Çocuk istismarı çalışmaları Özdemir'i adaylığa taşıdı.
Diyarbakır'da özel bir kurumda çalışan Sosyolog Aslan Özdemir, çocukların cinsel istismarı konusunda yaptığı çalışmanın Uluslararası Psikoterapi ve Meditasyon Kongresi tarafından Nobel'e aday gösterildiğini açıkladı.
Özdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Güneydoğu'da önceki yıllarda yaşanan kız çocuklarının yoğun intihar olayları konusundaki çalışmalarda kendisinin de yer aldığını belirterek, daha sonra bu intiharların bir kısmının aile içi ensest ilişkilerden kaynaklandığını fark ederek, bu konuda çalışmaya başladığını söyledi.
O dönemde yaptığı çalışmaların uluslararası basında da yer aldığını, bu nedenle 1-3 Şubat 2008 tarihinde İsviçre'nin Neuchatel kentinde 3'üncüsü yapılan Uluslararası Psikoterapi ve Meditasyon Kongresi'ne davet edildiğini kaydeden Özdemir, kendisinin daha çok psikiyatrist ve psikologlardan oluşan katılımcılar arasındaki tek sosyolog olduğunu bildirdi.
Ensest ilişkiler ve pedofili (çocukların cinsel istismarı) anlatılırken daha çok işin hastalık boyutu ve suç boyutunun ön plana çıkarıldığını, ancak kendisinin geleneklerin rolüne dikkat çektiğini anlatan Özdemir, ''Çalışmamda vurguladığım şey hastalık ya da suç olarak kabul edilen çocukların cinsel istismarının bazı yerlerde gelenekler tarafından suç ve hastalık olarak görülmemesiydi. Örneğin bir kız çocuğu tecavüze uğradığında genellikle aile ya kız çocuğunu öldürüyor ya da kızı tecavüz eden kişi ile evlendiriyor. Konu suç olmaktan çıkarılıyor ve bir şekilde tecavüzcü ödüllendiriliyor'' dedi.
Kongre sonucunda pedofilinin kesinlikle hastalık olarak değil, suç olarak kabul edilmesi gerektiği görüşünün kabul edildiğini belirten Özdemir, kongreden sonra toplanan konsülün kendi çalışmasının da içinde bulunduğu 11 çalışmayı Nobel'e aday gösterdiğini belirterek, şöyle dedi:
''Konsül 200 çalışma arasından 11'ini Nobel'e aday gösterdi. Aday gösterilen bu 11 çalışma içinde benim de çalışmam var. İlk kez katıldığımdan kongre sonrasında Nobel'e aday gösterilme çalışmasının varlığından haberim yoktu. Konsül açıklama yaptığında çalışmamın adaylar arasında olduğunu görünce büyük bir heyecan yaşadım. Çalışmamın, uluslararası çocuk istismarında dikkati çocuk haklarına çekmeye yönelik olması, natürel ve sosyolojik bulunması nedeniyle adaylığa uygun görüldüğü açıklandı.''
''RAKAMLAR GERÇEĞİ YANSITMIYOR''
Dünya genelinde, çocukların cinsel istismarı ve ensest ilişkiler konusundaki istatistiklerin doğruyu yansıtmadığını ifade eden Aslan Özdemir, gerçek rakamın çok daha yüksek olduğunu savundu.
Türkiye'deki istatistiklere göre her 100 çocuktan 9'unun cinsel istismara uğradığını belirten Özdemir, bu konunun toplum tarafından örtbas edilmesi nedeniyle görünen rakamın aslında gerçek rakamın çok altında olduğunu vurguladı. Sosyolog Aslan Özdemir, ''Mağdurlar ve aileler yaşanan durumları saklıyor. Örneğin benim birebir görüştüğüm bir öğrencim oldu. İlkokul boyunca sürekli öğretmeni tarafından istismara uğramıştı ve ilk olarak bana açıkladığında 20 yaşındaydı'' dedi.
''BU BİR KISIR DÖNGÜDÜR''
Çocuklara cinsel istismar suçunu işleyenlerin genellikle kendileri de istismara uğrayan kişiler olduğunun görüldüğünü de ifade eden Özdemir, yatılı okullarda erkek çocukların bunu yaşadıklarını ve kendilerinin de daha küçük ve zayıf öğrencilere aynı şeyi yaptıklarını söyledi.
Bu özelliğinden dolayı olayın bir kısır döngü halinde yaşandığını belirten Özdemir, bu durumun önüne geçmek için toplumun bilinçlendirilmesi ve mağdurlar ile ailelerin konuyu saklamamaları gerektiğini bildirdi.
Aslan Özdemir, İsviçre'deki kongrede işin geleneksel boyutunu anlatması üzerine çeşitli ülkelerden örnekler verildiğini ifade ederek, şunları söyledi:
''Örneğin Nijerya'da bir kız çocuğunun 9 yaşına geldiğinde ilk kez babasıyla birlikte olduğunu öğrendik. Baba çocuğuyla birlikte olduğunda bu suç sayılmıyor, hatta toplum bunu babanın kızına karşı görevini yerine getirmesi olarak algılıyor. Bu, orada bir toplumsal olgu ve konu ne hastalık ne de suç olarak kabul ediliyor. Başka ilginç bir durum da Afrika'daki çocuk askerler. Afrika'da çocuk askerlerin yaşı 9'a kadar düşmüş durumda. Orduya alınan bu çocuklar kendi subayları tarafından tecavüze uğruyorlar. Tehdit edildikleri için bunu dile bile getirmiyorlar. Böylelikle bu fiil giderek yaygınlaşıyor.''