DİL ve EŞEK ARISI
Anlamını bilmediğimiz bir sözcük için yapılacak iş bellidir.
Açıp sözlüğe bakılır değil mi ?
Diyelim Türkçe’de ‘tuzaklamak’ diye bir eylem var mıdır diye merak ediyorsanız, sözlüğe bakarsınız.
Ve baktığınızda, Türk Dil Kurumu sitesinde, tuzaklamak sözcüğünün, 2006 yılından buyana bilmem kaç yüzbinlerce kez ‘tık’lanmış olduğunu görürsünüz.
Salt bu ‘gösterge’ bile, ilgili sözcüğün 2006 yılından itibaren ‘merak’ uyandırdığını ve onun ‘Türkçe’ olup olmadığının sorgulandığını göstermeye yeter.
Yani, 2006 yılından önce Türkçe’de ‘tuzaklamak’ diye sözcük yokmuş.
Türk Dil Kurumu ‘uydurmuş’.
Ve kendisinin ‘uyduruk’ bir ‘kurum’ olduğunu ortaya koymuş.
Saptayıp, geçiyorum.
‘Dilinizi eşek arısı soksun’ demekten başka yapacak bir iş kalmıyor da ondan..
Ne denli ‘etkili’ olacağını zaman gösterecektir.
Belki de ‘etkisiz hale gelecek’tir.
Şu azılı teröristlerin ‘etkisiz hale getirildikleri’ gibi.
Buradan, başka bir uydurma biçimi olan ‘Teröristin etkisiz hale getirilmesi’ne geçilebilir.
Daha önce de yazmıştım; bu deyiş salt Türkçe’ye özgü değildir ve Fransızca’da da kullanılmaktadır.
Ne var ki, ünlü bir Fransız kriminolog’un bellirttiği üzere, bu dile geririliş ‘yan-lış-tır’.
Belki de ‘terörist’ yakalanmış ve ‘etkisiz hale getirilmiş’ olabilir.
Bu durumda, dillendirme doğrudur.
Ancak ‘terörist’ öldürülmüşse, ‘etkisiz hale getirilmiş’ olmaz, ‘öl-dü-rül-müş’ olur, a eşşek..
arısı dilini sokasıca.
Bir başka yanlış ifade de, ‘terörizmle mücadele’ ile ‘teröristle mücadele’ sözkonusu olduğunda ortaya çıkmakta.
Burada Zbignew Brzezinski’ye gönderme yapalım ki ‘etkili hale getirilmiş’ ola..
Brzezinski diyor ki; ‘terörizmle mücadele’ deyimi saçmadır.
Çünkü ‘törörizm’, teröristlerin izledikleri, uyguladıkları bir ‘strateji’dir.
Strateji ile savaş olmaz, o zaman ‘sonsuz bir savaş’tan sözediliyor demektir.
Ancak bu ‘stratejinin etkisiz hale’ getirilmesi için önlemler alınabilir.
Oysa ‘teröristle savaş’ yapılır.
Ve terörist ‘etkisiz hale getirilemediği’ yerde ‘vurulur’, ‘öldürülür’.
Bu kısa ‘dilbilgisi’ açıklamalarından sonra, dilimizin altındaki baklayı da çıkaralım istenirse; PKK ile savaşta, onun bir kolunu ‘meclis’e sokup ‘etkisiz hale’ getirdiklerini sanan her kim ya da kurum ne ise, onun ‘demokrasi’, ‘hukuk’, ‘insan hakları’, ‘devletin bekası’, ‘milletin anası’yla bir ilişkisi yoktur.
Bu konuda ileri sürülen her sav, her kanıt ya da kayıt ‘saçma’ değilse ‘uyduruk’, o da değilse ‘yanlış’tır.
Nokta.
Her zaman arılara başvurulacak değil ya, bu kez sözüm bu arıların kime ait olduklarına olsun.
Onların bir boy büyükleri de olabilir.
Habip Hamza Erdem