Elazığ depremi ve çocuk evlilikler mi dediniz!
“Emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine sağanak halinde, Rabbin katında işaretlenmiş taşlar yağdırdık. Böyle cezalar zalimlerin başından hiç eksik olmaz.” (Hud 82-83)
Kuran’da cinsel kabahatlere bulaşan Lut kavminin hikâyesi böyle anlatılıyor.
Pek çok İslamcının deprem ya da sel gibi felaketleri toplumların ahlaksızlığına bağlaması bu fikre dayanıyor. Ne garip, fay hatlarına ev yapmak ya da doğayı katletmek ahlaksızlık sayılmıyor. Hep “başkalarının hayatı” dillerine dolanıyor.
Bir üniversitede nasıl hocalık yaptığını merak ettiğimiz Bedri Gencer, Elazığ depreminden sonra felaketi “çocuklarla evlenememe” Sorununa bağlıyordu.
Türkiye bu sözleri tartışırken, başıma öfkelendiğim ama vicdan kılıcımı daha çok bileyleyen bir olay geldi. Hem de Elazığ’la ilgili. Hem de çocuk istismarıyla bağlantılı. Hem de topluma kendince ders veren zihniyetin tam da göbeğinde.
Zavallı çocuğun istismar öyküsü
Anlatması ne zor.
2018 yılının kasım ayıydı. Duyduklarımız feciydi.
Elazığ’da bir çocuk istismar edilmişti. Yalnız istismar değil, siyaset, şantaj, gasp, çetecilik, tecavüz girişimi dahil her şey birbirine karışmıştı.
F.Y. 17 yaşında bir erkek çocuğuydu. Lise 10. sınıfta öğrenciydi. Elazığ’da Alperen Ocakları’ndandı. Cinsel yönelimleri farklıydı. F.Y. ile yine Alperen Ocakları’ndan 24 yaşındaki A.K. arasında cinsel ilişki yaşanmıştı.
Bu ilişki teşkilat içinde duyuldu. Eski başkan E.Y.Ö. telefonla arayarak F.Y’yi Ocak’a çağırdı. F.Y. dayak yiyeceğini bile bile gitti. Sonrasını F.Y’nin ifadesinden okuyalım:
“Ben odaya girince E.Y.Ö. telefonumu alarak mesajlarıma bakmaya başladı ve daha önce A.K. ile aramızda geçen mesajları okudu. Bana ‘p.ç, şerefsiz, karaktersiz, i.ne’ diyerek” hakaret etti ve ‘Seni her türlü kullanırım, babana söylerim, ailene söylerim, hayatını karartırım’ şeklinde tehdit etti.”
Daha sonra odaya F.Y’yi cezalandırmak için görevlendirilmiş ekip geldi. Dakikalar süren dayak başladı. F.Y’nin anlattığına göre ağzına ses çıkarmasın diye çorap sokulmuş, kafası duvarlara vurulmuş, kemerle vücudu dağlanmış, sopalarla vücudu çürük içerisinde bırakılmıştı. Feci dayağa dayanamayan F.Y. bir ara kırılan kapının cam parçalarıyla bileğini keserek ölmeyi bile denedi.
“G. ve E. bana abdest alıp tövbe namazı kılacaksın dediler ve bana abdest aldırdılar” diyen F.Y. her şeyin böylece biteceğini sanıyordu. Ama rezalet yeni başlıyordu:
“Beni namaz kıldırmak için tekrar odaya aldıklarında G. üzerinde bulunan gömleği çıkarttı ve bana ‘ya benimle ilişkiye girersin ya da seni bıçaklarım’ dedi.”
Ocak’ta eşcinsel ilişki yaşadığı için onu dövenler, sonunda ona tecavüz etmeye çalışıyordu.
Teklifi reddeden F.Y. yeniden dayak yemeye başladı. Sonunda kaçarak dışarı çıktı. Hastanede yediği dayak nedeniyle tedavi gördü. F.Y’nin ifadesinden, yediği dayağın bir benzerini birlikte olduğu A.K’nin de yediğini anlıyorduk.
