DİL ÜZERİNE NOTLAR (IX)

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

DİL ÜZERİNE NOTLAR (IX)

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Sal Oca 17, 2017 23:47

DİL ÜZERİNE NOTLAR (IX)
Dil ve Anlatım
Başından buyana ‘Dil’ (langue) ile ‘Anlatım’ (Langage) arasındaki ayırıma dikkat çekiyoruz.
Örneğin, bir yazarın ‘anlatımı’, onun bildiği ‘dil’ aracılığıyla, ‘anlatmak istediği şey’in dile getirilmesi ya da yazıya dökülmesidir.
Ne ki, örneğin, salt konuşmak yetmez, o konuşmayla ‘anlatılmak istenen şeyin’ dile getirilip getirilemediği daha önemlidir.
Yoksa, akıcı ve müzikal de olsa, bir ses kalabalığı olmanın ötesine geçilememiş olur.
O arada, bizim burada, birşeyler anlatıp anlatamadığımız da örnek alınabilir. Acaba, anlatılmak istenen ile anlaşıldığı varsayılan ‘şey’ler arasında önemli bir ayırım doğmakta mıdır yoksa gerçekten önemli bir bölümü de anlaşılmakta mıdır?
Ya da anlaşılmak için, yazarın eski bir genelkurmay başkanı gibi ‘amuda kalkması’ mı gerekmektedir?
Her koşulda, dili ne olursa olsun, her anlatım, anlatanın ‘toplumsal gerçekliği’nin bir yansıması olacaktır.
Türkçe ya da ‘öz’ Türkçe kullanma isteğimiz de, bilinçaltında, ‘Eski Türkçe’ ya da ‘Osmanlıca’ kullanılması halinde, eskiye dönüş ya da ‘gerici’ konumuna düşmek korkusudur.
Haksız da değildir.
Çünkü, Osmanlıca, Saussure’ün ‘nomenclature’ dediği ‘eski’nin ‘terimler listesi’ne götürecektir.
Örnek olsun, ‘teenni göstermek’, kesinlikle ‘özen göstermek’ anlamına gelmediği gibi, kendi gücünü yadsımaya varan, bir ‘hikmet’ beklemeyi de içermektedir.
Dağarcık (lexique)’ın gelişmesini istememek, dilin gelişerek ‘düşünce’yi de geliştirmesine engel olmak; zamanı durdurup eskinin ‘toplum yapısı’ ve ‘alışkanlıkları’nda direnmek demektir.
Bunun ‘geleneklere sahip çıkmak’la hiçbir ilişiğinin olmadığın belirtmekle yetinip, konumuza dönelim.
Epistemolojik Çalışmalar
Alman dilbilimci Hugo Schuchardt (1842-1927)’ın Romen dillerinden Bask ve Golua dillerine değin zengin somut veriler üzerine yaptığı kuramsal çalışmalar, Robert Nicolaï et Andrée Tabouret-Keller tarafından derlenerek 1978 yılında Fransızca’ya kazandırıldı. Bu çalışmaya Victor Henry’nin yanıtını içeren derleme ise 2011 yılı başında yayımlandı. (1).

