“Semer seçilirken eşeğin fikrinin değil de ölçüsünün alındığını; eşek olursan ölçünün, insan olursan fikrinin alındığının önemini anlamazlar.”
Fikirlerini değiştiremeyenler, zor insanlardır. Gelişmeyi sağlamak için, sorgulayamazlar, başkaldıramazlar, itiraz edemezler ve buluş yapamazlar. İtiraz kültürü ile aykırı düşünceler geliştiremezler. Fikirlerini korkmadan, çekinmeden rahatça söyleyemezler. Bildiklerini devam ettirirler, yeni bir şeyleri çıkaramazlar.
Danışmanın, dinlemenin ve anlamanın yanlışlıklar yapmayı azalttığını, gururu kırıp insanı daha da alçak gönüllü yaptığını bilmezler. Sevgiyi çoğaltmanın, insanları birbirine yaklaştırmanın, olaylara daha değişik açıdan bakmanın faydalarından habersiz yaşarlar.
İnattırlar; bir düşünceye ya da inanca bağlı kaldıkları için faydalı işler yapamazlar, mesleklerinde ileriye gidemezler, yerlerinde sayarlar. Dar fikirlidirler, bir konuya sadece bir açıdan bakarlar; objektif değillerdir, bilgi eksikliklerini kabul etmezler, bir konuya pozitif ve negatif yönleriyle bakmazlar.
Sabit fikirlidirler, bir konuya ve olaylara at gözlüğüyle bakarlar. Olayların olumlu veya olumsuz yönlerini, iyi veya kötü, doğru veya yanlış, güzel veya çirkin taraflarını görmek için değişimi reddederler, farklı açılardan bakmazlar. Başkalarının fikirlerine itibar etmezler, olaylara tek yanlı, tek açıdan bakarlar.
Tek bir bakış açısıyla bakarlar, dinlemeyi bilmedikleri için güçlü olmazlar. Uzak durulması gereken, ruhları dar, akılları eksik, saygısız ve bencillerdir. Bakarlar ama görmezler. Ne dediklerini, ne konuştuklarını bilmezler. Dinlemeyi bilmeyenler, bilgi sahibi olamazlar ve düşünmenin de üstesinden gelemezler.
Gözlemlemezler; bir olayı veya bir gerçeği, bir şeyin iyi ya da kötü, güzel veya çirkin olduğunu bilmek amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alıp incelemezler, gözlemlemezler. Düşünüp sorgulamazlar. Bakış açıları tek olduğu için yorumlamazlar. Etrafında olup bitenleri görmezler. Kendi bildiklerini okurlar.
Hayata bakış açılarını yükseltmek ve güçlendirmek için, neler yapmaları gerektiğini göstermeye, anlatmaya çalışanların duygu ve düşüncelerini ne önemserler ne dinlerler ne anlarlar. Olayları ve olguları her yönüyle; ilerisi ve gerisiyle, içiyle dışıyla anlamaya çalışmazlar.
Hep kendilerini haklı gören; akıl, vicdan, bilgi yerine duygularını karar ve eylemlerinde ölçü olarak kullanırlar. Kararları isabetsiz, ilişkileri itici olan bu tür insanlar iradelerini kullanamazlar, doğruyu eğriden ayıramazlar, bunun için de kimseyle anlaşmalar, bir sonuca varmak için karşılıklı konuşamazlar.
Tecrübelilerin, hayat gerçeklerini iyi gözlemleyenlerin sebep ve sonuçları doğru okuyabilenlerin doğruları görmeleri, bulmaları için yol gösterenlerin sözünü dinlemezler. Kendilerine yol gösterenlerin inandırdıkları fikirleri devreden çıkarmazlar. İyi niyetli, çözüm odaklı, yapıcı olmak için akıllarını kullanmazlar.