İddianame dört dörtlük olsa bile Ergenekonu demokratikleşmenin merkezine koymak bir efsane. İki darbeciyi yargıladığınızda Türkiye demokratikleşmeyecek. İki tane generalin hapse girmesi bizim arkasına hizalanacağımız bir demokrasi mücadelesi olmaz
Ergenekon iddianamesi bugün açıklanacağına göre hayal etmesi hiç zor değil: Bugün bazıları eli kalbinin üzerinde İddianame inşallah fos çıkar diye dua ediyor; bazıları da İnşallah topunun birden defteri dürülür diye...
Oysa bu bazılarının dışında bir de kamu vicdanının bir dileği var bugün; o da şu:
İçeriğinde ne yazarsa yazsın umarız bugün öyle bir iddianame açıklanır ki Türkiye yargıya karşı sarsılan güvenini tazeleme fırsatı bulur. Umarız bu öyle bir iddianame olur ki, hukukun objektiflik, nesnellik, nedensellik, rasyonellik gibi gelmiş geçmiş tüm evrensel standartları yakalanır, hatta geçilir ve geriye hiçbir tartışma bırakmaz. En önemlisi de umarız aylardır ortaya atılan tüm iddiaları karşılayacak kadar somut, hukuki deliller ortaya konur...
Dualardan hangisinin tuttuğunu gün içersinde anlayacağız, ama elimizi havaya açmadan önce Ergenekonla ilgili beklentilerimizi bir kez daha gözden geçirmekte fayda var. İddianameden bağımsız, tamamen Ergenekona yüklediğimiz anlamlarla ilgili bir düşünme egzersizi...
Biz bunu siyaset bilimci ve Radikal yazarı Nuray Mertle yaptık. Niçin Mert? Çünkü ne yargılananlardan taraf ne de yargılayanlardan... Ergenekonla arasında duygusal bir bağ yok. O sayede de mümkün olduğunca özgür. Peki, özgür ve isabetli mi, yoksa özgür, ama yanlış mı? Ona da elbette ki herkes kendi penceresinden ve kendi özgürlüğü kadar karar verecek:
Efsaneleştirme var
Ergenekon için efsane denmeyi hak ediyor diye yazdınız; niçin böyle düşünüyorsunuz?
Bir kere şu soruyu yanıtlamak gerekiyor: Bu bir darbe girişiminin önlenmesi süreci midir; yoksa darbe girişimi hazırlamak üzere bir araya gelmiş, başaramamış, başarma ihtimali de tartışılacak bir çeteleşmenin yargılanması mıdır?
Veriler ikincisi olduğunu gösteriyor. O yüzden zaten bildiğim kadarıyla terör suçundan yargılanacaklar. Terör bir suç mudur? tabii ki suçtur, ama meseleyi birbirinden çözülmez hale getirip sonra bir darbe yapılacakmış da engellenmiş gibi takdim etmek, işte o bir şeyi efsaneleştiriyor.
Neyi efsaneleştiriyor?
Her şeyden önce demokratikleşme sürecini efsaneleştiriyor.
Yani sizin efsaneden kastınız Ergenekon diye bir şey yoktur anlamında değil?...
Hayır, benim dediğim tamamen demokratikleşmeyle ilgili. Elbette illa bir darbeyi engellemeniz şart değil, girişimi engellemeniz de bir siyasi inisiyatiftir ve siyasetin demokratikleşmesi açısından bu tür siyasi inisiyatif göstermeler önemlidir, hafife almayalım.
Mesela bazı insanlar diyor ki, Sıkıysa Kenan Evreni yargıla... Şimdi ben bunu da makul bulmuyorum. Vay, elinden geliyorsa onu yap diye adamın önüne başka bir engel çıkarmak bence çok oyunbozanlık. O yüzden bu davada çerçeveyi net bir şekilde çizebilsek, belki daha hayırlı bir iş yapacağız ve kavga dövüş de daha azalacak.
Meşruiyet zedeleniyor
Siz nasıl bir çerçeve çiziyorsunuz?
Yani Böyle bir çeteleşmeyle karşılaşıldı. Bunun bir sürü başka davada kolları, uzantıları var. O yüzden bu soruşturma bir networkü çökertecek ve siyasi inisiyatif bunun arkasında... Böyle bir çerçeveyle kalınmış olsaydı, bu konuda daha fazla insan anlaşabilirdi diye düşünüyorum.
Oysa?
