlike oluşturmasını engellemek üzere GDO’nun Türkiye’de yakın akraba ve yabanileri olan türlere ait olmadığını gösterir bilgi ve belgeler istenebilir” diye bir hüküm de var.
Yani hükümet, GDO’lu ürünlerin Türkiye’ye sokulmasının, ülkenin flora ve faunasını yok edeceğini bile bile bunlara izin veriyor!
Yönetmeliğin tamamı, aslında bir soykırım şebekesi olan GDO’lu ürünler üreten firmalara nasıl izin verileceğini düzenliyor.

* * *
Peki bu GDO’lu ürünleri halk mı istedi?
Şimdi Erdoğan, “Halkım, yüzde 47 oy oranı ile bana yetki verdi. Ben halkımın taleplerini bir kenara koyamam” dese haklıdır!
Fakat Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer,
“Sayın Başbakan ya üç çocuk yapın demekten vazgeçmeli ya da GDO’dan. GDO ile doğal yapının bozulması, bitkiler ve insanların kısırlaştırılması anlamına gelir. Başbakan son 50 yılın kısırlık haritasını incelemeli. Üç çocuk yapın demekle üç çocuk yapılmaz. Erkeklerde çocuk yapacak sperm yok. Domuz aşısıyla bu daha da azalacak. GDO’lu ürünlerin hukuk zeminine alınmasıyla Türkiye 2030’ları bile göremez” diyor.
Demek ki halkımız böyle istedi!
Hükümet, Siyonistlerin ilâç şirketlerine Anadolu’da tek bir Türk veya Kürt bırakmamanın yolunu açmış, biz hâlâ Türk-Kürt tartışmaları ile oyalanıyoruz!
Varlığın tehlikede ey millet, varlığın!


Arslan BULUT, 30 Ekim 2009, YENİÇAĞ
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: GDO ile işgal nedir?

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Kas 02, 2009 10:59

İsrail'den gelen GDO'lu soyayı et olarak yiyoruz!

Yıllardan beri soya fasulyesi propagandası yapılır. Sağlık programlarının arasına soya fasulyesinin nasıl değerli bir nimet olduğu fikri mutlaka yerleştirilir. Soyanın protein değerinden, etin yerini tutabileceğinden söz edilir. Halbuki Türkiye bu ürünü tanımaz. Türkiye toprakları dünyanın en verimli topraklarıdır ve bu coğrafya aynı zamanda dünyanın en zengin bitki örtüsüne sahiptir. Mesela flora tabakası bakımından dünyanın en zengin şehirleri Trabzon ve Hakkari’dir. Ama soya, bu topraklarda yetiştirilmez.

* * *
Peki bu soya neyin nesiymiş? Gıda sektöründen bir okurumuz yazıyor:
“Sayın Bulut, Türkiye’de üretilen et mamullerinin hemen hemen tümünde maliyetleri düşürmek için büyüğünden küçüğüne çoğu firma, kıyma şeklinde veya un halinde endüstriyel soya kullanılır. 1 kilo kıyma şeklinde soyaya, 3 kilo su ilave edip kabartırsınız, 4 kilo madde elde edersiniz. Bunu da et karışımıyla karıştırırsınız. Un halindeki konsantre soyanın işlevi biraz daha farklıdır, ancak onun da su tutma özelliği büyüktür.
Bu iki çeşit soya da her zaman genetiği değiştirilmiş soya fasulyesinden imal edilir.
Endüstriyel soyada dünyada söz sahibi ülkeler İsrail, Amerika ve Çin’dir. Ülkemize ithal edilen endüstriyel soyaların en az yüzde 80’i İsrail’den ambalajlı veya dökme olarak gelir. Dökme olanları burada yerli firmalar veya İsrail sermayesi ile kurulmuş firmalar tarafından paketlenip satışa sunulur. Son bir kaç senedir Çin ürünleri de geliyor.
Et mamulleri imalatçıları korkunç bir rekabet içerisinde oldukları için, maliyetlerini düşürmek bakımından bu maddeyi daha çok oranda kullanmaktadır.
GDO’lu ürünler içerisinde en çok kullanılan, dahası, insanların bilmeden tükettikleri ve içinde bulunduğum sektörde yoğun olarak kullanılan, endüstriyel soyadır.”
Demek ki bir lokantada et yerken, aslında İsrail’den gelen genetiği değiştirilmiş soya fasulyesi yiyoruz!
Bu ithalatı da millet mi istedi acaba AKP iktidarından?

* * *
Bir de şeker meselesi var. Türkiye’de şeker pancarı üretimi AB’nin baskıları ile sınırlandırıldı. Yerine ithal edilen genetiği değiştirilmiş mısırdan şeker üretiliyor ve bu şeker endüstriyel katkı maddesi olarak bakın nerelerde kullanılıyor:
Metabolizma ve beslenme uzmanı Prof. Dr. Ahmet Aydın, şeker için diyor ki, “British Medical Journal’da yeni yayınlanan bir makalede ‘Şeker tütün kadar tehlikeli, zarar verici ve bağımlılık yapıcı olduğu için uyuşturucu sınıfına sokulmalıdır’ deniliyor.
Şeker, diş çürümesi başta olmak üzere, obezite, diyabet, kalp ve dolaşım hastalıkları, böbrek taşları, kanser, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, kronik yorgunluk ve kemik erimesine sebep oluyor.
Vücudun her tarafına taşınan şeker, özellikle de göbek, kalçalar, göğüsler bacağın üst kısmında toplanıyor. Bu bölgeler de dolduğunda, yağ asitleri kalp ve böbrek gibi aktif organlara dağılıyor. Bu organlar gittikçe yavaşlıyor ve sonuçta dokuları bozularak yağa dönüşüyor. Bağışıklık sistemi zayıflıyor. Vücut soğuk, sıcak veya mikroplara karşı koyamıyor.
Her yerde ‘şeker’ var. Özellikle bebek mamasında bile şeker olması, çocukların beslenme zevkinin bir ömür boyu yanlış bir yolda gitmesine neden oluyor.
Şekerle ilgili çok önemli başka bir tehlike daha var. Genetiğiyle oynanmış mısırdan ‘mısır şekeri’ üretiliyor. ‘Nişasta bazlı sıvı şeker’ de denilen bu şeker, çikolata, gofret, gazlı içecek, baklava, mısır gevreği gibi endüstriyel gıdalarda en çok kullanılan şeker türüdür.
Karacaoğlan’ın ‘zehir oldu yediğimiz şekerler’ deyişi günümüzde daha bir geçerli.”


Arslan BULUT, 2 Kasım 2009, YENİÇAĞ



:arrow: ahmet-atalik-gdo-lar-genetigi-degistirilmis-gidalar-uzerine-t19328.html#p110880
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: GDO ile işgal nedir?

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Kas 02, 2009 18:01

"Bakanlık insanlık suçu işliyor"

Tarım Bakanlığı Genetik Yapısı Değiştirilmiş ürünleri yani Frankestein diye adlandırılan yiyeceklerin ticaretini serbest bıraktı, sivil toplum örgütleri ayaklandı. "Tarım Bakanlığı insanlık suçu işliyor" diyen ZMO, çıkarılan yönetmeliği de "Halk sağlığı açısından bir skandal" olarak niteledi.

Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Gökhan Günaydın, geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, gıda ve yem amaçlı genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar (GDO) ve ürünlerinin ithalatı, işlenmesi, ihracatı, kontrol ve denetimine ilişkin yönetmeliği, "hukuk, egemenlik ve halk sağlığı açısından bir skandal" diye değerlendirdi.

Günaydın, oda binasında düzenlediği basın toplantısında, biyogüvenlik yasası çıkarılmadan GDO yönetmeliği çıkarılmasını eleştirdi.

"YASA TASARISI MECLİS'E GETİRİLMEDİ, ÇÜNKÜ..."
Bakanlar Kurulu?na sunulan Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı Taslağı'nın yeni yasama döneminde Meclis'e geleceğinin Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek tarafından daha önce açıkladığını anlatan Günaydın, "Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı geri çekildi. Yasa Meclis'e gelseydi, konu kamuoyu önünde tartışılacaktı ve halkın tepkisini çekecekti" dedi.

"10 GÜNDE 300 BİN İMZA TOPLADIK AMA..."
Halkın yüzde 90'nın bu ürünlerin ülkeye girişine karşı olduğu, demokratik bir ülkede yasa ve düzenlemelerin halkın istekleri dikkate alınarak çıkarılması gerektiğini ifade eden Günaydın, GDO?lar konusunda 10 yıla ulaşan bir zaman dilimi boyunca kamuoyunu aydınlatma çabası içinde olduklarını anlattı. Günaydın, ZMO olarak 10 gün gibi kısa sürede GDO'lu ürünlerin yasaklanmasına ilişkin olarak 300 bin imza topladıklarına işaret etti.

Yönetmelikle GDO'ların ülkeye girişine meşruluk kazandırıldığını vurgulayan Günaydın, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın söz konusu düzenlemeyle sanki bu ürünlerin ticareti yasaklanmış gibi bir algı oluşturup kamuoyunu yanılttığını iddia etti.

"TÜRKİYE'NİN BU ÜRÜNLERE İHTİYACI YOK, HALK SAĞLIĞIYLA OYNANIYOR"
Günaydın, "GDO'ların ticaretinin birkaç küçük istisnayla serbest bırakılması, bu alandaki kararların devlet memuru ağırlıklı bir Komite'ye bırakılması, yine Bakanlık tarafından seçilecek uzmanlar listesinden görüş alınması gibi hükümler, halk sağlığı alanındaki tehlikenin açık görünümleridir. Siyasilerin ve şirketlerin baskısına direnebilecek bağımsız bilim otoriteleri yerine güdümlü organizasyonlar yeğleyen Yönetmelik, bundan da öte, bir Bakan talimatı ile her an değiştirilebilecek konumdadır" dedi.

