PERŞEMBE akşamı, New Yorktaki
Birleşmiş Milletler binası/b]na girerken, aklımda eski anılar vardı.
Bu binanın resmini ilk gördüğümde okuma yazma bilmiyordum. Resimli Bilgi Ansiklopedisinin resimlerine bakarken dikkatimi çekmişti. Doğrusunu isterseniz [b]o zaman da bina gözüme güzel gelmemişti, şimdi de gelmiyor.O fotoğrafı ilk görüşümün üzerinden yıllar geçti ve ben gazeteci olarak BM binasına çok girip çıkma olanağı buldum.
Bildiğiniz eski iş hanlarına benzer, içinde ofisler ve sayısız kapı bulunan bir bina bu. Daha doğrusu bende bıraktığı iz bundan ibaret:
Kapılar, kapılar, kapılar!"Kapalı kapılar ardında" bir işler çevrildiği izlenimi uyanıyor bende nedense.
Oldukça soğuk bir New York akşamında, uyanık kalmamı sağlar umuduyla yüzümü rüzgára verip, cadde boyunca yürüyerek
"ziyaretçi" girişine geldim.
Bu kez buraya gelmemin nedeni Aydın Doğan Vakfının, 25 yılı geride bırakan uluslararası karikatür yarışmasının ödüllü karikatürlerinden seçilmiş bir serginin açılışıydı.
Sergi
"Dünya barışı için karikatür sanatı" adını taşıyor.
İnsanları, güldürmekten daha çok düşündürmeye yöneltmek isteyen çalışmalar bunlar.
Ama konu istediği kadar savaş gibi acımasız bir konu olsun, insan yine de yüzünde
bir tebessüm belirmesini engelleyemiyor.Karikatürün gücü de bundan kaynaklanıyor sanırım.
Sergiyle ilgili ayrıntılı haberi bugün
Hürriyette okuyacaksınız. Ben ayrıntılara girmeden iki düşüncemi belirtmek istiyorum.
Birincisi, Türkiye gibi dünya sanatındaki yeri çok da parlak olmayan bir ülkede düzenlenen bir yarışmanın, gösterdiği mükemmel performans ile BM binasında sergi açabilecek duruma gelmiş olmasının önemi.
Bir ay boyunca o binaya giren ve sayılarının en az 100 bin kişi olacağı tahmin edilen her milletten insan o serginin önünden ve içinden geçecek. Beş-on dakika için bile olsa bir Türk kurumu ile ilişki kuracak, kafasının içindeki Türkiye imajında bundan bir iz mutlaka kalacak.
İkincisi, o karikatürlere bakar tebessüm ederken, militarizm ile desteklenen fanatik dinci ve milliyetçi anlayışların insanları ne tür felaketlere sürükleyebileceği ile ilgili olarak bir an için bile olsa düşünme fırsatı bulacak.
Bu büyük projeyi gerçekleştirme başarısını gösteren Aydın Doğan Vakfının yöneticilerini kutluyorum.
Saati bin dolara aile boyu rezillik!İKİ gündür New Yorkta olup da günün en gözde konusuna dahil olmamak mümkün değil.NY Valisi Spitzerin istifasına yol açan olaydan söz ediyorum.
Saatine bin dolar ödediği bir fahişeyle ilişkisi ortaya çıktığı için istifa etti biliyorsunuz. Televizyonda bununla ilgili görüntüleri izlerken şunu düşündüm: En yakın adamları bile bu sevimsiz adamın istifa etmesinden memnun olmuşlar!
Benim ilgimi çeken üç durum var bu olayda.
Birincisi, bir fahişeyle ilişkisi ortaya çıkınca yanına karısını da alarak basın toplantısı yapıp, halktan özür dilemesi. Benim merakımı çeken konu, bu iş için karısını nasıl ikna edebildiği.
Dikkat ettim, kadıncağız utangaç bir ifadeyle, adeta saklanmak ister gibi duruyordu kürsüde.
Bu nasıl bir güçtür ve o kadın bu güçten nasıl vazgeçemiyor ki böyle aşağılanmayı sineye çekebiliyor?
Bunu çözebilmek gerçekten çok güç!
Elbette kocasının başka kadınlarla olan ilişkisini öğrenip, buna sesini çıkarmayan kadınlar var. Kimisi gelecek korkusundan katlanıyor buna, kimisi "erkektir yapar" diye büyütüldüğünden.
Ama böylesine ortaya dökülmüş ve çok seviyesiz bir ilişkide, büyük maddi tazminatlar da alarak boşanma olanağı olan bir kadın buna neden katlanır? Yanıtını bulamadığım bir soru.
Siz biliyorsanız, bana yazın, hep birlikte öğrenelim.
İkincisi, New Yorkta bar muhabbetinde tanık olduğum "cinsiyetçi - maço" bir yaklaşım: Bir saatine 1000 dolar almak için bir kadının ne tür hünerlere sahip olması gerek?
Timesta bir kadın yazar da belli ki sorunun böyle sorulması onu da rahatsız ettiğinden şöyle soruyor: "Spitzer, bir fantezi için bu riskleri nasıl göze aldı?"
Dar çevrede, katı ahlakçı kurallar altında büyütülen çocukların, dünyanın her yerinde böyle bir sorunları olabiliyor işte.
Kendisini ve isteklerini ifade edemeyen, bunu yapabilmek için ancak "parasını ödeyerek sahip olduğu bir kadın" arayan erkekler bunlar.
Ve üçüncüsü bir Jay Leno sorusu.
Vali Spitzer,
"aracı kuruluşun" kayıtlarında "9 numara" olarak geçiyor.Koskoca New York Valisi, "9 numara" ise, 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2 ve 1 numaralı müşteriler kimler? Çok mu zenginler, yoksa siyasette NY Valisinden daha mı yukarıda yer alıyorlar?
Mehmet Y. YILMAZ
mehmetyilmaz@hurriyet.com.tr