Donanmasız ve Issız Yarımada
TEOMAN ALİLİ
Nuri Bilge Ceylan’ın ödül alırken söylediği söz çok çarpıcıydı: “benim yalnız ve güzel ülkem.” Türkiye’yi tanımlarken söylenen bu cümle edebi açıdan çok güzeldi ama içinde derin bir anlam barındırıyordu. Ben Türkiye’nin asla yalnız olmadığını düşünenlerdenim. Güzel ülkemi kim yönetirse yönetsin, içinde ne kadar hain olursa olsun etrafında dostları olduğunu biliyorum. Araplar, Persler ve Slavlar bize hep düşman gibi gösterilen dostlarımız aslında.
AVRASYA ÇATISI
En büyük gösterge Şanghay İşbirliği Örgütü. Orada Türkler, Slavlar, Persler ve Çinliler birlikte hareket ediyorlar. Araplar yıllarca Slavlarla birlikte ticaret yaptı hatta Yugoslavya’yla NATO ve Varşova Paktı karşısına dikilen Bağlantısızlar Hareketi’ni bile kurdu. Siz hiç Arap-Slav savaşı duydunuz mu? Evet belki arada Pers-Arap savaşı yaşandı ama bunun da sebebi savaş makinesiydi. ABD aslında bir savaş makinesi ve savaş yoksa makinenin çalışması da mümkün değil. Kürtler, Arnavutlar ve bölgemizde yaşayan bilimum etnik gruplar hep birlikte yaşayabileceğimiz ve anlaşabileceğimiz insanlar değiller mi? Çanakkale Türküsü misal, kim duyarsa duygulanmaz mı? O türkü Sovyetleri, kurtarmadı mı, Arnavut Mehmet Akif’in dizelerine o destan dökülmedi mi? Araplar bizimle birlikte şahlanmadı mı? O halde biz yalnız mıyız? Yalnız değiliz ama eşbaşkanlar yani içimizi kemiren kurtçuklar bizi yalnızlığa, itiyor bizi çürütmeye çalışıyor. Füze Kalkanı’yla Rusya’ya düşman ediliyoruz, Akdeniz’de sözde İsrail’e karşı konumlanırken aslında Suriye’yi hedef alıyoruz, İran PKK’yla savaşırken biz NATO’yu İran’a karşı koruyoruz ve tabi İsrail’i.
Yalnız değiliz ama ıssızlaştırılıyoruz. “komşu komşunun külüne muhtaçtır” sözü bize ait olmasına rağmen kardeş katili olmaya zorlanıyoruz. En azından katile yataklık yapmamız isteniyor. Üç tarafımız denizlerle çevriliyken donanmamızı çökertiyorlar, bizi kıyılarımıza hapsetmek istiyorlar. Ege Ordusu olmazsa Yunanlılar 12 mile çıkarlar, Karadeniz’e NATO gemileri girerse Ruslar Montrö’yü ihlal kabul eder, Akdeniz’de fırkateynler dolaşırsa Suriye ve İran Kıbrıs Rum Kesimi’ne yakınlaşır. Oysa biz Avrasyalı gibi davransak Suriye ve Rusya KKTC’yi tanıma noktasına gelir, İranla birlikte dağlarda Karayılan’ı ve o karayılanı kışkırtan batılı sarı çıyanı bırakmayız, Bağımsız ülkelere liderlik edip Balkan Antantı’nı canladırır Yunanistanla dostluk köprülerini kurarız, Sadabad Paktı’yla Arap ülkelerine gerçek baharın gitmesini sağlarız. İşte o zaman sadece “one münüt” değil yüzyıllarca bölge ülkelerinin kalbinde yaşarız. Hala onların kalbinde yaşayan Mustafa Kemal gibi, Tito gibi oluruz. İşte böyle olmasın diye donanmamız hedef alındı, işte böyle olmasın diye bölge ülkelerine düşman gibi gösterilmeye başlandık oysa biz çağların altın kalbiyiz. Donanmasız ve ıssız bir yarımada olmamız isteniyor ülkemize hapsedilmek isteniyoruz fakat onlar da biliyor ellerimizde körükler var bizim demir dağları eriten, Sevr’i delip geçen körükler: “onlar ki toprağa basıp doğruldukları zaman...”
TEOMAN ALİLİ, 5 Eylül 2011