Sayın İzat der ki:''Şimdi de İhsanoğlu üzerinden yürütülen karalama kampanyasıyla en fazla RTE'nin ekmeğine yağ sürüyorlar!''
Durum böyle değil tabii ki. Birisini karalayabilmek, lekelemek için onun bembeyaz bir astarının olması gerektir. Halbuki:
EKMEL HAKKINDA aydınların DÜŞÜNCELERİ,TESPİTLERİ: 1-) UĞUR MUMCU: Uğur Mumcu'nun; şeriatçı örgütlerin bağlantılarını anlattığı Rabıta kitabında yer alıyor. Kitapta, Rabıtat-Ül Alem, yani "Dünya İslam Birliği" adlı şeriatçı örgütle bağlantılı dernek ve vakıflara yer veriliyor. İhsanoğlu da, İslâmî İlimler Araştırma Vakfı'nın yöneticileri arasında görülüyor....Ekmeleddin İhsanoğlu ismi, 1980'li yılların şeriatçı dernek ve vakıflarıyla da bağlantılı çıktı.
İhsanoğlu'nun ismi, usta gazeteci Uğur Mumcu'nun Rabıta kitabında yer aldı. Kitapta, 12 Eylül darbecilerinin, Özal hükümetiyle ortaklaşa Suudi sermayesini Türkiye'ye yerleştirmesi ve Almanya'daki Türkler arasında vakıflar aracılığıyla örgütlenmesi anlatıldı.
Kitapta; Rabıtat-Ül Alem, yani Dünya İslam Birliği adlı Suudi Arabistan merkezli şeriatçı örgütün Türkiye'deki faaliyetlerine yer verildi. Suudi krallığı tarafından desteklenen örgüt, Faisal Finans Kurumu üzerinden Türkiye'ye Arap sermayesinin girişini sağladı. Özal hükümeti çıkardığı yasalarla kuruluşun işlerini kolaylaştırdı.....2-) 1990'ların sonunda Sarıyer sırtlarına yapılan Uyum Villaları nedeniyle görevi kötüye kullanmak suçlamasıyla yargılandı. Dava 2000 yılında zamanaşımından düştü. Sanıkların "Yine yırttık" sözleriyle sevindikleri o dönem yaptıkları haberlere yansıdı.....3-) Ekmeleddin İhsanoğlu'nun 12 Eylül darbesinin ardından İstanbul Üniversitesi'nde kurduğu Bilim Tarihi Bölümü, 28 Şubat döneminde "irtica" nedeniyle YÖK tarafından kapatıldı.
Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'nun İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü döneminde, 50'ye yakın kez izinsiz yurtdışına gittiği gerekçesiyle hakkında soruşturma açılınca, istifa etmek zorunda kaldı.....4-) Ekmeleddin İhsanoğlu, İslam İşbirliği Teşkilatı başkanlığını yürüttüğü dönemde de emperyalist politikalarla uyum içinde oldu. Amerika ve AKP'nin "Suriye'de kimyasal silah kullanıldı" yalanına ortak oldu. Emperyalizme karşı savaşan Beşar Esad yönetimini hedef aldı.
5-) Mısır Devrimi sonrasında AKP ile arasının açıldığı iddiasının göstermelik olduğunu kendisi açıklamıştı. İhsanoğlu, "Başbakan’la da görüştüm. Evvelsi gün Cumhurbaşkanı ile beraberdik. Bakan Davutoğlu ile her zaman beraberiz. Bu aslında büyütülmüş bir şeydir" ifadelerini kullanmıştı.
Ekmeleddin İhsanoğlu'nun yaşamındaki anahtar sözcükler; El Ezher, Exeter Üniversitesi, cihad ve islam ordusu... İhsanoğlu'nun lugatında; Cumhuriyet, Atatürk, laiklik, bağımsızlık, ulusal devlet gibi sözcükler ise yok. 6-) 12 Temmuz 2004 tarihli Nokta dergisi: "Atatürk'e karşı olduğu için şapka devrimi üzerine ülkeyi terk edip Kahire'ye yerleşen son şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin yardımcısı Şeyh İhsanoğlu'nun oğlu olan Ekmeleddin İhsanoğlu" 1943 yılında Kahire'de doğmuş, 1966'da Kahire'deki Ain Shams Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik-Kimya Bölümü'nü bitirmiş "bir Mısır vatandaşıdır" ve "bir süre El Ezher Üniversitesi'nde de çalışmıştır". İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nce 1995'de kendisine armağan olarak yayımlanmış Feza Günergun'un hazırladığı Osmanlı Bilimi Araştırmaları adlı kitapta verilen bilgilere göre de "Kahire'de organik kimya konusunda yüksek lisans yapan" İhsanoğlu "1970 yılında Türkiye'ye gelerek Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'ne asistan olarak girmiş, 1974 yılında organik kimya üzerine doktor yapıp, 1975 yılında gittiği İngiltere'den döndükten sonra da 1978'de Ankara Fen Fakültesi'nde organik kimya doçenti olmuştur. (ARKADAŞ MISIR vatandaşıdır)
7- 1980 yılında, Suudi parasıyla Kenan Evren'in Yıldız'da bir köşk bağışlayıp kurdurduğu İslam Konferans Örgütü'ne bağlı İslam Tarih Sanat ve Kültür Araştırmaları Merkezi (IRCICA) direktörlüğüne getirilmiştir hemen....
