EKONOMİ POLİTİĞİN EKONOMİSİ VE POLİTİKASI (IV)

EKONOMİ POLİTİĞİN EKONOMİSİ VE POLİTİKASI (IV)

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Sal Mar 29, 2016 12:30

EKONOMİ POLİTİĞİN EKONOMİSİ VE POLİTİKASI (IV)

Quesnay’den Keynes’e
Ekonomi yazınında ‘mako-ekonomi’nin Keynes’le başladığı gibi bir alışkanlık vardır.
Oysa Engels’in Anti-Duhring kitabının ilgili bölümünü düzeltirken, Marx, Fizyokrasinin kurucularından Quesnay’in ‘Ekonomik tablosu’nda, tarımı biricik ‘üretken’ gerçeklik olarak görmesine karşın, ekonomiyi ‘makro-ekonomik’ büyüklere dönüştürmekle, ‘devrimci’ bir atılım yaptığını ileri sürecektir.
Giderek, Artı-değer Kuramları’nda (Théories sur la plus-value), “Burjuva anlayışında sermaye çözümlemesi, diyecektir Marx, öz olarak fizyokratlarca yapılmıştır. Onlar, bu nedenle modern ekonominin gerçek babası sayılırlar.. Adam Smith fizyokratların mirasını toplamıştır” (1).
Demeki ki, İngiliz ekonomi politiği diyerek geldiğimiz, özünde Fransız ekonomi politiğiymiş de, ayırdında değilmişiz.
Makro-ekonominin kurucusu olarak Sir John Maynard Keynes’ten başka kuş tanımadığımız gibi...(2)
Köyden Kente
Marx’ın son günlerinde, sadece Fransa değil ama genel olarak ‘köylü hareketleri’ne ilgi duyduğu ve ancak 17nci yüzyıl ortalarına kadar getirebildiği ‘Notes chronologiques’ten sözetmiştik.
14ncü yüzyıldaki Jacquerie (Köylü ayaklanması) ve Almanya’daki köylü ayaklanmalarına, daha Paris’teki (1843-44) yazılarında değinmiş, demek ki tam kırk yıl sonra aynı konuya geri dönmüştür.
Bu geri-dönüşün nedeni, kentsoyluların feodal soylularla birlikte ‘feodal parçalanmışlık’tan kurtulma konusunda yaptıkları işbirliği ve o arada Devlet’in ‘merkezileşme’ eğilimi ile göreli ‘özerkliği’ arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır.
Nitekim, Engels de bu konuya eğilmiş ve Marx’tan sonra 1885 yıllarında, daha önceki görüşlerinde kimi ‘düzeltmeler’ yapmıştır. Hatta Tocqueville’in Eski-Rejim ve Devrim (Ancien Régime et la Révolution -1856)’deki görüşlerine yaklaşmıştır. Öyle ki, 89 Devrimi’nin merkezileşme çabalarıyla birlikte kimi ademi-merkeziyet eğilimlerini ‘birlikte’ yürüttüğü görüşüne ulaşmıştır (3).
Sözkonusu dönemde, Fransa’da Guesdist ve ‘olasılıkçıklar’ (possibilistes)ın Devlet’in fethinde ‘yerel yönetimler’e ağırlık vermenin daha akılcı olacağı konusunu işledikleri de ayrıca belirtilebilir.
Kaldı ki, 1990’lardan itibaren Fransız İşçi Partisi (Parti Ouvrier Français) yerel yönetimlerde üstünlük sağlamaya başlayacaktır.
Ne var ki, bu da Engels’in gözünde, ‘Devlet’in yeniden üretimi’ ya da ‘kürsü sosyalistleri’nin savundukları ‘Devlet kapitalizmi’ veya Bismarkçı kimi ideologların ‘Devlet sosyalizmi’ ‘tehlikesi’ni de taşımaktadır.
Söylemeye gerek yok ki, Marx ve Engels’in ‘bilimsel sosyalizmi’, ütopik sosyalizmlerden ayrıldığı gibi, ‘Devlet sosyalizmi’ ya da ‘Devlet kapitalizmi’ gibi oluşumlardan da ayrılmaktadır.
Bu ayırım temelinde ise, ‘ekonomi’nin ‘sosyalizasyonu’ yatmaktadır.
Burjuvazinin ‘adaletsizlik yarattığı” savına karşı, “Üretim ilişkilerindeki adaletsizliği burjuvazi yaratmaz” diye yanıtlayacaktır Marx. “Üretim ilişkilerindeki adaletsizliğin temelinde, modern işbölümü, rekabet, yoğunlaşma vb vardır ve kesinlikle burjuva sınıfının politik egemenliğinin kaynağı değildirler. Tersine, burjuva sınıfının politik egemenliği, burjuva ekonomistlerinin zorunlu ve evrensel yasalar olarak (kutsadıkları) o modern işbölümü, rekabet, yoğunlaşma vb’nin (süregitmesinin) kaynağıdır.”
“Proletarya (birgün) politik egemenliği ele geçirirse, tarihsel akışı içinde burjuva üretim tarzını bir daha kuramayacak biçimde ortadan kaldırmadığı sürece, başarısı 1794’te olduğu gibi, tamamen geçici olacaktır” (4)