Gen bankası niteliğindeki ülkemizin biyolojik çeşitliliği, tarım potansiyeli, halkın satın alma gücü ve tüketim alışkanlıkları değerlendirildiğinde, GDO'lu ürünlere Türkiye'nin ihtiyacının olmadığını ifade eden Günaydın, bu ürünlerin kullanımının halk sağlığı yanında halkımızın dinsel, kültürel inanç ve alışkanlıklarına da aykırı olduğunu savundu.

GDO'YA HAYIR PLATFORMU: BEBEĞE ZARARLI DA ANNESİNE DEĞİL Mİ?
GDO'ya Hayır Platformu, "Bu ürünlerin yalnızca bebeklere yasak olması yeterli değil, toplum sağlığı tehlikeye atılıyor" diyor.

GDO'ya Hayır Platformu üyesi kuruluşlar yaptıkları yazılı açıklamada yönetmeliğin, GDO'nun olumsuzluklarını gideremeyeceğini söyledi ve "Türkiye'nin hiçbir GDO'ya ve ürününe gereksinimi yoktur. Bu ürünler açlığa çare değil" dedi.

Yönetmeliğe göre GDO'lu ürünlerin bebek mamalarında kullanılması yasak. Platform "GDO'lar bebeklere zararlıysa, neden bebeği emziren ya da karnında taşıyan anne için yasak değil?", diye soruyor. GDO'ların insan sağlığına etkileri konusunda yeterli araştırma yapılmadığı, hayvanlar üzerindeki olumsuz etkileri, ve biyoçeşitliliği yok edici yönü vurgulanıyor.

Getirilen düzenlemeyle "GDO'suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO'suz olduğuna dair ifadelerin bulunmayacağının" belirtilmesi de platforma göre taraflı ve yönetmeliğin kapsamı dışında olan bir uygulama. Platform, bunun biyoteknoloji şirketlerinin çıkarlarının kollandığı anlamına geldiğini belirtiyor. Platform, GDO'lu yemlerle beslenen hayvanların ve ürünlerinin de GDO'lu sayılması ve dolayısıyla etiketlenmesi gerektiğini savunuyor.

GDO NEDİR?
Genetiği değiştirilmiş gıdalara "hayır" diyenler, bunun nedenlerini şöyle anlatıyor:

Önce tanımını ortaya koyalım. Kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara "Genetiği değiştirilmiş organizma" (GDO) deniyor. Ticari kaygılar yüzünden tarım ürünlerinde ilk olarak domates genleriyle oynandı. Bioteknoloji şirketleri tarım ilacı azalacak, üretim maliyeti düşecek yüksek verim küçük çiftçiyi zengin edecek söylemleriyle, genleriyle oynadıkları tohumları 1990'lı yılların ortasında ülkelere soktular.

1996'da 6 ülkede 1.7 milyon hektarlık bir alanda başlayan GDO'lu ekim, günümüzde 25 ülkede 125 milyon hektarlık alanda yapılıyor. En son Mısır bu ülkelere katılırken, Tazmanya GDO'lu üretim projesini erteledi, Yunanistan ise GDO'lu mısır ithalatı yasağını 2 yıl uzattı.

GDO'LAR NEDEN ZARARLI?

1. İnsan sağlığı
Alerjik reaksiyona neden oluyor. Antibiyotik direncini zayıflatıyor. Toksik etki yaratıyor.

2. Ekosistem
Normal ve organik tarımı tehdit ediyor. Ne kadar uzak alanda olursa olsun rüzgar ve arılar yoluyla organik ürünlere de bulaşıyor. GDO'lu tarım yapılan alanlardaki haşereleri yiyen kuşların türü tükeniyor. Canlı türleri açısından tehdit. Bioçeşitliliği yok ediyor. GDO'lu ekinler, tozlaşma yoluyla aynı türden akrabalarının da genlerini değiştirebiliyor.

EN BÜYÜK AVANTAJI ÜRETİMİN ARTMASI
Tarıma uygun olmayan alanlarda tarım yapılabilmesini sağlaması. Tarımsal verimi artırması. Tarım ilacı kullanılmasına ihtiyaç duymaması. Gıdanın besleyiciliğini artırması. Üretim verimliliğini 10 kata kadar artırması.

http://www.gazeteport.com.tr/EKONOMI/NEWS/GP_573601



DP'den GDO karşıtı destek

Demokrat Parti (DP) Genel Başkan Yardımcısı Aytun Çıray, parti olarak genetiği değiştirilmiş organizmalı gıdalarla mücadele eden tüm sivil toplum kuruluşlarını desteklediklerini bildirdi.

Çıray, yaptığı yazılı açıklamada, genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerini ithalatı, işlenmesi, ihracatı, kontrol ve denetimine dair yönetmeliğin, derhal uygulamadan kaldırılmasını istedi.

Açıklamasında, ''Hükümetin genetiği değiştirilmiş organizmaların ithalatını serbest bıraktığını ve bu ithal edilen ürünlerin üzerinde genetiği değiştirilmiş olduğuna dair bir uyarının da bulunmayacağını'' öne süren Çıray, şunları kaydetti:

''Bu yönetmelik Türk milletinin sağlığını ve bağımsızlığını tehdit etmektedir. PKK'nın affı kadar zararlıdır. Bu yönetmeliği çıkaran ve dindarlığı ile övünen hükümet, şeytani oyunun aktörü olmuştur. Yok olma aşamasına gelmiş Türk çiftçisini tamamen dışarıya bağımlı hale getirecektir. Bu gıdaların zarar verdiği şikayet üzerine tespit edilirse, cezai sorumluluğun büyük kısmı çiftçimizin üzerinde olacaktır.

Başta Fransa olmak üzere bir çok kalkınmış ülke bu gıdalara ve genetiğiyle oynanmış kısır tohumlara izin vermemektedir. Altı yıldır Avrupa ülkelerinde genetiği değiştirilmiş organizmalı gıda tohumu ekimi yasaktır. Bu yönetmelikle tüm genetik varlıklarımız yabancı şirketlerin kontrolü altına bırakılmıştır.''

DP Genel Başkan Yardımcısı Çıray, parti olarak genetiği değiştirilmiş organizmalı gıdalarla mücadele eden başta ziraat mühendisleri olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşlarını desteklediklerini belirtti.

http://www.gercekgundem.com/?p=228755



MHP GDO'ların üstüne gidiyor

Vural araştırması önergesinin, yarın gündeme alınmasını talep edeceklerini bildirdi.

TBMM Grup Başkanvekili Oktay Vural, şehit yakınlarıyla bazı vatandaşların PKK terör örgütüne karşı gösteri girişiminin engellendiğini belirterek, ''Milli birliğimizi kastedenlere karşı toplumun bir araya gelmesini istemeyen siyasi zihniyetle karşı karşıyayız'' dedi.

Vural, düzenlediği basın toplantısında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca 26 ekimde yayımlanan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ile ilgili yönetmelikle, Türkiye'de GDO'nun üretimi ve tüketiminin serbest bırakıldığını bildirdi.

Hükümetin geçen yıl GDO konusunda kanun tasarısı hazırladığını ancak Meclise sevk etmediğini belirten Vural, MHP Grubu olarak GDO'nun üretimi, tüketimi ve sorunların tespiti amacıyla haziran ayında verdikleri Meclis Araştırması önergesinin AK Parti Grubu tarafından gündeme alınmadığını söyledi.

Yönetmeliğin ''toplumun sağlığını ve biyo güvenliğini yok sayan'' bir anlayışla hazırlandığını savunan Vural, ''Maalesef Hükümet, Parlamentoda düzenleme yapmaktan kaçınmış, Türk Milletinin sağlığını yönetmelikle tekelci güçlerin insafına terk etmiştir. GDO'nun üretimi, tüketimi, bir gecede yönetmelikle serbest bırakıldı'' diye konuştu.

Vural, yarın Başkanlık Divanının toplanmasını isteyerek, GDO'nun üretimi, tüketimi ve alınması gereken tedbirlerin tespiti amacıyla verdikleri Meclis Araştırması önergesinin, yarın gündeme alınmasını talep edeceklerini bildirdi.

http://www.gercekgundem.com/?p=228851
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

GDO'lu ürünler hakkında 2 makale

İletigönderen must115 » Sal Kas 03, 2009 14:40

Milletvekilleri ABD’ye avanta geziye gitti ardından GDO geldi!

ABD Tarım Bakanlığı ve “içine şeytan girmiş şirket” (devilish company) diye isim takılmış ve genetiği değiştirilmiş tohum (GDO) üretiminin yüzde 71’ini elinde tutan Amerikan firması Monsanto’nun davetlisi olarak gittiler. Gidiş-dönüş uçak bileti bedelini, otelde kalış, yemekleri yeyiş paralarını ABD’nin bakanlığı ile şirket ödedi.

Yediler, içtiler, gezdiler.

Türkiye’ye döndüler.

Bilin bakalım ne oldu?

Bizim ülkenin Tarım Bakanlığı, Meclis’e getirip “iyi mi olur kötü mü, Türk insanı zarar mı görür fayda mı, Türk çiftçileri, tarlaları, bostanları, bağları, bahçeleri, toprakları, yaylaları için ne getirir, ne götürür” tartışmasını açıp yasa çıkartmayı beklemedi. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) Yönetmeliği’ni çıkarıverdi.

Frankeştayn ürün diyorlar.

Yiyeni yavaşça öldürüyor.

Çaktırmadan salaklaştırıyor.

Belli etmeden aklını alıyor.

Usul usul organ hasarı, karaciğer yetmezliği, böbrek kifayetsizliği, kısırlık, erken doğum, düşük, ne varsa insanın başına kendi vücudundan gelebilecek kötü, umarsız hastalık, hepsini bu GDO adı verilen ürünler yapıyor.


***


Bunun ithalatı yasaktı.

Ülkeye girişi cinayetti.

