El Fetih ile Hamas çatışması
Kavga Lübnana sıçradı
Filistini fiilen ikiye bölen El Fetih ve Hamas arasındaki gerginlik, Lübnana da yansıdı. Lübnandaki kamplarda yaşayan 400-500 bin Filistinli de bölünmüş durumda. Gruplar arasındaki gerginlik, istikrara susamış Lübnanın bitmeyen sorunlarından biri durumunda
H. Miray VURMAY
TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası
mvurmay@tusam.net
Dünyanın en kanlı iç savaşlarından birine sahne olan Lübnan, 1975-1991 yılları arasında yaşanan iç savaşın miras bıraktığı toplumsal travmayı henüz atlatabilmiş gözükmüyor. Nitekim iç yapısal özellikleri nedeniyle yaşanan siyasal krizler ve her daim etkileşimin son derece yüksek oranlarda olduğu bölgesel gelişmeler de bu travmayı kronik hale getirmek için elinden geleni yapıyor. Ülkedeki bitmek bilmeyen siyasal kaosu besleyen ana damarlardan biri de hiç şüphe yok ki Filistin. Gerek Lübnan içerisindeki Filistinli mülteciler gerekse İsrail-Filistin sorunu gerekse de Filistindeki El Fetih-Hamas çekişmesi Lübnanı bir çok yönden etkiliyor. Geçmişte Lübnandaki Filistinlilerin öznelerinden biri olduğu çatışmalar yüzünden oldukça büyük hasarlar gören Lübnan son yıllarda yine aynı hüzünlü nakaratı söylüyor.
2007 yılında başlayan Filistin kaynaklı çatışmaların sonuncusu Aralık ayı başında yaşandı. Bu seferki çatışma El Fetih ve Hamas taraftarları arasında Lübnanın güneyindeki Sayda kenti yakınlarında bulunan Miye Miye Filistin mülteci kampında meydana geldi. Filistindeki El Fetih ve Hamas arasındaki kavganın 2009 yılı başındaki seçimler nedeniyle giderek alevlendiği bir dönemde Lübnana da sıçradığını gösteren olaylar kısa sürede bastırılsa da hem Lübnan Ordusu hem de mülteci kamplarında yaşayan Filistinliler tedirgin. Nitekim yakın bir zamanda yine Sayda kenti yakınlardaki Ayn el Hilve kampındaki bir patlamada El Fetihin önemli isimlerinden biri hayatını kaybetmiş ve olayın ardından ufak çaplı çatışmalar baş göstermişti. Yaşanan olaylar üzerine hem El Fetihli yetkililer hem de Hamaslı yetkililer Lübnan yönetimi ile temasa geçmiş hatta Hamas'ın Suriye'deki siyasi lideri olan Halid Meşal Kasım ayında Lübnandaki Filistin Mülteci kamplarının durumunu görüşmek üzere Beyrutta bir dizi görüşmeler yapmış ancak işlevsel çözümler üretilememişti.

Bu noktada Filistinli mültecilerin Lübnanda nasıl olup da bu denli derin, bu denli çetrefilli bir sorun haline geldiği sorusuna yeniden kafa yormak gerekiyor. Zira mevcut durumu anlayabilmek, olay ve olguları doğru okuyabilmek için yakın geçmişin aynasına bakmak her zaman için önemli bir yol gösterici olmuştur. İşte bu yoldan gidip tarihin tozlu aynasını parlattığımızda Lübnanın İsrailin kurulduğu 1948 yılından bu yana, toplu Filistin göçlerinden nasibini en fazla alan ülkelerin başında geldiğini görüyoruz. Öyle ki bugün Lübnanda 12 mülteci kampında resmi kayıtlara göre 391 bin, gayri resmi verilere göre ise de 400-500 bin civarında Filistinli yaşıyor. Yani yaklaşık olarak Lübnan nüfusunun yüzde 10u Filistinli mültecilerden oluşuyor. BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Örgütü UNRWAnın raporlarına göre Ortadoğudaki tüm Filistin mülteci kamplarında olduğu gibi Lübnandaki kamplarda da çok büyük sorunlar var. 60 yılı aşkın bir süredir Lübnanda yaşayan Filistinli mültecilerin henüz bir statüsü yok. Yani dünya üzerinde herhangi bir ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı değiller ve yasal olarak da Lübnan vatandaşı olmaları imkansız. Sağlık, eğitim gibi temel hizmetlerden çok kısıtlı oranlarda yararlanabiliyorlar ve söz konusu temel bazı hizmetleri BM Mülteciler Örgütü sağlıyor. Nitekim Lübnan devleti kendi halkına dahi temel hizmetleri sunabilecek durumda değil çoğu zaman. İç savaştan bu yana Lübnanda tek bir gün bile 24 saat kesintisiz olarak elektrik verilebilmiş değil. Haliyle mülteci kamplarındaki durum daha da vahim oluyor. Tahmin edilebileceği gibi işsizlik neredeyse mülteci nüfusuna eşit. Lübnan yasalarına göre Filistinli mültecilerin birçok meslek dalında çalışmaları da yasak. Örneğin Lübnanda yaşayan bir Filistinli doktor veya avukat olamaz. Toprak sahibi olup, çiftçilik yapamaz. Bunun yanı sıra toplumsal ve siyasi haklardan da yoksun olan Filistinli mülteciler pasaport sahibi olamaz ve seçimlerde oy kullanamazlar.