Oysa bundan Türkiye bir demokratik devrim yaşıyor derseniz, bunu çıkarmanız zorlaşıyor. Neden zorlaşıyor? Birincisi bu davanın çevresindeki tartışmalarda gördüğümüz bir büyük siyasi hesaplaşma üslubu çok rahatsız edici. Bu demokrasi efsanesini kuranlar bunu görmezden geliyorlar ve hatta bana sorarsanız bu hesaplaşmada taraf oluyorlar. O yüzden Ergenekon, AKPnin kapatma davasına karşı bir rövanş gibi takdim ediliyor ve bu da davanın meşruiyetini zedeliyor.
Ergenekonun bir rövanş gibi sunulduğunu size düşündüren ne?
Böyle bir takdim... Böyle bir savunu... Bu terimler... Daha ötesi bir sürü skandal olmadı mı? Bazı belgeler medyaya niye sızdı? Bu kuşkular nasıl doğdu? Biz durduğumuz yerde Bu bir rövanşist dava falan demedik.
Çünkü bu böyle takdim edildi. Belki bu AKP hükümeti adına kötü bir piardı. Kötü bir medya iletişimi süreciydi. Neyse neydi, ama o siyasi iradenin arkasında duranlar ısrarla bunu rövanşist bir dille takdim ettiler. Bunun üzerinden karalamalar, suçlamalar, zanlılar icat ettiler, zamanından önce infazlar yaptılar. Bu bir; ikincisi ise bütün Türkiye değerlendirmeleri bunun üzerinden yapılmaya başlandı. Yani Türkiyedeki bütün siyasi gerilim Ergenekon üzerinden açıklanır oldu. Bir sorunu söyleyecek oluyorsunuz, Hayır öyle değil, bu Ergenekonun işi diyorlar.
Sorunlu seçenekler
Mesela?
Mesela ben, cumhurbaşkanlığı seçim süreci kriz yaratır demişim. Bunu bana biri fısıldamış da ben öyle söylemiş falan değilim. Portekizden Türkiyeyi hiç tanımayan herhangi bir adamı getirin o da aşağı yukarı benim dediğimi derdi. O kadar bilinmeyecek, anlaşılmayacak mesele değil. Ama bir şey söylediğiniz zaman artık bir kesimin bütün analizleri Ergenekon üzerinden oluyor. Yani Türkiyede hiç sosyal dinamikler yok, kültürel, tarihsel dinamikler, gerginlikler yok, sadece bir Ergenekon var. Bu şu demek:
Üç beş tane Ergenekoncu oraya bomba atıyor, öbür tarafa sızıyor, medyayla bir kamuoyu oluşturuyor. Yoksa Türkiye güllük gülistanlık bir ülke. Eğer iktidar buna gerçekten inanıyorsa bu başlı başına büyük bir sorun.
Mesela beğenirsiniz beğenmezsiniz ama laiklikle ilgili bir endişe var bu ülkede. Siz buna Yok canım endişe değil, Ergenekonun kışkırttığı bir şey derseniz demek ki ya siz bu ülkeyi tanımıyorsunuz, ya bir kesimin endişeleriyle pek muhatap olmak istemiyorsunuz ya da bir kaçış sendromu içindesiniz.
Veya siyasi hasmınızı kasten zan altında bırakıyorsunuz...
En kötü seçenek de bu ve bunların dördü de çok sorunlu. O yüzden de ben Türkiye buradan demokratikleşerek çıkamaz diyorum. Çünkü bu çerçevede kurulan bir dava hukuk davası olmaz, siyasallaşır.
Darbe ihtimali sıfır
Şu söylenemez mi peki: Ne kadar siyasallaşırsa siyasallaşsın, Ergenekon sayesinde darbe girişimleri artık yargılanabilecek.
Burada benim arkadaşlarımla anlaşamadığım bir husus var: Ben darbe ihtimalini sıfır olarak görüyorum. Türkiye konumundaki bir ülke uluslararası konjonktürden böyle ipini koparmış gibi siyasal süreçler yaşayamaz. Şu andaki dünya konjonktüründe de Türkiyede bir darbe olması açısından hiçbir uygun koşul, hazmedilebilir bir taraf yok.
Elbette 12 Eylül darbesini yaşayan bir demokratsanız içinizde inanılmaz kızgınlık, kırgınlık vardır. Şimdi de İki tane general hapse girdi diye sevinme hakkımız yok mu? diyebilirsiniz ama bu da bizim arkasına hizalanacağımız bir demokrasi mücadelesi olmaz.
AKPyi kendi derin devletini yaratma çabası içinde gösterecek hatalar yapılması... Acaba bu da Ergenekonu gölgeledi veya bu süreçten kuşkular duyulmasına neden oldu mu?
Acaba bu da Ergenekonu gölgeledi veya bu süreçten kuşkular duyulmasına neden oldu mu?
