Doç. Dr. Filiz: "Türban dinden sapmadır"

Güncel Meydan | Güncel Haberler Köşesi

Doç. Dr. Filiz: "Türban dinden sapmadır"

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Şub 27, 2008 9:44

Filiz, türbanın İslamda yeri olmadığını ve dinden sapma niteliği taşıdığını savundu.

Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Şahin Filiz, türbanın İslamda yeri olmadığını ve dinden sapma niteliği taşıdığını savundu.

Doç. Dr. Filiz, "Siyasallaşan ve seçkinci bir kamusal dinsellik alanını gittikçe ötekiler aleyhine genişleten başörtüsü söylemi, İslam'ın ahlaki ve medeni özünü gölgelediği gibi, bugün tüm ABD, AB yanlısı ve küresel ılımlı İslam söyleminin yerli işbirlikçileri için, emperyalist ve mandacı tuzağın, halk yığınları nazarında meşruiyetini sağlayan İslami makyajla servis edilmesini de kolaylaştırmaktadır" dedi.

Aydın'ın Nazilli İlçesi'nde, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) şubesinin düzenlediği, `Kadın üzerinden din istismarı' konulu konferansta konuşan Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Şahin Filiz, çarpıcı açıklamalarıyla dikkati çekti.

Son günlerde kadın üzerinden büyük bir din istismarı yapıldığını savunan Doç. Dr. Filiz, kadının başörtüsü ile var edilip tanımlanan bir konuma getirildiğini ileri sürdü. Aslında İslam'da kadının çok daha önemli ve saygıdeğer bir konumu bulunduğunu anlatan Doç. Dr. Filiz, "Maalesef Türkiye'de kadınlara, `hür olmak, örtünmek demektir' psikolojisi yerleştirilmek isteniyor" dedi.

`HIMAR KELİMESİ YANLIŞ TERCÜME EDİLİYOR'

Türban tartışmalarıyla gündeme gelen `hımar' kelimesinin Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yanlış tercüme edildiğini kaydeden Filiz, şunları söyledi:

"Hımar kelimesi, bazı meallerde, `kadınlar başlarındaki örtüyü omuzlarına ve göğüslerine indirsinler' şeklinde geçiyor. Buradaki `hımar' kelimesi başörtüsü şeklinde tercüme ediliyor. Bu çok yanlıştır. Çok acıdır ki, Diyanet İşleri Başkanlığı da bunu söyleyemedi. Çünkü doğru değil. Hımar içkiden gelir ve `aklı örtmek' demektir.

Diğer bir anlamıyla `örtü' anlamına gelir. Bu masa örtüsü de olur veya başka bir örtü, başörtüsü de olabilir. Fetva veren uzman siyasiler olduğu için, bunun farklı bir anlamı olduğunu öğrendik. İslam'ın özgün kaynaklarından hareketle, türbanın İslam'da yeri olmadığı, dinden sapma niteliği taşıdığı kanıtlanmaktadır."

"MİLLİ DEVLETE MUHALEFETİN DİNSEL MOTİFİ"

Siyasallaşan ve seçkinci bir kamusal dinsellik alanını gittikçe ötekiler aleyhine genişleten başörtüsü söyleminin, İslam'ın ahlaki ve medeni özünü gölgelediğini anlatan Doç. Dr. Filiz, şöyle devam etti:

"Bugün tüm ABD, AB yanlısı ve küresel ılımlı İslam söyleminin yerli işbirlikçileri için, emperyalist ve mandacı tuzağın halk yığınları nazarında meşruiyetini sağlayan İslami makyajla servis edilmesini de kolaylaştırmaktadır. AB ve ABD kaynaklı ılımlı İslam propagandası ve dinler arası diyalog faaliyetleri, `başörtüsüne özgürlük' talepleriyle çakışan bir sürecin temel parametreleri olarak İslami kesimde dinsel olarak onaylanmış ve sindirilmiştir.

Ülkemizi ve Türk ulusunu parçalamayı amaçlayan AB ve onun ülkemizdeki sivil uzantılarına karşı çıkmak, başörtüsü özgürlüğüne ve doğal olarak da İslam'a karşı çıkmakla bir tutulmak için, başörtüsü söylemi, milli devlete muhalefetin dinsel motifi olarak işlevselleştirilmektedir."

