Erdoğan Teröristlerle Birlikte
Harekatı yapmaktan, teröristi yok etmekten bizi engelleyen kim? Bizi şehit eden kim, kim şehit ediyor bizi kim?
“Türkiye Cumhuriyeti terörle mücadeleden asla vazgeçmeyecektir. Hatta bu noktada en küçük bir hız kesmeye dahi müsaade etmeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olarak terör örgütlerini, onun liderlerini, illegal yapılanmalarını bugüne kadar muhatap almadık. Böyle bir zillete de düşmeyiz. Bölünme, parçalanma, ihanet, hıyanet gibi ithamlar Türkiye'nin bütünleşme projesine, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ne çamur atmaya dönük, engellemeye dönük son derece çirkin ifadelerdir. Bu sorunların çözülmesini istemeyenler bu sorunlardan nemalananlardır.” (Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan, 6 Şubat 2010.)
Mezargediği, Türkiye-İran-Irak sınır hattının kesişme noktasıdır. Türkiye’nin Doğu’daki uç noktasıdır. Önemli bir noktadır; güneyi Hakurk terör kampına, doğusu İran’a açılır, kaçk ve terörün de buluşma noktasıdır. Önemli bir noktadır, çünkü güneye yapılması planlanan bir askeri harekatında da başlangıç yeridir. Bu bölgeyi asker, kaçakçı ve terörist çok iyi bilir, bir bakıma askerin yok edeceği terörist ve yakalayacağı kaçakçıyla, kaçakçının ise haraç vereceği teröristle buluşma ya da hesaplaşma yeridir. Bu bölge aynı zamanda, teröristlerin Türkiye’ye en önemli giriş noktasıdır. Arazi geniştir, kalabalık gurupları barındırır. Bir yanı İran’a açıldığı için, teröristlerin kaçmasını kolaylaştırır. İran’dan gelen kaçakçıların da Türkiye’ye geçtiği önemli kaçak noktalarından biridir. Bölge tam hudut hattındadır, yani sıfır hudut noktası. Bu bölgeye en yakın terör kampı hemen güneydedir, Barzani bölgesinde, Irak kuzeyindeki Hakurk.
Teröristlerin Hakurk’tan çıkıp Şemdinli- Mezargediğine gitmesi için, Türkiye’ye giriş yapabileceği iki nokta mevcuttur; biri üçlü sınır dediğimiz Mezargediği, diğeri ise Gasto, Karakoç köyümüzün bir mezrası olan Gasto. Diğer geçiş noktaları daha batıda kaldığı için uzaktır, bu nedenle tercih edilmez. Mezargediği’ne eylem amaçlı gelecek bir terörist için, Gasto ötesi bir önem taşımaz. Hakurk’un Türkiye’ye bakan cephesinde bulunan Ari gediği, teröristler için ileri bir kontrol noktasıdır ve her zaman burada gözetleyicileri bulunur. Ari gediği aynı zamanda, teröristlerin Türkiye’ye giriş için ilk adımı attıkları yerdir; buradan çıkar, buradan yola koyulur, Hacıbey Çayı’nı üzerine kurduğu ilkel bir sal düzeneğiyle geçer ve topraklarımıza gizlice girer. Girer ama Gasto’dan giriş yapan teröristin, Mezargediğine açılan yolu yoktur, arazi geçit vermez. Epey yürümesi lazım kuzeye doğru, sonra doğuya dönüp Mezargediği’ne ulaşması lazım. Terörist iki nedenle bu yolu kullanmaz; biri, uzaktır, görülme riski vardır. Diğeri ise, bu bölge alçaktır, çukurda kalır, tırmanmanız gerekir. Tırmanışta askere yakalanan bir terörist ise, her zaman ölü bir teröristtir, çatışmayı başaramaz. Bu durumda, Mezargediğine saldırı planlayacak bir terörist gurup için tek çıkış noktası kalır; üçlü sınır yani Zagros ya da bizdeki adıyla Dalamper Dağı.
Zagros Türkiye-Irak-İran sınırlarının birleştiği yerden başlar, güneye doğru İran-Irak sınırı takip eder, 150 kilometre kadar uzanarak Kandil kampına ulaşır. Arazinin bu özelliğinden dolayı, Hakurk’ta yerleşik PKK’nın Mezargediği’ne geçmesi çok kolaydır; önce İran sınırına doğru yaklaşmak, sınır boyunca kuzeye doğru ilerlemek, ardından askeri üs bölgesine yaklaşıp eylem yapmak ve sonrasında aynı yoldan Hakurk’a geri dönmek. İşte 19 Haziran 2010’da, Şemdinli ilçemiz Mezargediği’nde yapılmış olan terörist eylem budur, bu şekilde yapılmıştır, arazi bu yapısı nedeniyle başka türlüsünün olmasına da imkan yoktur.
