gönderen Kuvayi Milliyeci » Cum Eki 07, 2011 17:48
En eski çağlardan bu yana insanlar alış-veriş/ticaret yapmışlardır. İnsan ihtiyaçlarının çeşitli olması ve bir insanın ya da ailenin tüm ihtiyaçlarını üretemiyor olması insanları ürettikleri malları, üretemedikleri ile takas yoluna götürmüştür. Yumurtaya ihtiyacı olan elindeki süt ile takas etmiş, bulgura pirince ihtiyacı olan, elindeki portakalı, elmayı vererek ihtiyacını karşılamıştır. Ancak insan ihityaçlarının çeşitliliği sebebiyle bu alış-veriş oldukça zorluklar çıkarmıştır. İnsanların ürettikleri malları yanlarnda taşımaları ve onları takas etmeleri oldukça zor bir iştir. Takas ekonomisinden sonra, altın ve gümüş gibi kıymetli madenler alış-verişte kullanılır olmuştur. Altın ve gümüş, ticareti takasa göre kolaylaştırmıştır. Ancak değerli madenlerin çalınması ve insanların bu uğurda canlarını kaybetmeleri bu alış-veriş yöntemini riskli kılmıştır. Bu riski ortadan kaldırmak için bankalar ve bankerler devreye girmiş, korunaklı kasalarda sakladıkları altın ve gümüş yerine, bu madenleri bu kasalara bırakanlara altının ederini gösteren tahviller vermişlerdir. Bu tahvili eline alan isterse bankaya/bankere giderek, tahvilin üzerinde yazan miktarda altını fiilen alabilmektedir. Tahvil döneminden sonra banknot dönemine geçilmiştir. Kurulan merkez bankaları kasalarındaki altının ederi kadar kağıt banknot basmışlardır. Yine bu banknotu eline alanlar banknotun üzerinde yazan miktar kadar altını bankadan fiilen teslim alabilmektedir. Bu son sistem 1914 yılına kadar devam etmiş ve bu sisteme “klasik altın standardı” denmiştir.
Şimdi buraya kadar yazdıklarımıza bir göz atalım. Önce takas vardı. Mal alınıp mal veriliyordu. Alınan malın karşılığı maldır. Gerçek bir işlem yapılmaktadır. Sonra altın ve gümüşle ticaret başladı. Burada da problem yok; mal karşılığında altının gerçek değeri. Daha sonra tahvil ve klasik altın standardına dayalı banknot sistemi. Bunlarda da problem yok verilen tahvilin ya da paranın gerçek karşılığı var.
Bugün dünyada “kağıt para sistemi” uygulanmaktadır. Bu sistemde basılan paranın karşılığı yoktur. Güvene ve paraya olan talebe dayalı bir sistemdir. Bugün eğer Türkiye’de dolara talep olursa, talep olunan miktar kadar Amerika’da dolar basılır. Yani sadece dolar alarak Amerikan ekonomisine katkı yapmak mümkündür. Bu sistemde paranın kendisi mal haline getirilmiştir. Bu gerçek bir “para!” değil; karşılıksız bir “para!”; sadece bir kağıt parçasıdır. Yani aldığımız mal karşılığında verdiğimiz kağıdın karşılığı yok. Sadece kendi kağıt değeri kadar değeri olan kağıdı veriyoruz ve üzerinde 200 lira yazdığı için 200 liralık mal alıyoruz. Diyelim ki kağıdın değeri bir lira. Bir lira veriyoruz, 200 liralık mal alıyoruz. Bakalım karşılığı olmayan bu kağıtlar kimlerin elinde patlayacak?
Ben ekonomist değilim. Ancak gerçek olandan uzaklaşmanın ortaya çıkardığı sonucun hüsran olduğunu bilirim. Kapitalist sistemin üzerinde kurulu olduğu “kağıt para sistemi” batıldır/boş ve geçersizidir. Yapılan işlemler gerçek değildir. Alınan mal için verilen paranın karşılığı yok. Parası bile sahte olan kapitalist sistem çökmüştür; bu açıkça görünüyor. Çökerken çıkardığı sesi henüz duyamadık ama sesi de yakında gelecektir.
Gerçek olmayan şey batıldır/boş ve geçersizidir. Gerçeği ıskalamanın sonu ise her zaman hüsrandır.
Ve de ki: “Hak [gerçek] geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl yok olup gider.” (İsra, 81)
Şölen Can Evin
Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir. Mustafa Kemal Atatürk