İnsanları ayrıştırmak ötekileştirmek o kadar kolay ki! birleştirip kaynaştırmak zor bir iştir. Karşındakini bir kere kırdın incittin mi onun gönlünü almak çok meşakkat ister. Bende hayatımda ötekileştirmeye gittiğim oldu mu diye düşündüm. Bir iki örnekle yanlışımdan nasıl döndüğümü dile getirip konumuzun özüne geçeceğim.
Kendim bir Yörük çocuğu olduğum için İki bin yılından sonraki yıllarda Yörük faaliyetleri içinde bulunuyor etkinliklere katkı sağlıyordum. İki bin beş yılında gazeteciliğe başlayınca cebimden para harcayıp o şölen senin bu şenlik benim koşmaya başladım. Bu süreç içinde fazla etkileşimden dolayı herkesin Yörük olması gerekirmiş gibi tanıştığım insanlara siz hangi Yörük’sünüz sorusunu yöneltiyordum. Bir gün tanıdığım birinin kardeşinin eşi hanım efendiye siz hangi Yörük’sünüz sorusunu yönelttim. Kendisinin Yörük olmadığını Roman olduğunu dile getirince ben yanlışımı anladım ve çok utandım.
Koskocaman Türkiye ailesinin bize yakın olanını bizden sayıp ötesini ötekileştirmek yanlıştır. Bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin bir biri ile sosyal, kültürel, din, dil hatta akrabalık bağları ayrıştırılamayacak kadar bir birine girmiştir. Büyük güç olmak için dağılarak ayrışarak değil birleşip kaynaşmak gerekir. Bir memleketin kalkınmasının ve insanlarının mutlu olmasının yegâne çözümü bir birimizi sevmektir.
Sevgi demişken birde uluslararası sevgiye sıçramaya ne dersiniz?
Her hangi bir partili değil, Orta Asya’dan gelen Milli duygularımın etkisiyle bazen ruhum aşırı çalkalanmadan edemiyor. Bazen Türk milletinin tüm ırklardan üstün olduğu gibi bir düşünceye giderken başka ırklar ile kardeşçe yaşamalıyız ile düşüncemi bitiriyordum. Evleneceğim kız akraba, olmadı Yörük, olmadı illaki Türk olacak derken…
İki bin on sekizin başlarında Tunuslu Arap bir kız bana ilan-ı aşk edip sevgilim oldu. Bu sefer başka bir ırktan biriyle sevgili olmakta bir sakıncama görmedim. Birden koyduğum sınırlar ortadan kalkıverdi. Sanki ne arada mesafeler ne devlet sınırları vardı.
Anladım ki Dünya ailesinin fertleri ile kardeşçe yaşasak bu dünyayı cennete çevireceğiz. Dünya ailesi olarak silahlara harcadığımız yani insan öldürmek için harcadığımız paraları insanları yaşatmak için kullanacaktık. Bakın minnacık bir virüsle dünya ailesinin fertleri baş edemeyip çaresizliklere sürükledi.
Artık aklımızı başımıza alıp Mustafa Kemal Atatürk’ünde dediği gibi "Yurtta sulh, cihanda sulh" düsturu ile dünyayı cennete çevirmeye ne dersiniz?