Durgunluk Hazine'yi De Vuruyor
Yılbaşından beri ekonomide durgunluğu vurguluyorum. Siyaset buna “yumuşak iniş” adını verdi. Bu söylemle “kontrol bizde” mesajı verilmek isteniyor. Üretimde durulma, kredi büyümesinde sert fren ve iç tüketimde yavaşlama sonucu ithalatta gerileme ise verilere açıkça yansıyor.
Mevsimsellik ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi Şubat ayında olduğu gibi Mart ayında da yüzde 0.7’lik bir aylık büyümeye işaret etti. Son iki ayda kaydedilen bu büyüme, endeksin Ocak ayında kaydettiği yüzde 3.1’lik gerilemeyi henüz kapatamamış durumda. Kredi hacminde ise son sekiz haftalık ortalama artış yüzde 0.50’den, yüzde 0.38’e geriledi. Bu veri Nisan-Mayıs döneminde ekonomiye- yıl başından beri yaşanan durgunluğun üstüne- ek bir fren geldiğini gösteriyor.
Gelelim bu hafta Salı günü açıklanan hükümet bütçesine. Gelirler kısmında yıllık bazda sadece yüzde 3.5’lik bir artış gösteren vergi gelirleri 20 milyar TL’ye ulaştı. Enflasyon etkisinden arındırılmış vergi gelirleri ise yıllık bazda yüzde 6.9 oranında daraldı. En önemli vergi gelirleri olan KDV ve ÖTV’deki artışlar sırasıyla, sadece yüzde 8.2 ve yüzde 1.3 oldu. Ayrıca, ithalat vergi gelirleri Mart’tan sonra, Nisan’da da yıllık bazda gerilemeye devam etti. İthalatta gerileme devam ediyor, ama içeride üretmeye başlamaktan değil, durgunluktan! Giderler kısmında ise faiz harcamaları yılın ilk dört ayında, toplamda 22 milyar TL’ye ulaştı ve geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 31 oranında artış gösterdi.
Hani kriz teğet geçmişti!
Hükümet bütçedeki sıkıntıdan ötürü memura enflasyonun yüzde 10 civarında olduğu bir durumda yüzde 3+3 zam dedi. Başbakan; “kriz var, bak Yunanistan, İspanya gibi oluruz” diyerek durumu açıkladı! Hani kriz teğet geçmişti!?. Hani büyüme rekorları kırıyorduk. Dünyaya meydan okuyor, işte ekonomik başarı budur diyorduk. Ne oldu? Memurlar şimdi hem enflasyondan ötürü doğan kayıplarını, hem de büyümeden paylarını istiyorlar. Faiz harcamalarındaki artışı yukarıda belirttim. Faiz lobisine “gününü göstereceğim” diyen Başbakanın ne gösterdiği bütçede ortaya çıktı. Gününü esas görenlerin memurlar olacağı da ilan edildi.
İç tüketim yavaşlayıp vergi gelirleri düşünce, hükümet ek kaynak aramaya başladı ve yabancılara toprak satışı devreye girdi. Ve ona paralel 2B arazilerinin satışı. Hükümet vatan toprağını satarak bütçeye gelir sağlıyor. Kamuya ait olan fabrikalarımızı, işletmelerimizi “babalar gibi sattık”. Açıkları kapadık. Onlar bitince elde satacak bir tek vatan toprakları kaldı. Şimdi onları da yabancılara satıyoruz...
Doğalgaza, benzine zam kaçınılmaz mı?
Bütçe dengesi bozuldukça; elektriğe, doğalgaz, benzine zam gelmek zorunda mı?.. Bu bir ekonomik gereklilik mi?... Kesinlikle “hayır”. Gelişmiş ülkelerin vergi gelirlerinde “gelir vergisi” ve “kurumlar vergisi” önemli yer tutar. Yani kazanan vergisini öder. Buna “doğrudan vergi” denir. 1980’lerde vergi gelirlerimizin yüzde 60’ından fazlası doğrudan vergilerden oluşuyordu. Şimdilerde bu pay yüzde 23’e indi. Biz “doğrudan vergi” toplayamadıkça, “dolaylı vergi” toplamaya başladık. Yani KDV, ÖTV vb. vergileri arttırdık. Bu yüzden dünyanın en pahalı benzinini kullanır olduk. Cep telefonu, elektrik, doğalgaz faturaları bu kadar şişti. Halkı boğazladıkça boğazladık.
'Faiz lobisi'nden vergi alınmıyor
Peki neden toplayamıyoruz, sanayicimiz, üreticimiz, çalışanlarımız vergi vermiyor mu? Hayır üretenler, çalışanlar, sanayiciler vergisini ödüyor. Ama esas büyük yekûn tutan finansal kazançlar vergilendirilmiyor. Yabancılar ülkemize döviz getirsin diye onları üzmüyoruz. Elde ettikleri büyük kazançları doğru düzgün vergilendirmiyoruz. Onlardan vergi toplayamadıkça halkın boğazına basıyoruz. Bir de kayıt dışı ekonomi gerçeğimiz var. Kayıt dışı elde edilen kazançları bir türlü kayıt içine alamıyoruz. Vergilendiremiyoruz. Hükümetimiz bu konuda hep raporlar hazırlıyor. İktidarda ustalık dönemi dendi, 10 yıl geçti ama sonuç aynı... Halinden memnun olmayan vatandaşımız varsa, ne oluyor, neden oluyor bilsin diye yazıyorum.
Bartu SORAL, 17 Mayıs 2012
bartu@bartusoral.com.tr