EMPERYALİZMİN TAŞERONU OLMAYACAĞIZ!
Türkiye’mizin tam merkezinde yer aldığı Avrasya coğrafyası; enerji kaynaklarıyla, yeraltı-yerüstü zenginlikleriyle, enerji geçiş yollarıyla çok büyük bir stratejik öneme sahip.
Avrasya’nın bu stratejik önemini, ABD emperyalizminin en önde gelen akıl hocaları da, yazdıkları kitaplarda, makalelerde, hazırladıkları raporlarda açıkça ifade ediyorlar zaten.
Örneğin, ABD emperyalizminin dünya politikalarına yön veren ünlü akıl hocalarından Zbigniew Brzezinski, ’’Büyük Satranç Tahtası’’ adlı kitabında çok açık bir biçimde, ABD’nin dünya egemenliğini sürdürebilmesinin Avrasya’yı kontrol ve denetim altında tutabilmesine bağlı olduğunu belirtmişti.
Zbigniew Brzezinski, ’’Kontrolden Çıkmış Dünya’’ kitabında ise, ’’Avrasya Dikdörtgeni’’ adını verdiği bu stratejik bölgenin sınırlarını çizmişti. Balkanlar, Kafkaslar, Kuzey Afrika’da Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin bir bölümü, Ortadoğu, Asya’nın Çin’e kadar uzanan geniş bir bölgesi; Zbigniew Brzezinski’nin ’’Avrasya Dikdörtgeni’’nin sınırları içindeydi. Brzezinski’ye göre, bu bölge aynı zamanda ’’şiddete gebe bir kaos coğrafyası’’ydı.
***
Şunu çok iyi bilin ki, ABD politikalarına yön verenler, bir bölgeyi ’’şiddete gebe bir kaos coğrafyası’’ olarak tanımlamışlarsa; ABD, o bölgede taşeronları ve piyonları aracılığıyla mutlaka kaos yaratmaya çalışmaktadır.
Kaos çıkarmak için kullanılan yöntem ise hep aynıdır. İnsan hakları, demokrasi, özgürlük, çok kültürlülük, din ve vicdan özgürlüğü gibi, içi boşaltılıp ABD çıkarlarına uygun olarak doldurulmuş kavramlarla; etnik, dinsel ve mezhepsel kökeni farklı insanlar birbirine karşı kışkırtılır. Irkçılık teşvik edilir, iç çatışmalar çıkarılır… Sonra da bir ‘kurtarıcı’ gibi ABD ortaya çıkıp duruma müdahale eder ve o bölgeye yerleşir, üslerini kurar…
Kısaca emperyalizmin ’’Kaostan düzen yaratma’’ yöntemi de diyebilirsiniz buna.
Elbette kaosu çıkaran da düzeni kuran da ABD’dir. Her şey ABD emperyalizminin dünya egemenliğinin sürmesi içindir çünkü.
***
Yeni Dünya Düzeni… Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi… BOP haritası… Bu projeye ve haritaya hizmet eden görevliler… Bu emperyalist projeye karşı direnen güçleri hedef alan suikastlar, tertipler… CIA ve Soros tarafından fonlanan ‘Sivil’ toplum örgütleri… Renkli ‘Sivil’ darbeler… Bölgedeki irili ufaklı Amerikan üsleri… Türkiye’mize karşı savaşan PKK’ya; Rusya’ya karşı savaşan Çeçen teröristlere ve bölgedeki diğer ayrılıkçı unsurlara ABD tarafından sağlanan destekler… Türkiye’mizin ham hayallerle AB kapısına bağlanması… AB hayalleriyle ülkemize dayatılan ve çıkarılan ihanet yasaları… Balkanlarda Yugoslavya’nın, komşumuz Irak’ın ABD operasyonlarıyla parçalanması… Afganistan ve Libya gibi ülkelere yönelik askeri saldırılar… Suriye’ye dönük provokasyonlar… Topraklarımıza yerleştirilmek istenen Füze Saldırı Sistemi… Özelleştirme adı altında ülke kaynaklarımızın yağmalanması, ekonominin çökertilmesi… Faiz-döviz-borsa operasyonları… Sıcak parayla ayakta tutulan ya da devrilen yönetimler… Bunların hepsi ve daha fazlası, ABD’nin dünya egemenliğini sürdürebilmesi içindir.
Peki, tüm bunlar, bu projeler, bu görevliler, bu suikastlar, bu tertipler, ayrılıkçı siyasete ve teröristlere sağlanan bu destekler, bu provokasyonlar, bu saldırılar, işgaller, katliamlar, ‘Sivil’ darbeler, bu operasyonlar; ABD’nin bölgemiz üzerinde kontrol ve denetim sağlamasına, dünya üzerindeki egemenliğini sürdürmesine yetecek midir?
Avrasya’da, Rusya gibi, Çin gibi, İran gibi, Hindistan gibi yükselen ülkelerin, ABD’yi rahatsız eden yükselişleri; bu emperyalist projelerle ve bu emperyalist projelere hizmet eden görevlilerce durdurulabilecek midir?
Emin olun, hiçbir çaba, ABD’nin dünya egemenliğini sürdürebilmesine, önderliğini yapmakta olduğu emperyalist-kapitalist sistemi ayakta tutabilmesine yetmeyecektir.
Çünkü 14,3 trilyon dolar borcu olan, her yıl 1 buçuk trilyon dolar açık veren, üretimle, yatırımla, gelirin adil paylaşımıyla, insanlığın yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamakla hiçbir bağı kalmayan, mafyalaşmış ve kokuşmuş bir ülke ile sistemi; hiçbir proje ve hiçbir güç uzun süre ayakta tutamaz…
Üstelik bu kesin gerçeği, kendileri bile yazıyorlar, söylüyorlar.
Örneğin, ABD Dışişleri Bakanlığı için politika üreten Council on Foreign Relations'un (CFR) yayın organı Foreign Affairs'in Eylül/Ekim sayısında yayımlanan Dr. Arvind Subramanian tarafından yazılan bir makalede ‘‘Çin'in 2030 yılında dünyanın tek süper devleti olmasının kaçınılmaz olduğu’’ belirtildi…
(Bkz: ‘‘Kaçınılamaz Süper Devlet‘‘ başlıklı haber, 4 Ekim 2011/ Aydınlık )
***
Evet dostlar, uzun sözün kısası, Türkiye’mize yakışan; çöken ve çürüyen bu ABD ittifakı ve sistemi içinde taşeronluk ve piyonluk rolleri üstlenerek felaketlere sürüklenmek değil; yükselen Avrasya ittifakı içinde Mustafa Kemal Atatürk’ün bağımsız, başı dik ve öncü ülkesi olmaktır.
Elbette bunun için de, her şeyden önce başımıza geçirilen tüm Amerikan çuvallarlını çıkarıp atmamız mutlaka ama mutlaka şarttır!
İrfan Tuna -11 Ekim 2011