Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ordu'da yaptığı konuşmada ekonomide yaşanılanlarla ilgili olarak "Düştüğümüz yerden kalkarız" dedi. Başkan'ın açıklamasıyla seçim öncesinden bugüne kadar ekonomi çok iyi, Türkiye şaha kalktı, yeni sistemle her şey çok daha iyi olacak söylemlerinin de gerçeği yansıtmadığı görüldü.
***
Ekonominin kötü sinyaller verdiğine defalarca bu köşede değimdim. Bu durum yüzünden seçimlerin öne alındığını, seçim sonunda ise ülkeyi ve kazananı zor günlerin beklediğini ifade ettim. Bugün liradaki değer kaybı ve döviz kurlarındaki artışı görüyorsunuz.15 ay süreleri olmalarına rağmen neden erken seçime gidildiği, sanırım artık daha iyi anlaşılıyordur. AKP kötü gidişata rağmen tedbir yerine, erken seçim kararı alarak aslında siyasî bir risk aldı. Erken seçimin, ekonomik şartlar yüzünden değil devletin bekası için alındığını söyledi. Karar, doğrudan piyasaları vurdu.
***
Siyasi geleceği için erken seçime giden AKP, tedbir almak yerine toplumun çeşitli kesimlerine teşvik uyguladı. Kendilerince belki haklıydılar. Zira acı tedbirler alıp zamanında seçime gitseler sonuç çok daha farklı olabilirdi. Bu yüzden emeklilere bayram ikramiyesi dağıtarak, imar affı getirerek, borçları affederek seçimi kazanacaklarını hesap ettiler ve kazandılar da. Çünkü seçim öncesi verilen teşvikler, ekonomi çok iyi diyenlerin sürekli savunduğu örnekler oldu. Ben ekonomik sebeplerden erken seçime gidilecek diye yazdıkça, seçim öncesi bu dağıtılanlarla bakanlarsa, "Hani ekonomi kötü diyordun. Bak demek ki ekonomi iyi ki yapılabiliyor." diyordu bana.
***
Oysa benim söylediğim, seçim sonuçları ne olursa olsun iş başına gelenin, mutlaka acı tedbirler almak zorunda kalacak olduğuydu. Hatta bu durumu bir yazımda şöyle ifade etmiştim:
"24 Haziran seçimlerinin ardından ülkeyi yöneteceklerin en büyük hatta en önemli sorunu Türkiye'nin borç yükü olacak. Türkiye bu yıl toplamda 230 milyar dolar borç ödeyecek. Türkiye'nin bu borçları döndürebilmesi için 230 milyar dolarlık döviz bulması gerekiyor. Türkiye bu dövizi nasıl buluyordu önce?
Yine borçlanarak."
Yani borcu borçla çeviriyorduk.
***
Hani İMF'ye borcu ödedik deyip duruyorlar ya. İşte onu öderken yine borçlanıyorduk.
Şöyle izah edeyim. Ay sonu geldiğinde, bir kartından çekip diğer kartına, ondan çekip diğer kartına yatırıp, en son yatırdığın kartla da faturalarını ödersin... Türkiye'nin yaptığı da buydu.
***
Peki ne oldu?
Şimdi mesele şu: Türkiye'nin bu borcu çevirecek parayı bulmak için zorlanması.
Yabancı yatırımcı gelmiyor, var olanlar yatırım yapmıyor. Özelleştirmelerden ve toplanan vergilerden gelen paralar betona gömülmüş. Üretim yapmıyorsun. Tarımda kendi kendine yeten ülkeler arasında iken, samanı, mercimeği, börülceyi ithal ediyorsun. Böyle olunca kredi kuruluşları not yükseltmiyor. Borç bulmak zorlaşıyor. Üstüne birde meydanlarda atar gider yapılınca yalnızlaşıyorsun.
***
Bu borç yükü devletin elinde kalan neyi varsa satıp, iğneden ipliğe her şeye zam yaparak idare etmeye çalışacak. Bu şartlarda 2019 beklense en fanatik AKP'li bile homurdanmaya başlamaz mıydı? 2019'a kadar bu şartlarda gidilemezdi ve gidilmedi de. Uzatmayayım 24 Haziran seçimlerinin ardından ülkeyi yönetecekleri, işte bu büyük borç yükü bekliyor. Milleti de zam yağmuru.
***
Ben defalarca bunları söyledim ve bugün gelinen noktada ekonominin durumunu görüyoruz. Tamam kardeşim haklısın uzatma da çözüm önerini yaz diyorsanız yazalım. Bu durumdan kurtulmanın tek yolu istihdam yaratan üretimle birlikte iç ve dış dünyaya güven veren bir yargınızın olmasıdır. Devlet yönetiminde liyakat ve şeffaflık da şart. Kendi milletine ve yabancılara makyajlı ekonomik veriler sunmakla olmuyor. Zira sen çıkıyor ekonomide yüzde 7 rekor büyüdük diyorsun. Dini imanı para olan babalar inanmıyor, gelmiyor. Madem büyüyoruz, yatırımcı neden gelmiyor?
"Dış güçlerin siyasî kararları" demeyin sakın.
Adaletin güven veriyorsa, ekonomik büyümen gerçekse, parasına para katacak olan büyük sermaye sahipleri, senin ülkenin diline, dinine ve herhangi bir siyasinin kararına bakar mı? Bakmaz.
Bugüne kadar bakmadı da.
***
Fakat artık istatistiklere göre yabancının ilgisi de azaldı. En başta senin ülkende kendi vatandaşların adalet diye yollarda yürümedi mi? Yollarda aranmayacak, yabancı yatırımcıyı ürkütüp kaçırmayacak bir yargı sistemi kurarsak işte o zaman düştüğümüz yerden çok rahat kalkarız. Aksi halde istersen yüzde 10 büyüdük de daha çok düşeriz!..
Levent BULUT