Şantaj yemi yaptılar
Bu kadar değil…
Alperen Ocakları’na çöreklenmiş çete, F.Y’yi tehdit ederek başkalarına şantaj yemi yapmıştı. F.Y’nin Elazığ’ın zenginlerinden M.T. ile tanışmasını sağladılar. Sonrasını F.Y’nin ifadesinden dinleyelim:
“Bu şahıs ile çarşı merkezinde buluştuk ve daha önceden planlayarak ayarladığımız eve şahsı götürdüm. Bu şahıs ile evin içinde bir odaya geçtik ve beni soymasını istedim. Kıyafetlerimi ve kendi kıyafetlerini çıkarmasını istedim. M.T. isimli şahıs da benim dediklerimi yaparak beni soydu ve kendisi de soyundu. Ben ellerimi kalorifer borusuna iple bağlayarak benimle bu şekilde ilişkiye girmesini istedim.”
M.T., F.Y. ile evde ilişki yaşayacağını düşünürken beklemediği bir şey oldu. F.Y’nin anlattığına göre evi, aynı ekip bastı. Bu kez M.T. dövülüyor, rezil edilmekle tehdit ediliyordu. M.T’ye de şantaj yapıldı, paraları alındı.
17 yaşındaki F.Y. başından geçenleri Elazığ’da Çocuk Şube Müdürlüğü’ndeki polislere 3 Kasım 2018 günü anlattı. Gözaltına alınan çete, “hatırlı eller” sayesinde serbest kaldı. Şantaja uğrayan M.K. de ertesi gün şikâyetçi olunca yeniden göz-altına alındılar, haklarında soruşturma açıldı.
Yargı çocuk istismarcılarını mutlu etti
Olayı ilk duyduğumda “insan nasıl bu kadar kötü olabilir” diyerek kanım donmuştu. Elazığ’daki kaynaklarımızdan öğrendiğimize göre, dosya siyasi boyutu nedeniyle kapatılmaya çalışılıyordu. Birileri bu rezaletin “hiç yaşanmamış gibi” olmasını istiyordu. Aradığım Alperen Ocakları yöneticileri de rezaleti doğruladılar, karışan mensuplarını uzaklaştırdıklarını söylediler. Dosyanın üzerine gideceğimiz anlaşılınca, bir dizi tehdit aldık. Geri adım atmadık, 15 Kasım 2018 günü OdaTV’de dosyayı haberleştirdik.
Beklediğimiz oldu. Elazığ’daki mahkeme F.Y’nin ifadelerine yer veren haberleri birkaç saatte yasakladı. Hakkımda da yine aynı hızda dava açıldı. Hayır, hayır, iftiradan ya da hakaretten değil. Her gün yüzlerce ifadenin anında haber yapıldığı medyada, iş İslamcı camianın karıştığı bir skandal olunca “soruşturmanın gizliliği” hatırlanmıştı.
Son duruşma 30 Ocak 2020 günü yapıldı. Türkiye o gün Elazığ depremi ve Bedri Gencer’in açıklamalarını tartışıyordu. Ben de “acaba ne olacak” derken İstanbul Anadolu 16. Asliye Ceza Mahkemesi, “gizliliğin ihlali” gerekçesiyle bana 6 bin 80 lira para cezası verdi.
Kararların üzücü yanı ise hem çocuk istismarı haberlerini engelleyen dönemin Elazığ 1. Sulh Ceza Hâkimi’nin, hem de “gizliliği ihlal” gibi sudan sebeple cezalandıran İstanbul Anadolu 16. Asliye Ceza Mahkemesi hâkiminin kadın olması.
Bir haftadır Abdullah Gül’ün “siyasal İslam çöktü” sözlerini tartışıyoruz ya. Galiba sorun politikadan çok daha derine dayanıyor. Siyasal İslamcılar eylem ve söylemleriyle din ile ahlakın arasındaki makası günden güne açıyor. Depremden çocuk yaşta evlilikler için sebep yaratırken, çocuklara tecavüz edildiğinde susmayı hatta üstünü örtmeyi vaaz ediyorlar. TOKİ faizle ev satmak için fetva istediğinde ise yıllardır savunduklarını terk ederek piyasanın istediklerini hemen veriyorlar. Lut kavmi gibi taşlarla, kayalarla değil, ama içerden çürüyerek çöküşümüze sebep yaratıyorlar.
Ceza mühim değil. Verdikleri kararlarla çamurlu ayaklarıyla mazlumları çiğneyenleri sevindirenlere feda(!) olsun. İnsan, tarafını kararlarıyla seçen, safını eylemiyle gösteren bir varlıktır nasıl olsa.
Barış TERKOĞLU, 24 Şubat 2020