Eğitimde Çöküşün Küreselci Liderleri Teketek'te Protesto Yağmuruna Tutuldu
18 Aralık 2016 akşamı Fatih Altaylı dersine iyi hazırlanmış olarak karşısına kör sağır dilsiz oynayan üç zat aldı. Konu başlıkları alt yazıyla geçiyordu. Son cümle “Okul yönetimine özerklik” oldu.
İlk bölümde öğretmen alımında okul müdürüne yetki, öğretmen sahip olacağı sertifikalarla da ders versin, her mezun öğretmen olmamalı gibi konuşmalar başlayınca özellikle PDR öğretmenleri tarafından program protesto yağmuruna tutuldu. F.Altaylı’yı çok kızdıran,
“Bu yayının bir kamera şakası olmasını diliyoruz, imza PDR Grubu”diyen mesajı okudu.
Altaylı cevap olarak öğretmenleri aşağılamaya başladı; “Beni sizin alınmanız ilgilendirmiyor. Kendi psikolojik sorunu olan öğretmeni zaten atamasınlar. Bu programdan alınan öğretmeni takmıyorum. Sen dinlediğini anlama kapasitesinde değilsen takmıyorum, meleklerin cinsiyetini konuşmuyoruz, anlamıyorsanız kapatın” dedi. Öğretmenlere hakaret ettikçe de protestolar yağmur gibi yağdı.
Kimdi konuşmacılar, neyi savunuyorlardı, neydi konu başlığı, bakalım.
Eğitim Sisteminin İhtiyaçları
Eğitim stratejisi nasıl olmalı?
Ulusal Öğretmen Yetiştirme Stratejisi
Eğitimde Başarının anahtarı ne?
Eğitimde hedef ne olmalı?
Eğitimde çıta nasıl yükselir?
Konuşmacılar: Prof.Cemil Yücel (Osmangazi Ün.), Dr.Sinem Vatanartıran (BAU Eğitim Bilimleri Enstitüsü), Batuhan Aydagül (Eğitim Reformu Girişimi Direktörü?)
Batuhan Aydagül kim diye merak ettim, karşıma tuhaf bir unvan geldi: Turkish Education Reformer Honored as 2012 Koldyke Fellow More on Batuhan Aydagül.
Şikago’da yaşayan türbanlı Patricia Blunt Koldyke adında Kadın ve İslam konulu yazı yazan bir Afganistanlı kadının koyduğu ödülü almış.
Bkz: http://video.wttw.com/video/1645777988/
2005 yazılarımın içinde adına rastladım. 2005’de Hüseyin Çelik’in birlikte çalıştığı bir zattır. Yani şu yaşadığımız eğitimi enkaza çeviren H.Çelik’in adamı. Mahalle okullarından söz ediyor şimdi. Özel okullara gidecekler gitti, istediği yeri tutturamayanların diğer bir kısmı Özel Temel Liselere gitti, şimdi en altta kalan kesime sıra geldi. Onlara mahalle mekteplerini öneriyor, bunların reform diye sunulmasında “direktörlük” yapıyor. Bana, yavru fili önce çukura düşürüp sonra da ona kurtarıcı diye gözüken beyazlı adam hikâyesini hatırlattı.
Tam da Hindistan’daki kastlaşma gibi oluyoruz, puanlara göre liseler kastlaştırıldı, şimdi sırada en altta kalan garibanlar için “mahalle mektepleri” geliyor. Onlar belediyelere bağlanacak, onların özerkliği de bu olacak! Kırk katır mı istersin kırk satır mı?
Öğretmen yetiştirmeyi de sertifikalı kurslara indirdikten sonra, beyaz elbiseli adam ne yapacak? 2006 yılı yazılarımda anlatmıştım; ABD’deki gibi asker devşirme şirketlerine köle tacirliği yapacaklar, fakir ve suça bulaşmaya eğimli bu mahallelerin mekteplerinden asker devşirme şirketlerine geçişe aracılık edecekler.
Zengin çocuklarıyla sınıf farklı iyice açıldıktan sonra, azcık bir şey öğrensin, ona da şükür desin, bu kadarı mahalle okulları için yeterlidir diyorlar. MEB’in itibarlı danışmanlarından duyuyoruz bunları. Programcı F.Altaylı da bunun aracılığını yapıyor.
