EMPERYALİZM ÇȪKÜYOR MU?
Tūrker Ertūrk Amiral dūn ‘ABD Yıkılmak Üzere Mi?’ diye sorarak, Ukranya örneği ūzerinden, pek de ‘çökūyor’ izlenimi edinmediğini yazdı.
Çökmediğini görmek için, ABD ve AB’nin Ukranya’da yaptıklarını bir an için Rusya’nın Kanada’da yapmaya kalktığını dūșūnmek bile yeter diyor.
Tūrker Pașa’mız bir emekli asker ve aktif bir politikacı olarak gözbebeklerimizdendir.
Ancak önerdiği ‘beyin fırtınası’na katılmak adına, kimileri için ‘kūflenmiș’ olan beyinlere gönderme yapılabilir.
Tamamen ‘kuramsal’ olarak, “Generallerin, bir önceki savașın koșulları ile dūșūnme eğiliminde oldukları” ve “devrimcilerin de, bir önceki devrimin koșulları ile dūșūnme eğiliminde oldukları”nı kabul edelim.
Gerçekten ‘Gezi Olayları’nı çözūmleyebilmek için Fransa’daki 1830, 1848, 1871 ve 1968 olaylarına bakmak ‘gaflet’ine dūșmekten kendimi alamadığımı itiraf edebilirim.
Üstelik o dönemlerin ideologları “1848’in savașım tarzı bugūn her bakımdan eskimiș, zamanı geçmiștir” dedikleri halde...
Nerede iki öğrenci ūç ișçi biraraya gelse orada bir ‘devrim ateși’, nerede bir Tūrk bayrağı görsem orada bir ‘Kuva-yı Millî ruhu’ görūrūm.
Tūrker Pașa’mın da, ABD’nin ‘çökūșū’nū Napolyon’un Moskava’dan kaçıșı gibi görūyor olduğunu dūșūnmeden edemedim.
Her ne kadar Obama, 21 Mayıs’ta Kara Harp Akademisi’ndeki konușmasında ABD’nin yūzyıl daha dūnya çapında ‘baskın’ olacağını söylese de, 1947 ‘Truman Doktrini’ne ‘dönūș olarak yorumlayanlar da yok değil. (Gönūl Kenter, Aydınlık, 31 Mayıs 2014)
Bizim kușak ABD sūttozundan sūt ve ABD unundan peksimet ile būyūdū.
Ancak ‘beyin’lerimize hūkmedilemedi.
Ve Turgut Ȫzal’a kadar da Tūrkiye’de kimse ABD’den ‘patron’ diye sözedemedi.
Doğrudur, son otuz yılda Amerika’nın gūcū ‘ahlakî değerleri’ sıfıra indirecek denli ‘kibir ve kūstahlığa’ dönūșmūș idi.
Bu ‘kibir ve kūstahlık’ ABD’nin ‘tașeron liderleri’ için de geçerlidir.
Obama adı geçen konușmasında ‘doğrudan mūdahale’ yerine bu tūr ‘tașeron’ liderlerine vereceği ‘yardım’ları artıracağını söylemekte.
Tașeron liderlerde ‘kibir ve kūstahlğın’ dozu artacak demektir.
Bir bașına bu ‘tașeron kullanma’ya verilen ağırlık bile ABD’nin gerilediği biçiminde yorumlanabilir.
Ve bu ‘tașeron liderleri’ ‘devirmek’ de çok daha kolaylașabilir.
O nedenle nicedir Tūrkiye’de yaygın olan ‘her tașın altında bir emperyalist oyun’ aramak yerine, onun öyle olduğunun bilincinde olarak onunla ‘mūcadele etmek’ gerektiğini dillendirenlerdenim.
Ve ABD nicedir Tūrkiye’de ‘sūttozu’ ve ‘peksimet’ dağıtmak yerine ‘makarna’ ve ‘kömūr’ dağıtmaktadır.
Bence ABD’nin ‘karıncayı gözūnden vuran silahları’ yerine, kendi ūlkemizde gözūmūze sokulan ‘enstrūman’lara bakmak gerekir.
Hangi televizyonda ABD’yi öven bir ‘prof’, bir ‘araștırmacı yazar’, bir ‘gazeteci’ varsa o emperyalizmin benim ișçi ve köylūmū ‘beyninden vuran’ silahıdır.
Kușkusuz Tūrker Pașam gibi askerlerimiz, bir dıș mūdahale anında ne derlerse onu ‘mehmetçik’e verilen bir ‘komut’ gibi değerlendirip, komutun gereğini yerine getireceğiz; onların ‘teknik’ her komutu bașımızın ūzerinedir.
Ancak ‘stratejik’ değerlendirmeleri de tartıșılabilmelidir.
Çok bildiğimizden değil kușkusuz, ancak daha iyi anlayabilmek için.
Ne de olsa öğrnenmenin yașı yok.
Habip Hamza Erdem