
Dr. Noyan UMRUK
“7O sente muhtaç” Türkiye’nin başına neler geldiği malum…
- - 24 Ocak Kararları, büyük bir devalüasyon,
- Kanın gövdeyi götürdüğü, sokağa çıkılamayan, toplumun ve mahallelerin silahlandırılıp ikiye bölünüp, Kahraman Maraş, Çorum provokasyonları ile iç savaşa sürüklenen bir ülke,
- Aydın kırımı ve cinayetleri,
- Halkın “Neredesiniz?” diye yollarını kestiği askerler ve 12 Eylül Darbesi,
- Özellikle solun üzerinden silindirle geçilmesi,
- Sendika ve demokratik kitle örgütlerinin köküne kibrit suyu ekilmesi,
- Gençliğin ezilip, depolitize edilmesi,
- İnsan haklarına verdiği önem açısından dönemine evrensel örnek oluşturan 61 Anayasası’nın “ilgası-yürürlükten kaldırılması”,
- Başta yargı bağımsızlığı olmak üzere demokratik hukuk devletini baskıcı bir devlete dönüştüren 82 Anayasası, YÖK’leştirilen üniversiteler,
- Ve böylece Özal’ın mimarlığında ülkenin, bir çevre ülke olarak neo-liberal dünyaya eklemlenmesi
Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik… Aradan geçti tam 32 yıl… O yıl doğanlar, şimdi 32 yaşında.
Türkiye’nin “70 sente sente muhtaç” hazinesiyle ulaştığı 12 Eylül’ün Ankara’da yargılanırmış gibi yapıldığı günlerde, The Economist, “Türkiyeyi, özellikle Türk özel sektörü’nü “10 sente bağımlı” ilan ediverdi.
Economist (1) Türk ekonomisinin güncel fotoğrafını şöyle çekiyor: “ … Ne yazık ki dengesizlikler devam ediyor. Zaten cari açığa ve sıcak paraya dayanan büyüme eşliğinde enflasyon yüzde 10′un üzerinde ve cari işlemler açığı rekorlar kırmakta…Doğrudan yabancı yatırımla birlikte, açığın büyük bir bölümünün değişken bonolar ve banka finansmanıyla finanse edilme ihtiyacı var.”(Ayrıca yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere Ödemeler Dengesi'nin küçük bir rakamdan oluşması gereken "Net Hata ve Noksanlar" bölümünde "Nereden Geldiği Belli Olmayan ya da Neye Karşılık Geldiği Açıklanmayan(!)" 12.4 milyar dolar var. y.n.)
“Şu an için, yabancılar endişesiz görünüyor. Ancak sermaye akışlarındaki belirgin canlanma Türkiye’deki ekonomiye güvenerek zengin dünyanın merkez bankalarının, Avrupa Merkez Bankası’nın büyük likidite sağlamasından değil. Zengin dünyadaki ucuz para Türkiye’nin şu an krize dayanmasını bir ölçüde sağlıyor. Ve bol likidite sürerse, ülke bir süre için sorunların etrafından dolaşabilir. Ancak, bu gidişatla, çökme tehlikesi endişe verici şekilde büyük.”
Şapkadan teşvik paketi çıktı…
Cari açık 77 milyar doları aşıp milli gelirin de yüzde 10’unun üstüne çıkınca 2001 de olduğu gibi duvara çarpacaklarını anlayanlar alelacele bir teşvik paketi fırlattılar ortalığa. Bugüne değin açıklanan teşvik paketlerinden ne farkı var? Anlayan varsa beri gelsin. Her pakette yer alan KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti, vergi indirimi, sigorta primi işveren hissesi desteği, faiz desteği, yatırım yeri tahsisi, gelir vergisi stopajı desteği, KDV iadesi desteği... Bir de “stratejik yatırımlar”... Otomotivden kimyaya, makineden uzay endüstrisine kadar yüksek katma değer üreten alanları kapsayan mali portesi yüksek projeler. Ancak, bunlar cari açığı azaltmak yerine büyütüyorlar.
On sente muhtaç…
Tehlikeyi azaltmak için Türkiye’nin tasarruflarını artırması ve üretimini, teknolojisini, rekabetçiliğini iyileştirmesi gerektiğini belirten Economist, “on sente bağımlı” özel sektörü nedeni ile ülkenin tasarruf düzeyinin yükseltilmesini zorunlu görüyor. Ancak, gelişmeler aksi yönde… Sürdürülemez düzeydeki ithalatla nereye kadar… Daha sıkı para politikası cari işlemler açığını azaltmaya yardımcı olur. Ancak bu yetmez. Türkiye’nin ödemeler dengesinde kalıcı iyileşme için, rekabetçiliğini artırıcı yapısal reformlar gerekiyor… Tüm bu büyüme patlamasına karşın Türkiye’nin daha fazla doğrudan yabancı sermaye çekememesi ise tam bir bilmece. Economist’e göre doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına en önemli bir engel düzenleme kalabalığı. Türkiye Dünya Bankası’nın ‘İş Yapmak’ (Doing Business) liginde Yunanistan’dan iyi ancak Kazakistan’dan kötü.
“Problem, Türk liderlerin büyük bölümünün işin ciddiyetinin ayırdında olmaması… Şimdilik, rehavet içindeki Ankara’da yaygın görüş, zengin dünyadaki düşük faiz oranları nedeni ile yabancı sermayenin akmaya devam edeceği ve Türkiye’nin, yabancıların da paylaşmak isteyecekleri parlak bir geleceği bulunduğu. Makroekonomik dengesizliklerin eşlik ettiği bu kibir, Türkiye’nin beklentilerine ilişkin dikkatli olmak için iyi bir sebep.”
Economist, Türkiye için “sonunda, bugünkü gidişle, bir tür çökme olasılığı endişe verici şekilde büyük” iddiasında bulunurken, tıpkı Amerikan büyükelçisinin İran ambargosu konusunda yaptığı gibi “Herkes görevini yerine getirmeli…” şeklinde uyarırmış gibi oluyor.
Ne dersiniz bu şekilde “Gururlanma padişahım, senden büyük küresel sistem var.” mı deniliyor? “Küresel talepleri, görevlerini yerine getirmezsen 2001-2002 krizini hatırla!” mı denilmek isteniyor, ne?
Post iyice pahalılaştı galiba…
The Economist, “Türkiyeyi, özellikle Türk özel sektörü’nü “10 sente bağımlı” ilan edip, çökme olasılığından bahsederken, son ve tek “0” sorunlu kadim komşumuz İran’ın nükleer tehdit ve tehlike kaynağı olduğu birden hatırlanarak, “bölgede sıcak çatışma olasılığının çok yakın olduğu” Çankaya tarafından genç kurmay adaylarına anımsatılıyor. Hemen arkasından “Esad’ın eski kardeşi” nin bu kez “İran’ı sözünde durmamakla” suçlamasına, muhatabının “emperyalizmin taşeronu” yanıtı…
Vakti ile yenilen hurmalar, şimdi postu tırmalıyor…Bir tarafta ülke savunması dışındaki nedenlerle sıcak çatışmaya, savaşa tamamen karşı bir halk, aynı karşıtlıktaki İran, Rusya ve Çin derinliği, öte yanda eşbaşkanlığın icap ettirdiği küresel görevler…
Zor, dostum zor…
(1) The Economist, 07.04.2012, Liderler bölümü: “Ankara’ya Mesaj: Türkiye neden endişe duyulan bir ekonomi”
Dr. Noyan UMRUK, 12 Nisan 2012