Sözde kurtarıcılık ettiği bu nesile asıl tuzak daha sonra gelecek. İşte içinde yaşadığımız büyük savaşta bu reformu(!) hazırlayan büyük biraderlere böyle bir nesil çok lazım. Büyük bir suikast planıdır bu. Çocuklarımızın sessizce beyin ölümleri söz konusudur. (Rusya Büyükelçisi az önce Ankara’da öldürüldü, yazımı kesip bu haberi takip edemiyorum. Çünkü hepsi birbiriyle iç içe konular. Savaş en acımasız şekilde sürüyor)
En sefil hale düşürülmüş olan alt kesimi orada oyalamaktan söz ediyorlar, onları eğitmek diye bir meseleleri yok. Adı da eğitim reformcusu, bu postmodern bir sıfattır. Liberya gibi 2 milyonluk avuç içi kadar bir ülkenin eğitim danışmanı olmuş, bundan da ödül almış. Biz çok iyi biliyoruz ki, ödülle unvanlandırma yöntemi Dünya Bankasının ulus devletlerin kamucu eğitim sistemini kırıp küresel piyasaya devretme planlarında öne çıkartacağı kişiler için kullandığı özel yöntemdir.
Şimdi bir tanesi “2005 reformuna eleştirel düşünmeyi koymadık, yanlış ettik, aldığımız sonuçlar kötüydü” diyor.
Bu adam aslında ne yaptığını çok iyi biliyor. Önce yıkıyor, sonra kurtarıcı diye geliyor. ABD’de yeni denemeler varmış, onları biz de deneyelim, diyor. Bir eğitimci böyle şey yapar mı? Çocuklarımız kobay mı?
Seçimlerde bağımsız aday oldu bu kobaycı beyaz adam. Diyor ki, 4+4+4 yanlıştı, Fen Matematik Türkçe seviyesi birden düştü, bari milletvekili olayım da mecliste bunun yanlış olduğunu anlatayım. Şaka gibi.
Konuk olduğu dün akşamki(18.12.2016) Haber Türk Teketek programında da aynı şeyi yaptı, “Şimdi seviyesi çok düşen bu çocuklara daha az bilgiyle özel müfredat uygulayan mahalle okulları yapalım” dedi. Özel okula kaçırtma sürek avı bitti, kaçamayanları buralarda oyalayalım, demek istiyor. Kim bu merak ettiniz, ben de merak ettim girdim internete.
Kendine kullandığı unvana bakın; Eğitim Reformu Girişimi Direktörü!
Böyle boş bir unvanla ülkemin eğitim bakanlığına danışmanlık ediyor. Öğretmen Yetiştirme Çalıştayları düzenliyor, orda rapor yazdırıyor. O raporu Teketek programına çıkıp savunuyor.
Fatih Ataylı da katıldı küresel sömürgecilerin kervanına. Altaylı, “Müzik öğretmenine kadronun ne gereği var, okul okul ikişer saat üçer saat dolaşsın” dediğinde karşısındaki üç küreselcinin üçü de buna evet dedi. Paslaştılar. Eminim müzik öğretmenlerinden de protestolar yağmıştır.
Oysa Altaylı bunun az öncesinde hiç müzik kültürü olmayan liseli gençlerden, yani 2005 reformundan sonra gelen nesilden sanat kültürünün yokluğundan, Dede Efendi deyince boş baktıklarından şikâyet etmişti. Arkasından sadece sınırlı sayıda öğrencinin talep edeceği bireysel “seçmeli çalgı dersi” sistemine göre taşeron müzik öğretmenliği sistemini savundu, farkında değil. ABD ve İngiltere böyledir; bırakın kültürel bilgi sahibi olmayı, dört işlem bilmeden lise bitirtiyorlar. Şu anda bizde de dört işlem hiç bilmeyen fakültede okuyan gençler var.
Teketek programından sonra Prof.Cemil Yücel kimdir diye bilgisunarda aradım, karşıma Servet Özdemir ile birlikte çıktı. İlköğretimin çöküşünü hazırlayanlardan bakan Hüseyin Çelik’in İlköğretim Genel Müdürü Servet Özdemir’i daha sonra Öğretmen Yetiştirme programlarının aşağı çekilmesinde, Öğretmen Liselerinin kapatılmasında görmüştük. Bakın şimdi Servet Özdemir Teketek’te konuşmacı değil ama, http://egtciler.tumblr.com sitesinde birlikte meşk ettikleri Cemil Yücel var, yani onun adına konuşuyor. “PİSA başarımızı yüksek tutan okullardan biri de Öğretmen Liseleriydi, onları kapatınca başarımız birden gerilere düştü” dedi, bu da bir itiraftır. Özür bile dilemediler. Öğretmen yetiştirme programlarını yeniden açmak yerine öğretmeni sertifika toplatmaktan dem vurdular.
