Seçim demek coşku demek! İktidarın kapıkullarından muhalefetin seri başı şarlatanlarına kadar ne yöne baksak alevlenen bir heyecan!
Menfaati uğruna omurgasını defalarca satışa çıkaran tüccarlar için en güzide mecra siyaset meydanı.Toplum için yapılmayan siyasetin en karlı dönemi de kuşkusuz seçim ajandasında gizli.
Bir ülkenin ekonomi ve politikada, hukuk ve sanatta, bilim ve teknolojide yerinde sayması hatta geriye gitmesi sadece niteliksiz politikacılarla mümkündür zira siyaseti işbu partilerden ibaret zannetmemizin ceremesini çekiyoruz.
Ahlakın yokluğuna irade, vizyonun yokluğuna hitabet, zekanın yokluğuna karizma, onurun yokluğuna liderlik diyebiliriz. İnsanı insan yapan değerlerin yokluğunu bir araya getirince kitle partilerinin tanımını yapmış oluyoruz. Çok partili sisteme geçtiğimiz günden beri kurutamadığımız bataklık da bu kavrama biçiminden besleniyor. 'Bu memleket düzelmez' diyenler bu memleketin kaderini üç dört parti liderine bağlayacak kadar sığ olduklarını bilse keşke. Dünya bir pazar akşamı seçim sonuçlarıyla değişmeyecek!
Antik çağlardan modern dediğimiz bugünkü terör çağına kadar hiçbir evrede halkın salt oy vermesiyle değişen bir tarih yoktur. Değişim ve gelişim asla bir kırılma noktasına sahip değildir. İstisnasız her sosyolojik olay bir sürecin sonucudur. Her saniye bir öncekinin devamı niteliğindedir ve mühim olan istikamet ve mücadelenin planlanmasıdır. Farklı fikriyatlara sahip idealist gençler rızk kaygısıyla emperyalizmin şırınga ettiği ümitsizlik denizinde boğulurken mağara adamlarının baştacı edildiği siyasi partilerde devlet arazileri ve kamu gayrimenkulleri dağıtılıyor. Bunalıp banka soymak isteyen gençlere denk geldiğimde madem haram yiyeceklerse mutlaka merkez siyasete kapak atmalarını tavsiye ediyorum.
Bir muhafazakar demokrata edebileceğiniz en büyük beddua ''hak ettiğini kazanmasıdır'' Helalinden rızk elde etmek iman sahipleri için Allah'ın lütfu iken neo-con dindar nesil için hiç arzu etmedikleri elem verici bir sondur. Dinden anladığı iki kavram; selamün aleyküm ve cuma namazı olan milyonlarca homosapien ile yaşıyoruz. Shalom aleichem; sami dili ibraniceden aynı dil ailesinden arapçaya 'selamün aleyküm' diye geçmiş ve 21. yy müslümanları tarafından ticari ilişkilerde kullanılıyor. Cuma namazı ise tam pespayelik, günde beş, haftada otuzbeş vakit farz namazı terk edip Farz'ı Ayn'ın yüzde iki virgül bilmem kaçıyla müslümanlık taslayan hilafet palyaçoları !
Gerçi bunların harpsiz başkomutanları da kamera yokken namaz kılmaz ama bize ne.
'Ya hayır söyle ya sus' hadisi bugün statükonun muhafazası için tahrif ediliyor. Dedelerinin inancını sürdüren ''kalıtsal İslam'' mensubu, ahlak ve kimlikten münezzeh muhafazakarlar İslam'ı etüt ederek tercih etmedikleri için zelil oldular. İnanç kalıtsal iken haliyle zillet de kalıtsal !
İslam'a göre bir insan sorgulamadan dedelerinin adetleri üzere yaşamını devam ettirse bu bile cahiliye yaşamıdır. Belediyelerden hibe alıp; kızlara evinden çıkmamayı, erkeklere sakal bırakmayı emreden şarlatanlar seçim hazırlığına başlarken şunu söylemekle iftihar ediyorum: 'Her peygamber geldiği toplumun gelenekleriyle savaştı!'
Rantın muhafazasıyla mükellef olan arapbaharcı tayfa bilhassa gençlerimizi selefilik, vahabilik gibi siyonist doktrinlerle yozlaştırırken, İslam tarihine baktığımızda her peygamberin modernist olduğunu görüyoruz. En ukala ses tonuma bürünerek diyebilirim ki en büyük put gelenektir. Tabi biraz daha kurnaz hocaların görevi de kırılmasın diye putları esnetmek. Akaid çalkantılarından çıkıp siyasi cambazlara birkaç cımbız batırarak toparlıyorum.
'Kimler siyaset yapıyor' sorusuyla başlayalım. Mesela benim tanıdıklarım, ilahiyatı bitirince Kuran kursu hocalığına puan yetiremeyip Ankara'ya çöreklenen bir sürü vasıfsız. Mesela pastacılık yaparken siyasete kendini kaptırıp geceleri takım elbisesiyle uyuyan bir yandan da 45 yaşında özel üniversiteye para döküp statü kazanmaya çalşan mankafalar. Mesela ömrünün son 20 yılında 20 cümle okumamış, basmakalıp şiirlerle yer edinmeye çalışan alt aklın en altındaki fosiller. Mesela bir mesleği olmayıp reklam ajansı kurarak partisinin hazır baskı işlerine çöken düzenbazlar. Tümdengelim yaparsak mevzubahis zübbeler çekirge gibi zıpladığı ve çoğaldığı için uyduruk akp'nin yeni Türkiye'si yenik Türkiye olarak yaşam savaşı veriyor. En keskin haliyle söylüyorum, hiçbir denetim ve kurumsallığın söz konusu olmadığı siyasi partilerden çözüm beklemek, ısmarlama seçim anketinden başka mahsulü olmayan düşünce kuruluşları kadar komiktir.
Bak kardeşim, inancını yenikapı mitinginde, Mustafa Kemal'i kadehlerde arama...
Allah'a parti logosundan, topluma otel locasından bakma...
Biz vatanseverler bu ülkenin en tembel insanlarıyız.Sloganlarla yürür, hava kararınca uyuruz.
Tiyatroda, sinemada, müzikte, edebiyatta, akademide Batı bu ülkede kimleri finanse ediyor, sadece buna göz atsak niçin nefes alamadığımzı idrak edeceğiz.
Üretmiyoruz! Fikir üretmek yerine gündemi tekrar ediyoruz. Hiçbir yerde varlık gösteremediğimiz gibi her muhalif söyleme aşık oluveriyoruz. Bu ülkede halkı kandıran herkes muhalefette iken söyledikleriyle kandırdı. Döngü aşikar; muhalefette vaat edersin, iktidara gelir inkar edersin.
Mesih yada mehdi beklemiyorsanız iş başa düştü arkadaşlar!
Neyi bekliyorsak o olacağız, mecburuz. Mucize, zafer yada adalet!
Bir parçası değil kendisi olacağız.