Denktaş'ı bitirmeye ve KKTC'yi yıkmaya çalışmak' suç değil midir?!Başbakan Erdoğan ve KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın 2004 Annan Planı referandumu sonrasında yaptıkları telefon görüşmesinin detaylarının geçtiğimiz hafta Aydınlık mecmuasında yayınlanması gündeme bomba gibi düştü.
Anavatan Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın KKTC kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş için sarfettiği ‘o artık bitmiştir’, ‘muhatap alınmamalıdır’ sözlerini okuyup dinlerken inanın derin bir üzüntü duydum. Canımız, her şeyimiz Anavatanımızın Başbakanının Devletimiz KKTC’nin kurucusu için ağza aldığı bu lafları biz Kıbrıs Türklerinin hazmetmesi mümkün değildir. Erdoğan’ın daha önce de Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş için ‘gitsin memleketinde konuşsun’, ‘evet demezse sonuçlarına katlanır’ gibi tehdit edici konuşmalarını da hazmedememiştik.
Yapılan yayınlar üzerine Ulusal Kanal ve Aydınlık Dergisi’ne yapılan aramanın gerekçesinde “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan’la, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat arasındaki görüşmelerin Ergenekon terör örgütü tarafından tespit edilerek servis yapıldığı” diye yazması ve bu aramaların ve arkadaşlarımızın gözaltına alınmalarının mahkeme kararı alınmadan sadece dört Ergenekon savcısının imzasıyla yapılması basın özgürlüğüne ve insan haklarına vurulan yeni bir darbe olmuştur.
Habere konu olan telefon görüşmesinin içeriğinin suç unsurları taşıdığı, Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’nin tanıdığı KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanını ’bitirmek’üzere bir tertip içerisinde olduğu apaçık ortadadır. Erdoğan ve Talat’ın işbirliği yaparak Devletimiz KKTC’ye de zarar vermeye- devletimizi yıkmaya yeltendikleri tartışma götürmemektedir.
Cumhuriyet savcılarımızın ve KKTC’deki başsavcılığın bu konuda neler yapacağını merakla beklemekteyim. Hukukun üstünlüğüne inanmaktan ve inatla demokrasinin tam anlamıyla çalışmasını beklemekten başka çaremiz yoktur.
Bir kez daha burada uyarmak istemekteyiz. Kıbrıs Türkü olarak Milli davamız etrafında dik duruşumuz ve adadaki varoluş mücadelemiz her zaman devam edecektir. Gönlümüzden geçen Anavatan yetkililerinin de, AKP hükümetinin de, Kıbrıs Türkünün bu kararlı tutumunu takdir etmeleri ve buna saygı göstermeleridir. Kıbrıs Türküne rağmen, Kıbrıs Türkünün devletinden yana irade beyan etmesine rağmen, aksi siyaset empoze etmek doğru değildir. Hiçbir güç bizim Milli davamızdan vazgeçmemizi isteyemez. Dost düşman bilmelidir ki içinde KKTC’nin olmadığı hiçbir çözüm şeklini Kıbrıs’ta çalıştırmayacağız. 19 Nisan seçimleri, kim ne derse desin, Devletimiz KKTC’den yana çıkanların zaferiyle sonuçlanmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı Talat’ın halkın kendi kaderini tayin eden bir referandumda ortaya koyduğu görüşlerin, bir seçimle ya da bir kamuoyu yoklamasıyla değiştiğini iddia etmenin son derece hayali olduğu açıklamasıyla hemfikir olmadığımızı burada belirtmek istemekteyim. Hele hele Sayın Cumhurbaşkanı’nın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile aralarında geçen telefon kayıtları hakkındaki değerlendirmesinin sorulması üzerine, “yasa dışı durumlarla elde edildiği iddia edilen konuşmayla ilgili yorum yapma, konuşma yükümlülüğü bulunmadığını” söylemesi bize ’pes bu kadar pişkinlik’de olmaz dedirtmiştir.Talat’ın yaptığı telefon konuşması ile ilgili açıklamada bulunma yükümlülüğü vardır. Telefon görüşmesinin nasıl elde edildiği adli makamların araştırmaları gereken ciddi bir konudur. İki Başbakan’ın konuşmasının nasıl olur da dinlenip kopyalandığı, bizi yönetenlerin ne denli güvenlikten yoksun ve tedbirsiz davrandıkları üzerinde ciddi kafa yorulması gereken konulardır. Ancak görüşmenin muhteviyatının suç unsurları ihtiva etmesinin de önemi ortadadır. Bu konuda adli kovuşturmanın gerekliliğinin bir kez daha altını çizmek zorundayım.
Kilise destekli Rum ve Yunanlıların tezleri konusunda dik durup birbirleri ile dayanışma içerisinde, kendi milli siyasetleri etrafında kenetlenmiş iken, bizim Anavatanımızın Başbakan’ının ve KKTC Cumhurbaşkanı’nın devletimiz KKTC’nin kurucusu, yaşayan en büyük Türk lider Denktaş’ın işini bitirmekle meşgul olmasını ve bunu ortaya koyanların cezalandırılmaya çalışılmasını siz Anadolu’daki değerli kardeşlerimin takdirine bırakıyorum.
YENİÇAĞ, Hüseyin Macit YUSUF, 26 Ekim 2009