gönderen Çetin Taş » Sal Mar 06, 2007 22:36
Sandra,kafan karışık.Almanya'da dazlakların kundakladığı Solingen'de ki evde ölen Türkler için cenaze töreni yapıldı.Bu normal.Burada yapılan cenaze töreni.Belli periyotlarla Almanya'daki Türklere karşı şiddetin sembolü olmuş Solingen Olayı'nın oradaki Türkler tarafından hatırlanıp toplantılar düzenlenmesi de normal.Bu ayrı.
Anma töreni kime yapılır Sandra?
Vatanı için,milleti için canını feda eden insanlara yapılır.Canlarını kaybeden insanlara yapılır.
Molla Mustafa Barzani İran doğumludur.1 yıl süreyle varlığını koruyabilen tarihteki tek Kürt Devleti Mehabad'ın ilk ve tek ordu komutanıdır.Devlet yıkılınca SSCB'ye kaçar.Sonra Irak'taki krallık yıkılınca Irak'a gider.Kürtlere söz verilen bazı hakların verilmediği gerekçesiyle Irak Devleti'ne karşı isyan başlatır(bunlar sıradan biyografilerde yazanlar tabi.Buradan sonrası ise işin iç yüzü.).SSCB'nin tarafında olabileceği endişesiyle Irak'ın başını Kürtlerle belaya sokmak isteyen Amerika(taktik hep aynı)o dönemde Mustafa Barzani'yi kullanmaya başlar.Olmayacak isteklerde bulunan Barzani'nin istekleri tabi ki kabul görmedi ve Irak kuvvetleri uzun süre onun isyanını bastırmaya çalıştı.Bu arada Amerika Irak'a silahlarını yağdırdı.BAAS Partisi(Saddam'ın partisi)'nin iktidara gelmesi için gereken her türlü maddi desteği,entrikaları,suikastları yaptı.BAAS iktidarından sonra ise Mustafa Barzani'yi durdurdu.Zaten daha sonra da Barzaniler hep Amerikalıların güdümünde oldular.Mustafa Barzani Washington'da Georgetown hastahanesinde öldü.
Aşağıya Barzaniler ile ilgili uzun bir yazı yapıştırıyorum.Senin ve arkadaşların okuyup bazı bilgiler edineceklerini düşünüyorum.
Gelelim bu yazdıklarımın çözümlemesine.Barzani Kürtçüler için önemli bir insan olabilir(oysaki olmamalı,çünkü o her zaman güç,kuvvet ve Amerika'yı seçmişti).Bazı çevreler tarafından Kürtçülüğün sembolü haline getirildiği muhakkaktır.Bu nedenle onu ananlar aynı zamanda ütopyayı,yani büyük Kürdistan ütopyasını da düşlüyorlar.Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan hiçbir Kürt'ün böyle bir adamı anmasının ardında insani neden olamaz.Bu ülke ırk esasına dayalı bir ülke olmadığına göre hiçbir etnik kökenin Faşist düşleri ile ilgili anmalarını,kutlamalarını hoş görmüyorum,hoşgörülmesine de karşıyım.
Konuşuruz yine Sandra.
KATLİAM TACİRLERİ : BARZANLAR Kırmızı Çizgi 17.02.2006
Kırmızı Çizgi : Muammer ARDIÇ
Rus Tarihçi Bazil Nikin'e göre, kaba yöntemlerle kendi nüfuzunu sürdüren Şeyh Muhammed, Şeyh Ubeydullah Nehrî'nin Osmanlı yönetimince 1880 Kürt isyanı nedeniyle Hicaz'a sürülmesinden sonra bölgedeki nüfuzunu daha da arttırmış, civardaki aşiret liderlerine birer birer boyun eğdirmişti. Bundan sonra o da babası l. Abdüsselâm gibi mehdiliğini ilân etti. Mehdiliğini ilân etmekle kalmadı, Musul'a ve dolayısıyla Osmanlı'ya "cihad-ı mukaddes"(!) ilân etti. Mehdiliğini ve cihad çağrısını kabul etmeyenleri acı bir son, feci ölümler bekliyordu. Zibar aşireti liderlerinden Molla Perisey'in başına gelenler korkunç ve tüyler ürpertici idi. Molla parça-parça edilerek öldürülmüş, bu parçalar oyulmuş yaşlı bir ceviz ağacının gövdesine konarak yakılmıştı."
