Basın Türkiye'ye yönelik etkileme ve kamuoyu oluşturma amacıyla kullanılıyor
Emperyalizmin etkili aracı
Batılı devletler, politik hedef olarak seçtikleri Türkiye gibi ülkeler üzerinde basını da etkili bir araç olarak kullanma eğilimi sergiliyorlar. Belirli kategorilerin içine alınan bazı kişilerin toplumda kamuoyu önderi olması ve önemli işlevler yüklenmesi hedefleniyor. Bunun farklı örnekleri geçmişte yaşandı, günümüzde de yaşanıyor. Son dönemde 'düşünürler' listesine giren Türkler dikkat çekiyor.
Türkiye üzerine oynanan oyunlarda uluslararası medya kuruluşlarının önemli bir rol üstlendiklerini, önceden kurgulanmış senaryolarla toplumumuzu etkilemek için büyük çaba harcadıklarını biliyoruz.
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de başta ABD medyası olmak üzere Batı medyası da kimi yayın kuruluşlarımızla birlikte bu görevi başarı ile yürütmektedirler. ABD basınının yüksek tirajlı dergilerinin "Türk Büyükleri" adı altında özenle seçilmiş kimi ünlüleri (!) ön plana çıkarmaya çalıştıkları, bu alanda titizlik (!) gösterdikleri de gözden kaçmamaktadır. Örneğin ABD'de haftalık yayımlanan Time dergisi geçmiş yıllarda işadamı Cem Boyner'i geleceğin en büyük lideri olarak göstermiş, sayfalarında bu ünlü işadamına övgüler yağdırmıştı.
Time Dergisi'nin geleceğin başbakanı olarak gördüğ Cem Boyner, anayasa hukuku profesörü, Cumhuriyet gazetesi yazarı Mümtaz Soysal'ı İkinci Dünya Savaşı sonunda ormanda saklanıp, 20-25 yıl sonra bulunduğunda hâlâ savaşın sürdüğünü sanan Japon askerlerine benzetmişti. Uzak görüşlü ('!) bu işadamımızın o yıllarda basında yer alan sözleri şöyleydi:
"Soğuk Savaş artık devam etmiyor, insanlar barış ticareti yapıyorlar. O dönemde savaş vardı, ama şimdi olmayacak."
Prof. Mümtaz Soysal'a gazeteciler Cem Boyner'in Japon askeri benzetmesini sorduklarında Soysal'ın yanıtı şöyle olmuştu:
"Cem Boyner 30 yıllık bir hata yapmış. Ben İkinci Dünya Savaşı'ndan değil, Kurtuluş Savaşı'ndan kalmış bir Kuvayı Milliye askeriyim ve bana göre Kurtuluş Savaşı hâlâ devam ediyor."
Kemal Derviş'le birlikte "Yeni Demokrasi Hareketi"ni kuran, Kıbrıs sorununun hemen çözülmesini isteyen işadamı Cem Boyner'in "Vatan sadece harita değildir" sözleri de unutulmamalıdır.
'DÜŞÜNÜRLER'
Geçen gün dinci basının önemli yayın organlarından bir tarikat gazetesinin 2 Mayıs 2008 tarihli sayısı elime geçti. Gazetenin baş sayfasında yer alan haberde uluslararası ilişkiler alanında dünyanın en saygın yayın organlarından biri olduğu ileri sürülen "Foreign Affairs" dergisinin yaşayan en büyük düşünürlerin isimlerini yayımladığı bildiriliyordu. Titiz(!) bir çalışmanın ardından belirlenen listede, uzun yıllar Atlantik ötesinde yaşamını sürdüren, orada etkili güçler tarafından özenle korunan vaizle birlikte, Türkiye karşıtı söylemleriyle de ünlenen romancımızın da yer alması dikkat çekici idi.
Papa 16. Benedict, Umberto Eco, Thomas Friedman, Bernard Lewis, Francis Fukuyama ve Irak'taki Amerikan işgal gücü komutanı David Petraus(!) gibi kişiye de "düşünür" adını veren "Foreign Affairs" dergisi böyle bir araştırmayı yaparken ünlü Time dergisi de boş durmamış, "Dünyanın en etkili 100 kişisi"ni titizlikle (!) seçmek başarısını göstermiş. Tıme, "Foreign Affairs" dergisine nazire yaparcasına Katolik dünyasının ruhani lideri Papa 16 Benedict'e yer vereceğine bu kez Fener Rum Patriği Bartholomeos'u seçerek patriği onurlandırmış.
