OKULUMA KIYMAYIN EFENDİLER! KULELİ, BOĞAZIN DAYANILMAZ ÇEKİCİLİĞİ VE YAŞAYAN MÜZELER… Dr. Noyan UMRUK
Yazmıştık… Hikaye eski ve uzun solukludur…
Maliye Bakanlığı Teşkilat yasasında Vergi Denetim Kurulu ile ilgili değişikliği öngören kararnamenin içine mutat üzere “torba yasa” manipülasyonu ile sessiz sedasız bir madde sokuşturulmuştu. Bu madde ile Hazine arazi ve emlaki üzerinde imar yetkisi neredeyse tamamen Maliye Bakanlığına verildi. Maliye, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazları farklı projeler için değerlendirebilecek; plan değişiklikleri belediyeler 3 ay içinde onaylamazsa Milli Emlak re’ sen onaylayabilecek.
Bir Maliye yetkilisi değişikliğin gerekçesini şöyle izah etmişti: Bugün İstanbul’da Boğaz’a nazır birçok kamu binası bulunuyor. Kamu kuruluşları, bu binalar yerine, yine kent içinde farklı bir bölgede de faaliyetini sürdürebilir. Boğaz’a nazır kamu binalarının bulunduğu alanların bir bölümü, imar planı değişiklikleriyle otel alanına dönüştürülüp, astronomik bedellerle satışa çıkarılabilir.
İşte şimdi gün o gündür…
İsyancılar bu fırsatı , As. Okulların kapatılmasını, Kuvvet k.lıklarının MSB.lığına bağlanmasını öngören kararname ile altın tabakta rant lobisine vermişlerdir…Şanlı Yuva Kuleli’inin üzerine kara bulutlar dolaşıyor…
Kuzey Ormanları, HES’ler, kentsel dönüşüm ve nevi şahsına münhasır özelleştirmelerden sonra sıra Boğaz'daki eğitim-öğrenim, kültür ve aydınlanma yuvalarına gelmiştir...
Geçtiğimiz yıllarda binlerce Voksvagen araba hatalı çıktı. Biraz da komplo teorileri ile açıklanan bu olay sonucu Voksvagen fabrikaları kapatılmadı; hatalı araçlar toplatıldı; fabrikalar hatalarını gidererek üretimlerini daha da güçlü biçimde sürdürüyorlar…
Gelişen durumlara önlem almada ne zaman öfkeyle kalkıp, zararla oturmamayı öğreneceğiz…
“MEKTEB-İ ŞAHANE-İ KULELİ”
Gözleri şimdi, tarihi, Şehr-i İstanbul’un fethedildiği 1450’ li yıllara dayanan, önce kışla, 1846’ dan itibaren de Askeri Lise olarak hizmet veren, 7 asırlık tarihi dokusu, yaklaşık 2asra yakın eğitim yuvası geçmişiyle Boğazın nadide gerdanlıklarından Kuleli ’de... Kuleli, Galatasaray, Kabataş gibi asırlık irfan yuvalarını değerlendireceklermiş… Telaşa lüzum yokmuş, nereden çıkıyormuş efendim Kulelinin Brunei Sultanına saray olarak satılması falan… Henüz düşünmekteymiş hazretler… Tartışmanın ne sakıncası varmış, geri kafalı olmamak lazımmış.(Ne yazık ki; 6-7 yıl önce konuyu gündeme getirdiğimizde(1) bazı dostlar da böyle tepki vermişlerdi…) Müze falan da yapabilirlermiş… Bunlar zaten "Yaşayan Müzeler" beyler... Ne hikmetse, hep böyle başlıyor bu iş bağlamalar... Yöntem bu…"Kurbağayı kısık ateşte pişireceksin"… Asıl niyet, boğazın tümü ile bol yıldızlı otellere peşkeş çekilmesi. Oralarda bu ülkenin çocukları okuyor, okumalı beyler… Onlar sizin o bol yıldızlı otellerinize giremezler…
KURTLAR SOFRASI…
Ne yazık ki; toplumsal, ulusal, tarihi değerlere saygı ve özen gösterme gibi erdemler gözünü hırs bürümüş rant lobisi için bir şey ifade etmiyor. Fırsat bu fırsat… Birilerine trilyonlarca liralık rantlar sağlayıp, bundan sebeplenmek için bundan elverişli ortam mı olur?
İstanbul gibi tarihi kentlerin kimliğini, fiziki ve sosyal dokusunu oluşturan nostalji, vefa, kadir, kıymet bilirlik gibi duygu ve birikimlerden, tanrı vergisi güzelliklerin ayırdında olmaktan bu denli yoksun olmaktan ne zaman kurtulacağız?
YAŞAYAN MÜZELER
Örneğin; İngiltere'de Eton Kolejini, geçmişi 8nci yy.a uzanan Oxford'u ya da Cambridge'i, Fransa’da Sorbon'u, İtalya' da La Sapienza'yı satmaya, otel yaptırmaya bir kalkın bakalım, değil İngiltere, Fransa, ya da İtalya bütün Avrupa ayağa kalkar. Çünkü buraları irfan yuvaları olmaları yanında, tarihsel fiziki mekânları, kokuları, ağaçları, bahçeleri, yemekhaneleri, yemekleri, havuzları, spor alanları ile yaşayıp, giderek tarihi, görsel güzellik ve değerleri olan "Yaşayan Müzeler"e dönüşmüşlerdir.
NE YAPMALI?
Kendisini almaya geldiklerinde arkasında kimseyi bulamayan rahibin fıkrasını biliyorsunuz değil mi?
Kabataş Lisesi, Anadolu Denizcilik Meslek Lisesi ve Yüksek Denizcilik Meslek Okulu, Kandilli Kız Lisesi dernekleşerek, bir platform oluşturmuşlar. Galatasaray Üniversitesi ise zaten örgütlü.
O halde; sesli düşünürsek:
-Başta Kuleli mezunları olmak üzere İstanbul ve özellikle Boğaz'daki diğer bilim, eğitim ve kültür yuvaları da, kendi platform ya da derneklerini oluşturmalarından,
-Bunların dayanışma ve işbirliğine giderek güçlü ve yaygın tepki gösterecek kamuoyunu oluşturaca için bir üst platformda birleşerek demokratik karşı çıkmalarından başka çare yok …
Yazık, aksi takdirde kuzular kurtlara teslim edilmiş, tarihi kimliklerimiz kazınmış olacak …
(1)Umruk;”Yaşayan Müzeler”, AYDINLIK G. 21.06.2009