Erdoğan’ın Telefonlarını Kim Dinledi, Kim Sızdırdı?

Erdoğan’ın Telefonlarını Kim Dinledi, Kim Sızdırdı?

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Kas 13, 2009 15:07

Erdoğan’ın Telefonlarını Kim Dinledi, Kim Sızdırdı?

Yargıtay’ın dinlendiğinin de ortaya çıkmasından sonra bütün gözler ve eller “1 Numara” olarak Başbakan Erdoğan’ı göstermeye başladı. Hem acele edin, hem etmeyin!.. Çünkü 1’den fazla “1 numara” var, ama neticede hepsi tek bir “patrona” hizmet ediyor!..

- Onlarca insan sadece telefon konuşmalarından dolayı Silivri’ye tıkılıp, hayatında cep telefonu kullanmamış İlhan Selçuk ve Kemal Alemdaroğlu da, “Cep telefonu kullanmadıklarına göre, gizlenmeye çalışıyorlar” iddiasıyla “Örgüt lideri” ilan edilirken,

- AKP hakkında kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçın, değil odasında böcek aratacak, selam verecek kimseyi bulamazken,

- Kara Harp Okulu Komutanı Tümgeneral Reha Taşkesen, sadece telefonları değil, 24 saati izlenip, istifa ettirilirken,

- Ergenekon davasının eninde sonunda önüne geleceği Yargıtay’daki ilgili daire başkanları 1 yıl önceden dinleme ve izlemeye alınırken,

- PKK baskınlarından naklen yayın yapılırken,

- TSK Karargâhı BBG evine çevrilirken,

Başlarını yorganın altına sokanlar, “neredeydiniz” diye sormayacağım!..

* * *

Her şey 2002’yi, 2003’e bağlayan o kış günlerinde, emperyalizm dayatması Annan Planı’nın, efsanevi Lider Rauf Denktaş’a kabul ettirilmesi çabalarıyla başladı. AKP iktidarı, Denktaş’ı kabule zorluyor, TSK ise karşı çıkıyordu. Neticede Denktaş’a New York’ta hasta yatağında o plan kabul ettiriliyor, bu arada sağlığından daha doğrusu can güvenliğinden endişe duyulan Denktaş apar topar Türkiye’ye getirilip, GATA’ya yatırılıp, sağlığına kavuşturuluyordu.

Şimdi “Ergenekon- 2” iddianamesiyle önümüze ne konuyor? Denktaş’a planı reddetmesini söyleyen dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’muş!..

Filmi yeniden geriye saralım. Tarih 3 Aralık 2005. Dışişleri Bakanı Gül, Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut ve Ankara Temsilcisi İsmail Küçükkaya’nın sorularını cevaplandırmaktadır. Şöyle bir şey söyler:

“Denktaş’a ‘Sen evet de, Rumlar hayır desin’ demiştim. Kabul etmişti. Odamdan çıktı, havaalanına gidene kadar birileri telefon edip, görüşünü değiştirtti.”

Gül, Serdar Turgut’un “Kim telefon açmış?” sorusunu da “Onu tarih yazacaktır. Bunların kimler olduğunu biliyoruz diye cevaplandırır.

Bu röportajdan, Gül’ün, Türkiye, Kürtlere ağabeylik yapacak. K. Irak bizim ilgi alanımız, hinterlandımızdır (Şemdinli olayıyla ilgili olarak) Hukuk hepimizi bağlıyor. Kurumsal olarak da, bireysel olarak da. Hepimiz hizaya geleceğiz. Türkiye çok değişti. Türkiye’nin kuralları değişti. Yeni kurallara göre yaşamaya alışacağız şeklindeki sözlerinin altını çizdikten sonra, ana konumuzla ilgili ilk sorularımızı soralım:

1- KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş’ı veya iddianameye göre Şener Eruygur’u dinleyen kimlerdi? “Ergenekoncular” kendi kendilerini mi dinletmişti, aynı “cephede” olduklarına göre, bundan ne çıkarları vardı?

