EN BÜYÜK BOZKURT

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

EN BÜYÜK BOZKURT

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Cum Tem 05, 2024 12:36

EN BÜYÜK BOZKURT
29 Nisan 2011 yılında yazdığım bir yazının başlığı ‘En büyük Bozkurt’ idi.
Söz konusu yazıda Jacques Benoist-Méchin’in 1954 yılında yayımlanan Kurt ve Leopar (Le loup et le léopard) başlıklı kitabına gönderme yaparak, Mustafa Kemal’i eleştirmesine değinmiştim.
Bénoit-Méchin sözde islam tarihçisi olup, kitabında Mustafa Kemal’i Türkleri Müslümanlıktan uzaklaştırmakla suçlamaktaydı. (Mustafa Kemal arrache la Turquie à l’islam)
Bugün Yılmaz Özdil, H.C. Armstrong’un 1932 yılında yayımlanan The Gray Wolf başlıklı kitabında ise Mustafa Kemal Atatürk’ü ‘Diktatör’ olarak tanımladığına gönderme yaparak eleştirmektedir.
Armstrong’u okumadım ama tanıtım yazısında “demir bir öz disiplinin ve ani bir kendini aşma kapasitesinin yan yana var olduğu ve aslında birbirini güçlendirdiği son derece karmaşık ve tartışmalı bir figürün büyüleyici bir öyküsü” deniyor.
Yani kitap ya da herhangi bir yazının başlığına bakıp, ‘diktatör’ dedi, ‘Türkleri islamdan uzaklaştırdı’ ve hatta ‘hakaret etti’ türü tez elden yorum yapmaktan kendi payıma kaçınırım.
Nitekim Alexandre Jevakhoff’un ‘Mustafa Kemal’ biyografisini de beğenirim.
Cemal Abdul Nasır ise, Armstrong’un kitabı için “benim için en önemli kitap olmuştur” (This has been the most important book in my life) demiştir.
Oysa Armstrong’un kitabı yayınlandığında, Dış İşleri Bakanı Necmettin Sadak hemen Akşam Gazetesi’nde yanıt niteliğinde yazılar yazmış (yazdırmış), 1955 yılına gelindiğinde ise Sadi Borak daha ayrıntılı bir ‘iftiralara yanıt’ yayınlamıştır.
Şimdi bu Bozkurt öyküsü neden gündemde denilecek olursa, Millî futbolcu Merih Demiral’in Avusturya maçı sonrası yaptığı ‘MHP işareti’dir (!) değil mi?
Efendim ‘Bozkurt işareti’dir deniyor.
Ve Yılmaz Özdil gibi ‘aklı başında’ gazeteciler dahi, Merih Demiral aracılığıyla ‘MHP işareti’ni masum göstermeye çalışmaktadırlar.
Oysa MHP nere ‘Bozkurt’ nere denilebilir.
İlkokul sıralarında ‘Yavru Kurt’ olarak ‘izci takımı’nda yer almakla gururlanan biri olarak, hem bozkurtu severim ve hem de Türkler’in ‘efsanevi sembollerinden biri’ olduğunu bilirim.
Ancak bozkurt tek efsanevi sembol değildir.
Geyik, yaban keçisi ve hatta koyunun bu semboller arasında yer aldığı biliniyor.
Ve ‘Bozkurt’un MHP’nin tekelinde ve ‘Türklük’ün sembolü olarak kullanılması, ancak ve sadece bir ‘rol çalma’ olarak görülmelidir.
Bu ‘faşist parti’nin Türkiye’de ‘milliyetçilik’i tekeli altına alması ise, hiç değilse bu güncel tartışma ile açığa çıkarılmalıdır diyorum.
Bu bir fırsat olsun.
Heyhat ki ne heyhat!
Yılmaz Özdil şöyle dursun, ADD kurucularından sayın ve sevgili prof.dr. Anıl Çeçen’in “Normal milliyetçilik aşırı sağ olamaz” başlıklı yazısını okuduktan, daha doğrusu okumaya çalıştıktan sonra, Türkiye’de neden ‘Milliyetçilik’ konusunda bu kadar geri kalındığını hayretle gördüm.
Anıl Hoca’nın yazısını bir edebiyat öğretmeni değil ama 80 öncesi bir lise mezunu okusa, kompozisyondan geçer not vermez.
Gerçekten de, ne anlatmaya çalıştıkları anlaşılabiliyor ve ne de doğru bilgiler veriyor.
Hal böyle olunca, bilinen sözle, ‘bilgi olmadan fikir sahibi olunamadığı’ için, Türkiye’de de ‘Milliyetçilik’ konusunda, deyim yerinde ise ‘her kafadan bir ses’ çıkabiliyor.
Altını çizerek yazıyorum ki, Türkiye’de ‘Millet’, ‘Devlet’ ve ‘Devlet-Ulus’ konusunda tüm yazılanların, ‘uluslararası akademik düzey’ bakımından zerre bir ‘değer’i yoktur.
Hele ‘Milliyetçilik’, ‘Halkçılık’, ‘Popülizm’ vb ‘ideolojik kavramlar’ tam bir kakafoni yaratmaktan başka bir işe yaramamaktadırlar.
Prof Anıl Çeçen’in yazısına geri döneceğim ama bu yazıyı sonlandırırken, ne MHP’nin ‘Milliyetçi’ bir parti olduğu ve ne de ‘Geyik boynuzu’na benzeyen işaretinin Mustafa Kemal’in ‘Bozkurtluğu’yla ilgisinin olduğu söylenebilir diyeceğim.
En azından, bu kez olsun, ‘bana göre’ diyerek bilir-bilmez yorum yapmak yerine, bu kavram ve sembollerin ‘adam gibi’ tartışması yapılabilsin isterim.
Ee bunun için, esaslı bir ‘bilimsel araştırma yöntemi’ne gereksinme vardır değil mi ama?
Bu yorum yapan aklı-evvellerin hangisi doğru dürüst bir ‘bilim tanımı’ yapabilir diye soralım bakalım.
Hangisinin ‘bilimsel yöntem’den haberi var?
Oysa herbiri kendi köşelerinden ‘Cavcav’ etmektedirler, vesselam.
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1594
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x