Türkiye’ye GDO’yu sokmak ihanetti, ülkenin geleceğini felakete atmaktı. Çünkü Anadolu’nun Allah vergisi doğası, dünyanın en zengin bio-çeşitlik gösteren toprağıydı. Evrim Teorisi’ni geliştiren İngiliz bilim adamı Charles Darwin’in araştırmalarını yaptığı Galapagos Adaları’ndan daha fazla endemik (başka hiçbir toprakta yetişmeyen, büyümeyen, gelişmeyen) bitki örtüsü (flora) Türkiye’de vardı. Dünyadaki toplam 12 bin 500 endemik türün 2 bin 500’ü Türkiye’nin tarlalarında, bağlarında, bahçelerinde, ovalarında, yaylalarında milyonlarca yıllık doğal ayıklanma ile kendiliğinden yüz binlerce yıldır duruyor.

Avrupa’da 50 ülke var.

50’sinden daha fazla.

Afrika’da 53 ülke var.

53’ünden daha fazla.

Orta Doğu’da 18 ülke var.

18’inden daha fazla.

Kafkasya’da 5 ülke var ve Kafkasya’nın da 5 ülkesinin toplamından daha fazla endemik bitki türü Anadolu topraklarında doğal olarak mevcut. Dünyada benzeri başka bir yerde olmayan bitki türü zenginliğindeki bizim ülkemize GDO’lu tohumu sokmak ya da genetiği değiştirilmiş Frankeştayn ürünün girişine izin vermek gerçekten korkunç bir hataydı.

***


Bu gezi Nisan’da yapıldı.

Milletvekilleri; AKP’li Mehmet Erdoğan, AKP’li Özlem Müftüoğlu, AKP’li Ali Koyuncu, CHP’li Vahap Seçer, MHP’li Abdülkadir Akcan (TBMM Tarım Komisyonu üyeleri) yediler, içtiler, toplantılarda bilgi edindiler, döndüler.

Ekim ayı sonuna gelindi.

AKP’li iktidarın Tarım Bakanlığı, GDO yönetmeliğini, aniden çıkartıverdi. Türkiye’ye GDO ürünlerinin girişi serbest oldu. ABD Tarım Bakanlığı ile ABD’li içine şeytan yerleşmiş şirket çok sevindiler. Türkiye kendi bitki zenginliğini korumak yerine başkasının genetiğini değiştirerek bol, kolay ürettiği ürünlere ve tohumlara bağımlılık yaratacak yolu açtı.

Türkiye tarımı hançer yedi.

İnsanının sağlığı bıçaklandı.

Türk insanı, kendi toprağındaki 2 bin 500 endemik bitki çeşidi ile bitki örtüsünü zenginliğe dönüştürmek için çalışmak yerine tembelliğe, miskinliğe, aptallığa, ithalata mahkûm edilerek bağımlılık yaratacak GDO’ya kapı açıldı.

Hesabını sormak lazım.

Demokratik yoldan!

Islak imzasız!


Anadolu’nun bütün yılanları ile çıyanlarısizleri sokacak![i]

Anadolu’nun tarlalarında, bostanlarında, bağlarında, ovalarında, dağlarında, yaylalarında yaşayan bütün yılanlar, çıyanlar, akrepler bir olacaklar, vatansever bilinçle, sizleri sokacaklar.

Fareler de uyanacaklar.

Siz uyurken...

Kulağınızdan ısıracaklar.

GDO’ya giriş izni verdiniz.

Tarımı GDO’ya vidaladınız.

ABD Tarım Bakanlığı ile dünya GDO’lu tohum üretiminin yüzde 71’ini elinde tutan Amerikan şirketi Monsento’nun etkisiyle, yönlendirmesiyle çıkartılan Genetiği Değişitirilmiş Organizmalar(GDO) Yönetmenliği; Anadolu’da sadece insanların değil, bütün canlı deseni ve türünün de sağlığını, varlığını tehlikeye attığı için yılanlar, çıyanlar, akrepler ve fareler size diş biliyor olacaklar.

Avrupa çok dikkatli.

Çok temkinli duruyor.

İnce eleyip sık dokuyor.

AB ülkeleri, “GDO’ya Frankeştayn ürün” adını taktı, kılı kırk yarıyorlar. Çünkü genetiği değiştirilmiş tohumdan üretilen bitkiler, onlardan elde edilmiş gıdalar; yiyeni yavaşça öldürüyor. Usul usul salaklaştırıyor. İnsanda ve hayvanda organ hasarı, karaciğer yetmezliği, böbrek kifayetsizliği, kısırlık, erken doğum, düşük ne varsa kötü hastalık hepsini bu genetiği değiştirilmiş organizma(GDO) adı verilen ürünler yapıyor.

Tarım Bakanlığı titizlenmedi.

Yönetmenliği çıkardı.

GDO ürünlere giriş izni verdi.

ABD ve şirketleri çok sevindi.

Çünkü Türkiye, onlar için çok karlı bir pazar. Türkiye ABD şirketleri için “genetik modifiye ihracatında 1 milyar dolarlık” (o da şimdilik) bir aç piyasa. Türkiye 435 bin tonla ABD şirketlerinin ürettiği “en büyük glüten yemi alıcısı” ülke. AKP iktidarı ve Tarım Bakanlığı, GDO ürünlerinin ülkeye girişinde zararı en aza indirmek için gerekli olan “Bio Güvenlik Yasası”nı çıkartmadan, girişe kapı aralayan yönetmenliği yayınladı.

Ve bilin bakalım ne yaptı?

Vatandaşı karanlığa attı.

Bir satıcı kalkıp, sattığı ürünün üsütüne “Bu ürün GDO’lu değildir” yazamayacak. Sigara paketinin üzerine “Seni öldürür” yazılıyor, gıda ürününe yazılmayacak. Niçin?Yönetmenlik böyle çıktığı için... Niçin yönetmenlik böyle çıktı? ABD Tarım Bakanlığı istediği için...

Bu yönetmenlikle; Türk Tütünü (Şark tütünü) nasıl ki Amerikan Tütünü (Virginia Tütünü) karşısındaki savaşını yitirdi, nasıl ki bizim Anamur Muzu, ABD şirketlerinin ele geçirdiği Şili’nin Çikita Muzu karşısında iç pazarı kaybetti, Anadolu’nun toprakları, tarlaları, bağları, ovaları, yaylarındaki dünyanın en zengin bio-çeşitlilik gösteren yapısı da şimdi Türk tütünü ile Anamur Muzu’nun kaderine ortak edildi. Başka hiçbir toprakta yetişmeyen, büyümeyen, gelişmeyen ve adına endemik denilen bitki örtüsü(flora) Türkiye’de var. Dünyadaki toplam 12 bin 500 endemik türün 2 bin 500’ü Türkiye’nin doğasında yüzbinlerce yıldır duruyor fakat Türkiye üründe, tohumda ve ilaçta bağımlılık yaratacak GDO’ya kapı aralıyor.

Geri kalmışlığın tarifi var.

Nedir biliyor musunuz?

Elindeki yeraltı, yerüstü kaynağının ve doğal zenginliğinin farkında olmadığı için fakir, işsiz kalan, tembel, miskin yaşayarak; tohumunda, gıdasında bile yabancıya muhtaç olan toplumlara “geri kalmış” diyorlar. Trabzon’un Şeker Su Yaylası’nda 2 bin 600 metre yükseklikte evi olduğu için “geleni gideni-olanı biteni gözlemleme imkanına sahip” arkadaşım ekonomi doktoru gazete köşe yazarı Dr. Şeref Oğuz, ABD’li, İsrailli, Hollandalı, Kanadalı şirketlerin görevlendirdiği uzmanların turist gibi gelip,Trabzon’un Şeker Su ile Uzungöl etrafındaki yaylalarında endemik bitki örnekleri toplayıp ve GPS ile de koordinat tespiti yaparak geri döndüklerini söylüyor.

Yılanlarla çıyanlar...

Akreplerle fareler...

Vatan bilinciyle uyanacaklar...

Bir gün mutlaka...

Necati DOĞRU -kaynak: gazetevatan.com-31.10.2009 ve 01.11.2009 tarihli yazıları
Kullanıcı küçük betizi
must115
Üye
Üye
 
İletiler: 14
Kayıt: Pzr Mar 30, 2008 23:43

Re: GDO ile işgal nedir?

İletigönderen ozan35 » Sal Kas 03, 2009 19:02

Dünya nereye gidiyor ya hiç mi iyi bir şey olmuyor. Bu amerika insanlığın kanseri. Dünya ruh hastalarının elinde. Bu yaptıkları kendilerine de gider belki akıllanırlar diyeceğim ama bu hastaların akıllanacağını sanmıyorum. Allah yardımcımız olsun...
acaba şu yılların ilerideki tarih kitaplarındaki hali nasıl olur? iktidar atatürkçü kesimde olmazsa, muhtemelen ergenekon ve balyoz olduğu gibi yazılır... Peki yüz yıl önceki tarih doğru mudur? olduğu gibi midir? emperyalizme karşı olduğu ve birtakım çevreleri rahatsız ettiği için doğrudur. şimdi o yılları çarpıtmaya çalışan kesimlerin ortak bir noktada buluştuğunu görünce daha bir anlaşılıyor.
Kullanıcı küçük betizi
ozan35
Üye
Üye
 
İletiler: 71
Kayıt: Prş Ağu 20, 2009 17:40

Re: GDO ile işgal nedir?

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Kas 03, 2009 19:37

GDO'ya tepkiler büyüyor

Sağlık Yöneticileri Derneği Başkanı ve Okan Üniversitesi Sağlık Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Onur Yarar, GDO'lu ürünlerle ilgili çıkarılan yönetmeliğin, insan sağlığı açısından tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini bildirdi.

Sağlık Yöneticileri Derneği Başkanı ve Okan Üniversitesi Sağlık Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Onur Yarar, GDO'lu ürünlerle ilgili çıkarılan yönetmelik hakkında açıklama yaptı.