Öğretmenler başka alanların da dersini verebilmeliymiş. Yani ne kadar sertifika toplarsa o kadar çok ders verebilir, diyor. Bunun pedagojik sakıncalarına burada girmeyeceğim.
BAU Eğitim Bilimleri Enstitüsünden bir konuşmacı vardı, Sinem Vatanartıran. Öğretmenliği o kadar sıradanlaştırdı ki, en çok tepkiyi de o aldı. Her mezun tayin olmamalıymış...
Bu hanımı merak ettim, internette aradım, karşıma BAU Enstitüsü bağlı olduğu anlaşılan bir lisenin müdürü çıktı. (http://www.telepati.com.tr/temmuz06/konu6.htm)
“Eğitim sektöründe Bahçeşehir Üniversitesi, Bahçeşehir Koleji ve Uğur Dershaneleri gibi seçkin kuruluşlarla hizmet veren Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları, Türkiye'nin ilk fen ve teknoloji lisesini 2006-2007 Eğitim - Öğretim Yılı'nda hayata geçiriyor.”...
“Bahçeşehir Koleji Lise Müdürü Sinem Vatanartıran da konuşmasında Bahçeşehir Koleji'nin eğitim sektöründe seçkin bir yeri olduğunu hatırlattı...”
Programda öve öve bir hal oldukları Özel Fen ve Teknoloji Lisesinin müdürü oydu.
“Eğitim sektörü” dilini kullanmaları boşuna değil. Bu mantığına göre bu hanım eğitim şirketinin müdürüdür ve öğretmeni de işe alırken seçme hakkım olmalı diyor. Bunu zaten yapıyor, çünkü o bir özel okulda müdür. Ama devlet okullarında da bu böyle olsun istiyor. İşte bu noktada haddini aşıyor, benim milli eğitimime akıl veriyor.
Bu konuşmacıların ne dedikleri neden önemli, bunu anlatmalıyım. 1995’den beri, yani Milli Eğitimin sektöre devredilmesi sürecinde (GATS 1995, Tansu Çiller) geldikleri aşamayı açıklıyorlar.
15 Temmuz darbesi olsa da olmasa da bunlar işlerine devam ediyorlar. Sıradaki yapılacak işleri bize söylüyorlar. Nasılsa anlamıyoruz ya, tepki veren de yok, kamuoyuyla paylaşmak demokratik(!) olmaları için gerekli ya, işte paylaştık demek için konuşuyorlar.
Dediler ki, şu anda YÖK ile MEB arasında görüşmeler devam ediyor, öğretmen yetiştirme programları değişecek, eğitim fakülteleri küçülecek, öğretmen sertifikaları neler olacak, bunları görüşüyorlar. Yani, taslağını bunlar hazırladı, nasıl uygulanacağını devlet kurumları görüşüyor. Bu arada; YÖK’ün henüz kaldırılmamış olmasının bir sebebi de bu olabilir. Yoksa bu ekiptekiler her türlü merkezi sınavın ve merkezi öğrenci alımlarının kaldırılmasını savunuyor.
Batuhan Aydagül bir ara ağzından kaçırdı, söylediği bir itiraftı; “2005’de öğretim programları reformunu yaparken bunu atladık, eleştirel düşünmeyi koymadık. Yanlışları ayıklayarak doğruyu bulmayı koyduk. Kötü sonuçlarını şimdi görüyoruz.”
Peki be kardeşim, hâlâ bu sisteme göre ders kitapları basılıyor, dava üstüne dava açıyoruz kitaplara. Türkçe 8.sınıf öğrencisi 4 yıl önce okuduğu 5.sınıf seviyesinin altına düştü, bunu göre göre nasıl olur? Neden ders kitaplarının seviyesi her yıl daha aşağıya çekiliyor? Neden özel okulların kitapları birbirinden kötü, bunları konuşmuyorsunuz?
Bakın onların konuştuklarına. Altını çizdiğim birkaç cümleyi yorumsuz yazıyorum. Bunlar gün be gün milletin karşısına gelecek, bilesiniz.
-Patent satışlarından gelir sağlayan okullar olacak.
-Okullar aile ve toplum öğrenme modeline göre yeniden düzenlenecek.
-Şehrin merkezindeki okullarda başka kenar mahallede başka ihtiyaca göre müfredat olacak.
