DİL ÜZERİNE NOTLAR (XI)
‘Dil’in Gücü
‘Dilin gücü’ derken, ‘Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır’ demek istemiyoruz.
Jordis von Lohusen’in çalışmasının başlığında olduğu gibi, Halk Terimleriyle Düşün(erek): Dilin ve Mekanın, Dünya ve Uygarlıklar Tarihindeki Gücü’nden sözediyoruz. ["Denken in Völker - Die Kraft von Sprache und Raum in der Kultur- und Weltgeschichte" ("Penser en termes de peuples - La puissance de la langue et de l'espace dans l'histoire des civilisations et du monde")]
Daha doğrusu, bundan böyle, Jordis von Lohusen (1907-2002), Jean Thiriart (1922-1992), Francis Parker Yockey (1917-1960) ve Alexandre Guelievitch Douguine (1962- ) gibi, kimi kesimlerce ‘aykırı’ bulunan ‘düşünce grubu’nun görüşlerine değineceğiz.
Böylece, ‘Kurulmakta olan yeni dünya: Avrasyacılık’ tezlerine bakacak ve günümüz ‘uygarlık’ ve ‘ulusallık’ kavramlarını ele alacağız.
Politik terimler olarak ‘Devlet’ ve ‘Ulus’tan, kültürel ya da niteliksel terimler olan ‘İmparatorluk’, ‘Ulusal’, ‘Bölgesel’ ve ‘Anakarasal’ (Kıtasal) terimlerine geçecek, o arada ‘Dil’lerin gücüne bu açıdan bakacağız.
Wolfgang Dvorak-Stocker, von Lohusen’in çalışması için, ‘milliyetçi’ sıfatına aldırmadan, kendi halkının gönenç ve geleceğini savunanlar için ‘temel’ bir çalışmadır diyor (1).
Çünkü, ‘ulusal çıkar’a somut bir karşılık koymadan onu uluslararası bir ‘mekân’ savunusuyla birlikte ele almaktadır.
Böylece, bir yandan ‘politik’ ve daha çok ‘jeopoloitik’ terimler tanımlanırken, ayırdında olmadan ‘Dil’in gücü de ortaya çıkmaktadır.
Sağım solum sobe
Liberal İspanyol José Ortega y Gasset (1883-1955), « Sağcı ya da solcu olmak, diyor, bir insanın binbir yoldan birini seçmesi, yani her iki durum da moralman yarı felç olmayı seçmesi demektir”.
Bu bölümde ele alacağımız ve yukarıda adlarını saydığımız düşünürler işte bu anlayışa sahip düşünürlerdir.
Ne ki, bu düşünürlerin hem sağ ve hem de sola yönelik eleştirileri, kiminde bir ‘üçüncü yol’a çıkarken, kimileri de ‘sağcı’ veya ‘solcu’ olarak kalabilmektedirler.
İlginç olan, kimilerinin de sağdan hareketle çemberi tamamlayıp soluğu solda almış olmalarıdır.
Dahası, bizler onları, örneğin ‘sağda’ görmemize karşın, özde onlar ‘sol’u temsil ediyor olabilirler.
Doğrusu, baştan bir ‘değer yargısı’ koymadan, çözümlemelerini ele almak olacaktır.
Thiriart ve Ulusalcılık
Örneğin ‘aşırı sağcı’ ya da ‘aşırı miliyetçi’ olduğu söylenen Jean Thiriart’ın ‘ulusalcılığı’ dil, din, tarih ve kültürden çok ‘jeopolitik temel’lere dayanmaktadır.
Tam da bu nedenle aşırısı şöyle dursun ‘milliyetçi’ olduğu bile söylenemez (2).
Ama ‘ulusalcı’dır: ‘Avrupa ulusçuluğu’.
Eğer bir ‘Avrupa ulusçuluğu’ndan sözedilebiliyorsa, bir ‘Asya ulusçuluğu’ ve hatta, hem Avrupa ve hem de Asya’yı kapsayacak bir ‘Avrasya ulusçuluğu’ neden olmasın?
Demek ki, bu tür bir ‘ulusalcılık’ın olup olmayacağına bakacağız.
Politik olarak, ‘Leninist bir parti’ örgütlenmesi, ekonomik olarak kendine yetmek zorunluluğu (otarşi) ve her koşulda emperyalizme (ABD) karşı olmayı ‘ilkesel’ olarak kabul eden bir yaklaşımı sağcı ya da solcu olarak nitelendirmede aceleci olmayacağız.
Bu bağlamda yeni bir yazı dizisine başlarken, ‘Dil’i de kuramsal uygarlık modelleri içinde yeniden ele almış olacağız.
Habip Hamza Erdem
________
(1)Wolfgang DVORAK-STOCKER, « Hommage au Général Baron Jordis von Lohausen (1907-2002) », "Zur Zeit", Vienne, n°39/2002 et Vox.Nr 9 Octobre 2002
(2) Türkiye’de ‘Millet’ sözcüğü, iktidarda olan ‘Gayri Millî’ güçlerin dilinde, anlam ve içeriğini yitirmiştir. O ‘sahte’ ve ‘sahtekâr’ grupların elinden ve dilinden ‘Millet’in ‘‘varlığı’ ve ‘kavramı’ kurtarılmalıdır. Bu yazılarla ‘kavram’ı kurtarma çabası verilirken, ‘varlığı’nı kurtarmak için de hiçbir çabadan kaçınılmayacağı bilinmelidir.