Evet, siyasi iktidarın kullanılış biçiminde insanları ürküten hoyratlıklar gerçekten kuşku yaratıyor. Mesela bakıyorsunuz, önlenemez, gözü kara bir medya tekeli oluşturma gayreti var. En son atv-Sabah ihalesinde göz göre göre bir yandaşınıza kamu bankalarından kredi veriyorsunuz. Bu kadar medya desteğiniz var ama yeterli bulmuyorsunuz ve bu işi bir medyalar savaşı olarak görüyorsunuz. Hükümeti destekleyen medya çevresinde bu söylenti cidden çok hakim:
Doğan medya tekeli olmasa, iki gazete şunu söylemese Türkiyede her şey güllük gülistanlık olacak.
Oysa buradan sizin hiçbir muhalefete tahammülünüzün olmadığı anlaşılır. Sindirme dediğimiz şey de illa polisle, askerle olmaz; çağımızda sindirme dediğimiz şey iletişim üzerinden olur. Biliyorsunuz İtalyada da medya tekeline sahip olan Berlusconi habire seçim kazanıyor. Bu çağımızın problemi ama tek başına bu bile çok ürkütücü değil mi? Ben çok ürkütücü buluyorum.
Sembolik önemi var
Tüm bunlar size Bir dakika, ne demokratikleşmesi mi dedirtiyor?
Ergenekonu bütün demokratikleşme sürecinin merkezine koyma konusunda bir ihtiyatımız olması gerekir, dedirtiyor. Ergenekon konusunda istediğinizi söyleyin, istediğiniz kadar önem verin, vurgulayın, büyüteçle üstüne bakın ama Türkiyenin bütün demokratikleşme tablosunun merkezine bunu koyduğunuz zaman sorun çıkıyor diyorum.
Benim o demokrasi efsanesinden kastettiğim bu. Yani orada iki darbeciyi yargıladığınızda Türkiye demokratikleşmeyecek. Elbette sembolik önemi var ama bu derece merkeze alınması ikna edici değil ve o zaman da kusara bakmasınlar efsane derim yani. Bütün sorunları Ergenekona bağlayıp onun tasfiyesiyle demokrasinin şahlanacağını düşünmek bana göre efsanedir.
Bu söyleşinin yayınlandığı gün, yani bugün, Ergenekon iddianamesi de açıklanacak; iddianameyi gördüğünüzde bu efsane fikriniz değişebilir mi?
Hayır, çünkü bizim bu konuştuğumuz kaygılar iddianame dört başı mamur bir iddianame olsa da geçerli. Hatta zaten iddianameyi baştan dört başı mamur kabul ederek bu kaygıları duyuyorum.
Yoksa benim anlatmaya çalıştığım kaygılar Bunlar bunu diyor, ama acaba gerçekten Eruygur Paşa şunu yapmış mıdır? türünden kaygılar değil.
Geçmişi tam sorgulayalım
Peki ya şöyle bir iddianame çıkarsa ortaya: Gazi olayları, Madımak, Hrant Dink, Malatya katliamı, faili meçhul cinayetler, Sarıkız, Ayışığı, Eldiven, ABD Konsolosluğunun önündeki saldırı... Hatta soğuk savaşın başlamasından bu yana kanunsuz ne varsa bu iddianameyle birlikte tartışmaya açılsa; bu ümitlendirir mi sizi?
Bütün devletlerin karanlık yüzü vardır ve eğer bu karanlık tarihi hakkıyla tartışacaksak ben buna çok taraftarım. Ama o zaman her şeyi tartışacağız. Geçen gün TVde Nazlı Hanımı (Ilıcak) dinledim, soğuk savaş yıllarından söz ederken sivillerin silahlandırılması konusunu Tabii o zamanlar bir komünist işgal falan olursa hani halk da kendini korusun diye böyle bir şey düşünülmüş diye açıklıyor.
Be Hanım o zamanlar bu memleketin ordusu yok mu? Emniyet teşkilatı yok mu? Hangi şart altında sivil ahalinin silahlandırılması normal olur? Ama Nazlı Hanım, soğuk savaş döneminde kendi de taraf olduğu için, sahibi olduğu gazete bir soğuk savaş propagandisti olduğu için o konuları da hiç fazla deşme taraftarı değil. O yüzden o dönemle hesaplaşan falan çıkmaz, hiç merak etmeyin.
Gelelim daha sonraki 1980in yeşil kuşak dönemine... O dönemde olan bitenleri de biraz sorgulayalım o zaman. Bazı dini cemaatler nasıl birtakım gizli işler yaptı, ödeneklerden, bilmem nelerden yararlandı, bunların hepsini dökelim ortaya...
