Doların Pahalılaşması Ekonomimizi Olumsuz Etkiliyor
Türkiye’de son 6 ayın en önemli ekonomik olaylarından biri, kuşkusuz Dolar kurundaki yükselme oldu. Artış günümüzde de devam ediyor.
Bu yükselme iki aşamada gerçekleşti: Haziran 2013’e kadar ve sonrası… Kur yaklaşık olarak, önce 1.80 TL’den 2.00 TL’ye yükseldi; sonra 2.00 TL’den 2.20 TL üzerine çıktı. Bugünse 2.30’u deniyor.
Bu olay tabii Türkiye ekonomisi gibi dış ticareti önemli ölçüde dışa bağımlı olan ülkelerde çok olumsuz sonuçlar içeriyor. Başka bir deyişle hem ithalatımız, hem ihracatımız açısından, bunlar vasıtasıyla da yurtiçi üretim ve tüketim açısından önemli derecede diğer ülkelerdeki, özellikle de Batı ülkelerindeki gelişmelere bağımlı durumdayız.
Bilindiği gibi, sanayilerimizin ihtiyacı olan petrol, hammadde, aramalı gibi üretimde kullanılan birçok ürünü dışarıdan, ithalat yoluyla satın alıyor, bedellerini de dövizle, başlıca Dolar’la ödüyoruz. Şimdi, Dolar kuru -yani Dolar’ın TL olarak fiyatı- yükselince, doğal olarak ithal edilen malların fiyatı da yükseliyor. Bu da Türkiye’de bu ara mallarının kullanıldığı sanayilerde üretim maliyetinin, ardından satış fiyatlarının artması sonucunu doğuruyor. Etkiler burada da bitmiyor: Söz konusu yükselişler içerde üretilen ara mallarını kullanan diğer sanayilerde fiyat artışlarına yol açıyor. Özetlersek, Dolar kurunda meydana gelen bir artış, Türkiye’de birçok sanayide dalga dalga, zincirleme maliyet ve fiyat artışlarına yol açıyor.
Kur artışı yalnız üretimi mi etkileyecektir? Hayır, tüketim sektörünü de etkileyecektir: Tüketici, yani halk, tükettiği malları artık daha pahalıya satın alacaktır. Bu olgu, tüketim sepetinin küçülmesine yol açacaktır. Sonuçta, gelir düzeyi sabit kaldığı sürece refah düzeyi düşecektir.
Öte yandan, Dolar’ın pahalılaşması ihracatımızı da olumsuz etkileyecektir. Çünkü, yurtiçi üretim ithalata bağımlı olduğundan, döviz kurunun yükselmesi ihracat fiyatlarımızı da artıracak, ihracat ürünlerimizi yabancılar gözünde pahalılaştıracaktır. Bu da çok tehlikeli bir gelişmeye yol açarak, ihracat ürünlerimizin dış ülkelerdeki rekabet gücü zayıflayacaktır. İhracatımızın artması sekteye uğrayacak, döviz gelirleri azalacak, ithalat güçleşecektir. Çünkü ithalatımızı büyük oranda ihracatımızla finanse ediyoruz. O zaman ithalatın gerilemesini önlemek için dış borçlanma yoluna gidilecektir. Borçlanma ise, yabancılara yapılan faiz ödemelerini artıracaktır.
Türkiye ekonomisi, yalnız bugün mü yaşıyor bu sorunları? Hayır, Dolar kuru ne zaman artsa bu tabloyu yaşıyor. Neden? Çünkü ileri derecede dışa bağımlı bir ekonomimiz var. Bağımlılık giderek arttı, günümüzde doruk noktasında…
Şimdi, Atatürk’ün tam bağımsızlık ilkesini nasıl hatırlamazsınız:
“Tam bağımsızlık Türk milletinin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, siyaset, maliye, iktisat, adalet, askerlik ve kültür alanlarında, bunlara benzer bütün alanlarda tam serbest olması demektir. Bütün bu alanlarda yalnız kendi çıkarlarını gözeterek, yalnız kendisinin, özgürce karar alması demektir. Devletimizin başka bir devletin veya herhangi bir uluslararası kuruluşun kesin etkisi ya da vesayeti altında olmaması demektir. Ne manda ve himaye vardır, ne azınlıklara imtiyaz... Devletimiz ve milletimiz içte ve dışta tam anlamıyla bağımsızdır. Bunun, tek bir istisnası bile yoktur.”
Görüldüğü gibi, ekonomik bağımsızlığın olması gereken alanlardan biri, iktisattır, ekonomidir. Eğer geçen 75 yıl boyunca hükümetler ve iş dünyası; ekonomik bağımsızlığımıza gereken önemi verselerdi, ABD ile, Avrupa Birliği ile, IMF ve Dünya Bankası gibi emperyalizmin gözcüsü olan kuruluşlarla yapılan bir tür sömürge anlaşmaları yoluyla, ekonomik bağımsızlığımızı kevgire çevirmeselerdi, Türkiye ekonomisi; üretim ve dış ticaret yapısını kendi ulusal çıkarlarına göre düzenler, üretim ve ithalatın bu derecede dışa bağımlı olmasına izin vermez, dış değişmelerden, bu arada döviz kurunda meydana gelen artışlardan bu derecede olumsuz etkilenmezdi.
Prof. Dr. Cihan DURA, 23 Ocak 2014
http://www.milliiradebildirisi.org