Yarar,konuyla ilgili yaptığı açıklamada, insan sağlığını son derece ilgilendirdiği için yönetmeliğin Sağlık Bakanlığı yönünden de sorgulanması gerektiğini belirtti.

Yönetmelikle ilgili görüşün hangi birimden çıktığı ve nasıl bir bilimsel kurulla bu görüşün oluşturulduğu konusunda Sağlık Bakanlığının bilgi vermesi gerektiğini vurgulayan Yarar, ''GDO'lu ürünlerle ilgili yönetmelik hakkında Sağlık Bakanlığının görüşü nedir?'' diye sordu.
Yarar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bu yönetmelikle GDO'lu ürünlere geçit vererek, Türkiye'deki yerleşik bitkilere de zarar verebileceği kanaatini taşıdığını kaydetti.

GDO'lu ürünlerin insan sağlığına etkilerinin iyice araştırılması gerektiğine dikkati çeken Yarar, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

''Öyle bir yönetmelik kaleme alınmış ki ambalajın üzerinde 'Bu ürün GDO'lu veya bu üründe GDO'lu gıda kullanılmamıştır' yazmaya bile yasak getirilmiştir. İnanılacak gibi değil. Yönetmelik insan sağlığı açısından tekrar gözden geçirilmeli ve tüketiciye doğru bilgiler verilmeli.''

http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&kid=19&hn=91770



Baykal'dan GDO çağrısı

Baykal: ''GDO Yönetmeliği derhal iptal edilmeli!''

CHP lideri Deniz Baykal, hükümetin Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) Yönetmeliği'ni derhal iptal etmesi gerektiğini söyledi. Baykal, bu tür ürünlerin halk sağlığı için tehdit oluşturduğunu vurguladı.

http://www.gercekgundem.com/?p=229185
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: GDO ile işgal nedir?

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Kas 03, 2009 19:41

'GDO’lu ürün fareden tavuk kargadan inek

ABD’de bazı şirketler var. Bu şirketlerde dünyanın en cin uzmanları çalışıyor. Bu uzmanların “cinliği” canlının hücre yapısıyla oynayarak “pireyi deve yapmak”. Örneğin, tavuk yumurtadan çıkar. İnek doğum yaparak ürer. Onlar farelerin hücre yapısıyla oynuyor, fareden tavuk yapıyor. Kargaların hücre yapısıyla oynuyor, kargalar inek oluyor.
İnsanlar tavuk yerine fare, inek eti yerine karga eti yiyor.
İyi de bunları yapan şirketlerin, bunları yapmaktan yararı ne? Yararı: Para... Çünkü insanlar buna alışırsa, bundan sonra tavuk yumurtadan çıkmıyor. İnekler doğum yapmıyor. Tabiatın doğal üretim sistemi çöküyor. Tavuk yetiştirecekler her seferinde o şirketin fareden üretilmiş civcivini, inek yetiştirecekler kargadan üretilmiş buzağıyı satın almak zorunda oluyor.
Canlıların hücre yapısıyla oynanması ve doğal yapının değiştirilmesi sonunda elde edilen ürünlere “genetiği değiştirilmiş organizmalar“ (Kısaca: GDO) deniliyor.

Sağlık ve doğa tehlike altında
Şimdilerde mısır, soya ve pamuk üretiminde giderek daha fazla GDO esaslı tohum kullanılıyor. GDO esaslı tohum kullandığımızda iki sorun var: (1) Bu tohumla tarım yapılırsa, tarladan 5-10 km çevreye yayılan polenler o alandaki her türlü bitkiyi zehirliyor. Kısırlaştırıyor. (2) Bu tohumlarla üretilen mısır ve soya ve de pamuğun yağı değişik gıda ürünlerinde ve de özellikle çocuk mamalarında kullanıldığında, insan vücudunun dengesini bozuyor. İnsanı bir anlamda zehirliyor.
İşte bu nedenle, dünyada her ülke GDO’lar konusunda “halkını koruyucu” önlem alıyor.
(1) Genel önlem: Halkı GDO’lu ürünler konusunda uyarmak oluyor. Satılan gıda maddelerinin üzerinde GDO içerip içermediğinin yazılması zorunluluğu konuluyor. Bunun için devlet GDO’lu ürünleri sıkı denetim altına alıyor.
(2) Özel önlem: Bazı ülkeler GDO’lu ürünlerin kullanımını, ülkeye girişini sınırlıyor. Özellikle Avrupa ülkeleri bu konuda çok duyarlı.
Bizim hükümetimiz bugüne kadar GDO konusuna ilgisiz kaldı. Bilindiği gibi, biz yurtdışından (1) Hem tohum olarak (2) Hem de yetişmiş şekilde mısır ve soya ithal ediyoruz. Bugüne kadar ithal ettiğimiz tohumlar, bugüne kadar ithal ettiğimiz mısır ve soya ürünleri GDO’lu mu, değil mi bilemiyoruz.

Hükümet kapıyı açtı
GDO‘lu tohum ve ürün konusunda bir kanunla düzenleme yapılması beklenirken, bir yönetmelikle hükümetimiz GDO‘ya ülkenin kapılarını açtı.
Yayımlanan yönetmeliğe göre, GDO’lu ürünler (örneğin GDO’lu mısır,soya,pamuk yağı ve bunlar ile üretilen gıda maddeleri)bundan böyle ülkeye girebilecek.Satılabilecek. Şimdilik GDO’lu tohum ithalatı ve GDO’lu tohumdan üretim yok ama…İleride “dışarıdan alıyoruz,neden biz üretmeyelim” diyerek o da başlayacak.
Yayımlanan yönetmeliğe göre, (1) Bir ürünün içinde binde 9’a kadar GDO’lu madde varsa, bunun etikete yazılmasına gerek yok. Halkımız bilmeden GDO’lu ürürünü afiyetle yiyebilir.

Yönetmelik satıcıyı destekliyor
(2) GDO’lu ürüne karşı olan bir üretici halk sağlığına önem verir ve de ürününün üzerine GDO’suz üründür diye yazmak isterse yazamaz. Çünkü bunu yazarsa halk hangi ürün GDO’lu hangisi değil diyerek sağlığına dikkat eder. GDO’lu ürünler satılamaz.
Açık anlatımıyla, yönetmelik halk sağlığını korumayı değil, yabancı GDO’lu ürün satıcılarını desteklemeyi hedef alıyor.
Bu olağandır. GDO’lu tohum üreten az sayıdaki şirket, bu kazançlı işi büyütebilmek için dünyanın her yanında büyük harcamalar yapıyor. Adam tavlıyor. Medyaya yansıyan haberlere göre, bizim ülkemizden de çok sayıda politikacı ABD’ye davet edilerek “beyin temizliğine tabi tutuldu”. Böylece “alelacele” yönetmelik çıktı.
Ne yazık ki GDO’lu ürünler halkımızın sağlığını, Türkiye’nin doğasını nasıl bozacak bunu tartışan yok.


Güngör URAS, 3 Kasım 2009, Milliyet
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: GDO ile işgal nedir?

İletigönderen mavi ışık » Sal Kas 03, 2009 19:54

GDO nedir? Temiz ve Güvenli Gıda İstiyoruz.

Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi ya da ona kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalara "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar", kısaca GDO adı veriliyor.
Bir canlıdan diğerine gen aktarımı, bir çeeşit kesme,yapıştırma ve çoğaltma işlemi olup, genetik mühendisleri tarafından uygulanıyor. Aktarılacak gen önce bulunduğucanlının DNA sından kesilerek çıkarılıyor.Sonra vektör adı verilen taşıyıcı virüs ile bu gen DNA molekülüne yapıştırılıyor.

Frankeştayn Gıda olarak da nitelenen GDO'lar bugün kolera bakterisi geni taşıyan yonca, akrep geni taşıyan pamuk, tavuk genli patates,balık genli domates gibi gıdalar şeklinde karşımıza çıkıyor.

İnsanlık bugün doğal çeşitliliğe zarar vererek tür zenginliğinin yok olmasına yol açan GDO ların çeşitli yollardan yayılarak yeni Frankeştaynlar yaratma tehlikesiyle karşı karşıya.

Neden GDO ya Hayır.

Canlılar üzerinde yapılan bu değişiklikler; canlı sağlığı,biyolojik çeşitlilik,ekolojik dengenin bozulması,ekonomik bağımlılık,canıların yaşam hakkının elinden alınması ve canlılar üzerinde mülkiyet hakkı tanınması açısından önemli tehdit ve riskler taşımaktadır.


Yaşam bütündür ve canlı organizmalar (maikroorganizmalar,bitkiler,hayvanlar ve insanlar), milyonlarca yıl boyunca değişerek bu güne geldiler.
İnsanlığın da yaşamsal ihtiyaçlarının kaynağı olan bu zenginlik, dengeli bir alış-veriş ve ekolojik bütünün her bir unsuru (tüm canlılar, toprak,su,güneş,ay,hava vs.) ile etkileşimiçinde gelişerek çeşitlendi.
Bu değişim, doğal olmayan yollarla ,sadece belli noktalarda hızlandırılsa ne olur?



GDOların Tehdit ve Riskleri


1. Biyolojik Çeşitlilik, Tarımsal Biyoçeşitlilik ve Doğal Dengeye Etkileri


Yerel türler tehdit altında.Yaşam bir bütündür ve gen halkalarındaki en küçük bir değişiklik beslenme zinciri yoluyla bütündeki diğer parçaları da etkiler.


Sonuçta insan, hayvan,bitki,mikroorganizmalarda yapılan herbir değişiklik bütünün bir diğer parçası olan tarımsal biyoçeşitliliği, yani sağlıklı beslenmenin temeli olan gıda çeşitliliğine etkileyecektir.