Bu son iki paragrafta özetlenen ‘Genç-Marx’ın görüşleri, kırk yıl sonraki ‘Olgun Marx’ın görüşlerinden farklı değildir. Dörtyüzyıl sonraki marksistlerin de farklı düşünemeyecekleri ileri sürülebilir. Şu koşulla ki, burada dile getirilen ‘görüş’ler anlaşılabilsin.
Ve bütün o ‘Devlet Kapitalizmi’, ‘Devlet Sosyalizmi’, ‘Sosyal Demokrasi’, ‘Adil Düzen’ vb ‘yeni moda’ intellektüel tanımlamalar, ‘sorun’un sadece etrafında dolanmaktan ileri gidememektedirler.
Mülkiyetle illiyet
“Bizi, diyeceklerdi Marx ve Engels, Komünist Manifesto’da, tüm özgürlüğün, tüm (kişisel) çabanın ve tüm kişisel bağımsızlığın temeli olarak, edinilmiş (acquise), bireysel emeğin ürünü olan mülkiyeti ortadan kaldırmakla suçlamaktadırlar.
Emeğin ve kişisel meziyet(ler)in meyvesi olarak mülkiyet!
Burjuva mülkiyetinden önceki küçük burjuva ve küçük köylü mülkiyeti midir sözkonusu olan? (Kuşkusuz değil)..Bizim ortadan kaldıracağımız mülkiyet, endüstrinin gelişmesiyle ortadan kaldırılan ve her gün ortadan kaldırılmakta olan mülkiyettir: modern özel mülkiyet yani burjuva mülkiyetidir”.
Türkçe’ye kim nasıl çevirip nasıl yorumlamışsa yorumlasın.
Ancak Marksist ekomik yaklaşımda, kişisel çaba ve meziyetlerin ürünü olan ‘özel mülkiyet’in, şu ya da bu gerekçeyle, kişinin iradesi dışında ve ‘ortak mülkiyet’ adına, bir başka kişi ya da kurum hesabına ‘devredilmesi’ sözkonusu değildir, olamaz.
Çünkü tarihselliğe aykırdır ‘bilimsel’liğe sığmaz.
Oysa ‘klasik’ İngiliz, Fransız, Alman ya da Amerikan ‘Ekonomi politiği’, ‘endüstri devrimi’yle gelen ve ‘her geçen gün ortadan kaldırılmakta olan mülkiyet’i, kutsal, dokunulmaz ve ‘insanlık meziyeti’ olarak alıp, onun oluşum ‘yasaları’nı ‘kuram’, ‘model’ ya da ‘bilim’ diye sunmaktadır.
Marks’ın kırk yıllık çabası, o güne değin yorumlamakla yetinen filozoflardan ayrı olarak, bu ‘adaletsizliği’ ortadan kaldıracak bir ‘sistem’in araştırılmasına dayanmaktadır.
Ve bilim, en karmaşık olayları en yalın biçimde açıklamak değil midir?
Demek ki, ‘sermayenin oluşum süreci’ ya da paranın ‘el kiri’ olmaktan çıkıp, bütün insanlığı kirletecek olan ‘sistem’ haline ‘nasıl’ dönüştüğünü açıklamak yeterli olabilecekti.
Nitekim, Das Kapital, tek sözcükle bu ‘süreç’in nasıl işlediğini ortaya koymaya çalışmaktadır.
Eksiği ya da gediği varsa, ki vardır, o zaman o eksiklik ya da boşlukların, başta üniversiteler olmak üzere düzenin sahipleri ve o arada Devlet’in, tüm hışımlarıyla ‘direnmesi’ne karşın, doldurulması gerekmektedir.
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem
(1)Karl Marx, Theorien über die Mehrwert, Dietz Verlag, t.I(26),p.12-13
(2)Daniel Lindenberg, Le Marxisme Introuvable, Calman-Levy, 1975. Bu çalışma, buna benzer konularda benzeri olmayan bilgiler içermektedir.
(3) Bu konu ayrıntılı biçimde incelenmeden yanlış yargılara yolaçacağından, okuyucuyu benim ‘Devlet-Üzerine’ yazı dizime yönlendirmekle yetiniyorum. Ne var ki, Engels’in 1880-95 aralığında, ademi-merkeziyetin Devlet’in fethinde daha etkin olacağına, çünkü yüzyılın sonunda Devlet’e cepheden karşı koymanın zorlaştığına ilişkin görüşleri olup, bu konuda kimi ‘düzeltme’ler yaptığına işaret edelim. Özelikle de, 1882’den itibaren Bernstein ile yazışmalarına bakılabilir.
(4) Karl Marx, “Contribution à l’histoire culturelle de l’Allemagne. Contre Karl Heinzen”, Deutsche-Brüsseler Zeitung, n° 90-94, 11-25 Kasım 1847. Anan Claude Mainfroy, Sur la Révolution française, Ecrits de Marx et Engels, Messidor/Editions Sociales, Paris, 1985,
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1635
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x