DUA ZAMANIDIR
Alaca Karanlık Partisinin Anayasa Mahkemesince kapatılmaması üzerine șu saptamayı yapmıștım:
“Recep Erdoğan’a gelince; kapatma ile kurtulacak ve belki bir kahraman olacaktı.
Onun için iyi olmadı.
Bildiği ve anlayabileceği dil ile söylenirse, bu karar bir sarı karttır.
Kararın hemen ardından yinelediği gibi, bildiği ‘yola devam’ ederse kırmızı kartı görecektir bu bir.
O’nun bu yaștan sonra değișmesinin olanağı olmadığı gibi, istese de değișemez; değiștirtmezler bu da iki.
Devam edegeldiği yolun sonu Türkiye Cumhuriyet’ini bitirmektir, bitirttirmezler bu da üç.
Demek ki o da yok yoluna gidecektir.
O yolda giderken, o yola birlikte girdikleri ‘Abdullah kardeșini’ yarı yolda bırakması düșünülemez.
Sonuçta, Abdullah ve Recep kardeșler için ‘yumușak iniș’in özdeksel temeli tükenmiș bulunmaktadır.
Hașim Kılıç onlara iyilik yapayım derken gerçekten kötülük yapmıș oldu.”
O gün bugündür bir halk deyimiyle ‘iflah’ olmadılar.
Sanki belli bir izlenceyi sindirte sindirte uygulamakta idiler ve mahkeme kararından sonra uygulamakta bocaladılar.
Her beceriksizliği yeni bir șantajla örtbas; her dolanı yeni bir yalanla kapama ve her musibeti yeni bir nasihatla geçiștirmeye çalıștılar.
Ve yine aynı günlerde, Haziran 2008’de, șu saptamayı yapmıșım;
“Pekiyi ama, Türkiye’de bugün darbeyi isteyenler kimler olabilir ?
Alaca Karanlık Partisi yöneticileri ve yandașları.
Yani bașta Abdullah Gül ve Recep Erdoğan, sonra Bülent Ersoy (Arınç diyecektim) ve Fehmi Koru, sonra Taha Akyol ve Hasan Camel vb.
Nedeni açık; son seçimden bu yana geçen bir yıl boyunca ertelenmiș ekonomik ve toplumsal sorunlar daha bir artmıș ve yöneticiler bu sorunları çözmek yeterliliğinden uzak olduklarını kendileri de yașayarak görmüslerdir.
Onlar için tek çözüm yolu bulundukları konumu yitirmeksizin sorunları bașkalarına devredebilmektir.
Askere, olmazsa polise… o da olmazsa yabancı askere…
Son tümcede abartı yok. Gül ve Erdoğan koltukları için Türkiye’nin yabancı askerlerce ișgalini hoșgörecek denli ‘hoșgörü’ sahibidirler.
Ne var ki Türkiye bugün ne 1980’lerin, ne 90’ların ve ne de 2000’li yılların Türkiyesidir. Ve ne de 2010’ların dünyası onların düșledikleri dünyadır.
ABD batakta, AB çatlaktadır.
TSK görevinin bașında ve iç hizmet yasasını gereğince uygulayabilecek yeterliktedir.
TSK darbeye karșı da bağıșıklık kazanmıș durumdadır.
TSK yaparsa devrim yapar ya da devrim yapanların yanında olur, o kadar.”
Haziran 2008’den 2009 sonuna değin yukarıda söylenenleri doğrulayıcı gelișmelere tanıklık ettik.
Önümüzdeki günlerde bu gelișmeler daha bir ivme kazanacaktır.
Bütün bunlar kolaylıkla görülebilecek șeylerdir.
Bunları görebilmek için gözü olmak yetmez, bakmayı bilmek gerekmektedir.
Durmak yok yola devam diyorlardı ve yolun sonu göründü.
Șimdi duaları anımsama zamanıdır.
Geri sayım bașlamıștır çünkü, bugün ikibinon’a bir.
Ve yeni bir sav olsun, içine girilmiș bulunulan ortamda sözde-seçim yapma olanakları da tüketilecektir.
Bunlar ülkeyi tam da oraya götürmek karar ve azmindedirler.
Habip Hamza Erdem