Öte yandan, bir olasılıkla "Foreign affairs" dergisinden esinlenen (!) New York Times gazetesinin Türkiye muhabiri Sabrina Tavernise de Pakistan'da yaptığı araştırmalarda Fethullah Gülen'in bilim ve dini kaynaştırıp (!) "Ilımlı İslam" tarzında bir eğitim sistemi yarattığını belirterek Gülen ile sistemini göklere çıkarmış! New York Times gibi dünyaca ünlü bir gazete bu haberi manşetten verirken muhabiri Sabrina Tavernise'nin ilgi çekici açıklamasına da yer vermiş. Tavernise'nin bir din liderine de gönderme yapan, dinsel propaganda anlamına da gelen açıklaması şöyledir:
"Said-i Nursi gibi Türkler Batı ile bir arada yaşamanın yollarını aradılar." (Hürriyet, 5 Mayıs 2008)
'YENİ TÜRKİYE'
Başta ABD olmak üzere, Batı'daki basın ve yayın organlarının uluslararası alanda etkili bir güce sahip olduğunu, kamuoyu oluşturmada önemli roller üstlendiklerini biliyoruz. Türkiye gibi ABD ve Batı emperyalizminin denetiminde, dışa bağımlı ülkeler, ABD ve Batı basınının yarattığı olumsuz ortamın etkisi altındadır. Örneğin eski CIA ajanı ve Ortadoğu Masası Şefi Graham Fuller, "Yükselen Bölgesel Aktör: Yeni Türkiye Cumhuriyeti" başlıklı kitabıyla, ABD ve uluslararası medyanın da gücünü kullanarak ülkemize yeni bir yön vermeye çalışmaktadır.
Graham Fuller'in kitabında yer alan, bizi bugün yönetenlere övgülerin yağdırıldığı kimi görüşler, "manda rejimi"ne özenen "tatlısu aydınları"nın savundukları tezlerle örtüşmekte, tıpkı ikinci cumhuriyetçiler gibi Fuller'in de Kemalizm ve Cumhuriyetle uzlaşmaz bir tutum sergilemesi dikkat çekmektedir.
Amerikan yönetimine danışmanlık yapan "ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu"nun yıllık raporunda, Türkiye'deki laiklik anlayışının dini özgürlükleri kısıtlayarak topluma zarar verdiği, buna karşın AKP hükümetinin demokrasi karşıtı uygulamaları değiştirmeye çalıştığı öne sürülmekte, Türkiye'nin siyasi ve askeri yapısında "Türk kimliği"nin fazlasıyla "milliyetçi" olarak değerlendirildiği raporda Türkiye'nin Patrikhane'nin "Ekümenik" unvanını kullanmasının engellediğine de yer verilmektedir. (Elçin Poyrazlar, 4 Mayıs 2008 Cumhuriyet gazetesindeki Washington kaynaklı haberi)
"ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu"nun bu raporundan sonra Time dergisinin Fener Rum Patriği Bartholomeos'u dünyanın en etkili 100 kişisi arasında göstermesi ABD'de kimi kurumlarla basın ve medya arasında sürdürülen işbirliğinin aynı amaç doğrultusunda geliştiğini göstermektedir.
Kemalizm'e ve Cumhuriyetin kazanımlarına bir türlü ısınamayan Atlantik ötesi güçler, bir yandan Türkiye'ye "Ilımlı İslam Devleti Modeli"ni dayatırken, bir yandan da Batıya bağımlı medyamızın bir kesimi ile daha sıkı bir işbirliği arayışı içinde görünmektedir. ABD ve Batı'daki etkili güçlerin ülkemize dayattığı koşulların yarattığı bağımlılık ne acıdır ki günümüzde basını basın olmaktan çıkarmıştır.
Sözde yol göstericilik (!) yapan ABD ve Batı kökenli basın ve medyanın kimi zaman haddini aşarak ülkemizi içten çökertmek için her türlü çabayı harcayacağından kuşku duyulmamalıdır.
Uyanmanın, ulusal medyaya sahip çıkmanın zamanıdır.
Daver DARENDE - Emekli Diplomat - Yazar