19 Haziran cumartesi günü, Şemdinli Mezargediği askeri üs bölgesine, Hakurk’tan gelen teröristler saldırdı. 11 şehidimiz var. 16 askerimiz ise yaralandı. Nereden geldi teröristler? Hakurk’tan yani üs bölgesinin hemen güneyindeki terör kampından. Bu terör ini ile üs bölgesi arasındaki mesafe yaya yürüyüşle üç saat, yani teröristler yanı başımızda. Bu ne demektir biliyor musunuz; biz göz göre göre şehit edildik demektir. Neden mi? Teröristlerin burada olduğunu Erdoğan siyaseti biliyor ve askerin müdahale etmesini engelliyor. Bu yönüyle suçtur. Ülkeyi yöneten siyaset de olsanız, askerimizi ateşe atamazsınız. Atarsanız, doğan can kayıplardan sorumlu olur ve yargılanırsınız. Öte taraftan, Erdoğan siyaseti de olsanız, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden bir terörist varlığını görmezden gelemezsiniz. Bu bir suçtur. Tehdide göz yummak demek; tehditle işbirliği yapmak demektir, bu suçtur. Açık açık yazıyoruz, anlatıyoruz teröristlerin yerini. Mezargediği olmaz ise, ülkemizin başka bir yerinde, gün gelip eylem yapacağını söylüyoruz işte. Bugün için de geçerlidir söylediklerimiz, bu tehdit yok edilme ise gün gelecek, buradan çıkan teröristler yine bizi vuracaktır. Askerlerimiz katledilmesine seyirci kalamazsınız, siyaset de olsanız, yapamazsınız. Hükümet de olsanız, teröristlerin Hakurk’ta olduğunu bildiğiniz halde ve bu teröristlerin eylem yapacağını da bildiğiniz halde, bu tehditle işbirliği yapamazsınız. Beni siz seçtiniz yaparım, derseniz, gün gelir yargılanırsınız. Bu sözlerimiz Cumhuriyet savcıları için de geçerlidir, onlar da bu duruma seyirsi kalamaz, siyasetin ihanetine göz yumamaz. Ne demek istediğimizi daha açık anlatalım ve bunun için de 19 Haziran saldırısını, medya üzerinden bir mercek altına alalım.
Olayın hemen ardından basında yer alan haber şudur;
“Türkiye’nin, İran ve Irak’a sınırında bulunan Şemdinli İlçesi’ne 15 kilometre uzaklıktaki Günyazı Köyü'nün Tanyolu Mezrası Mezargediği Bölgesi'nde bulunan Tekeli Jandarma Sınır Taburuna bağlı sınır bölüğünün üs bölgesi, PKK'lı teröristlerin saldırısına uğradı. Yapılan açıklamalarda havanın yağışlı ve sisli olmasından yararlanarak sınır bölüğünün üs bölgesine yaklaşan teröristler saat 02.00'de üç koldan saldırı başlattı. Bölgeye hemen çevredeki birliklerden takviye gönderilirken, Tekeli Jandarma Taburu'ndan obüslerle tespit edilen teröristlerin bulunduğu noktalar top ateşi altına alındı. Şemdinli’de bulunan 3'üncü Dağ Komando Tabur Komutanlığı’ndan peş peşe kalkan helikopterler bölgeye özel eğitimli komandoları indirdi. Çatışmanın başladığı ilk anlarda sis nedeniyle helikopter desteği sınırlı kalırken, sisin dağılmasıyla birlikte yoğun olarak devam etti. PKK'lı teröristlerle askerler arasındaki çatışma saat 07.00'ye kadar sürdü”.
