DÜZEY KAVRAMI
Düzey, bir kavram değil bir ‘terim’ özünde.
Daha önce de, yazmıș olabilirim; düzey terimi önemli bir ‘akılyürütme’ aracadır.
Canalıcı da denilebilir. Çünkü bir ‘çözümleme’ aracıdır.
‘Düzlem’le ilișkilendirilmesi ya da onun yerine kullanılması ise, ‘Düzlem’ üzerine yapılan çözümlemelerin ‘sakat’lığı denilemese bile ‘eksiklik’iğine yol açabilir.
2012 Mayıs 2012 Mayıs ayında ‘Can Pazarı’ bașlıklı bir yazım var.
Önce ona bakalım, oradan ‘düzey terimi’nin önemine doğru yolalalım:
“CAN PAZARI
Tam dört yıldır, dünyanın içine girdiği ‘ekonomik bunalım’ın dehşetli bir ‘savaş’a yol açacağını düşünüyorum.
Dünya basınında çıkan ‘ekonomik göstergeler’ ise savaş yok diyorlar.
Olmamasına göre ayarlanmışlar sanki.
Türkiye’de bakanın ağzı, başbakanın gözü, yandaş basının sözü de sarkaç gibi.
Sanki Türk ekonomisi almış başını gidiyor.
Planlar bir yıl sonrası için değil de tam onbir yıl sonrası için yapılıyor.
İkibinyirmiüç mü ne?
Bir ‘deli zırvası’ gibi geliyor bana.
Bunların kitabın yazdığına da inançları yok.
Hani ‘yarın ölecekmişsin gibi’ davran diye yazmıyor mu yoksa?
M.Şehmus Güzel’in Fransa’daki başkanlık seçimleri üzerine yazdığı makaleyi okuyunca kendi tezlerime dayanak bulduğum için sevindim.
İktidarda iken birinci turda birinci olamayan Nicolas Sarkozy’nin ikinci turda kazanma şansının çok düşük olduğuna dikkat çeken M.Şehmus Güzel, Sarkozy’i kurtarabilmek için “yani ikinci tura onbeş gün kala Suriye’de veya Suriye ile sıkı bir savaş çıksa Sarkozy için fena mı olur ?” diye soruyor.
Daha birkaç ay önce Libya’ya neden önce Sarkozy’nin uçakları bomba yağdırmış olabilirdi ki?
Kaddafi’den aldığı elli milyon avroluk ‘seçim yardımı’nın belgesi ortaya çıkmasın diye ‘neden olmasın’?
Saldırı ‘nedenlerinden biri’ de mi olamaz sahi?
‘Yağ gibi olmaz’ ise de ‘bal gibi’ olur bana göre.
Hem Dr Recep’in bir hafta içinde ‘görüş değiştirmesi’nin ‘nedenlerinden biri’ de olabilir.
Bal gibi..
Pekiyi bunun ‘ekonomik bunalım’la ilgisi ne diye soranınız da olacaktır doğallıkla.
Hiç değilse son otuz yılda ‘ekonomi’ diye anlatılanlara bakarsanız anlaşılması zor olabilir.
O prof-mrof, uzman-muzmanların söylediklerini duymamış olun bir an…
.. sizin hergün televizyonlardan izleyip gazetelerden okuduklarınızın tersine olarak ‘Türkiye’dekilerin durumunun Fransa’dakilerden en az beş kat daha kötü’ olduğunu ileri sürüyorum.
Ve Dr Recep’in, şu günlerde tam anlamıyla ‘can derdine’ düşmüş Sarkozy’den ‘beş beter’ olduğunu düşünüyorum.
O denli atılım bu denli katılım var da niye her gün ‘pazar esnafı’ gibi bağırıyor ola ki?
Türkiye’ye onca ‘iyilik’ ettikten sonra insan biraz durulmaz mı?
Ektiklerinin meyvesini toplamanın huzurunu yaşamaz mı?
Kendine güveni artmaz mı?
Hani yukarıda ekonomik ‘gösterge’lerden sözetmiştim.
İşte size o ekonomik ‘gösterge’lerin alası.
Bu adamalar, hani Sarkozy’ler, Berlusconi’ler, Dr Recepler var ya, o Tunuslu Benali’ler, Mısırlı Mübarekler, Libyalı Kaddafilerden çok daha zordalar.”
Șimdi kalkıp, son üç-beș ya da onbeș yılda olan gelișmeleri ‘siyaset düzlemi’, ‘ekonomik düzlem’ ya da ‘emperyalist düzlem’le açıklamaya çalıșın bakalım.
İște o zaman, ‘politik’, ‘ekonomik’, ya da ‘uluslararası’ strateji ve taktik değișiklikleri içinde bunalıp kalacaksınız demektir.
Ve bugün Dr Recep’le, Suriye sınırına ‘müdahele zorunluluğu’nda ‘aynı düzlem’de nasıl bulușmuș olduğunuza șașırıp kalabileceksiniz.
Sözü uzatmanın gereği yok.
Aynı ‘düzlem’de farklı ‘düzey’lerde olduğunuzu düșünmeniz yeterli.
Çözümleme ‘araç’larının ‘önemi’ni anlatabiliyor muyum bilemem.
Belki ‘tavuk da düșünüyor’dur ama insan ‘ne’ düșündüğünü değil ‘nasıl’ düșündüğünü bilendir.
Habip Hamza Erdem