-Rektörü öğretmen seçmeyecek.
-ABD de eğitim %90 dökülüyor, kalan %10 ile kendini götürüyor, onu da yurt dışından beyin göçüyle temin ediyor. (Biz de böyle olacağız demektir.)
-Her şehirde ayrı seviye sınavı olmalı, bir de ABD’deki gibi ulusal izleme sınavları olmalı.
-Öğretmeni okul müdürü seçsin. Müfredatı okul belirlesin. Az öğretsin iyi öğretsin.
-Profesyonel öğretmenlik olmalı. Öğretmenliğe giriş koşulları belli olmalı.
-Liseler başarısızlık derecesine göre öğrenci alıyor. Bir kampüs içerisinde de bu dağıtıma göre okullar olabilmeli. ABD’de örneği var.
-Devlet her şeyi merkezden yönetmek durumunda değil.
-Özel müfredatlar olabilmeli. Okullar vaat ettiği başarıya ulaşamazsa devlet onu kapatabilmeli.
-Fen Matematik özel müfredatlı lise açtık, bunun gibi örnek müfredatlı Dil alanında, Güzel Sanatlar alanında da olmalı.
-Hakkari’deki öğrencinin ihtiyacı başka Tekirdağ’da başkadır. Öğrencinin ihtiyacına göre değişik müfredat olmalıdır.
-Öğretmen sözleşmeli olmalı, performans kriterlerine uymayan öğretmen atılmalıdır.
....
Programı öğretmen olan izleyicilere sözlü saldırarak bitirdiler. Zaten eğitim reformu diye getirdikleri de buydu, saldırgan öğrenci yetiştirmek üzere kitap yazdıklarını gördük. Evet, ilkokul çocuklarının sınıfta çok kavga ettiklerinden söz ettiler, ama bunun nedenleri üzerinde hiç konuşmadılar. Yazılan kitaplarda ekilen saldırganlık tohumundan hiç söz etmediler. Küresel eğitim piyasasının “küresel eğitim lideri” ancak bunu yapar.
Ey halkım!
Büyük bir savaşın ortasındayız; çocuklarımızın beyinleri misket bombalarıyla darmaduman edilirken, oğullarımız kızlarımız canlı bombalara dönüştürülürken, misafir büyükelçiler sergi açılışında öldürülürken, böyle bir vahşi sisteme göre eğitimimiz değiştiriliyor, çocuklarımız okulda esir alınıyor. Veliler çocuklarını okula gönderip göndermemeyi konuşmaya başlamış, öğretmenlerimize iş kapısı olan okullarımız yok edilme noktasındadır.
Lütfen artık Türk Milli Eğitimine bir suikast yapıldığını anlayın! Fetönün eğitim ayağına neden dokunmadık, bunu sorgulayın!
Göreceksiniz, sosyal eşitsizliği iyice açan bu eğitim bizim bedenimize uymaz, bu bize giydirilmiş bir deli gömleğidir. Bunu anlayacak ve bu deli gömleğini paçavra gibi yırtıp atacaksınız, eminim.
Tansu Çiller’in GATS taahhütnamesiyle eğitime yaptığı suikast gibi, bütün suikastlerin arkasında hangi gücün olduğunu yaşayarak öğrendik. Aracı olarak kullandıklarını ekranlarda görüyoruz. Kendilerine Küresel Eğitim Lideri veya Reform Girişimi Direktörü veya MEB Danışmanı diyebilirler, inanmayın.
En yakın Milli Eğitim kurumunun kapısına dikilin, eski ders kitaplarıyla ders yapmayı geri isteyin, bunu haykırın! Siyasi partilerinizin, Talim Terbiye’nin, TÜBİTAK’ın, Mesleki Yeterlilik Kurumunun önüne dikilin!
Ve son olarak;
Bu akşam bir suikastle yaşamını yitiren Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un ailesine ve Rus Halkına başsağlığı diliyorum.
Gerçekler ortadadır, Sayın Büyükelçinin bir Türk polisinin eliyle öldürülmesi onu Türk devletinin öldürdüğünü göstermez, bunda her iki ülkenin yöneticileri hemfikirdir.
Tıpkı 15 Temmuz darbesinin arkasında hangi küresel güçler varsa, Sayın Büyükelçinin katlinin arkasında da aynı küresel güçler vardır ve eminim Türk Milli Eğitimine yapılan suikastın arkasında da aynı küresel güçler vardır.