Haberdeki bu anlatım tarzına bakmayınız, bunların hepsi aklımızı karıştırmak içindir. Bu haberi okuyunca aklınıza erişilmeyecek bir terörist, üç koldan saldırı yapabilecek güçlü bir terörist, bombalar, roketler, Kobralar, uçaklar gelecek ve akıl da olsa, karışacaktır. Bu medyanın amacı da budur zaten, akıllarımızı karıştırıp gerçeği göremez hale getirmek. Aslında karışık olan bir şey yoktur; terörist bizim yanı başımıza kamp kurmuş, saldırı için eğitim yapmaktadır. Asker ise mevzisinde, gelsin terörist saldırsın diye beklemektedir. Olay da budur; bir gece terörist gelmiş, saldırmış ve dönmüştür. Biz şehit olmuşuz, birkaç terörist de ölmüştür, olay bu kadadr sade ve açıktır. Alıştık bu haberlere artık, biri diğerinin aynı; hain terörist kahraman asker, gizlice gelen teröristler, karanlıktan, yağıştan, sisten faydalanan teröristler, roketatar ve makineli tüfeklerle saldırı, ilk açılan ateşte şehit, topçu ateşleriyle verilen destek, sabaha kadar süren çatışmalar ve kaçan teröristler, şehit olan askerler;
“Üç noktada birden 5 saat süren çatışmada 12 PKK'lı terörist öldürüldü. Çatışmada 9 asker şehit olurken, 14 asker de yaralandı. Bölgede operasyonlar devam ederken, öğle saatlerinde teröristlerin önceden döşediği mayının infilak etmesi sonucu 2 asker daha şehit oldu, 2 asker de yaralandı. Bu olayla birlikte Şemdinli'de bir günde şehit olan asker sayısı 11'e, yaralı sayısı da 16'ya yükseldi. Saldırıda yaralanan askerler hastanelerde tedavi altına alındı. Yaralılara ilk müdahale Şemdinli Devlet Hastanesi’ne, ardından da durumu ağır olanlar helikopterle Hakkari Asker Hastanesi’ne sevk edildi. Hain saldırı sonrası amansız bir takip başlatıldı. Hala çatışma seslerinin yükseldiği bölgeye komandolar ve askeri helikopterler sevk edildi. Takip Irak’ın kuzeyine doğru ilerliyor. Hava Kuvvetlerine bağlı F 16’lar Irak’ın Kuzeyi’nde tespit edilen hedeflere bomba yağdırıyor.”
Peki, teröristlerin nereden geldiğini söyleyen, yazan, anlatan var mı? Peki, bu teröristlerin ellerindeki roketi, cephaneyi, silahı hangi parayla aldığını yazan, çizen, anlatan var mı? Bu teröristleri himaye eden kim, koruyan kim, Irak’a harekat yapılamasını engelleyen kim? Bunları bize anlatan var mı? Yok. Ama Başbakan saldırı bölgesine gitmiş, herkes yazıyor, Mehmetçiğe moral vermiş, herkes anlatıyor;
“Hainlerin saldırısı sonucu şehit düşen 11 askerimiz gözyaşlarıyla uğurlandı. Van’da düzenlenen törende şehitlere son görevi yerine getiren Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, bakanlar ve kuvvet komutanları, daha sonra çatışmanın yaşandığı mevziiye çıkıp askerlere moral verdi.”
Bu haberlere katlanmak çok zor, bölgeyi bilen, askeri bilen, teröristi bilen biz gibi insanlar için inanın çok zor. Sanki bizimle dalga geçiyorlar, sanki şehitlerimize gülüp geçiyorlar gibi geliyor insana. Hele ki Başbakan Erdoğan Erdoğan, acısını Avrupalı Büyükelçilerle de paylaşmış ya, bu duymak daha da ağır oldu bu bizim için, çok ağır;
“Bazı bakanlar, kuvvet komutanları ve Avrupa Birliği ülkelerinden 15 büyükelçinin de hazır bulunduğu törende konuşan Erdoğan, “Şüphesiz ki acımız çok büyük, hüznümüz dağlar kadar büyük ama boynumuzu bükmüyoruz, bükmeyeceğiz. Kor ateş de olsa hüznümüzü yüreğimize gömecek, gözyaşımızı içimize akıtacak, bugün hainleri sevindirmeyeceğiz” dedi. Bu vatanın alelade bir toprak parçası olmadığını belirten Erdoğan şöyle konuştu: “Kazanamayacaklar. Kendi kanlarında boğulacaklar. Yılgınlığa düşmedik, düşmeyeceğiz. Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağız. Şiddet sarmalına teslim olmadık, olmayacağız. Kahramanca bu toprakları savunacağız. Düşmana inat, teröre inat, fesat odaklarına inat direnecek, onlara inat kardeşliğimiz, birliğimizi, bütünlüğümüzü daha da yücelteceğiz.“
Yani Başbakan Erdoğan, bizim teröristleri besleyen bizim AB’ye şikayette bulunmuş, yazık, O’na çok yazık ama bize de yazık. Örgütün parası nerede? Avrupa’da.