Böyle başlıyor Barzan aşiretinin Osmanlı'ya baş kaldırma tarihi. Fakat asıl ilginç olan daha öncesi: Kendisi de bir Kürt Yahudisi olan ve Los Angeles'teki Californiya Üniversitesi'nde (UÇLA) görev yapan Prof. Yona Sabar'a göre, 16. ve 17. yüzyılda bölgede yaşayan ailelerin en ünlülerinden biri Barzani ailesiydi ve bu aileye mensup hahamların kurduğu Yahudi eğitim kurumları büyük bir itibara sahipti. Öyle ki, başta Mısır olmak üzere Ortadoğu'nun muhtelif ülkelerinden buraya öğrenci akını oluyordu. Hatta, Haham Nathanel Barzani, bölgede nadiren görülen zenginlikte bir kütüphaneye de sahipti ve kitapların büyük çoğunluğu da elyazmasıydı. Bu kitaplar, yine haham olan oğlu Samuel Barzani'ye miras kalacaktı. Amerikan Yahudileri tarafından tam bir yüzyıl sonra kabul edilecek olan ilk kadın haham da Samuel Barzani'nin kızı Asenath Barzani'ydi.
BARZANILER YAHUDİ
Prof. Yona Sabar, Yahudi Barzani ailesinin kurucusunun 16. yüzyılda yaşayan Haham Samuel Barzani olduğunu, ailenin sonraki yüzyıllarda Musul, Kerkük ve Erbil yöresinde etkili olduğunu söylüyor.
Türk Tarihçi Ahmet Uçar da Sabar'la aynı fikirde... Osmanlı arşivlerinden faydalanan Uçar, Barzanilerin Yahudi olduğundan şüphe duyulmayacağını ifade ediyor. Ahmet Uçar Osmanlı arşivinde bulduğu bir belgeden, 1856 yılında Sallum Barzani isimli bir hahamın, Musul'dan Selanik'e, oradan da Hahambaşılığın özel ricası ile Kudüs'e sürgün edildiğini gösteriyor. Uçar'ın ifadesine göre, "Kudüs'e Yahudi iskanı ile ilgili tereddütler olduğu için; Hariciye Nezareti'nin de görüşü alınarak 29 Şubat 1856'da Hahambaşı'nca verilen dilekçe Osmanlı hükümetince 11 Nisan'da görüşülerek uygun bulunmuş ve Sallum Barzani 20 Nisan 1861 'de bir irade ile Kudüs'e sürülmüş."
Uçar, Tarih ve Düşünce Dergisi'nde konu ile ilgili olarak yazdığı yazıda şöyle devam ediyor: "Mustafa Barzani'nin yıllar sonra kurduğu ilişkiler, hahamlarla Sallum Barzani ailesi arasındaki ilişkilerin yıllarca sürdüğünü göstermektedir. Molla Mustafa Barzani, 1950'den beri sık sık ziyaret ettiği İsrailde her zaman Kuzey Irak kökenli, Kürtçe konuşan bir Yahudi hahamın evinde kalmaktadır: Haham David Gabay."
Molla Mustafa Barzani, ilk kez 1967 yılında İsrail'e gidiyor. Kendisini kabul eden İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan'a, hediye olarak bir "Kürt hançeri" ile birlikte, Kerkük petrol rafinelerinin planlarını da getiriyor. Mart 1969'da yapılan bir operasyonda da Barzani-Mossad işbirliğiyle Kerkük rafinerileri bombalanıyor ve çalışamaz hale getiriliyor.