Andrée Tabouret-Keller yönetiminde Dillerin adı (Le nom des langues) ya da tarihte dillerin adlandırma sorunu üzerine de kimi çalışmalar ise sürekli olarak yapılmaktadır (2).
İşbu çalışma, dilbilimsel (linguistique), coğrafî ya da ideolojik kimi bütünselliklere göre dilleri ‘adlandırma’ çabası olarak görülebilir. Dillerin nesnel olduğu kadar sembolik boyutlarını dikkate aldığı da söylenebilir.
Öyle ki, dilleri adlandırmanın niçin, ne zaman ve nasıl olduğu konusuna açıklık getirmek istenmiştir.
Onüç ayrı yazarın bir o kadar değişik alandaki incelemelerini derleyen çalışmada, Salih Akın, “Bir Türk yasa metninde adlandırılamaz bir dil olarak ‘Kürtçe’”yi ele almakta ve Kürtçe’nin varlığının yasayla ‘yadsındığı’ sonucuna varmaktadır.
Jean-Michel Eloy ise 1994 yılında Fransız parlamenterlerinin Fransızca’yı adlandırmaları konusunu ele almaktadır.
Sözkonusu tartışma 4 Ağustos 1994 tarih 94-665 numaralı yasayla sonuçlanmış 5 Ağustos 1994 tarihli Resmî Gazete’ede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Yazar, Fransızca’nın ‘nasıl’ bir dil olduğu, ‘ne zaman’ ortaya çıktığı ve ‘niçin’ bugün sahiplenilmesi gerektiğinden çok, parlamenterlerin tartışma boyunca kullandıkları Fransızca’nın ‘ne kadar Fransızca’ olduğu üzerinde durmaktadır.
Bir ara, bu tartışmanın bizim şimdilerde ‘sözde’ olmayı hakkeden ‘Türkiye Büyük Millet Meclis’imizde olduğunu gözönüne getirirsek; henüz ‘pencerede(n) kuş uçtu’ demeyi beceremeyen parlamenterlerimizce ne denli komik bir biçim alacağı söylenebilir.
Bu parlementer benzeri adamların, Tanrı gecinden versin, bir gün Türkçe üzerine tartiştıklarını düşünmek bile istemem.
Fransız parlemantosundaki tartışmada ise,
-Bölgesel dillerin varlığı ve günlük yaşamın bir parçası olduğu kabul edilmekte
- Bölgesel dillerin yabancı dil olmadığı kabul edilmekte
- Bölgesel dillerin ‘ulusal zenginlik’ içinde olduğu kabul edilmekte
- Fransa çevresindeki bölgesel dillerin de fransız dili kalıtı (patrimoine) olduğu kabul edilmekte
- Bölgesel diller Fransız dehası (génie)’nın bir parçası olarak kabul edilmektedir.
Şimdi benzer tartışmanın yineleyelim, ‘sözde’ olmayı hakkeden ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’ içinde yapıldığını gözönüne getirelim : Böylesi bir tartışmada, ağzı ayran görmemiş ‘milletvekilleri’nin, Kur’an Kursu hocalarından bir gömlek ileri olmayan bir Türkçe’yle;
-Kürtçe’nin nasıl ayrı bir dil olduğunu
-Türkçe ile herhangi bir ilişkisinin olmadığını
-Tarih boyunca Türklerin Kürtleri ‘asimile’ ederek, Kürtçe’ye ihanet ettiklerini
-Kürtlerin şimdilik ‘birlikte yaşamaya’ razı olduklarını
- Ama günü geldiğinde Kürt’lerin ve Kürtçe’nin nasıl intikam alacağını
-Kürtçe’nin Türkçe’den de zengin ve köklü bir dil olduğunu
-Salt Kürtçe değil ama daha nice ‘köklü’ bölgesel dillerin olduğunu
ıvır-zıvır biçiminde de değil ama doğrudan zırıltı biçiminde dillendireceklerini öngörebiliriz.
Bu zavallı vekiller ile vekalet etikllerini sandıkları ‘yüce’ milletimize ‘Dil’ konusunda yazmaya devam edelim o zaman.
(sürecek)
Habip Hamza Erdem

(1) Schuchardt Hugo, Textes théoriques et de réflexion (1885 - 1925) (Œuvres choisies, tome I), Janvier 2011
(2) Émilie Aussant, “Tabouret-Keller, Andrée (éd.), Le nom des langues I - Les enjeux de la nomination des langues, Histoire Épistémologie Langage, tome 31, fascicule 2, 2009. La nomination des langues dans l'histoire. pp. 175-177;
(3) Jean-Michel Eloy, “Français, Langue Française et Autres Langues, le travail de dénimination des langues chez des parlementaires français en 1994”, A.Tabouret-Keller (dir), Le nom des langues I. Les anjeux de la nomination des langues, Louvain, Peetres, BCILL, 1997, pp: 81-97
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1627
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x