2- Peki Gül’ün bu telefondan, üstelik Denktaş’ı arayanın kimliğine kadar nasıl haberi olmuştu? “Ergenekoncular”, Gül’e mi servis yapmıştı?

Devam edelim. Gül’ün bu açıklaması üzerine Denktaş o günlerde haklı olarak, aynen bugün bizim sorduğumuz gibi, “Nereden biliyorlar bana telefon geldiğini?” sorusunu sorar ve “Telefonu biliyorlarsa, kimin aradığı da açıklansın” çağrısında bulunur. Ama Gül, “Telefonu kimin ettiğini açıklamanın zamanı değil, ileriki bir tarihte açıklarım” demekle yetinir.

Demek ki “ileriki tarih”, tam 7 yıl sonra “Ergenekon İddianameleri” imiş!..

Bitmedi… Gül’ün bu itirafından bir gün sonra Serdar Turgut’a ABD’den ilginç bir telefon gelir. Turgut’un ifadesiyle, “Hem ABD yönetimine yakın olan, hem de Kıbrıs’la ilgili gelişmeleri yakından takip eden bu kaynak” şunu söyler:

“Telefonu açanın Aytaç Paşa olduğunu biliyor musun?”!..

Ara verip, yeni sorular soralım:

1- ABD, neden bu konuyla yakından ilgileniyordu?

2- Denktaş’ın arandığını onlar nereden biliyordu?

3- Aytaç Yalman ismi hedef şaşırtmak için mi veriliyordu?

Devamında Serdar Turgut, Aytaç Yalman’a telefon edip, “telefon eden kişi siz miydiniz?” diye sorar. Aytaç Paşa, “telefon edenin kendisi olmadığını” söyler falan.

Turgut, “Sayın Denktaş’ın da, Sayın Gül’ün de yalan söylemeyeceğini bildiğimden ve kendilerine tamamen güvendiğimden nihai gerçeğin ortaya çıkmasını merakla bekliyorum ve emin olunuz ki, gerçek ortaya çıktığında bu sayfalarda haber hak ettiği yeri bulacaktır” dese de, konu kapanır gider. Taa Ergenekon iddianamesine kadar!..Yine de Mehmet Altan ve Cengiz Çandar dışında hiç kimse bunun üzerine gitmez. Onların gidişi de, “Denktaş’ın nasıl yargılanacağı, meğerse ne badireler atlatmışız” üzerinedir. Oysa yukarıda yönelttiğimiz sorular orta yerde duruyor, niye kimse bunları sormadı, sormuyor?

Sorulsa, “Tele-kulak skandalı” bu boyutlara varır, “numaracıklarla”, gerçek “1 Numara” erken teşhis edilmez miydi?


Erdoğan’ın Telefonlarını Kim Dinledi, Kim Sızdırdı?

Malum, Erdoğan’ın, Başbakan olmadan öncekiler de dahil, yaptığı bazı telefon görüşmelerinin kayıtları yayınlandı, bunun neticesinde Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ile Ulusal Kanal İstihbarat Şefi Ufuk Akaya, tutuklanarak, cezaevine konuldu.

O kayıtlarda Erdoğan’ın, Denktaş’ın devre dışı bırakılması için Talat’la yaptığı konuşmalar da, işadamı Remzi Gür’den çocuklarına para gönderilmesini istemesi de var. İşin ilginç yanı Erdoğan’ın şu ana kadar bunların hiçbirini yalanlamaması.

Ancak başka ilginçlikler de var.

Mesela yandaş medya kafadan, Erdoğan’ın telefonlarını, “Ergenekoncuların” dinleyip, servis ettiğini öne sürdü.

Aydınlıkçıların ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen CD ve belgelerden, Erdoğan’ın 1999’dan 2004’e kadar dinlendiğinin ortaya çıktığı duyuruldu.

Yine yandaş medyanın iddiasına göre Savcı Zekeriye Öz, Aydınlıkçılara, “Dinleme kayıtlarını Levent Ersöz’den mi aldınız?” diye sordu. Savcıya gönderilen bir ihbar e-mailine göre de dinlemeleri, Levent Ersöz’ün bilgisi dahilinde, bir diğer tutuklu sanık emekli Albay Atilla Uğur yaptı.

