DİL ÜZERİNE NOTLAR (V)
Paleontoloji’de DNA Testleri
“Uygarlıkların ve o arada dillerin yayılmasında, tarımsal tekniklerin, savaşçı fetihlerden çok daha etkin olabileceği savı”ndan sözetmiştik.
İsveç’te yapılan son peleontolojik araştırmalar sonucunda; aralarında 400 km uzaklık bulunan iki toplumsal grubun, 4 500 yıl aynı bölgede yaşamış olmalarına karşın ‘yaşam biçim’lerini korudukları ortaya çıkarılmıştır: biri avcı-toplayıcı diğeri çiftçi-tarımcı.
Gökhem’de bulunan ve 4 900 yıl önce yaşadığı anlaşılan kadın iskeleti
4 500-5 300 yıl önce yaşadıkları, DNA testiyle ortaya çıkarılan avcı-toplayıcı topluluğa ait üç erkeğin, İsveç ya da Finlandiya yerli halklarından olduğu ileri sürülmektedir.
Günümüzden 4 900 yıl önce yaşadığı, DNA testiyle ortaya çıkarılan çiftçi-tarımcı topluluğa ait insanların ise, İsveç topraklarına bir başka bölgeden, büyük olasıkla Güney Avrupa’dan, gelmiş oldukları ileri sürülmektedir.
Mattias Jakobsson ve Pontus Skoglund’un araştırmalarına göre, bu çiftçi-tarımcı topluluk Güney-Avrupa, yani Yunanistan ya da Kıbrıs’tan gelmiş olabilir.
Zaten Anadolu ve Orta-Doğu’da tarıma geçişin en az 10 000 yıllık bir tarihi olduğu artık tartışılmaz bir gerçeklik olarak kabul edilmektedir.
İşte bu paleontolojik çözümlemeler, Hint-Avrupa Dil Grubu’nun Anadolu kökenli olduğu ve dilin yayılmasının tarımsal tekniklerin yayılmasıyla birlikte olduğu ve bu yayılmanın ‘askerî fetihler’den çok daha önce olduğu tezini güçlendirmektedir (1).
Güneş Miti’nden Irkçılığa
Alman doğu-bilimci Friedrich Max Müller (1823-1900) Hint arştırmalarının yanısıra ‘Karşılaştırmalı Mitoloji’nin de kurucusu olarak bilinir.
Bu ‘Karşılaştırmalı Mitoloji’, ‘Güneş Mitolojisi’ olarak da adlandırılmaktadır.
Kaldı ki, güneş Eski-Mısır’dan beri ‘kutsal’ sayılmakta Firavun da Ra (Güneş Tanrısı)nın yeryüzündeki temsilcisi olmaktadır.
Kopernik’le birlikte (1551) Evrenin merkezi Dünya değil ama Güneş olacaktır.
Fransa’da XI.Louis (1461-1483) Güneş-sikke (Ecu-soleil) bastıracak, ama hemen hemen tüm krallar, Uno sole minor, yani benden büyük sadece Güneş var diyeceklerdir.
Max Müller ise, Shelling’in yönetiminde çalışarak (1844), doğallıkla Doğafelsefesi (Naturphilosophie) dalacaktır.
Daha sonra Oxford’a geçip Hindistan araştırmalarına yönelecek ve ‘Aryen Irkı’ terimini de kendisi bulacaktır.
Aryen ırkının ülkesi de, ona göre, büyük olasılıkla Orta-Asya yani Afganistan’ın kuzeyindeki Baktrian bölgesi olmalıdır.
Daha sonra, Charles Morris (1901-1979), The Aryan Race başlıklı çalışmasında, ırkları ‘Dil’ ve ‘Fiziksel Tipler’ temelinde gruplandıracak ve çoğunlukla bu iki özelliğin çakıştığını ileri sürecektir.
Morris’e göre ‘Aryen ırkı, dilsel ırklardan biri’ olmaktadır.
Arthur de Gobineau (1816-1882) ise, Aryen ırkının sadece Hindistan değil, ama Mısır, Çin ve hatta Meksika ve Peru’ya yayılmış olabileceğini ileri sürmüştür.
Isaac Taylor (1787-1865)’a kalsa, aynı ırktan olmayan evliliklerden, at ve eşekten doğan katır örneği, kısır çocuklar doğacaktır.
Böylece ‘dilcilikten’ ırkçılığa varan ‘süper-bilimsel’ tezler ileri sürülebilecektir.
Türkiye’deki güneş dil kuramında ileri sürülen ‘brakisefal’ ırkının ‘dolikosefal’ ırkına üstünlüğü savları da işte bu yazarların çalışmalarına dayanmaktadır.
Ne var ki, bu yazarlar Selt’leri, Slavları ve Yunan ve İtalyanları ‘aryen ırkından’ saydıkları halde Türkleri saymayacaklardır.
Bir de Finlileri Hint-Avrupa grubuna almayacaklar, büyük olasıkla Türkler de Finlilerle akrabalık bağı arayacaklardır.
Finliler Ural dillerine, Türkler de Ural-Altay grubuna ait olmalıdırlar.
Ancak Max Müller altmış yaşını geçtikten sonraki yazılarında, kendisinin ‘kesinlikle ırkçılık yapmadığı’nı ileri sürecek ve kimi görüşlerinde değişiklik yapacaktır.
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem
(1) Cécile Dumas, « Préhistoire: l'ADN raconte la diffusion de l'agriculture en Europe » ve « Les origines énigmatiques des premiers cultivateurs européens », Sciences-et-Avenir.com, 7 Eylül 2009 ve 2 Mayıs 2012