Hastalık ve diğer zararlılara karşı dayanıklı olması için genleriyle oynanmış bir buğday türünün belki verimi yüksektir ama, bir hastalık ya da zararlı sayesinde o türün yok olması ve dünyada artık başka bir buğday yetiştirilmediği için buğday ırkının tamamen ortadan kalkması gibi bir felaketi beraberinde getirebilir.

Modern tarım yüzünden zaten çeşitliler çok azlmış durumdadır.Asya'da mevcut 140 bin çeşitten sadece 6 sı ekili toprakların %70 ini kaplıyor. Azalan çeşitler ise tamamen GDO tehdidi altındadır. Çünkü GDO ların aktarılmış genleri çevresinde geleneksel yöntemle üretilmiş ürünlere geçebilmektedir. Arılar, kuşlar, böceklerve rüzgar gibi tozlaşmayı sağlayan etkenler GDO lu polenleri komşu tarlaya taşıyor ve oradaki üründe de genetik değişikliğe yol açıyor. "GEN KAÇIŞI" adı verilen bu bulaşma sonucu yaşamın sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşıyan bitkiler tek tipleşmekte ve doğal çeşitlilik azalmaktadır. Milyonlarca yılda oluşan türler 5-10 senede yok olmaktadır.

Birkez gen aktarımı başlatılınca genetiği değişmiş ürünün, genetiği değişmemiş
ürünlere bulaşması -ileriki nesillere de aktarılacağından- önlenemez hale gelmektedir.

Yararlı böcekler yok oluyor. Zararlı böceklere karşı dayanıklı olmalarını sağlamak için bazı bitkilere aktarılan toksin (zehir ) karakterli genler o böcekleri yiyen yaralı böcek türlerinin de yok olmasına neden oluyor.

(Toksin karakterli BT(Bacillus thuringiensis)geni aktarılmış bir bitkiyi yiyen bir böcekle beslenen Uğur böceği (gelin böceği) gibi yararlı böceklerin ölüm oranının arttığı ve gelişmelerinin geciktiği saptandı-Hagedorn 1998)


Bir risk ise toksinin etkin olduğu böcek türleri bu toksine zamanla dayanıklılık kazanıyor olması.(ABD de bt genli pamuk ekili alanlarının bir kısmında, pamuk koza kurdunun etkili olarak kontrol edilemediği gözlendi-Alam 1999)

Yabacı otlara dayanıklı genlerin aktarıldığı bitkilerin diğer canlılar ( uğur böceği) üzerinde öldürücü etki yaptığı gözlendi ( Steinbrecher,1996)

Böceklere ve yabancı otlara dayanıklılık geni aktarılmış bitkiler, zamanla o böcekler ve yabancı otlarda dayanımı arttırdığı için çok daha fazla tarım ilacı kullanılmasına yol açabiliyor. Yabani otlara karşı dayanıklılık geni aktarılmış bir bitkinin değiştirilmiş genleri rüzgar, kuş, böcek,arı vs. gibi etkenlerle başka bitkilere bulaşıyor ve bu geni almış yabancı otlar savaşılması güç bir şekilde çoğalıyorlar.

Ayrıca yabani ot ilacına dayanıklı genler aktarılmış bir ürünün yetiştiği tarlaya ertesi yıl farklı bir ürün ekildiğinde, tarlada kalan geçen yılın GDO lu ürünü yeni ürün için yabancı ottur. Ancak eski GDO lu yabani otlara dayanıklı olduğundan çiftçi için büyük sorun yaratıyor ve yeni ürüne şans tanımıyor, onunla mücadele etmek imkansızlaşıyor.

(Yabancı otlara doğru gen kaçışı nın kolza ve pancarda belirginleşmesi Fransa Tarımsal Araştırmalar Ulusal Enstitüsü'nün (INRA) yabani otlara dayanıklı tüm kolza varyetelerini stoktan çıkarmasına neden oldu.)

İNSAN SAĞLIĞINA ETKİLERİ

GDO lu bitkiler yüksek allerji riski taşıyor. Allerjenler, genetik mühendisliği yoluyla bireylerin güvenli olduğunu düşündükleri için tüketmekte sakınca görmedikleri besinlere de aktarılabiliyor. Bu durumda birey allerjeni taşıdığını bilmediği besini tüketerek kendini riske atabiliyor.

(11 Aralık 2003'te Rusya'da bir gurup bilim adamı son üç yıl içerisinde allerji belirtisi gösteren hastaların sayısında 3 kat artış olduğunu ve bunun altında yatan nedenin Genetiği Değişmiş Ürünler'in (GDÜ) tüketimi olabileceğini açıkladılar.-Traavik ve Smith, 2004)

Toksik (zehirleyici ) Etkiler

Araştırmalar GDO lu patateslerin fareler için toksik etki yaptığını, bağışıklık sisteminde bozukluklar,viral enfeksiyonlar gibi birçok etkileri olduğunu ortaya koyuyor.

(1980 lerin sonunda bir Japon firması triptofan adlı bir aminoasidi bir bakteriye ürettirerek bbesin takviyesi olarak ABD de satışa sundu.Aylar içinde ürünü kullanan kişilerde sinir sistemini etkileyen, kas ağrıları ve kandaki bazı hücrelerin sayısında artış ile seyreden eozinofili-miyalji sendromu ortaya çıktı. Bu sorunları yaşayan 155 kişşide kalıcı hasar meydana geldi,37 hasta yaşamını yitirdi.Mayeno ve Gleich,1994 . Yapılan incelemne sonucu genetiği değiştirilmiş bakterideki artmış triptofan üretiminin toksik bir yan ürün oluşumuna yol açtığı ve sendromun toksik madde nedeniyle ortaya çıktığı anlaşıldı.)


Antibiyotiğe Karşı Dayanıklılık Oluşturması


GDÜ lerin üretimi sırasında belirteç gen olarak kullanılan antibiyotik direnç genlerinin en büyük tehlikesi, ortamda bulunan bakteriler aracılığı ile yayılması.

Bakteriler arasında doğal yollarla gen alışverişi yapıldığı biliniyor.Antibiyotik direnç genlerinin hastalık yapan mikroorganizmalar geçişi, bu bakterilerin neden olduğu enfeksiyonların kontrol altına alınmasımı güçleştiriyor. Bu tür ürünleri tüketen canlının sindirim sisteminde bulunan bakterilerin, o ürünün yapısında bulunan antibiyotik direnç genini alması mümkün.

Bt nin ( Bacillus thuringiensis) etkileri

Tarımda uzun zamandır böcek öldürücü olarak kullanılan Bt spreyi toprakta parçalanıyor. Ayrıca tüketilen ürün yıkanarak Bt spreyinden arındırılabiliyor. Ancak Bt geni aktarılmış ürünlerde Bt toksininin parçalanması ya da ürünün yıkanarak temizlenmesi söz konusu değil. Bu durumda Bt toksini bütün etkisini ürün tüketilene kadar, hatta belki de tüketildikten sonra da sürdürüyor.
Bt geni aktarılmış ürünlerin tüketiminde bireyin maruz kaldığı Bt toksini miktarı Bt spreyindekinin 10-100 katı.

Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler Bt toksininin memelilerde aktif olduğunu, sindirim sisteminde parçalanmadığını, bağırsaklarda bağlanabildiğini ve insan sağlığı açısından tehdit oluşturabileceğini ortaya koyuyor.

( Filipinlerdeki bir Bt mısır ekim alanının yakınında yaşayan köy halkında solunum yolu, sindirim sistemi, cilt reaksiyonları ve ateşle seyreden hastalığın, mısırın polen saçtığı dönemde ortaya çıktığı fark edildi. Bu bireylerin kan örneklerinde Bt toksinine karşı antikorlar saptandı-Travik ,2004)

Sağlıksız Hayvanlar ve Hayvansal Ürünler

Örneğin süt verimini arttırmak için ineklere GDÜ lü ürünler veriliyor. Bu hayvanların sağlıkları bozuluyor.Meme enfeksiyonları, rahim, sindirim sistemi bozuklukları, yumurtalık kistleri görülüyor. Gebelik oranı düşüyor.Antibiyotik kullanma sıklığı artıyor.

Bilim insanları ayrıca iki tür potansiyel tehlikeye dikkati çekiyor; durgun virüsleri yeniden harekete geçmesi ve virüsler arasında yeni bulaşıcı diziler oluşturabilecek kombinasyonlar!...


Sağlıksız Beslenme ve Yol Açtığı Sorunlar

Sadece verimli ve dayanıklı birkaç ürün yetştirilmesine yol açan GDO ların yarattığı en büüyk tehlikelerden biri de gen çeşitliliğinin yok olmasıyla birlikte insanlarıtek tip gıda almak zorunda bırakıyor olması.

Tek tip gıdalar insanların sağlıklı ve dengeli beslenmesini engelleyecek. Bu durumda tek tip beslenmeye mecbur kalacak olan yoksullar sağlığını yitriyor, maddi imkanı iyi olanların da gıda takviyeleri, tedavi yöntem ve ilaçlarına büyük miktarda para harcaması gerekiyor.

Ekonomiye ve Üretime Katkısı

Yaşam patentlenemez ! GDO lar ekonomik bağımlılık ve canlıların yaşam hakkının ellerinden alınması ve canlılar üzerinde mülkiyet hakkı tanınması açısından önemli tehdit ve riskler taşıyor.

GDÜ lerin ekonomik olarak getirdiği en büyük sakıncalardan biri bu ürünlerin patent hakkının tüm dünyada birkaç çok uluslu şirketin elinde olması.Bu çalışmaları yapan şirketler en büyük kazançlarını patent bedeli tahsil ederek sağlıyorlar.Çiftçi terminatör genlerle kısırlaştırılan tohumları heryıl yeniden almak zorunda kalıyor. Bu da çiftçiyi çok uluslu tohum üreticisi şirketlere bağımlı kılıyor.

