Başbakan R. T. Erdoğan’ın “milletin değerlerini istismar etmeye dayalı politik anlayışı” referandum vesilesiyle ayyuka çıktı.
Dün “Minareler süngü, kubbeler miğfer” çıkışlarıyla meydanlarda muhafazakar kesimi gazlayan Erdoğan, bugün “ya Allah Bismillah!” nidalarıyla kilise açıyor.
En temel değerlerin içini boşaltıyor.
Erdoğan’ın istismarı öyle bir raddeye varıyor ki, AKP’nin “Amerikan patentli paketi”ne “hayır” diyenleri, “şer ittifakı” olarak dillendiriyor.
Erdoğan, Hatay’da “bunlar şerde ittifak ediyorlar” diye haykırıyor.
İmam bilmem ne yaparsa, cemaat bilmem ne yapar, der atalarımız!
Erdoğan bunu yaparsa, Amerika’nın sesi gibi Pensilvanya’dan bu tarafa seslenen Fetullah Efendi, “ölüleri ayağa kaldırmaya” varıncaya kadar her yolu elbette denetecektir.
Hatta cemaat daha da ileriye gidecektir.
Nitekim ölçüsüzlük ve hadsizlik almış başını gidiyor…
İstismar çığırından çıktı.
Dün Said Nursî, Osmanlı–İslam hinterlandında İngiliz ve Amerikan güdümünde “Ehl–i Kitap ile ittifak” planlarını yeşertiyordu; bugün onun yol evlatları, kendisinin Şam hutbesinden hareketle, aynı Amerika’ya endeksli referandum paketine “evet” devşirmeye kalkışıyorlar. Bu öyle bir istismar ki, ne ölçü bırakıyor, ne adap…
Şakirtleri aynen şöyle fısıldıyorlar milletimizin kulağına, internet üzerinden aynen şu ölçüsüz cümleleri yayıyorlar: “Saidi Nursi, 1911 yılında Şam’da verdiği vaazda 100 yıl sonrasına atıfta bulunarak küffarın hezimete uğrayacağını müjdelerken, hatta bazı kanaat önderleri ve din alimlerinin “vacib”e denk bir zorunluluk olarak nitelerken siz bu anayasa değişikliğine nasıl hayır diyebilirsiniz…” Bu ölçüsüzce yönlendirmenin e–mail kayıtları bende var!
Deccal (yani ahir zamanda hakkı batıl, batılı ise hak göstermeye kalkışacak kamuflajlı fitneci) olsa, bu kadarını yapamaz!
Referandum paketindeki Amerikan sistemini, “küffarın hezimeti” ve desteklenmesi vacip bir iş olarak yutturmaya çalışmak, Deccal ve şeytanın dahi aklına gelmez…
Niye Amerikancı diyorum, niye “Amerikan patentli paket” diyorum… Ben demiyorum; paketin bizzat sahibi diyor, Erdoğan baklayı haftasonu dilinin altında çıkarıyor!
Erdoğan, İzmir meydanından referandum paketini tanıtırken “Biz burada ABD’deki sistem, AB üyesi ülkelerdeki sistem ne ise onu aynen aldık getirdik ve bunu şimdi halkımıza takdim ediyoruz” diyor. Cemaati ise, bu paketi, Said Nursî’nin yüzyıl öncesinden haber verdiği “küffarı hezimete uğrayacak paket” olarak pazarlıyor.
Erdoğan da, cemaati de, “hayır” ve “şer”ri birbirine karıştırmış vaziyettedir.
Medeniyetimizin ölçülerinde ve halkımız nezdinde şer, “Ya Allah bismillah!” nidasıyla kilise açmaktır. Erdoğan, bu şerri işlemiştir.
- Şer, milyonlarca Müslüman’ın canına, malına, namusuna kast eden işgalci Amerika’nın BOP’unda misyon üstlenmektir, eş başkanlık görevi almaktır. Kendi beyanlarıyla Erdoğan, bu misyonu üstlenmiş, bu görevi ifa etmektedir.
Şer, TBMM’nin “Amerikan tezkeresini” reddetmesine rağmen, 103 bin 900 Amerikan savaş uçağının Türkiye üzerinden havalanıp Müslümanların evlerinin–barklarının başlarına yıkılmasına imkan tanımaktır, bu uçakların bombalarıyla milyonlarca masum insanın can vermesidir. Erdoğan ve AKP hükümeti, maalesef bu “şer icraat”ın sahibidirler, hatta bununla iftihar etmektedirler.
Şer, işgalci ABD’nin, Haçlı AB’sinin, sömürgeci IMF ve yayılmacı İsrail’ın safında olmaktır, stratejik ortakçısı olmaktır, bu uğurda millet ve devletin kaynaklarını peşkeş çekmektir.