Doç. Dr. Filiz'in Nazilli Belediye Sarayı Tiyatro Salonu'ndaki konferansını, çok sayıda kadının ve ADD üyelerinin yanı sıra Adnan Menderes Üniversitesi Nazilli İktisadi ve İodari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selim Bekçioğlu, üniversite öğrencileri ve siyasi parti temsilcileri de izledi.



Resim
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen Ram » Cum Şub 29, 2008 2:22

Şahin FİLİZ iki ayrı panelde konuştu.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen Nihan » Cum Şub 29, 2008 11:19

Şahin Filiz'e Kuran-ı Kerim'de örtünme emri olmadığı düşüncesinden dolayı katılmıyorum. Ancak, bu örtünmenin türban şeklinde olmadığı çıkarımına katılıyorum. Hatta türbanın İslam'ın tesettür emrine aykırı olduğunu düşünüyorum. Ümmetinin iffet, hayâ ve namusunu korumaya yönelik, Allâh Rasûlü'nün şu hadîs-i şerifleri, bilhassa bugünlerde çok ikaz edicidir:
"Ümmetimin son dönemlerinde giyimli, fakat çıplak birtakım kadınlar olacaktır. Bunların başlarının üstü deve hörgücü gibi bulunacaktır. Ancak onlar cennete giremez, cennetin kokusunu bile alamazlar." (Ebu Davud Libas 125, Cennet 52)
Bugün sorun olarak gösterilen türbanın baştaki görüntüsü deve hörgücünü andırmıyor mu? Türban takan kadınlar ya hiç aynaya bakmıyorlar ya da bu hadis-i şeriften haberleri yok. Eğer hadis-i şeriften haberleri yoksa İslam'dan da haberleri yok demektir. Peygamber'in İslam dairesinde görmediği bir giyim şeklinde ısrar edilmesi, türban takmanın dini değil siyasi amaçlı olduğunu gösteriyor. Türban takan kadınların giysileri vücut biçimlerini ortaya çıkarmıyor mu? Erkeklerle birlikte işyerlerinde çalışmıyorlar mı? Pür makyaj, sevgilileri ile uygunsuz vaziyette sokaklarda, pastanelerde gezmiyorlar mı? Şekil olarak İslam'a uygun giyinmedikleri gibi dinimizde ondan çok çok önemli sayılan "Takva Elbisesi'ni de giymemişler.
[img]http://img340.imageshack.us/img340/5780/nihanimza1kx5.jpg[/img]
Artık beklemiyorum.
Açık bir kapı gördüm.
Şimdi sevgi şehrindeyim.
Boşuna beklemişim.
Kullanıcı küçük betizi
Nihan
Üye
Üye
 
İletiler: 832
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:55

İletigönderen Ram » Cum Şub 29, 2008 14:50

Nihan, azizim ben de senin ilk cümlene katılmıyorum. Şahin Filiz, senin altta söylediklerini söylüyor ve üstüne baş örtüsü de dinimizde yoktur diyor. Örtünme veyahut tesettür yok demiyor.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen Nihan » Cum Şub 29, 2008 16:09

Ram yazdı:Nihan, azizim ben de senin ilk cümlene katılmıyorum. Şahin Filiz, senin altta söylediklerini söylüyor ve üstüne baş örtüsü de dinimizde yoktur diyor. Örtünme veyahut tesettür yok demiyor.

Mirim, türbanla başörtüsünü aynı kefeye koyduğu için katılmıyorum. Başörtüsünü çıkarırsan tesettür giysisinden çarşaf girer işin içine. Bu sefer çarşafı tartışırız. Ayette belirtilen omuzların üzerine sarkıtılan giysi, vücudu örten giysiden ayrı bir parçadır. Üstelik kullanım açısından da rahattır. Dindeki "Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız" emrine de uygun düşer.
[img]http://img340.imageshack.us/img340/5780/nihanimza1kx5.jpg[/img]
Artık beklemiyorum.
Açık bir kapı gördüm.
Şimdi sevgi şehrindeyim.
Boşuna beklemişim.
Kullanıcı küçük betizi
Nihan
Üye
Üye
 
İletiler: 832
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:55

İletigönderen Ram » Cum Şub 29, 2008 17:02

Nihan, iyi de Allah'ın baş örtüsü emri yoktur be azizim. Şimdi tekrar mı tartışacağız bu konuyu¿? E tartışalım.