Örgütün siyasi cephesi, lider kadrosu nerede? Avrupa’da. Bizim başbakanımız da bizim acımızı Avrupalı dostlarıyla paylaşmış, öyle mi? Kimi kandırıyor bunlar!
Şehidi şehit yapan merminin, mayının parasına göz yuman kim? Bir Başbakan.
Şehidi şehit yapan teröristlere göz yuman kim? Bir Başbakan! Irak’ın işgali sırasında “Amerikalılar ölmeden ülkelerine dönsün” diye dua eden bu Başbakan, Şemdinli’de de şehit analarımıza seslenmiş gözü yaşlı, tıpkı Meclis’te ağladığı gibi, vay bize, yazıklar olsun bize!
Teröristlere destek veren Barzani’ye “ABİ” diyen kim? Bir Başbakan’ın bir Dışişleri Bakanı. Şehidimizi şehit yapan teröristleri topraklarında barındıran, bu teröristler istenildiğinde “Türklere bir Kürt kedisi bile vermem” diyen Talabani’nin dizi dibinde oturan ve “Kürdistan” laflarına kulak tıkayan Devlet Bakanı bir Cemil Çiçek’in bir Başbakanı. Teröristler Avrupa’da cirit atıyor diyen bu Cemil Çiçek, bu teröristleri besleyen, koruyan, büyüten AB’ye tavır alacağı yerde, çıkmış şehit törenlerinde ağlamış, tıpkı Bülent Arınç gibi;
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasının ardından Van Müftüsü Mehmet Emin Arvas, şehitler için dua ettirdi. Müftü Arvas duayı okurken Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek gözyaşlarına hakim olamadı...”
Burada anlatmak istediğimiz şudur; Bizim Başbakanımız teröristlerin yerini biliyor, Hükümet de biliyor, asker de biliyor. Elimizde kanıt var, Başbakan’ın teröristlerle nerdeyse göz göze geldiğine ve hiçbir şey yapmadığına dair görsel bir kanıt. Hepiniz gördünüz, Başbakan Şemdinli’ye gitti. Mezargediği’ne çıktı. Hakurk’un karşısına geçip eğildi. Gördük işte resimleri, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı mevzide, eğilmiş. Doğru yapmışlar, eğilecekler, çünkü karşılarında terörist var, terörist ateş açar endişesiyle eğildiler. Buna ait resimler medyada yer aldı ve hepimiz gördük. Bu ne demektir biliyor musunuz; Başbakan Hakurk’da terörist olduğunu biliyor, Genelkurmay Başkanı da biliyor ve üstelik ikisi de yan yana. Peki, bu teröristleri kim yok edecek?
- Türk Ordusu.
- Peki, Türk Ordusu’na Hakurk’a kara harekatı yapması için kim emir verecek?
- Başbakan, yani Hükümet.
- İşte sorun da burada, vermiyor, Başbakan elindeki yetkiyi siyasi bir hedefe dönüştürüp Ordumuz vermiyor ve harekatı yaptırmıyor.
- Neden?
- İki nedeni var bildiğimiz; birincisi, Başbakan ABD ile anlaşmış, Irak’a harekat yapılmayacağı konusunda söz vermiş, hem de yazılı olarak. İkincisi ise, Başbakan hem PKK’dan hem de Ordumuzdan korkuyor. Nasıl mı? Harekat yapılırsa PKK hemen geri çekilip Barzani bölgesine girecek, Barzani peşmergeleri içine saklanacak, bundan korkuyor. Ordumuz harekata devam ederse, dayanamayıp bir PKK’ya vuracak bir Barzani’ye, Barzani vurulur, peşmerge ölür diye endişe ediyor. Üstelik Barzani ile PKK savaşırsa Kürdistan projesi yatar, endişesi de var.
Artık teröristleri neden dağda arıyoruz ki, neden askerimiz günlerce arazide onca zorluğa katlanıyor ki; PKK’nın yeri belli Hakurk’ta, Başbakan da biliyor bunu.
Harekatı yapmaktan, teröristi yok etmekten bizi engelleyen kim? Bizi şehit eden kim, kim şehit ediyor bizi kim?
NOT: KURT KAPANI KİTABINDAN BİR ALINTI
Erdal SARIZEYBEK, 26 Ekim 2010