Görüldüğü üzere yasal olarak Filistinli mültecilerin Lübnanda pek fazla hakları yok ancak uygulamada olaylar yasalardan biraz farklı gelişmiş görünüyor. Zira aradan geçen 60 yıl boyunca Filistinliler resmi değil belki ama filli olarak her daim Lübnan siyasetini etkilemişlerdir. Hatta Filistinin merhum lideri Yaser Arafat da uzun yıllar boyunca Lübnandaki kamplarda yaşamış ve Filistin Kurtuluş Örgütünün (FKÖ) alt yapısını bu kamplarda oluşturmuştur. FKÖ, özellikle 70li yıllarda ve 80li yılların başında eylemlerini Lübnan merkezli olarak sürdürmüştür. Lübnan İç Savaşının da -dolaylı ya da doğrudan- müsebbiplerinden biri olarak gösterilen Filistinli mülteciler, geçmişte olduğu gibi bugün de Lübnanda sorunlu cümlelerin içerisinde yer alıyorlar. 2007 yılında Lübnandaki ikinci büyük mülteci kampı olan Nahr el Barid kampında başlayıp diğer Filistinli mülteci kamplarına yayılan çatışmalar Lübnan gündemini uzun bir süre meşgul etmişti. Filistin mülteci kampları içerisinde filizlenen radikal İslamcı örgütlerden Fethül İslam ile Lübnan Ordusu arasındaki çatışmalar iç savaştan bu yana yaşanan en kanlı, en şiddetli iç çatışmalar olarak nitelendirilirken, Lübnan halkı iç savaşın hayaletleri ile yüzleşmek durumunda kalmıştı. Aradan geçen süre içerisinde Lübnan Ordusunun yoğun bombardımanları sonrasında çatışmalar durulmuş gibi görünmesine rağmen zaman zaman kıvılcımlar yeniden beliriyor.
ÇÖZÜM YİNE YOK
Lübnandaki Filistin mülteci kamplarının yarım yüzyıllık sorunlarının besleyip büyüttüğü illegal organizasyonlar, terör örgütleri, hırsızlık ve gasp çeteleri, mafya ve türevleri bugün başlı başına birer sorun olarak Lübnanın zaten pamuk ipliğine bağlı olan hatta belki de olmayan istikrarını ciddi anlamda tehdit ettiği açıkça görülebiliyor. Lübnanın kendi iç sorunları, biri bitip biri başlayan zincirleme siyasal krizleri, neredeyse rutin hale gelen siyasi cinayetleri, ekonomik ve toplumsal sorunları yetmezmiş gibi Filistin mülteci kamplarındaki huzursuzluklar ve Filistinden ihraç edilen çatışmalar Lübnanın geçmişin gölgesinden kurtulmasına engel oluyor. Madalyonun öbür yüzünde de yine dramatik, trajik bir Filistin hikayesi yaşanıyor 60 yıldır. Yerlerinden, yurtlarından edilmiş yüz binlerce Filistinli sığındıkları kardeş topraklarda insanca yaşama imkanı bulamadılar. Bir çok insani haktan yoksun kaldılar, işsiz, aşsız kaldılar sonunda sorun içinde sorun haline geldiler. Sonuç olarak Filistin sorunu adil bir barış ile son bulmadıkça bu ve bunun gibi sorunlar da hem kendini hem de etrafını yakıp yıkarak sürüp gidecek gibi görünmüyor.
H. Miray VURMAY - TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası, 22 Aralık 2008
Cumhuriyet / Strateji