Ayrıca çarşaf neden giriyor işin içine¿? "Cilbab" ise bahsettiği, Ahzab 59. ayeti surenin bütünüyle inceleyelim. Yok Nûr 31. ayet ise, ona da değinelim.

Yaşar Nuri ÖZTÜRK yazdı:Nûr 31. Ayet: Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/zînetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut erkek kardeşlerinin oğulları yahut kız kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut ellerinin altında bulunanlar yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut kadınların kaygı duyulacak yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Süslerinden, gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, Allah'a topluca tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz!


Kırmızı renkteki taksim/bölme işaretini, Yaşar Nuri nasıl açıklıyor biliyor musun¿? Yahut Şahin Filiz'in, farz olup olmama durumunda, gayet mantıklı bir açıklaması var bu konuda. Yukarıdaki haber, Şahin Filiz'in söylediklerinin kabası sadece. Yine Yaşar Nuri ÖZTÜRK'ün, vücûb konusunda belirttiklerini de yazabilirim.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen MedceziR » Cum Şub 29, 2008 17:51

Bu adam da baya bi medyatik oldu bu aralar her kanala görünüyor...
Resim

"Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal varki ecnebilerin nasihatlarıyla ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin!
Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir..."


Söylesem tesiri yok
Sussam gönül razı değil...
Kullanıcı küçük betizi
MedceziR
Üye
Üye
 
İletiler: 1763
Kayıt: Pzr Nis 08, 2007 15:54
Konum: Yiğidin Harman Olduğu Yerden...

İletigönderen Nihan » Cum Şub 29, 2008 22:03

Ram yazdı:Nihan, iyi de Allah'ın baş örtüsü emri yoktur be azizim. Şimdi tekrar mı tartışacağız bu konuyu¿? E tartışalım.

Ayrıca çarşaf neden giriyor işin içine¿? "Cilbab" ise bahsettiği, Ahzab 59. ayeti surenin bütünüyle inceleyelim. Yok Nûr 31. ayet ise, ona da değinelim.


Türban bu memlekette tartışılabilecek bir konu muydu mirim? Oysa toplumsal barışı tehdit eden bir sorun haline getirdiler. Aynı şekilde çarşaf niye tartışılmasın ki? Türbandan sıkılınca çarşafa geçilecek, olacağı o. Bu saçmalığı çarşafa aktarmayıp türbanda sabitlemek gerek. Bizim bu halimizi gören ve İslam'ı bilmeyen bir gayrımüslim dini sadece türbandan ibaret sanır; İslam'ı biliyorsa bu kez bin yıla yakın bir süredir bizim nasıl İslam'ın hadimi ve hamisi olduğumuzu anlayamaz, şaşırıp kalır.
İslam örtünmenin ölçüsünü verir; şeklini ise iklim, örf ve adetlere bırakır. Biz bugüne kadar Şule Şenler gibi mi örtünüyorduk. Örf ve adetimizde bu şekilde örtünmek var mı? Sonra biz niyete önem veririz çünkü hadis-i şerifte vurgulandığı gibi "Ameller, niyetlere göredir" onun için zina düşüncesini aklımızdan çıkarıp atmayı hedefleriz. Anadolu'da tülbent kullanılır ve tülbent ince olduğundan altındaki saçı gösterir ama bu iffetsizlik olarak değerlendirilmez çünkü erkeğimiz tülbentin altından görünen saçtan değil davranış şeklinden etkilenir. Onun için kızlar yetiştirilirken ister saçları açık olsun ister başörtüsü taksınlar "kırıtmadan yürü, yolda sokakta önüne bak, gülme, erkeklerle sert bir ses tonuyla konuş" şeklinde uyarılarda bulunulur. Yani cinsel davranışlar ve bunların değerlendirilmeleri toplumdan topluma farklılık gösterir ve bizimki de anlattığım gibidir. Biz İslam'ın şeklinde kalmaz özüne yükseliriz. Şimdi bizi özünden şekline indirmeyi amaçlayanlar var. Bizi Araplaştırmaya da çalışmıyorlar üstelik. Garip bir örtünüş tarzıyla insan değil yaratık şekline koyup diğer müslümanlardan da farklı bir hale gelmemizi istiyorlar. Daha önceki yorumumda Peygamberimizin bir hadis-i şerifini delil olarak gösterdim. Şimdi türban takan kadınlara bir bakın, görüntü gerçekten deve hörgücüne benzemiyor mu? Tarafsız bir gözle bakıp cevaplarınızı buraya yazın ki ben de şüphelerimde haklı mıyım, değil miyim anlayayım.
[img]http://img340.imageshack.us/img340/5780/nihanimza1kx5.jpg[/img]
Artık beklemiyorum.
Açık bir kapı gördüm.
Şimdi sevgi şehrindeyim.
Boşuna beklemişim.
Kullanıcı küçük betizi
Nihan
Üye
Üye
 