Dünyanın önde gelen GDO üreticisi firmalardan tohum alan çiftçilerin ürünlerinin verdiği yeni tohumları tarlalarına ekme hakları yok. Üretici firmalar bu tohumların korsanlığını yapanların önüne geçmek için komşu ispiyonu gibi en basit yollardan dedektif tutmaya kadar her yola başvuruyorlar. Bu güne kadar 100 çiftçi mahkeme sürecinden kurtulmak için ürünlerini yaktı, üretici firmaya tazminat ödedi ve banka hesapları incelemeye alındı.

http://agaclar.net/forum/showthread.php?t=1851
Kullanıcı küçük betizi
mavi ışık
Üye
Üye
 
İletiler: 34
Kayıt: Cmt Eki 17, 2009 17:14

Re: GDO ile işgal nedir?

İletigönderen mavi ışık » Sal Kas 03, 2009 20:04

Gazeteci F. William Engdahl, 'Ölüm Tohumları' eserinde GDO adı verilen "şeytan planının" tüm ayrıntılarını açıklıyor. Amerika üzerinden insanlığı kontrol altına almak, bazı milletleri kısırlaştırarak yok etmek gibi çok kirli planları olan şirketlerin içyüzünü deşifre edilen eserin 'giriş' bölümünü istifadenize sunuyoruz. 'Ölüm Tohumları' herkesin üzerinde çokça düşünerek okuması gereken bir şaheser.
"Biz dünya nüfusunun %6.3'ünü oluşturuyoruz ama zenginliğinin yarısına sahibiz. Bu farklılık özellikle bizler ve Asyalılar kadar büyük. Böyle bir durumda kıskanılma ve gücenilme gibi bir durumda olamayız. Gelecek dönemdeki asil görevimiz, ulusal güvenliğimize bir zarar getirmeden bu farklılık durumunu sürdürebileceğimiz bir ilişki kalıbı tasarlamaktır. Bunu yapmak için de tüm duygusallık ve hayallerden uzak durup dünyanın her yerindeki ulusal hedeflerimize odaklanmalıyız. Kendimizi çıkarlarımızdan fedakaarlık ederek dünyanın iyiliği için lüksümüzden vazgeçeceğimiz konusunda kandırmamıza hiç gerek yok." Seorge Kennan, 1948



Bu kitap küçük bir sosyo-politik elit zümre tarafından 2.Dünya Savaşı sonrasında Vaşington'da ele alınmış bir proje ile ilgilidir. Bu, Kennan'in "farklılık durumunu sürdürebilmek" tümcesinin nasıl hayata geçirildiğinin anlatılmamış hikâyesidir. Aynı zamanda bir avuç insanın savaş sonrası tüm kaynaklara ve güce sahip oluşunun da hikâyesidir.


Bu, güç devrimi tarihinin de ötesindedir, hattâ bilim dâhi bu azınlığın hizmetine sokulmuştur. 1948'de Kennan'in da kendi notlarında tavsiye ettiği gibi, herhangi bir fedakârlık veya dünyanın iyiliği düşünülmeden acımasız politikalar uygulandı.


Seleflerinin aksine İngiliz imparatorluğu içindeki hâkim guruplar, yeni beliren 'Amerikan eliti, kendilerini savaştan sonra, "Amerikan Yüzyıh"nın şafağında ilan ettiler ve hitap yeteneklerini, dünyanın iyiliği için düşüncesini kendi amaçlarına uygun şekilde kullandılar. Onların Amerikan Yüzyılı daha yumuşak ve kibar bir imparatorluk olarak sömürgecilikten kurtuluş, demokrasi, ekonomik gelişme ve özgürlük kisvesi altında diğer ulusların kaderlerine hükmedebilen, Büyük İskender'den sonraki en büyük küresel imparatorluktu.

Bu kitap "Bir Savaş Yüzyılı: Anglo-Amerikan Petrol Politikaları ve Yeni Dünya Düzeni" adlı kitabın bir devamı niteliğindedir. Petrolden sonra ikinci bir "kırmızı hattı" takip eder. İnsanın yaşamını sürdürebilmesinde en temel ihtiyacı olan günlük ekmeğinin karşılanmasını konu alır. 70'ler boyunca bu Amerikan elitin menfaatine hizmet eden kişi, hayatı boyunca 'güç dengesi1 politikalarının bir uygulayıcısı olan Henry Kissinger'di. Ve dünya hâkimiyeti konusundaki şu fikrini açıklamıştır; "Petrolü kontrol edersen ulusları kontrol edersin, yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol edersin."


"Küresel yiyeceği kontrol etme plânı" 1930'ların başlarına, savaşın patlak vermesinden önceye dayanır. Bu organizasyon belli başlı bazı ailelerin servetlerini korumak amacıyla seçilmiş özel kuruluşların yardımlarıyla maddi olarak destek görmüştür. Bu aileler güç ve zenginliklerini doğu sahili boyunca Boston, Vaşington, New York ve Philedelphia'ya yerleştirmişti. Bu sebeple egemen medya kuruluşları sıkça onlara atıfta bulunmuş, zaman zaman alay konusu etmişlerse de genellikle övmüşlerdir.


Savaşla birlikte Amerikan gücünün ağırlık merkezi doğu sahilinden Seattle, Houston, Las Vegas, Atlanta ve Miami gibi bölgelere dağıldı. Sonradan da Asya, Japonya ve Latin Amerika'ya.


2.Dünya savaşından bir süre önce bir aile diğerlerine göre daha fazla öne çıkmıştır. Bu ailenin serveti, uğruna kan dökülen ve savaşılan 'kara altın' petrole dayanıyordu. Bu aileyle ilgili olağandışı olan ise ailenin sadece petrole değil, diğer başka alanlarda da yatırım yapmaya karar vermesi olmuştur. Psikoloji, tıp, gençlerin eğitimi, tarım, biyoloji ve biyolojinin tarımsal uygulamalarına yatırım yapmışlardır. Çoğu kişinin fark etmediği devasa bir büyüme ve gelişme göstermişler, servetlerini de o ölçüde büyütmüşlerdir.



Bu kitapta ele alınan ana konu olan 'genetiği değiştirilmiş organizmalar' ya da GDO'nun tarihi, dönemin güçlü ailelerinden olan Rockefeller ailesinin (ve 4 kardeşin - David, Nelson, John ve Laurance) tarihiyle paralellik göstermektedir -ki savaşın Amerikan zaferiyle bitmesinden sonraki 30 yıl süresince güç evrimine bu insanlar yön vermiştir. Gücün tamamı ellerindedir ancak işin maliyeti tüm dünyayı etkilemiştir.

Bundan 30 yıl önce, erk Rockefeller ailesinin etrafında toplanmıştı. Bugün ise 4 kardeşin 3'ü çeşitli nedenlerle vefat etmiştir. Tüm amaçları, daha sonraları Pentagon'un 'tam spektrum egemenlik' adı vereceği, gerektiğinde askeri gücün de devreye sokulabileceği küresel hâkimiyetti. Projeleri o günlerdeki küçük bir güç gurubundan bugün hayal bile edemeyecekleri, tüm gezegenin geleceği hakkında inisiyatif sahibi oldukları bir noktaya evirildi.



Kaltım mühendisliği ile bitki ve diğer canlı organizmaların patentlenmesi tarihinin anlaşılabilmesi için 2.Dünya savaşını takip eden yıllardaki Amerikan gücünün dünyada nasıl yayıldığına bakmak gerekir.

George Kennan, Henry Luce, Averell Harriman ve hepsinden önce Rockefeller kardeşlerin tarım sektöründe başlattığı 'yeşil devrim' sayesinde Petro-kimyasal gübre, petrol ve enerji ürünlerine bağımlılık arttı. Onların o günlerde yaptıkları bugünün genetiğini değiştirme tarihinin ayrılmaz bir parçasıdır.



Yüzyılın başında gerçekleşen 4 çokuluslu dev şirket birleşerek dünya üzerindeki çoğu insanın temel besinlerinin (pirinç, soya fasulyesi, buğday, mısır ve hatta bazı sebze ve meyveler ile pamuk) kontrolünü ellerine geçirdiler. Hastalığa dayanıklı kümes ürünleri, genetiği değiştirilmiş, güya kuş gribine dayanıklı ürünler ve geni değiştirilmiş domuz ve sığır üretimi için çaba sarf etmişlerdir.



Dört özel şirketin üçünün Pentagonla kimyasal savaş araştırmaları konusunda sıkı bağları vardı. Dördüncü şirket aslen İsviçre kökenli olmasına rağmen İngiliz kontrolü altındaydı. Petrolde olduğu gibi GDO tarım projesi de bir Anglo-Amerikan küresel plânıdır.



Mayıs 2003'te Bağdat'taki acımasız Amerikan bombardımanının dumanı dağıldığında ABD başkanı GDO projesini stratejik bir konu haline getirdi ve ABD'nin savaş sonrası öncelikli dış politika gündemini oluşturdu. Dünyanın ikinci en büyük tarım üreticisi konumunda bulunan AB, bu küresel plânın önünde zorlu bir engel teşkil etmekteydi.



Her ne kadar Almanya, Yunanistan, Fransa ve Avusturya gibi AB ülkeleri diğer dünya uluslarına benzer şekilde GDO ekimine sağlık ve bilimsel nedenlerle karşı çıksalar da, 2006 yılı başlarında Dünya Ticaret Örgütü (WTO), AB'ni toplu GDO üretimi için kapılarını açmaya zorladı.



ABD ve İngiliz ordularının Irak'ı işgaliyle birlikte Vaşington, bu ülkeye genetiği değiştirilmiş tohumları ABD Tarım Bakanlığının bir cömertliği olarak göndermeye karar verdi. İlk büyük çaplı deney 90'ların başında çok uzun zamandır Rockefeller ailesinin bozduğu ve yolsuzlukla başı dertte olan Arjantin'de zaten yapılmıştı.

