EN BÜYÜK BOZKURT

Kitabın üst bașlığı : Le Loup et le Léopard ; Kurt ve Leopar

Yazarı : Benoist-Méchin

Yayım tarihi : 1954

Albin Michel yayınlarından; Paris.

429 sayfa.

Kitabın bașlığı : Mustafa Kemal

Alt bașlığı : ya da Bir İmparatorluğun Yokolușu

Birinci bölümde, İsa’dan önce altı binlerden bașlayarak İsa’dan sonra 1880’lere değin Türk’lerin serüvenleri anlatılıyor. İkinci bölüm Mustafa Kemal’in doğumuyla bașlıyor. Ali Rıza Efendi, diyor yazar gürültüyü sevemezdi. Oysa beșikteki Mustafa sürekli ağlıyordu. Ve Zübeyde hanım bebeğini sakinleștirmek için beșiğe yönelerek eski bir Anadolu türküsünü söylüyordu.

“Dors, mon enfant; dors, mon petit loup gris”
“Uyu yavrum, uyu benim küçük bozkurtum”.

Zavallı Zübeyde, kurdun, daha doğrusu bozkurt’un, steplerdeki göçebelerin Anadolu’ya gelmeden önceki amblemi olduğunu biliyor muydu acaba? Bebeğindeki bu șașırtıcı diriliğin altı yüzyıllık bir Tarih’ten kaynaklanabileceğini düșünebiliyor muydu? Ertuğrul’un atlılarını coșturduğundan haberi var mıydı?

Kesinlikle yoktu.

Ne ki, Ertuğrul’un atlılarını coșturan o Bozkurt’un yeniden canlanıșı idi Mustafa’nın doğumu. Revivisence! İște, Orta-Doğu halkları üzerine araștırmaları ile bilinen bir Fransız yazar Mustafa Kemal’in doğumunu bile ‘Bozkurt’un yeniden canlanıșı’ olarak tasarlamaktadır; Kitabın üst-bașlığındaki Leopard da Ibn Séud’dur. O da Suudi Krallığı’nı kuracaktır.

Ancak Ibn Séud bir bașka kitabın konusu olacak ve yazar üçyüz elli sayfa boyunca bir Mustafa Kemal biyografisi yazacaktır. Mustafa Kemal’e karșıdır. O’nun her eylemini bir Bozkurt davranıșına benzetir. Mustafa Kemal’e ve yaptıklarına karșıdır. Çünkü karșı-devrimcidir. Türkleri ‘koyun gibi sürmek’ten yanadır. Ya da ‘kapana düșürmek’ sevdasındadır. Leopar’a boğdurmak niyetindedir. Üçyüzbirinci sayfada baklayı ağzından çıkarır: Mustafa Kemal Türkiye’yi islamdan koparıyor.

“Mustapha Kémal arrache la Turquie à l’Islam”.

Ve bugün leopard yanlıları Bozkurt’u küçümsemekteler hala. Mahlukattandırlar. Hem de onursuz olanlarından. Daha doğrusu ‘Onursuz mahluk’lardır bunlar. Bozkurt’u leopara boğdurmaya and içmișler bir kere. İnsana güçleri yetmediği için de insanlığın taș yontularına saldırabilirler ancak. Sinsi, alçak ve kahpece.

İmine, imgesine, imgelemine..


Habip Hamza Erdem

Genç bir tarihçi, benim ‘Türkleri koyun gibi sürmekten yanadır’ diye eleștirdiğim Fransız yazara hak veriyor. Diyor ki ; Türk’lerin simgesi zaten koyundur. Kaldı ki Hun demek Türkçe koyun demektir ; Ak Hun’lar denildiği gibi Ak Koyunlular, Kara Koyunlular de denilmektedir. Ve Han çoban demektir, koyunları sürmekle, gütmekle de denilebilir, görevlidir. Bu tarihsel tartıșmaya benim bir katkımın olabileceğini sanmam. Ne ki Türk toplumunun hala ‘koyun gibi güdülmeye’ karșı koyma eğilimi içinde olmadığı söylenebilir. O zaman kurt ya da Bozkurt’u nereye koyabileceğimiz de çok tartıșılacak demektir.