Gerçekten, Sayın İhsanoğlu asistan olabilmek için ne zaman TC vatandaşlığına geçmiştir acaba? Kahire'de okuduğu üniversitenin denkliği ne zaman kabul edilmiş, "kimya doçenti" iken birden "kültür ve bilim tarihi profesörlüğü"nü hangi üniversitede, hangi çalışmasıyla kazanmıştır? Bu soruları, taaa 14 Ağustos 2000'de Cumhuriyet'te çıkan "Gerçekten Kimdir Bu Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu" adlı yazımda da sormuştum. Nasıl unuturum... İstanbul Üniversitesi Rektör yardımcısı Prof. Nur Serter de beni arayıp "teşekkür" etmiş ve "yazım üzerine Sayın İhsanoğlu'nun Üniversite'deki dosyasını getirtip incelediğini, ancak nerede ne zaman profesör olduğuna dair dosyada da bir bilgi bulunmadığını ve hemen YÖK'e yazıp profesörlük dosyasını istediğini, gelir gelmez de bir kopyasını bana göndereceğini" söylemişti. Demek, iyi saatte olsunlar buna da izin vermemişler. (6, 7 VE 8 nolu maddeler DEMİRTAŞ CEYHUN'UN BİR YAZISINA AİTTİR)
Türkiye Cumhuriyetinin bekası, birliği, dirliği, Laikliği, hukuk devleti olma azmi, demokrasisi, çağdaş uygarlığı yakalama hedefi vb nosyonlar açısından askerlik yapmamış, bir Ortadoğu ülke vatandaşı,BOĞAZDA ARAZİ YAĞMASI İLE YARGILANMIŞ; akademik hayatı son derece şüpheli -aynen Hariciyebaşı gibi- bu muhteremin çankayaya çıkmasına EN AZ POTAMYALI 'ya karşı olduğum kadar- KARŞIYIM.
Ekmel beyin çatı adayı gösterilmesinin Türk Milletine nasıl bir mesaj olduğu hakkında düşündüğümde, hatırıma bir demeç geldi. Arınç'ya da Hüseyin Çelik'ten gelmişti şu veciz cümle: ''Ulusalcıların devlet katındaki hiç bir makamda herhangi bir muhatabı kalmamıştır''. Yani: YETİM, ÖKSÜZ bırakıldık.Yalan da değil. Kendisinin Atatürkçü,antiemperyalist,devrimci,demokrat olarak tanımlayan bir insan son 12 yılın muktedir kadrosunun hiç bir ferdiyle, özellikle de lideriyle ,kendisini özdeşleştiremez, empati sağlayamaz, GÜVENEMEZ. Bu ''güven bunalımı' bilinçli yaratılmıştır. Türk milletine bu mesaj ikinci bir şekilde de nasıl verilmiştir?: İSTİSNASIZ bütün protesto, gösteri, yürüyüş, işçi grevi, hesler, GEZİ DİRENİŞİ...toplumsal muhalefetin izdüşümü olan NE VARSA, aklınıza ne geliyorsa..Millet maaşını verdiği polisten cop, biber gazı, kurşun yemiştir. Kolluk da aynı mesajı vermek zorunda bırakılmıştır: SİZDEN DEĞİLİZ, SİZİ SEVMİYORUZ, size en ufak tahammülümüz de yok. Son yıllarda utanmadan, arlanmadan jandamaya da bu talimatla görev yaptırılmaktadır-ne acı... Ulusun uygar, düşünen, aydınlık, çağdaş, demokrat, AtaTÜRKÇÜ kesimi ortada yetim bırakıldığını 2. kez burada görmüştür. Zira anayasal KAZANIMI olan toplantı ve gösteri, FİKRİNİ İFADE ETME, protesto hakkı ona BİLİNÇLİ olarak kullandırılmamaktadır. Gelgelelim siyaset sahnesi: Burada yine aziz Milletimize 3. kez Yetim kaldığı mesajını NET bir şekilde vermenin tam zamanıdır. Kılıçdar Ricciardione ve ABD (oradaki düşünce kuruluşları -Think Tank-)'den sadece Çatı adayı konusunda İSİM almış değildir. Bir değnekçi, EĞRETİ SOLCU, Mahcup dersimci, Atatürk düşmanı olarak partisinin yönetim katlarının KİMLER tarafından doldurulması gerektiğinin listesini de GEN. BŞK KOLTUĞUNA OTURURKEN almıştır. Bunun en önemli İSPATLARINDAN biri: Baykala yapılan desise sonucu rüyasında göreceği Gen bşk koltuğuna oturmak üzere iken kILIÇDAR; ISRARLA, İNATLA, ''KAHRAMANCA ÇARPIŞARAK'', Y-chp'nin içinde ÖNDER SAV'a yer olmadığını, Gürsel Tekin'siz bu yola çıkmayacağını söylemiş, günler süren müzakereyi ültimatomla sonlandırmıştır. Ondan sonra CIA yan kuruluşu Strratfor'un maaşlı elemanı TR-705 kod Tanrıkulu namlı pkk avukatını yanıbaşına almış, Ayata, Toprak, tamaylıgil vb CHP tabanında karşılığı olmayan sorosçu, küreselci,devrim ve Atatürk düşmanı, 6 OK alerjisi olan herkesi CHP PM,MKYK,İl başkanlıkları, Milletvekiliği görevlerine getirmiştir. MHP'nin bahçeli eliyle 15 yıldır İĞDİŞ edilme hikayesine girmeme gerek yok. üLKÜ OCAKLARINA GEZİDEN uzak durun talimatı veren bir acınası figürdür, malum. Potamyalıya erkete, aleni destek vb görevlerle donatılmış,ve bunu ifa etmektedir.
Durum bundan ibarettir