İlerleyen sayfalarda da göreceğiniz gibi GDO'nun yaygınlaşması ve çoğalması uğruna politik tehdit, hükümet baskısı, yalan, rüşvet yöntemleri kullanılmış ve hatta cinayetler bile işlenmiştir. Okurken bir suç romanı hissine kapılmanız sürpriz olmayacak. Tarımsal verimlilik ve dünyanın yiyecek sorunlarını çözme adı altında işlenen bu suçlar, bu küçük zümrenin amaçları doğrultusunda önemsizdir. Yapılan bunca şeyin hedefinde sadece para ve kâr yoktur. Nihayetinde bu güçlü aileler kimlerin merkez bankalarının başlarında duracağına karar verirler. Para onların yaratmaları ya da yok etmeleri için emirlerindedir.



Amaçları daha önceki despot ve diktatörlerin hayal ettikleri gibi mutlak dünya hâkimiyetidir. Kontrol edilmezlerse 10-20 yıl içerisinde bu hedeflerine ulaşmaları işten bile değil. Bu sebeple bu gerçeğin duyurulması ve herkes tarafından bilinmesi büyük önem arz etmektedir.

(Bu metin Gazeteci F. William Engdahl’ın 'Ölüm Tohumları' adlı eserinin giriş bölümüdür. Lütfen kitabı temin ederek okuyunuz)

ABD'li gazeteciden dehşet verici iddialar


Katil tohumlar Irak sınırında

ABD, TBMM üyelerini ikna odasına mı aldı?
Kullanıcı küçük betizi
mavi ışık
Üye
Üye
 
İletiler: 34
Kayıt: Cmt Eki 17, 2009 17:14

Re: GDO ile işgal nedir?

İletigönderen ozgurk » Sal Kas 03, 2009 23:48

uzun zamandir uzaktan zevkle takip ettigim bir forum ve ilk iletim ...

konuyla ilgili hurriyet gazetesi yazarlarindan Yilmaz Ozdil guzel bir yazi yazmis ve eger dogruysa yazinin son cumlelerinde gecen bu paragraf (Bunların memlekete girişine izin veren yönetmelik diyor ki, “Etiketlere genetiği değiştirilmiş organizma içermez yazılamaz!”)

bu hukumetin bu millete yapabilecegi en buyuk ihanettir diye dusunuyorum..

yazinin tamami;

Frankeştayn


Kürt açılımı yapılmasını anlarım... Çünkü, karşı çıkanlar olduğu gibi, destekleyenler de var. Ermeni açılımı da böyle...
Sen itiraz edersin belki ama, şahane diyen de var.
Peki, “Milletim öyle istiyor, açılım yapıyorum” diyen arkadaşlardan biri, bana izah edebilir mi lütfen, “genetiği değiştirilmiş organizma açılımı”nı niye yapıyoruz?
Ortalık toz dumanken... Ahali, PKK'lıların memlekete gelişiyle meşgulken, dikkatler darbe marbe iddialarına yoğunlaşmışken, ana-babalar domuz gribi endişesine kafa yorarken... Kaşla göz arasında, TBMM'yi bypass ederek, şak diye yönetmelik çıkardılar... Ve, “genetiği değiştirilmiş organizma”ların ithalatını
serbest bıraktılar.Hangi millet istiyor bunu?
Her numaraya “Milletim öyle istiyor” diyorsunuz da... Mesela, genetiği değiştirilmiş domates istiyorum diyen Kürt var mı Türkiye'de? Genetiği değiştirilmiş çikolata istiyorum diyen Laz? Çocuğuma genetiği değiştirilmiş patates cipsi yedirmek istiyorum diyen Türk var mı aramızda? Kim istiyor bu işi kardeşim? Kim?
Genetiği değiştirilmiş organizma, eğer angutsan, entel bi sıfat gibi geliyor kulağa, bilimsel gibi duruyor... Aslında “frankeştayn gıda” onların adı!
Çünkü, normal yollardan insan evladı doğurmak varken; birinin kulağını birinin kafasına, birinin burnunu öbürünün suratına
takmak gibi bi şey...
Kabaca anlatırsak, dayanıklı olsun diye balık genini domatese, bakteriyi patatese monte ediyorlar... Sonradan tonla para verip ilaçlama yapılacağına, haşere ilacını daha tohumundan mısır genine kakalıyorlar. Sinek yuttuğu için böcek ilacı içen süper zekâ vatandaşımız gibi yani... Sevgili halkımız, adında domuz var diye, domuz gribi aşısı caiz mi diye soruyor ama, belki domuz genini soya fasulyesinde yiyor, haberi yok...
Peki, niye yapıyorlar bunu? “Açlığı önlemek için” diyorlar... İnsanoğluna gıda yetişmiyormuş, böylece verimi arttırıyorlarmış...
Raf ömrünü uzatıyorlarmış.
İyi de birader..
Buğday mı yetişmiyor bu ülkede? Pancar mı eksik? Pirinç mi yok? Yanlışlıkla elinden düşürsen, fışkırmıyor mu topraktan? Şapşal politikalar yüzünden, fazla geldiği için, para etmediği için, mahsulümüzü yakarken, derelere dökerken, hangi açlık?
Allah'ın bu millete lüftu Anadolu'da, şu ürün yetişmiyor, o yüzden genetiği değiştirilmiş organizmaya ihtiyaç var, denebilir mi, utanmadan?
Üstelik, sadece sebze-meyve değil hadise... O sebze-meyvelerle yapılan, bin küsur üründe var bu genetiği değiştirilmiş organizma... Çikolatadan cipse, meşrubattan ketçapa... Şeker ayaklarıyla, baklavada bile kullanıyorlar... Bebek mamasında var!
Yersen ne oluyor? Avrupa'da resmen kanıtladılar; bağışıklık sistemini çökertiyor, kansere yol açıyor, kan yapısını bozuyor, sindirim sistemini harap ediyor, karaciğeri haşat ediyor, erken doğuma-kısırlığa sebep oluyor... Antibiyotik şırınga ettikleri için, farkında olmadan bağışıklık kazanıyorsun, hastalandığında antibiyotik alıyorsun, havagazı.
İsviçre sokmuyor, Yunanistan sokmuyor, o beğenmediğin Sarkozy “Bunları Fransa'ya sokanı oyarım” diye yasa çıkardı...
Burası dingonun ahırı mı?
Aman yemeyelim dersen, nasıl yemeyeceksin? Nasıl ayırt edeceksin? Koklasan aynı, ellesen aynı, tatsan aynı, laboratuvara götürüp analiz ettirecek değilsin... Nereden anlayabilirsin? Etiketinden... Etiketin üzerinde “Bu üründe genetiği değiştirilmiş organizma var” yazmalı ki, bakıp anlayabilesin, di mi? Şimdi sıkı durun...
Bunların memlekete girişine izin veren yönetmelik diyor ki, “Etiketlere genetiği değiştirilmiş organizma içermez yazılamaz!”
Efendim?
Yazılamaz!
“İsteyen yemesin, baksın etikete görsün” diyeceklerine... “Etikete baksın, görmesin” diyorlar! İlla yedirecek.
Tekrar soruyorum:
Her numaraya “Milletim öyle istiyor” diyorsunuz da, bu açılımı hangi millet istiyor? Türk mü, Kürt mü, Rum mu, Ermeni mi, Laz mı? Bunu bu millete niye yapıyorsunuz?


kaynak.. hurriyet gazetesi Yilmaz Ozdil
En son ozgurk tarafından Çrş Kas 04, 2009 0:10 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Kullanıcı küçük betizi
ozgurk
Üye
Üye
 
İletiler: 16
Kayıt: Sal Kas 03, 2009 22:08

Re: GDO ile işgal nedir?

İletigönderen bezgin » Sal Kas 03, 2009 23:55

Arkadaslar kopyalayip yapistiriken yazim kurallarina ve kaynaklari ileti sonunda belirtmeye dikkat etmenizi rica ederim. Katkilariniz icin tesekkürler.
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: GDO ile işgal nedir?

İletigönderen bezgin » Çrş Kas 04, 2009 0:01

Deniz Baykal, GDO'YA KARŞI: 'GDO açılımı da diğer açılımlar gibi tuzaklarla doludur, sakıncalıdır... MİLLETİN SAĞLIĞINA YÖNELİK BİR TUZAKTIR'


CHP Lideri, GDO YÖNETMELİĞİ ile ilgili 'Kanunu bir kenara bırakarak, bir vur kaç operasyonuyla şimdi çıkarmanın hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını anlamak mümkün değildir' dedi.


Genel Başkanı Deniz Baykal, Hükümetin Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ile ilgili yönetmeliği mutlaka yürürlükten kaldırması gerektiğini belirterek, ''Milletin sağlığına yönelik bir tuzaktır. Eğer onlar yürürlükten kaldırmazsa biz CHP olarak, tüketici olarak, haklarımız kullanacağız ve bu yönetmeliğin iptali için gereken girişimleri mutlaka gerçekleştireceğiz'' dedi.

Baykal, partisinin grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye'de 7 yıl boyunca tek başına iktidar olmanın büyük bir fırsat olduğunu kaydeden Baykal, ancak AK Parti iktidarının bu kolay ele geçmeyen şansı kullanamadığını ileri sürdü. AK Parti'nin tek başına iktidar olduğu 7 yıllık dönemde dünyanın da kalkınmaya geniş olanaklar tanıyan bir süreç geçirdiğini aktaran Baykal, tüm bu koşullara karşın ülkede işsizliğin, yoksullaşmanın ve borçların arttığını, gelir dağılımın giderek çarpıklaştığını, ekonominin daraldığını savundu.

''Dünyanın gerisinde kalınmıştır, Türkiye tarihinin gerisinde kalınmıştır. Ne zaman? En şanslı dönemde. 'Ekonomi iyiye gidiyor' diyenlerin buna cevap vermesi gerekir'' diyen Baykal, ister borçlanma, ister büyüme rakamlarına bakılsın, ortaya çıkan sonucun başarıdan söz etmeyi imkansız kıldığını ileri sürdü.

