1919 Yılında Osmanlı İmparatorluğunun I. Dünya savaşından yenik ayrılması ardından dünya devletlerinin sömürgeciliğe karşı tutumu ile doğan manda anlayışı diğer adı ile sömürgeciliğin kibarca dile getirilmesi anlayışı gündeme gelmişti. O dönemlerde İstanbul’da sıkça dile getirilen ABD mandası anlayışı vardı. Bu dile getirenlerin ise savunması efendim İngiltere mandası olursa İngilizler yerleştiği yerden gitmez o yüzden en iyisi ABD mandası söylemi idi.
İşte bu dile getirmeler Mustafa Kemal’in vatanı kurtarmak için düzenlediği kongrelere kadar taşınmıştı.
Sivas kongresinde ABD mandası mı, İngiliz Mandası mı? tartışmaları yapılırken söz alan Tıbbiyeli Hikmet :
“Paşam! Murahhası bulunduğum Tıbbiyeliler beni buraya istiklâl davamızı başarmak yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olurlarsa olsun, şiddetle red ve takbih ederiz (ayıplarız). Farz-ı muhal manda fikrini siz dahi kabul ederseniz, sizi de reddeder, Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil vatan batırıcısı olarak adlandırır ve tel’in ederiz (lanetleriz)...”
demiş ve Mustafa Kemal Paşa Tıbbiyeli Hikmet'e şöyle yanıt vermiştir:
“Arkadaşlar, gençliğe bakın, Türk Milleti bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin. Evlât, müsterih ol. Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz ekalliyette (azınlıkta) kalsak dahi, mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!”
İşte bütün yokluğa aldırış etmeden tam bağımsızlık isteyen ve bunun için Kurtuluş Savaşı veren Mustafa Kemal ve Türk Milleti o gün kabul etmedikleri manda yönetimine bugün nasıl düştü onu incelemek lazım.
Her zaman olduğu gibi cephede kazanılan asil kan ile imzalanan zaferler maalesef kendilerinden sonra gelen basiretsiz siyasetçiler tarafından masada yok edilmiştir.
O gün ABD mandası kabul edilmemiştir hiçbir Manda kabul edilmemiştir fakat sonrasında bir dalavere ile 1952 yılında NATO üyesi olmuştur. Tabi bu NATO üyeliğini alabilmek için öncesinde ABD adına KORE’de çarpışmamız gerekmiştir yani o dönem NATO üyeliği bize Kore Savaşında 721 Şehit, 175 kayıp, 2147 yaralı, 234 esir Mehmetçiğimize sebep olmuştur.
Ve…
10 Mayıs 1954 yılında yapılan 20 maddelik anlaşma ile ABD’nin ve NATO’nun Türkiye Cumhuriyeti’nde üs kurması ve asker bulundurması kabul edilerek ABD ve NATO’nun Türkiye Cumhuriyeti’ni işgali başlamıştır.
O gün Tıbbiyeli Hikmet’in kabul etmediği ABD mandası bu anlaşma ile kabul edilmiştir ve o gün mandayı kabul eden Mustafa Kemal bile olsa vatan haini ilan ederiz diyen Tıbbiyeliler susmuştu.
10 Kasım 1938’de bu ülke sadece Mustafa Kemal’i değil onunla birlikte güvendiği gençliği de gömmüştü sanki…
Binlerce şehit kanı ile sınırları çizilip özgürlüğünün kanatları örülen bu topraklar maalesef ki gelen basiretsiz yöneticilerin attıkları imzalarla gizliden gizliye sömürgeleştirilmiştir.
İşte o günlerde NATO için KORE’de şehit vermiştik ve sonrasında ABD mandası gelmişti.
Şimdi ise AB mandası için uğraşanlar gündemde ve o gün KORE vardı bugün SURİYE önümüze konulmakta…
Ne yazık ki…
KORE’ye Mehmetçiğimizi gönderen zihniyetin torunları bugünde SURİYE’ye Mehmetçiğimizi kurban etmeye çalışmaktadır.
Ve…
Büyük olasılık bunun peşinden bir 10 Mayıs 1954 daha gelecektir…
Ve…
Yine bir imza ile binlerce şehidin kanı satılacaktır…
Neredesiniz Tıbbiyeli Hikmet ve arkadaşları…
Mustafa Kemal’in azınlıkta olsak bile mandayı kabul etmeyeceğiz dediği o azınlık şimdi nerede?
10 Kasım 1938 de biz sadece önderimizi kaybetmedik, önderimizle birlikte özgürlük ruhumuzu da kaybettik…
O gün Mustafa Kemal’in iftihar ettiği gençlik gitti şimdi onun yerinde Our Boys gençler var bu topraklarda…
O gün Tıbbiyeli Hikmet’in sesi ile konuşan Türk Milleti bugün sustu/susturuldu. Önce sömürgecilikti, sonra kibarlaştı manda oldu şimdi daha kibarlaştı üyelik, dostluk oldu.
Senin anlayacağın Tıbbiyeli Hikmet artık dost kazığı yer olduk…
www.politikserzenis.com