Gerçekten bununla hesaplaşmaya muktedirsek yapalım. Herkes hazırsa ben çok memnun olurum doğrusu.
Ama orasını gösterelim, burasını göstermeyelim, işimize gelen bir zincir oluşturalım ve sonuçta öyle bir tablo ortaya çıksın ki bu mevcut hükümet demokrasi için canını feda etmekten kaçınmamış, ama hep bir gizli güç tarafından provokasyonla köşeye sıkıştırılmış olsun ve de zor zamanlarda karşısına çıkarılan Madımak gibi olaylar, hep bu provokasyonların işi olmuş olsun, yoksa dindar vatandaşımızın hiç suçu olmasın bu tür işlerde...
Hani eğer geçmişi nasıl böyle bir tablo çıkarabiliriz diye hizalarsanız kusura bakmayın ben buna sorgulama filan demem. Ve açık söyleyeyim, şu ana kadar toptan, her şeyi sorgulayalım diyen bu çapta bir çağrı da görmedim.
Laikler kötü bir azınlık muamelesi görüyor
Laik ve ulusalcı kesim kültürel anlamda bir istenmezlik, karalanmışlık üzüntüsü içinde. Hak ettiler der misiniz?
Hayır, demem. Ben toplumun giderek daha fazla kesiminin demokrasiye artık daha mesafeli olmasından, başka bir yere sav- rulmasından sadece kaygılanırım. Ama demokrasiden uzaklaşıyorlar diye sabah akşam sövmem. Zaten buna endişe değil, kızgınlık denir.
Oysa demokrasi gibi bir derdimiz varsa Ne oldu bu insanlara? sorusunu sormak gerekiyor. Ama bizim demokratların bir Toplumun bazı kesimleri tozutmuş, manyaklaşmış vaziyette, bunlar zaten analarından faşist doğmuşlar demedikleri kaldı. Ama bu kızgınlıkla halledilecek bir şey değil.
Ben laik kesimi, demokrat arkadaşlarımızın vurun abalıya diyebileceği bir çevre olarak görmüyorum doğrusu. Tam tersine kötü bir azınlık muamelesi görüyor bu kesim. İlla azınlıklar mezhepsel, etnik olmayabilir.
Bu manada laikler Türkiyede ideolojik bir azınlık durumuna düştüler. Kardeşim bu adamlar hiç empatiyi hak edecek adamlar değil, bu adamlar şişede durduğu gibi duran adamlar değil diyenler çıkabilir.
Ama bir kere bütün bir çevreyi darbeci diye niteleyemezsiniz. Asker müdahale etse ne olur? diyenleri var, ama ona bakarsanız muhafazakâr çevrenin içinden de şeriatçılık çıkarırız.
Biz bunun kazıyıp arkeolojisini yapamayız. Bu işlerin tahkikat altına alınacak kısmı bellidir.
Nasıl bütün Müslümanların hepsini Hizbullahçı olarak görmek haksızlıksa bu da büyük bir haksızlıktır. Zamanında da solculara ve azınlıklara yapılmıştı bu üslup hatası. Şimdi ilginç olan ise demokrasi adına da bu üsluptan kur- tulamadığımızı görmemiz oldu. Yani bu üslubu sorun edenler de aynı üslubu kullandı.
Medyada cadı avcılığı başladı
Medya sanki karşılığı sokakta dahi olmayan bir çatışma yaşıyor; katılır mısınız?
Öyle bence ve o yüzden de çok rahatsız edici. Bizim işimiz toplumda var olanın ötesinde gerilimler yaratmak olmamalı. İtidal de itidal demiyorum, ama bu derece krizli bir ortamda özellikle kalemleri bu kadar sivriltmenin bir manası yok.
Mesela ben Ergenekonu takdim edildiği gibi bir demokrasi mücadelesi olarak görmekte kuşkum var diyorum. Bunun üzerine Vay senin nasıl kuşkun olur, sen yoksa Ergenekoncu musun? demek büyük haksızlık.
Bu gerçekten cadı avcılığı diye addedilmeyi hak eden bir tavır. İnsanlar Ergenekon soruşturmasına karşı çok keskin bir tavır takınsa ne âlâ ama Bir dakika ben senin kadar bu süreçte dörtnala gidemiyorum. Senin kadar emin değilim diyen insana bile Yakaladım ensenden tavrının gösterilmesini çok çirkin buluyorum.
Bu derecedeki itiş kakışlar kalıcı olur. Anlam veremediğiniz, nedensiz saldırılar kişiselleşir. Bu dönemde bu tavrı gösteren arkadaşlarım mesela benim gözümde bir imaj oluşturuyorlar ve bu imajların unutulması da zordur.
kaynak:http://www.milliyet.com.tr