Baykal, ''Ülke büyümeden zenginleşmek mümkün mü? Zenginleşen bir avuç insan. İktidar çevresi eşler, dostlar, oğullar, damatlar... Ama bu Türkiye'nin zenginleşmesi anlamına gelir mi? Türkiye'nin zenginleşmesi, ülke büyürse gerçekleşir'' diye konuştu.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in 2010 yılında çeşitli ürünlere zam yapılacağı yönünde açıklamaları olduğunu belirten ve ''Zam yağmuru geliyor'' diyen Baykal, zamların arkasında Hükümetin yanlış ekonomi politikasının ve bunun sonuçlarının yattığını ifade etti.

Hükümetin uygulamaları sonucunda Türkiye'de tasarruf oranının giderek düştüğünü de kaydeden Baykal, ''Bu gelecekten umudunu kesmiş bir ekonomi haline dönüştüğümüzü, geleceğe yönelik iddiasını kaybetmeye başlaşmış, hazır yiyen bir ekonomiye dönüşmeye başladığımızı ortaya koyan bir tablodur'' dedi.

Konuşmasında tarım ve hayvancılık sektöründen rakamlar veren Baykal, benzer durumun tüm sektörlerde yaşandığını ve sıkıntıların giderek arttığını ileri sürdü.

-GDO'LU ÜRÜNLER-

Türkiye'nin şimdi de ''Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) açılımı'' ile karşı karşıya olduğunu anlatan Baykal, ''GDO, bizim gıdamızın, hayvanlarımızı beslerken kullandığımız yemlerimizin genetik yapısının Allah'ın verdiği, doğanın oluşturduğu yapısının düzeninin değiştirilmesi suretiyle yeni bir ürün haline dönüştürülmesidir'' dedi.

Baykal, Türkiye'nin biyolojik güvenlik yasasına ihtiyacı olduğunu ve bunun uzun süredir tartışıldığını belirterek, ancak buna ilişkin yasal düzenleme beklenirken ilgili bakanlığın bir yönetmelik ile Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar konusunun gündeme getirildiğini anlattı. Türkiye'de hormon konusunda güven veren bir tablo olmadığını savunan Baykal, tüketicinin yedikleri konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığını, bunun da ötesinde dış piyasada satılamayan ürünlerin iç piyasanın tüketimine sunulduğunu söyledi.

İnsan sağlığı açısından GDO'lu ürünlerin yaratacağı risk ve sorunların çok iyi anlaşılması ve güven veren bir şekilde aydınlığa kavuşturulması gerektiğine dikkati çeken Baykal, ''Olay sadece bir beslenme sağlığı konusu değil. Aynı zamanda Türkiye'de tarımın, çiftçiliğin, ekonominin kontrollünün Türkiye'nin dışına çıkması, Türkiye'nin kendi ihtiyacı için kendi imkanlarıyla üretim yapabilen ülke olmaktan çıkıp başkalarının denetimine üretimini teslim etmesi sonucunu doğuracaktır'' diye konuş.

GDO'lu ürünlere ilişkin yönetmelikte bu ürünlerin bebeklere verilmemesi gerektiğinin belirtildiğini söyleyen Baykal, ''Bebeklere yasaksa büyüklere neden yasak değil? Bebeğe zararlı peki annenin karnındaki bebeğe zararlı değil mi? Kim bu ayrımı yapıyor, neye göre yapıyor. Bu 70 milyonunun sağlığını, sadece 70 milyonun değil gelecek kuşakların istikbalini tehlikeye atmaktır'' diye konuştu.

Yönetmeliğe göre GDO'lu olup olmadığının ürünün üzerine yazılamayacağını da ifade eden Baykal, şöyle konuştu:

''Türkiye'nin şartları, Türkiye'nin ürünlerinin hastalıklara karşı dirençli olmasının gerekleri dikkate alınarak mı bu üretiliyor? Hastalıklara karşı ilacı da bünyesine koyarak mı bunu yapıyorsun? O koyduğun ilacın onu kullanan insana geçmesi riski, bunun sakıncası yok mu? Böyle işlerde zarar yıllarca sonra ortaya çıkar. Yıllarca sonra ortaya çıkabilecek zararlar hakkında hükmünüzü nasıl verdiniz? Yapılmış onlarca araştırma var, çok kaygı verici tespitlere yol açmış.

Şimdi bunu sessizce kamuoyunda tartışmak, kanunu bir kenara bırakarak, bir vur kaç operasyonuyla şimdi çıkarmanın hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını anlamak mümkün değildir. Yani birden bire açılım maçılım derken böyle bir gıda tuzağını, insan sağlığına yönelik bir tehdidi, tehlikeyi, Türk tarımına yönelik bir tuzağı kendi elimizle yürürlüğe koyuyoruz. Bu yanlıştır, tartışılmamıştır. Derhal Hükümet bu GDO yönetmeliğini iptal etmelidir.''

Baykal, konunun denetiminin bürokratlardan oluşan bir kurula verileceğini, bunun da yanlış bir yaklaşım olduğunu belirterek, hükümetin kamuoyunu konuyla ilgili olarak bilgilendirmesi gerektiğini kaydetti.

Baykal, ''Bu açılımda diğer açılımlar gibi tuzaklarla doludur, sakıncalıdır, milletin sağlığına yönelik bir tuzaktır. Bunun derhal yürürlükten kaldırılması lazım. Eğer onlar yürürlükten kaldırmazsa biz CHP olarak, tüketici olarak her birimiz bu konudaki haklarımız kullanacağız ve bu yönetmeliğin iptali için gereken girişimleri mutlaka gerçekleştireceğiz'' diye konuştu.


http://www.nethaber.com/Politika/121424 ... acilimi-da
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: GDO ile işgal nedir?

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Kas 04, 2009 0:32

Kısırlığa sebep olan ürünleri AKP seçmeni yiyecek mi?

Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında GDO yönetmeliği ile ilgili bir iki söz söyledi ama gerçekleri halktan gizledi!
Basında bazı köşe yazarlarının, çıkan yönetmeliği okumadan yorum yaptığını iddia etti ve GDO’lu ürünlere izin verilmediğini, aksine yasak getirildiğini öne sürdü.
GDO yönetmeliği ile ilgili ilk yazı bu sütunda çıktı. Daha sonra yönetmelik hakkında basında çıkan yazıların tamamı, “GDO açılımı ile Anadolu’da ne Türk kalır ne Kürt!” başlıklı yazımdaki tespitlere ve bakış açısına dayalıdır. Farklı bir tespit yoktur.
Dolayısıyla Erdoğan’a benim cevap vermem gerekir. Ben yönetmeliği okudum ve öyle yorumladım. Erdoğan ise yönetmeliği ya hiç okumamıştır ya da Türk Milleti’ni kanser ve kısırlığa mahkûm ederek ortadan kaldırabilecek bu ürünlere bile bile izin vermektedir! Birincisi doğruysa Erdoğan, tuzağa düşürülmüştür. Okumadığı yönetmeliğin GDO’lu ürünlere yasak getirdiğini zannetmektedir.

* * *
Yönetmelikten bazı maddeleri alıntı olarak kullanmış ve yorumlamıştım. Ve yönetmeliğin bir hile ve aldatma cümlesi ile başladığını belirtmiştim.
Birinci ihtimal doğruysa, Erdoğan’ı bu cümleyle aldatmış olabilirler. Mecburen tespitlerimi tekrarlıyorum:
Yönetmelik, “Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı olan GDO’lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili, ihracatı ve transit geçişleri yasaktır. Gümrük idarelerince bu Yönetmelik kapsamındaki ürünler için GDO’ya ilişkin ek bir belge aranmaz” diye başlıyor,
Yani “Bu yönetmeliğe uygun olmak kaydıyla serbesttir” diyor. Üstelik ek bir belge de aranmayacağını öngörüyor!
Hemen ardından şöyle deniliyor:
“İthal edilen, üretilen veya dağıtımı yapılan GDO’lu gıda veya yemin, çevre, insan veya hayvan sağlığı açısından olumsuzluğu tespit edildiğinde, gıda veya yem işletmecisi sağlığı ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak, Bakanlığı, diğer ilgili mercileri ve tüketicileri acilen bilgilendirmek ve söz konusu gıda veya yemi, piyasadan geri çekmek zorundadır.”
Yani bütün inisiyatif bu işin ticaretini yapanlara veriliyor.
Yönetmelik “GDO’lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır.
İnsan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sunulması yasaktır” diyerek, bu ürünlerin aslında ne kadar zararlı olduğunu tescil ediyor ama, kontrolü ithalatçıya veriyor!
Yönetmelik, “GDO’suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO’suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz” diyor.
GDO’lu ürün, normal ürünlere karışsın, millet haberi olmadan alsın yesin diye!
Yönetmeliğin bir yerinde “Türkiye flora ve faunası için potansiyel bir tehlike oluşturmasını engellemek üzere GDO’nun Türkiye’de yakın akraba ve yabanileri olan türlere ait olmadığını gösterir bilgi ve belgeler istenebilir” diye bir hüküm de var.
Yani hükümet, GDO’lu ürünlerin ülkenin flora ve faunasını yok edeceğini bile bile bunlara izin veriyor!
Yönetmeliğin tamamı, aslında bir soykırım şebekesi olan GDO’lu ürünler üreten firmalara nasıl izin verileceğini düzenliyor.

* * *
Bir millet, soyunu kurutacak bir madde ile beslenmek ister mi? Ve buna izin veren siyasi kişinin peşinden gider mi?
Ayrıca Erdoğan, domuz gribi aşısı yaptırmayacağını da söyledi! Peki 40 milyon doz aşı ne olacak? Bu durumda, AKP seçmeni aşı olacak mı?
GDO’lu ürünleri bile bile kim yiyecek? AKP seçmeni mi?


Arslan BULUT, 4 Kasım 2009, YENİÇAĞ
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Sonraki

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x