DİL ÜZERİNE NOTLAR (VIII)
Kültürel Antroploji
‘Evrimcilik’ düşüncesine karşı çıkıp, tarihsel özgülcülük (pariticularisme) ve dolayısıyla ‘kültürel görelilik’ tezlerini savunan Amerikan Antroplojisi’ne Kültürel Antroploji denildiğine ve kurucusunun Prusya kökenli amerikalı Franz Boas (1858-1942) olduğundan sözetmiştik.
Ancak, biz daha çok ‘Dil’ üzerinde durduğumuza göre, bu Kültürel Görellik ekolünden, Franz Boas’ın öğrencisi Edward Sapir ve onun ‘Dil temmeli antropolojisi’ne değinmemiz çok daha yerinde olacaktır.
O arada, ‘Sapir-Whorf Hipotezi’ adıyla anılan ve ‘Dil Sapması’ (Dérive linguistique) denilen savlara değinmek de ilginç olabilir.
Kaldı ki, Boas ve Childe’da olduğu gibi, insan gruplarının ‘dünya görüşlerinin’ konuştukları dil’de somutlaştığına ilişkin savlar ‘Sapir-Whorf hipotezi’nde daha bir netleşmektedir.
Bu tezin ‘Alman İdeolojisi’ndeki, daha önce değindiğimiz Herder ve/veya Schiller’ci Volksgeist, yani ‘Halk Dehası’na çok yakın olduğu da söylenebilir.
Çünkü tüm insanlığın aynı dönem ve aynı coğrafyalarda da olsalar ‘evrensel’ bir ‘bilme/tanıma’ yetileri olmayıp, kimi ‘halklar’ diyelim göreli olarak diğerlerine göre bir ‘déha’ (génie) gösterebilecektir: Volksgeist.
Sapir-Whorf hipotezi
Edward Sapir (1884-1939) Litvanya kökenli bir Amerikalı olup, ‘Dil’i, daha doğrusu ‘ifade’yi (langage) ayrı bir ‘kültürel olgu’ (fait) olarak ele almasıyla bilinir (1).
Humboldt’tan esinlenen Sapir’e göre, bir ‘Dil’, belli bir toplumun
- Deneyimlerinin belli bir çözümlemesini yapar
- Belli bir dünya görüşü sunar
- Özgüldür (spécifique)
- O dili konuşanlara bakacakları bir ‘mercek’ (prisme) verir
- Ki o ‘pencere’den bakmak zorunluluğu vardır
Demek ki, ‘Dil’, veri bir kültüre özgü toplumsal gerçekliğin ‘çevirisi’dir (traduction).
Ancak, dillerin ‘görelilik tezi’ni ögrencisi olan Benjamin Lee Whorf (1897-1941) ile birlikte geliştireceklerdir.
B.L.Whorf, bağımsız kalmak amacıyla ‘Akademik’ kıskaca girmek istememiş ve özelikle Orta-Amerika yerlileri, Maya ve Eskimo (inuit) dilleri üzerinde çalışmıştır.
Whorf, Hopi’lerin dilinde herhangi bir ‘zaman’ anlayışı olmadığından hareketle, ‘düşünce’nin konuşulan dille belirlendiği sonucuna ulaşmıştır.
Sapir’in ‘Dil’in kültürle belirlendiği tezi ile birleştirildiğinde, ortaya ‘Sapir-Whorf hipotezi’ ya da ‘kültürel görelilik’ tezi çıkmaktadır.
Dil ˃ Düşünce ˃ Kültür
Böylece “Ne kadar ‘dil’ o kadar ‘kültür’” olacaktır.
Ya da ‘ben dinimi yaşayacağım’ denildiğinde, eğer ‘müslüman’ iseniz ‘Arapça’ öğrenmek zorunluluğu kendisini dayatmış olacaktır.
Böylece, eğer Hopi’ler de kendi ‘dilleri’nde diretecek olurlarsa, sonsuza değin ‘zaman’ı öğrenemeyeceklerdir (2).
Sonuç olarak, Sapir-Whorf hipotezi’ne göre, bir topluluğun dili, o topluluğun ‘gereçeği kavrayış’ını belirlemekte onun ‘dünya görüşü’ (vizyon) temelini oluşturmaktadır.
O zaman, bir toplumu değiştirmek istiyorsanız önce onun dilini değiştmelisiniz sözü de belli bir oranda ‘gerçeklik’ taşıyor demektir.
Tam da bu nedenle, sözgelimi Türkiye’de Osmalıca ya da ‘Eski Türkçe’ denilen dile geri dönmeyi savunanların, aynı zamanda ‘eskiye dönmek’ hayali taşıyanlarca savunulduğu ileri sürülebilir.
Yetmez, bu savı ileri sürenlerin, toplumu da ‘eskiye taşımak’ istedikleri de söylenebilir.
Ve hangi dilde olursa olsun bunu ‘gericilik’ diye tanımlamaktan daha gerçekçekci bir tutum olamaz.
Hele bu bir de ‘dinsel bağnazlık’la birlikte yapılmak isteniyorsa, buna doğrudan ‘irtica’ ya da batı dillerindeki biçimiyle ‘fondamentalizm’ denilir.
Şu günlerde Türkiye’de ‘Anayasa Değişikliği’ önersini getirenler, onu ‘sözde’ Meclis’te onaylayanlar ve bu görüşleri üniversitelerrde, basın ve yayın kuruluşlarında ve ya da sokakta savunalar içinden bir tek kişinin ‘fondamentalist’ olmadığı ileri sürülemez.
Herder’den Humboldt’a, Sapir’den Whorf’a değin tüm düşünür, dilbilimci, arkeolog ve etnoloğa göre böyledir.
Size göre böyle değilse, sizin de Tanrı yardımcınız olsun denilebilir.
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem
(1) Language, New York, Harcourt, 1921. Her ne kadar İngilizce Language dil anlamına geliyorsa da, Sapir’in çalışması Fransızca’ya Langage olarak çevrilmiştir. Ki doğrusu da dur, yani ‘Langue’ olarak çevrilmemesi gerekir. http://www.uqac.uquebec.ca/zone30/Class ... index.html
(2) Nitekim Hopi’lerde olduğu gibi, müslüman toplumlarda da, örneğin buluşma saati verildiğinde, ‘yarın öğlenden sonra’ ve ‘inşa’allah’ denilmesine karşın, Avrupalıların ‘yarın 14.15’te gibi bir kesinlik belirtilmektedir.