Barzani aşiretine destek olan Mısır Devlet Başkanı Nasır, Mustafa Barzani'den sembolik olarak üç Kürt peşmergesini İsraile karşı yürütülen savaşa karşı göndermesini istemiş ancak Barzani bu isteğe karşı çıkmıştı. Öte yandan, bir çok operasyonda parmağı olmasına rağmen MOSSAD'ın ısrarla terörist başı Öcalan'ın yakalanmasında parmağı olmadığını söylemesi de bu kan bağını doğrular nitelikte.
BARZANİ - MOSSAD İŞBİRLİĞİ
İsrail, yaklaşık 30 yıldır Kuzey Irak'ta zaman zaman alevlenen Kürt isyanlarını destekledi. Molla Mustafa Barzani, İran Şahı ve ABD'nin yanında en büyük yardımı İsrailden görmüştür, İsrailli yazar Benjamin Beit-Hallahmi, Yahudi Devleti'nin Kuzey Irak'ta gelişen rejim muhalifi Kürt hareketine verdiği desteği şöyle anlatıyor: " Irak'taki Kürt direnişçiler her zaman İsrailin ilgi alanı içerisindeydi... Mossad'ın Kürtlere desteği 1958'de başladı, İsrailli askeri danışmanları, cephaneyi ve silahları kapsayan daha geniş çaptaki yardım ise 1963'de başladı. Ağustos 1965'de İsrailli askeri uzmanlar tarafından Kürt subaylar için Kuzey Irak dağlarında eğitim kampları oluşturuldu. Haziran 1966'da Başbakan Levi Eshkol Kürt liderleriyle görüşmeler yaptı. 1967 Savaşı sırasında, Kürtler İsrailin isteği üzerine Kuzey Irak'tan Bağdat yönetimine bir saldırı düzenlediler ve Irak ordusunun diğer Arap ülkelerine yardım etmesini engellediler. Savaş sonrasında ise Kürtlere Mısır ve Suriye birliklerinden ele geçirilen Sovyet yapımı silahlarla yardım edildi. Her ay yaklaşık 500.000 dolarlık bir para yardımı da İsrail tarafından Kürt gerillalara ulaştırılıyordu. Kürt lideri Mustafa Barzani önce Eylül 1967'de sonra Eylül 1973'de İsraili ziyaret etti."
Turan Yavuz da ABD'nin Kürt Kartı adlı kitabında İsrail-Kürt ilişkisinin uzun geçmişine değiniyor. Yavuz'a göre, İsrail başından beri Kürtlere bir "Kürt Devleti" vaad etti. Knesset (israil parlamentosu) üyesi Luba Eliav, 1966'da Kürt hareketinin lideri Molla Mustafa Barzani'yle yaptığı görüşmede, "israil'in Kürt Devleti ve halkının kalkınması için askeri, ekonomik ve teknik yardım vermek istediği" ni söylemiş. Bu tarihten sonra da İsrail Barzani'ye düzenli para yardımı yapmıştı, İsrailin Kuzey Irak'taki Kürt ayaklanmasını desteklemekteki amacı, her zaman için Irak'ı parçalamak oldu. israil eski dışişleri görevlisi Oded Yinon'un Dünya Siyonist Örgütü'nün yayın organı olan Kivunim Dergisi'nde 1982 yılında yayınlanan "İsrail için Strateji" başlıklı raporunda bu açıkça dile getirilmiştir. Yinon, daha o zaman, Irak'ın geleceği hakkında şu kehanette bulunmuştur: "Irak etnik ve mezhebi temeller üzerine bölünecektir; kuzeyde bir Kürt Devleti; ortada bir Sünni ve güneyde Şii Devleti..."