Şer, açlık ve yoksulluk içinde kıvranan Türk milletinin madenlerini, altınını, mermerini, bakırını, en kârlı işletmelerini, TÜPRAŞ’ını, POAŞ’ını, TELEKOM’unu, SEKA’sını, GALATAPORT’unu, Suriye sınırında 2 Kıbrıs büyüklüğündeki mayınlı arazilerini, şehit kanlarıyla yoğrulmuş 269 milyon 700 bin metrekare toprağını... vs. ecnebilere, İsraillilere, Yahudi Sami Ofer’e, 350’yi aşkın ecnebi şirketlerine özelleştirme adı altında peşkeş çekmektir, bedavaya vermektir, ihale ve rekabet şartları gözetilmeksizin elden çıkartmaktır.
Erdoğan ve AKP hükümeti, bu şer icraatların sahibidir.
Erdoğan, anlaşılır biçimde anlatsın, sorsun yüce milletimize; o zaman herkesten alacağı ortak cevap şu olacaktır: Gerçek “şer ittifakı” bu icraatlardır!
Referandum vesilesiyle ortalıkta Müslüman kisveli öyle istismarcılar türedi ki, Deccal’in pabucunu bile dama attılar!
Türk milleti, bu “şer ittifakı” içinde yer almamak için AKP’nin paketine “hayır” diyor, hayırda yarışıyor!
Bütün bu peşkeşlere, yalana ve talan “dur” demek, hayır demek, asla şer değil, bilakis “hayrın ta kendisi”dir.
Bütün bu peşkeşlere dur diyen Danıştay ve Anayasa Mahkemesinin “kuvvetler ayrılığı esasına uygun” olan yapısına çomak sokanların, oralara kendi adamlarını yerleştirip peşkeşin önünü açmak için hile–i şeriyye yoluna gitmeye kalkışanların hilelerine “hayır” demek, hayrın ta kendisidir.
Hayrı şer, şerri de hayır göstermek, Yüce Peygamberimizin ikazıyla ancak Müslümanların arasından çıkacak ahir zaman Deccal’lerinin maharetidir. Deccal ve çömezlerinin sinsi oyunlarını boşa çıkartmak için, “hayır”da yarışmak lazımdır!
M. Emin KOÇ
yenimesaj
Referandumunuz “HAYIR”lı olsun
Bilindiği gibi bu Anayasa değişikliği paketi ilk ABD’de gündeme geldi. Maddeler önce ABD’de onaylandı da diyebiliriz.
Dolayısıyla askeri ve yargıyı kontrol altına almak isteyen irade Hükümetten ziyade ABD… Bu gerçeğin altını önemle çizmeliyiz.
ABD’nin askerimiz konusundaki en önemli isteği, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Türk askerini operasyonel yani çatışma gücü olarak kullanmak. Örneğin Afganistan’da ABD askerleri yerine Taliban’la Türk askerinin çatışmasını temin etmek.
Başka? Planladıkları İran savaşında Türk askerini bilfiil kullanmak…
Ünlü spekülatör George Soros ne diyor: “Türk askeri Türkiye’nin en iyi ihraç unsurudur.” İşte ABD’nin en büyük hayali BOP kapsamında bunu gerçekleştirmek…
Dolayısıyla ABD’nin bir dediğini iki etmeyen siyasi irade bu tür konulara “hayır” diyen askeri kontrol altına alırsa –ki YAŞ konusundaki değişiklik buna yol açacaktır- ABD’nin bu talepleri de rahatlıkla yerine getirilecektir.
Dikkat ederseniz hedefte başörtüsü ile ilgili herhangi bir mevzu yok.
- Yargı meselesine gelince, ecnebiler hangi kaynağımıza, kamu kurumumuza ya da önemli bir arazimize çöreklense karşısında hep yargıyı bulmuştur. Ya Anayasa mahkemesi ya da Danıştay “dur” demiştir.
Anayasa değişiklik paketi, ecnebilerin menfaatine, yargının bu yetkisini elinden alıyor.
Bir diğer önemli husus ise, bugün güneydoğumuzda bir federatif devletin kurulmasına en büyük engel asker ve yargıdır.
Her ikisi de açılım sevdalısı siyasilerin kontrolüne sokularak bölünmenin önü açılmak isteniyor.
Yani Anayasa paketinde millete yutturulmaya çalışıldığı gibi ne başörtüsü var ne de milletin başka bir hassasiyeti…
Millete “evet” dedirttirmek için daha ne yalanlar uyduracaklar, ama milletimiz bu yalanlara kanmayacaktır.
Milletimiz referandumda “HAYIR” diyerek bu ABD senaryolu, hükümet figüranlı tiyatrolara dur diyecektir.
12 Eylül referandumu milletimize “HAYIR”lı olsun.
Murat ÇABAS
yenimesaj