İletiler: 832
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:55

İletigönderen Ram » Cum Şub 29, 2008 22:38

Nihan, azizim iyice karıştırmışsın yahu. Ben senin dediklerine tamamen katılıyoum. Yalnız Allah'ın böyle bir emri yok diyorum, bunu mu tartışacağız yine diyorum. Baş örtüsü ve türban ayrımını Şahin Filiz de ortaya koyuyor zaten. Bizim geleneğimizde, tülbent-yazma-yemeni vardır, iffet saçla olmaz diyor. Bunu da birçok güzel örnekle açıklıyor. Ama bunun yanında, bunlar da Allah'ın emri değildir diyor. Birçok kişi daha bunu söylemektedir. Bu haber de, FİLİZ'in söylediklerinin kabasıdır.

Birçok kesimde, türban takmayan namussuz veyahut, türban takmak namus olarak nitelendiriliyor. Bu çok büyük günâh değil midir¿? Bunlardan bazıları, Kelime-i Şehadet'in dahi önünde görüyor hatta bu baş örtüsü yahut türbanı. Şimdide bunu üniversiteye sokmaya çalışıyorlar. Mesele budur, bu adam da bu yüzden doğruları söylemek için çabalıyor. Çene altı, kulak yanı, burun üstü bağlama saçmalıkları da anlatmıyor. O da senin gibi, İslâm'ın özünü kaybediyoruz, asıl olan odur diyor.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen Nihan » Cum Şub 29, 2008 22:59

Ram yazdı:Nihan, azizim iyice karıştırmışsın yahu. Ben senin dediklerine tamamen katılıyoum. Yalnız Allah'ın böyle bir emri yok diyorum, bunu mu tartışacağız yine diyorum. Baş örtüsü ve türban ayrımını Şahin Filiz de ortaya koyuyor zaten. Bizim geleneğimizde, tülbent-yazma-yemeni vardır, iffet saçla olmaz diyor. Bunu da birçok güzel örnekle açıklıyor. Ama bunun yanında, bunlar da Allah'ın emri değildir diyor. Birçok kişi daha bunu söylemektedir. Bu haber de, FİLİZ'in söylediklerinin kabasıdır.

Birçok kesimde, türban takmayan namussuz veyahut, türban takmak namus olarak nitelendiriliyor. Bu çok büyük günâh değil midir¿? Bunlardan bazıları, Kelime-i Şehadet'in dahi önünde görüyor hatta bu baş örtüsü yahut türbanı. Şimdide bunu üniversiteye sokmaya çalışıyorlar. Mesele budur, bu adam da bu yüzden doğruları söylemek için çabalıyor. Çene altı, kulak yanı, burun üstü bağlama saçmalıkları da anlatmıyor. O da senin gibi, İslâm'ın özünü kaybediyoruz, asıl olan odur diyor.


Mirim, farkettiysen ben tartışmıyorum sadece haberi yorumluyorum bu arada konunun gidebileceği yönleri de göstermeye çalışıyorum. Çünkü benim için tartışma götürmez bir şekilde ben başörtüsü takmasam da örtünme emri vardır, bunun ölçüsü Kuran-ı Kerim'de belirtilmiştir, şekli ise tamamen örf ve adetime bırakılmıştır.
[img]http://img340.imageshack.us/img340/5780/nihanimza1kx5.jpg[/img]
Artık beklemiyorum.
Açık bir kapı gördüm.
Şimdi sevgi şehrindeyim.
Boşuna beklemişim.
Kullanıcı küçük betizi
Nihan
Üye
Üye
 
İletiler: 832
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:55

İletigönderen Ram » Cum Şub 29, 2008 23:03

Nihan, örtünme emri vardır, inkâr eden yok. Şunun cevabını söyle bana, baş örtüsü hakkında bir emir var mıdır¿? Şekil-şemâlden bahsetmiyorum burada.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!


Şu dizine dön: Haberler

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x