1983 yılında Likud hükümetinin Dışişleri Bakanı Yitzhak Şamir Türkiye'nin Kuzey Irak'ta gerçekleştirdiği sınır ötesi harekat ile ilgili olarak görüşlerini soran Brüksel'deki gazetecilere verdiği cevapta; Türkiye'yi " Kürdistan'ı işgal altında tutan devletlerden biri" olarak tanımlamış ve eklemiştir: "Ama bu işgalci devletler hiçbir şey dinlemedikleri için, Kürt halkının bağımsızlık mücadelesi bir türlü sonuca ulaşamamaktadır."
"ERMENİLERİ VURMAYA GİDİYORUZ"
1. Dünya Savaşı sırasında, Anadolu içlerine doğru ilerleyen Ruslar, Barzani aşiretine silah ve para vererek Türklere karşı ayaklandırmıştı. Arkalarındaki Rus desteğine güvenen aşiret, Ermenilerle birleşerek Türk katliamı başlattı. Trablusgarp, Birinci ve ikinci Balkan ; savaşlarında Doğu Anadolu'da çok büyük katliamlar yaptılar. 1914 yılında ancak yakalanabilen Barzani aşireti lideri Abdusselam Musul'da idam edildi.
1915'te Babasının Ermenilerle bir olup Türkleri katlettiğini, Mesut Barzani kaleme aldığı "Barzani ve Kürt Ulusal Hareketi" isimli kitapta bizzat kendisi anlatıyor; Ermeni liderlerden Antranik Paşa, Barzanilerin önde gelenlerinden Şeyh Ahmet'e bir mektup göndererek Türkleri katletmek için yardım ister. Bu talep Barzani: ailesinden büyük destek görür. Mesut
Barzani, kitabında, babasının ağzından Barzani-Ermeni işbirliğini şöyle aktarıyor:
"Şeyh Ahmet, başlarında Veli Bey ile silahlı 200 kişiyi Antranik'in yardımına gönderdi. Ben de Veli Bey'in liderliğindeki silahlı grubun içindeydim. Ermenilere yardım etmek için harekete geçtik. Reykan ve Hormari gibi aşiretlerin bölgesinden geçtiğimiz sırada bize 'Nereye gidiyorsunuz?' diye sorduklarında, 'Ermenileri vurmaya gidiyoruz.1 diyorduk. 1914'te Osmanlı Devleti, dünya savaşına girdiğinde Barzani aşiretinin Türklere karşı katliamları da tekrar başladı. Irak ve Suriye gibi zengin petrol bölgelerine yerleşmek isteyen İngilizlerin en büyük yandaşı Barzani aşireti olmuştu, İngilizler, Barzani aşiretine sadece silah ve para değil devlet kurma fikrini de vaad etmişti. Bu nedenle aşiret Irak, İran ve Türkiye'deki katliamlarını arttırdı. Her üç ülkede de bir karışıklık olursa Barzani aşiretinin katliamları kendisini göstermekte gecikmiyordu. Bu katliamlara rağmen Barzani Irak ve İran taraflarında sıkıştırılınca Türklere sığınmayı tek çare olarak gördü ve affedildi. 23 Haziran 1932 tarihinde 1700 silahlı adamı ile Türkiye'ye sığınan Baba Mustafa Barzani şunları söylüyor: " Biz Türkiye'de asılmayı bekliyorduk... Fakat Türkiye'de beklediğimiz akıbet bizi karşılamadı... Nitekim orada iyi muamele gördük."
Bir süre sonra verdiği mücadelenin başarısızlığını fark edecek olan Barzani, bu dönemde aşiretinden 3.000 kişiyi de yanına alarak Rusya'ya sığınmış ve Ruslarla birlikte bu kez kiralık silahlarını Almanlara doğrultmuştu.