Keza iddialara göre, Erdoğan dışında şu isimler dinlendi: Cemil Çiçek, Ali Babacan, Hilmi Güler, Egemen Bağış, Mehmet Ali Talat, Kadir Topbaş, Melih Gökçek, Remzi Gür, Münci İnci, Cüneyd Zapsu, Alvaro De Soto, John Hanford, Bülent Alirıza, Yalçın Balcı, Murat Yetkin, Serdar Denktaş ve Hakan Aygün.

Gelelim sorularımıza;

1- Gül-Denktaş hikâyesinde görüldüğü üzere, Erdoğan’ın telefon konuşmalarının merkezinde de Kıbrıs’ın bulunması tesadüf mü?

2- Tüm yollar “Jandarma”ya çıkartıldığına göre, o yıllarda Jandarma’nın bu kadar insanı, an ben an dinleme imkân ve kapasitesi var mıydı? Başka bir yerli veya yabancı istihbarat birimi neden akla gelmez, getirilmez?

3- Bu “Ergenekoncular” ne menem insanlar ki, davanın gidişatı ortadayken, bu saatte, kendilerini ömür boyu mahkûmiyete götürecek kayıtları sızdırır?

4- Bu “Ergenekoncular” kime hizmet eder ki, daha Başbakan olmayan Erdoğan’dan, Hakan Aygün’e herkesi, hatta “suç ortakları” Rauf Denktaş’ı bile dinler de, Başbakanlığının ilk gününden itibaren “Kıbrıs, Ermeni, Kürt açılımlarının” mimarlığını yapan Gül’ü dinlemeyi hiç düşünmez?

5- Aydınlık’ta bulunan CD’lerle, Gül’ün önüne giden Denktaş kayıtları aynı adresten çıkmış olamaz mı?

6- Peki neden Aydınlık ve neden sadece Erdoğan’ın konuşmaları? O karanlık, tele-kulak günlerini de “Ergenekonculara” yıkmak, ama daha önemlisi hem Başbakan Erdoğan’ı iyice köşeye sıkıştırıp, daha fazla tavize zorlamak ve dahi giderek tıkanan bilumum “açılımların” olası faturalarını tümüyle ona yıkmanın hazırlığını yapmak gibi bir taşla, birden fazla kuş vurmak olamaz mı? Yanlış anlaşılmasın, bu değerlendirmeyi yaparken, Erdoğan’ı "masum" göstermiş gibi olmak istemeyiz. O’nun “köşeye sıkışmak” gibi bir problemi yok, aksine rol kapma kavgasına büyük bir hırsla asılıyor, ancak büyük planların başarısızlıkları tarihte mutlaka birilerinin sırtına yıkılmıştır; işte Erdoğan da en azından bu “hırsından” dolayı böyle bir riske açık hale geliyor. Belki de hak ediyor bunu…

Sadede gelirsek; Ankara’da gücü elinde tutan herkesin, “dinleme-izleme” mekanizması kurduğu görülüyor. Bu da demektir ki, birden fazla “1 Numara” ve bir tane de “En 1 Numara” var!.. Ve bunlar, başından beri sadece “muhaliflerini” değil, birbirini de “kolluyor”!..

Ama neticede galiba, herkese plansal, lojistik, basım ve dağıtım desteği veren, Türkiye’nin başımıza yıkılıp, “Yeni bir Türkiye kurulmasından” kârlı çıkan patron bir tane!..

O patron, Çankaya-GOP arasındaki rezidansında, bilgisayarı aracılığıyla eserini keyifle izleyen Mr. CIA veya Mr. IM-6 mıdır bilemeyiz, ama gidişat diyor ki;

Erdoğan’ın “Ergenekon’dan Çıkışı” olmayacak, çünkü “yeni Türkiye”de ona da yer verilmeyecek!..


Meyyal UYGUR, 13 Kasım 2009
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x