EKONOMİ ve ÖTESİ (IV)
Ekonomizm
Günümüzde bile ‘kıt kaynaklar’ edebiyatıyla başlayıp, ücret, fiyat ve rant diye giden, dar anlamda bir ‘ekonomizm anlayışı’ egemendir.
Tam da bu nedenle, bu anlayışı ‘ideoloji’ olarak tanımlamak yerinde olacaktır.
Hele, son günlerde, Türkiye’deki doğal gaz, elektrik faturalarından sonra, bu sığ ‘ekonomizm ideolojisi’nin nasıl ‘toplumsal dönüşüm’ler getireceği üzerine de çok söz edilecektir.
Bu bağlamda akılyürütmeler; a- ilgili alanda ölçüm yasası, b- rekabet yasası ve c-sömürü yasası gibi sözde ‘bilimsel yasalar’a varmakta, ve açıklamaların da ‘bilimsel’ olduğu ileri sürülmektedir.
Zaten arkaik ekonomi politiğin bir ‘emek değer’ tanımlaması da yok değildir.
Oysa kısaca değindiğimiz üzere, ‘emek’ başka ‘değer’ başka olduğu gibi, marksist ‘emek gücü’ kavramı da, bir başına, ekonomiyi temellendirmeye yetmemekte.
Şu farkla ki, bu görüşe göre, kapitalizmi diğer üretim biçimlerinden ayıran şey, emeğin oluşturduğu toplumsal ilişkilerin burada kişilerüstü (impersonnelle), nesnel ve zorunlu bir ‘bağımlılık’ yaratıyor olmasıdır.
Kendisini yeniden-üreten.
Moda deyimle ‘sürdürülebilir’ ilişkiler.
Demek ki, marksizmin ‘ekonomizm’ içerdiğini söyleyenler, özde ‘galt-ı meşhur’culardır.
Hep olduğu gibi, ‘kulaktan dolma bilintiler’le ahkâm kesenler de denilebilir.
Bu tür politikacıların ‘toplumsal devrim’ için öngördükleri, ‘önümüzdeki üç-beş yıl’lar, yüzyılları bulup geçmiş bulunmaktadır.
XXnci yüzyılın önde gelen sosyologlarından Pierre Bourdieu (1930-2002) “ekonomik pratikler kuramı, pratik ekonominin genel kuramının sadece özgül bir kesimini oluşturmaktadır” diyecektir.
Demek ki, ekonominin, keynesvari ‘genel kuram’ları dışında bir ‘Genel Kuramı’ olmalıdır.
İşte ilk ağızda, ‘ekononomi’nin dışına çıkmak, bu tür bir ‘genel kuram’ın varlığı ya da gerekirliğini kabul etmekten geçiyor.
Dahası Fransa’da Marcel Mauss taraftarlarının yıllardır üzerinde çalışıp yayınladıkları araştırmalara göre, ekonomiyi ‘üretim’ alanında ‘değişim’ alanına yerleştirmenin ötesinde; emekten ve ekonomiden çıkmak için, paranın emekten bağımsız olarak dağıtılmasından ziyade, emek karşılığında para ödenmemesi gerektiği ileri sürülmektedir.
Marksist olmayan bir ‘sosyalizm anlayışı’ da denilebilir.
Türkiye’deki ‘üretim ekonomisi’ çığırtkanlarının, güncel ekonomik kuramları ne kadar izlediklerini buradan görmek de olası.
Ancak, madem ki Bourdieu’den sözettik, o zaman onun ‘ekonomik anlayışı’ üzerine kimi göndermeler yapabiliriz:
O’na göre ‘ekonomi’nin hemen hemen her alanda olması yetmemekte, her özgül alan ekonominin temel kavramlarına göre işlemektedir.
- Her alanın kendine özgü bir ‘sermaye’si bulunmakta
- Bu sermayenin ‘kıt’ olduğu önkabul (postülat) olarak koyulmakta
- Bu sermayenin eşitsiz dağılımı sözkonusu olmakta
- Ve oyuncular ‘sermaye’lerini ençoklaştırmak için yarışmaktadırlar.
Kaldı ki, bugün dünyanın her bölgesinde, sıradan insanların bile bir maliyet/avantaj oranı hesabı bulunmaktadır.
Demek ki, deyim yeride ise, insanların iliklerine değin işlemiş bulunan bu ‘ekonomik ideoloji’yle hesaplaşmak, göründüğü kadar kolay olmayacaktır.
(Sürecek)