Savaşın bitmesinden kısa bir süre sonra İranın Mahabad bölgesinde toplanan Barzanlı Kürtler, Rusların desteği ile burada Mahabad Kürt Cumhuriyeti'ni ilan etmişlerdi. Toplantıya Kürt Demokrat Partisi'nin liderleri de katılmıştı ve Mehmet Gazi Cumhurbaşkanı, Mesut Barzani'nin babası Mustafa Barzani de Kürt Cumhuriyeti Ordusu'nun Başkomutanı ilan edilmişti, İran hükümeti ile Kürt Cumhuriyeti arasında başlayan çatışmalarla, Barzanlı kuvvetler Kuzey iran'daki dağlık bölgeye yerleşiyor ve yeni cumhuriyetin kökleşmesi için faaliyetini artırıyordu.
İranın idareye hakim olmasında bazı Kürt aşiretlerin İran tarafında yer alması da rol oynamıştı. Kürt devletine sıcak bakan İran bu defa tavır değiştiriyordu. Kürtler aldatılmış ve çoğu kaçmıştı. Kalmayı tercih eden Cumhurbaşkanı Mehmet Gazi ve bazı yakınları ise darağacına gönderilmişti. 31 Mart 1947'de sehpaya çıkarılan Mehmet Gazi ve iki amca oğlu idam edilecek ve İranda kurulan Kürt Cumhuriyeti de tarihe karışacaktı
O sıralarda Irak hükümeti, sürgüne gidecek şekilde teslim olduğu taktirde affedileceği yolunda bir haber gönderdi. Barzani de bunu kabul etti ve Süleymaniye'ye yerleşti. Ancak burada da katliamlarını sürdürdü. 14 Temmuz 1959 tarihi geldiğinde Barzani imzası yeni bir Türk katliamına atılmıştı. Bir devlet daha kurup başkentini de Kerkük yapmayı planlayan Barzani ilk olarak kentteki Türkleri katletmeyi aklına koymuştu. Bu nedenle önce, tarafsız ve Türkleri koruyacak nitelikteki idareciler tayin vs. yollarla Irak Hükümeti'nce Barzani'nin katliam yapması için tesirsiz hale getirildiler. Arkasından muhtemel bir Türk direnişini örgütleyecek kapasiteye sahip Türk aydınlarından 4000 kadarı "Turancılık yaptıkları" iddiasıyla tutuklandı ve Tecrit Kamplarına gönderildi. Artık katliam için bir engel de kalmamıştı. 15 Temmuz 1959 günü katliam başlatıldı. Önce tanınmış Türkmen önderlerinden Osman Bey şehit edildi. Hemen bu olayı bahane ederek sokağa çıkma yasağı ilan edildi ama yasak sadece Türklereydi. Barzani aşireti sokak ve meydanlarda Türk avına çıkmışlardı. Önceden tespit edilen Türklerin evleri basıldı. Askeri kuvvetler de olayların sorumluları (!) adı altında Türk liderlerini toplayıp kışlalarına götürdüler ve orada dipçik, süngü darbeleriyle şehit ettiler. Üç gün üç gece süren bu katliamda binlerce masum Türkün cesedi Kerkük sokaklarını kapladı. Türklere ait evler, dükkanlar ve işyerleri yağmalandı.
1970'te Baas iktidarı ile Kürtler arasında sağlanan ve Kürtlere özerklik hakları verilmesini öngören 11 Mart Anlaşması'nın müzakere heyetine Mesud Barzani babasıyla birlikte katıldı. 1961 yılından itibaren CİA için çalışan Barzani'nin hayatı 1979 VVashington'da bulunan Georgetovvn Hastanesi'ndeson bulduğunda aşiretin yönetimini Mesud Barzani ele aldı.
Görülen o ki, Mesud Barzani de, babası Molla Mustafa Barzani'nin izinden giderek başta Türkmenler olmak üzere binlerce masum insanın kanını dökmeye devam ediyor. Ancak ABD bölgeden çekildiğinde hem bölge, hem Barzani Ailesi için tarihin tekerrür etmeyeceğini kim söyleyebilir?
Kaynak:Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilciliği web sitesinden alınan bir yazı(yazının içeriğindeki kaynakların çoğu bende de vardır ve doğrudur).
En son
Çetin Taş tarafından Sal Mar 06, 2007 22:53 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.