ÖZGÜN BİR GELİŞME MODELİNİ TARTIŞMAK…
Dr. Noyan UMRUK
Bataklık gibi içine düşülen neo liberal paradigma özgün bir gelişme modelinin tartışılması ve radikal, bütüncül yaklaşımlara olanak tanımıyor.
Bu nedenle, bir türlü sonlandırılamayan derin küresel kriz sürüp gidiyor. Gittikçe de finansal niteliğini de muhafaza ederek reel (sınai ve tarımsal üretim) kesimi üzerinden 10 yıllık bir döneme yayılacağı söyleniyor.
Financial Times'ın haberine göre, onbinlerce Amerikalı, Houston'da toplu kriz duasına çıkıyor. Waal Strett, “Biz %99’uz” protestoları çaresizce duruldu. Avrupa’da protestolar, “Los İndignados-Öfkeliler” eylemleri sürüyor. Zaten hastalıklı A.B., tarihinin en zor dönemini yaşıyor. İspanya, Portekiz, İrlanda, İtalya zor günler geçiriyor. Yunanistan ekonomik iflasını yaşarken, üçüncü yardım paketi peşinde. Başta Yunanistan olmak üzere bazı ülkelerin iflaslarını ilan edip, AB’i rahatlatmak için avro alanından çıkarılmaları isteniyor. Yunanistan’a adalarınızı, İtalya ve İspanya’ya altınlarınızı satın deniliyor.
Krizin, yarattığı ve de yaratacağı ekonomik/ mali ve şiddetli sosyal çalkantılarla 2025'lere değin uzayabileceği söyleniyor.
Kriz, zaten işsizlik, yoksulluk ve kayıt dışılığa alışık olan gelişmekte( Asırlardır gelişmekteler...) ülke halklarını, onların refah düzeyinden çok uzakta oldukları için gelişmiş ülke halkları kadar derinden etkileyip, sarsmıyor. Aile ve akrabalık ekonomileri içersinde geleneksel, sosyal, fiziki stoklar tüketilmekte. (Bu olanaklar da tükendiğinde karşımıza Somali çıkıyor.) Ancak, uluslar arası mali kuruluşların zafiyetinin artması, yatırımcıların ve “hedge” fonların risk algılamalarında meydana gelen hızlı değişimler, küresel taleplere uygun düşmeyen siyasi tavırlar içine girebilmeleri gelişmekte olan ülkelerin, hayati önemdeki dış finansman ihtiyaçlarının karşılanmasını güçleştirmekte ya da her anlamda maliyetini yükseltmekte. Bu ülkeler radikal, bütüncül önlemler almazlarsa, geçmişte yaşananlara göre daha acı günler yaşayacaklar, yoksullaşacaklar.
İşte, bu nedenle, Türkiye de, sonu getirilemeyen “21nci Yüzyıl Krizine” karşı geliştirebileceği bir özgün modeli, süratle, açıkça ve içtenlikle tartışmaya başlamak zorunda. Bu anayasadan da önemli…
Alt yapı oluşturulmadan, yazılacak anayasayı nasıl uygulayacaksınız ki...
MODELİN VARSAYIMLARI:
Böyle bir modelin şu varsayımlar çerçevesinde tartışılabileceği düşünülebilir :
· Kriz, sistemin (bağımlı kılanların), bağımlılık ilişkilerini yeniden üretme gücünü zayıflatacak, bağımlı ülkelerin, sistem tarafından denetimi güçleşebilecektir.
· Kriz, siyasi gelişmelerin ekonomik duruma eklemlenmesinden doğan içsel ve dışsal nedenlerle, Türkiye’yi, model değiştirmek zorunda bırakabilecektir.
· Kitleler, planlı, sonu ve toplumsal getirileri açıkça belirlenmiş bir toplumsal özveri dönemine gönüllü rıza gösterecek ya da göstermeye ikna edilebileceklerdir.
· Bütün bunlara ve artan zafiyetine rağmen, küresel merkez, Türkiye gibi önemli bir ülkenin, yörünge dışına çıkmaması için elinden geleni yapacakır..
· AB. ile "tam üyelik" bağlamında ilişki kurulamamış, ilişkiler iyice soğumuştur.
MODELİN OLASI ÇERÇEVESİ:
· 1940’lı yıllardan bu yana süratle bağımlılığa sürüklenen Türkiye, yakın geçmişin uluslar arası deneyimlerinden de yararlanarak pekala özgün bir model geliştirebilir.
· Böyle bir model, Türkiye’nin, kayıtsız, şartsız bir bağımlılığa doğru sürüklendiği yörüngeden çıkartılmasına, reel politik bir yaklaşımla imkan vermelidir.
· Model, sistemle (A.B.D.+A.B.) kararlı ilişkiler kurulabilmesi, siyasi irade yanında, küresel pazarda rekabet gücünü arttıran, ölçek ekonomileri çarpanını göz önünde tutan üretim ve sanayileşme stratejileri ile uygun ülkelerle birlikteliğin sağlayacağı optimal pazar büyüklüğüne dayanmalıdır.
· AB. ile ilişkiler tartışılır hale geldiğine göre, sistemin olası manipülasyonlarına karşı direnç gösterebilmek için, MERCOSUR(Latin Amerika Ortak Pazarı) örneğindeki gibi, içlerinde zengin enerji kaynaklarına sahip ülkeler de dahil, bölge ülkeleri (Avrasya, Karadeniz, Ortadoğu ülkeleri) ile ekonomik ilişkiler derinleştirilip, üretim ve altyapılar alanında işbirliği, pazar birlikteliği, yeterli/optimal ölçek büyüklüğü sağlanabilir. Bu yöndeki gelişmeler, dış ticarette AB.nin ağırlığını hafifletecek, krizin AB.den, Türkiye’ye transferini yavaşlatacak, yumuşatacaktır.
· Kriz süreci derinleştikçe, yabancı sermaye giriş ve yatırımları, daha çok, likit döviz zengini petrol üreticisi ülkeler ile döviz rezervlerine sahip Çin, Brezilya gibi "BRİCS” ülkelerinden gelebilecektir. Dolayısı ile model, bu ülkelerle de ilişkilerin geliştirilmesini içermelidir.
· Tüm bunlar ve iyi çizilmiş bir rota için, Devlet Planlama Teşkilatı (D.P.T. ) yeniden yapılandırılmalıdır. Ülkenin coğrafi, fiziki ve beşeri anlamda kaynak ve imkan envanterine sahip, Teksas usulü büyüme yerine bölgesel ve ulusal düzeyde sürdürülebilir ve adil bir kalkınma sürecini eşgüdümleyerek, küresel gerçekleri de göz ardı etmeden planlayabilen özendirici ve yol gösterici ciddi bir planlama örgütüne şiddetle ihtiyacı vardır.
Uzun zamandır kendi temel sorunsalımız yerine taraf olmadığımız sorunlar, savaş çığırtkanlarınca önümüze konulanlarla boğuşup durmak, teşvik paketleri gibi “hiçbir yaraya merhem olmadığı tecrübe ile sabit” “abes’le iştigal ” neden?
Dr. Noyan UMRUK, 22 Nisan 2012
AYDINLIK Gazetesi