Dört listeyi de “üst akıl” mı hazırladı?
Herkes aday listeleri üzerine konuşuyor. Elbette konuşulmalıdır ama hangi esaslara göre?
AKP, CIA’nın beyni Graham Fuller’in de projesi olan “Yeni Türkiye”yi hayata geçirebilecek bir liste mi hazırladı?
CHP, partinin ve Türkiye’nin kuruluş felsefesine göre bir liste mi hazırladı? Yoksa partinin iddialı isimlerini tasfiye ederken yerlerine marijinal isimler mi yerleştirdi!
MHP, tek başına iktidarı hedefleyen bir liste mi hazırladı? MHP, oy oranını birkaç puan artırabilir ama Türkiye’nin geçirdiği bunalıma karşı, vasat bir çaba yeterli midir?
Meclis’teki dört parti içinde, Abdullah Öcalan’ın yeğenini aday göstererek kendi çizgisinde tutarlı olan ve hedefine göre aday planlaması yapan tek parti HDP oldu!
Dört parti dışında Vatan Partisi’nin listesi de kendi çizgisine uygun. Diğer partileri henüz inceleyemedim.
* * *
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, AKP listesi hakkında “Uçak kabini ekibi, akraba, damat, yeğen, şarkı türkü, bütün bunlarla müseccel bir kadro... AKP, bir tükenmişlik sendromu içerisinde” diye eleştiri yaptı.
Vural’ın bu cümleleri, Yıldırım Akbulut’un, Mesut Yılmaz’a karşı ANAP kongresini kaybettiğinde, Özal ailesini kastederek söylediği “Terzisiyle-türzüsüyle bana karşı yarıştılar!” sözlerini akla getiriyor.
Diğer taraftan Numan Kurtulmuş, “8 Haziran’da oluşacak parlamento, aslında ‘yeni sistemi kuracak olan bir parlamento’dur. Anayasa değişikliğiyle başkanlık sistemiyle, Türkiye’de siyasi partiler yasasının değişmesiyle, baraj gibi birçok önemli antidemokratik hususun tartışılmasıyla, Meclis İç Tüzüğünün yapılmasıyla, 12 Eylül anayasasının getirdiği tüm antidemokratik yasaların temizlenmesiyle yükümlü ve sorumlu bir parlamento olacaktır” dedi!
Tayyip Erdoğan da “Mevcut sistemle buraya kadar, daha ileriye gitmek istiyorsak sistemi değiştirmek zorundayız” diye iddiasına devam ediyor.
Peki ama bu kadar büyük iddia sahibi; üstelik 12 yıldır iktidarda olan bir kişi veya parti, terziyi, türzüyü aday yapar mı? Bu, seçmeni hafife almak değil mi? Seçmen, bunu cezalandırmaz mı?
* * *
Anketlerden AKP’nin tek başına iktidarının tehlikede olduğunu gördüklerine göre 8 Haziran’da oluşacak parlamentonun yapacağı işleri sıralamaları, diğer partilerin listelerine güvendiklerinin göstergesi mi?
AKP, ne kadar milletvekili çıkarırsa çıkarsın, rejim değişikliğine teşebbüs edebilmeleri için 400 milletvekilini diğer partilerden seçileceklerle tamamlayacaklarını mı öngörüyorlar?
Yoksa dört partinin listesinin ölçütlerini, hepsinden yukarıda olan ve Tayyip Erdoğan’ın “üst akıl” dediği bir güç mü düzenledi?
Başkanlık sistemi dışında, baraj, siyasi partiler ve seçim yasaları gibi konuları mevcut parlamento da yapabilirdi.
Mesele o değil. Mesele, Türkiye’nin rejiminin değiştirilmesi ve federasyona dönüştürülmesi değil mi?
* * *
Tayyip Erdoğan, siyasileri bir tarafa bırakmış, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ile uğraşıyor ve “Artık eski Türkiye yok, şimdi yeni Türkiye var. ‘Sen’ de tüm avukatları temsil etmiyorsun, bunu bil, bir. İki; yargı olayının da sen üçte birinin şu anda ancak bir bölümünü temsil ediyorsun. Adeta yargı adına da konuşuyorum havasına girme” diyor! Böylece kimlerden çekindiğini de açık ediyor!
Oysa asıl “sen” seçmenin üçte birini temsil ediyorsun Tayyip Bey! Kocasakal, İstanbul Barosu’nun başına yüzde 65 gibi bir oy oranı ile seçilmişti. Bu oran, İstanbul’daki bütün avukatların yüzde ellisini temsil ediyor. Niçin bu kadar kıskanıyorsunuz?
Gerçek hukukçular, Türk Milleti’nin hukukunu koruyacaktır elbette.
Arslan BULUT, 9 Nisan 2015
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr