Terör örgütü IŞİD'in Kilis'e attığı roketlerden sonra Gaziantep'e de Suriye tarafından 26 Mayıs 2016 tarihinde saat 10.50'de iki roket fırlatıldı.
Roket mermileri Gaziantep Havaalanı yakınındaki lojman bahçesi ve boş araziye isabet etti. Mermilerden biri patlarken, diğeri patlamadı. Şimdilik ölen ya da yaralanan yok. Fakat bu olayı bugünle sınırlamadan, tarihsel ve sosyal dinamikleri incelemek gerekiyor.
Gaziantep halkı, tarihsel anlamda edindiği deneyim ve yaşadığı şehrin stratejik önemi nedeniyle dış saldırılar ve iç kalkışmalarla sürekli karşı karşıya gelmiştir. Bu yüzden genetik hafızanın vermiş olduğu ön görünün de katkısı ile milli tepkileri dinamik ve diri olan bir yapıya sahiptir.
Bu durumu yakın tarihte İngiliz ve Fransız emperyalizmi çok iyi bilir. Geçtiğimiz senelerde Ayn El Arap'ı bahane ederek kalkışma girişiminde bulunan, bölücü örgüt taraftarları da bizim milli tepkimizin boyutlarını hatırlarlar.
Peki, neden Batılı emperyalistler sürekli Gaziantep ve çevresini hedef haline getiriyorlar?
Gaziantep'e yönelik dış ya da iç saldırlar aslında emperyalizm için stratejik bir öneme sahiptir. Güneydoğu'nun sanayi merkezi olan ve Türkiye'nin ekonomik kaynak yönlerinden sayılı illerinden olan Gaziantep, küresel sırtlanların ağzının suyunu akıtarak baktığı konumda.
Coğrafi konumu itibari ile de Gazianep önemli bir yere sahip. Gaziantep'in Suriye ile 121 km. Musul ile 638 km.lik mesafesi bulunuyor. Gaziantep, aynı zamanda Adana, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Hatay gibi Suriye ve Irak'a sınırı olan önemli illere hemen hemen eşit uzaklıkta bir mesafede bulunuyor.
Gaziantep, mevcut sınırlarımız dahilinde Güneydoğu ile Batı'yı, Doğu ile Akdeniz bölgesini birbirine bağlayan; bölgesel anlamda ise Suriye ile de Türkiye arasında önemli bir geçiş bölgesi.
Yani, Gaziantep Ortadoğu için merkezi konuma sahip olan illerimizden biridir.
Ortadoğu'nun merkezinde ise Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar ve Asya'nın merkezi konumunda olan Türkiye yer almaktadır.
Türkiye, Batılı emperyalist ideologların belirttiği gibi "Asya'nın kilidi". Asya'ya hakim olmak için ise bu kilit kırılmalı.
Bu kilit illerden biri olan Gaziantep, bu yüzden Batı'nın beslediği terör örgütlerinin sürekli hedefinde olmuştur. Gaziantep ve Kilis'e yönelik saldırılar bu açıdan "yerel" değil, ulusal bir düzlemde yorumlanmalı. Çünkü Gaziantep'e hakim olan, Türkiye'de önemli bir halkaya sahip olur. Türkiye'de tamamen denetim kuran bir odak önce Ortadoğu'ya, sonra Asya'nın tamamına hakim olur. Bu demektir ki: Eğer emperyalizmin planları Gaziantep'te tıkanırsa, Ortadoğu'da işler emperyalizm adına yolunda gitmez.
Bu denklemden yola çıkarak diyebiliriz ki: Gaziantep’i savunmak bugün Türkiye'yi savunmaktır.
Dün Kilis'te olan, bugün Gaziantep'te gerçekleşen saldırıların; yarın Niğde'de, Kahramanmaraş'ta, Mersin'de de olmayacağının garantisini kimse veremez. Çok geç olmadan, satıh olarak bütün vatanı savunmaya geçmemiz elzemdir. Üstümüze sistematik olarak art arda füzelerin yollanmasını beklemeyelim.
Batı merkezli bu saldırıları, sadece askeri saldırılar temelinde yorumlamamak gerekiyor. Kilis ve Gazianep'teki sistemli göç hareketinin, bu kentlerin demografik yapısını bozmaya dönük, Türk illerinin ve ilçelerinin, Türk kenti olmaz özelliklerini yitirmesi amacıyla gerçekleştirilen bir organizasyon olduğunu da akıldan çıkarmamak lazım. Dil, kültür ve ticaretin, Türklerin elinden alınması veya Türklerin etkinliklerinin azaltılması da dolaylı yönden bir saldırıdır.
Bütün bu nedenleri ve sonuçları, ortak bir potada değerlendirecek olursak; Türk vatanını ve illerini savunmak her anlamda ekonomik, kültürel alanlarda ve dilde savunma yapmakla mümkün olacaktır. En kötü durumu göz önünde bulundurup, topyekun bir istila, işgal ya da iç kalkışmaya karşı en yakın çevremizden başlayarak mahallemizde, köyümüzde, üniversitelerde topluluklar halinde sürekli bir araya gelip, durum değerlendirmeleri yapmalıyız. Sivil savunma, tıp, ilk yardım, ulaşım, iaşe konularında bilgi ve deneyime sahip olan bağlantılar kurmalı, bu bağlantıları kendi çevremizden başlayarak halka halka örgütlemeliyiz.
Bu bağlantı ve teşkilatlanmayı bugünden yapmazsak yarın olağanüstü bir durumda, panik hali, kontrolsüzlük, plansızlıktan dolayı daha fazla kayıp vermemizle sonuçlanan acı durumlarla karşılaşabiliriz. Kaç kişi olduğumuz hiç önemli değil. Beş , on, yirmi kişi olabiliriz. Her birimizin kendi çevresinde kurduğu bu küçük "ağ"lar, başka "ağ"larla mutlaka bir araya gelecektir. Başka mahalle, köy, ilçe ve illerdeki bağlantılar bir "elektrik şebekesi gibi" mutlaka birbirine bağlanacak ve tek merkezde toplanacaktır. Olağan üstü dönemlere iradi, psikolojik, teşkilatlı olarak planlı bir şekilde hazır olursak, düşmanı daha kısa sürede savuşturacağımızdan emin olabiliriz. Örnek mi? Müdafaa-i Hukuk Teşkilatları. İşe, bulunduğumuz yerden başlamalıyız. Hem de şimdi.
Dipçe: Geçtiğimiz günlerde Kilis'e yapılan roketleri saldırılar artınca, yerel yöneticiler ve mülki amir olarak görev yapan kişi halka çeşitli çağrılarda bulunmuştu:
“Evlerinizin içinde otururken, güney kesimlere bakan cephede değil, kuzeye bakan yönde oturun. Camlardan uzak durun...”
Sanki bir evin bir "cephesi" ile "diğer" cephesi arasında 1000 km fark varmış gibi. Güneye bakan odayı tahrip eden roket, Kuzeye doğru yol alır. Temas ettiği ilk engelde durmaz efendi!
Eğer önlemleriniz bu düzeyde ise bir zahmet siz karışmayın, halk kendi tedbirini alır sayın "yönetici" ler. Biz kuzeye ya da Güneye bakarken, kaçacak yeri tespit etmek için değil, "hedef tayin usullerini" gözeterek bakmasını biliriz.
https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226
Mithat Akar - 28.05.2016 Gaziantep