Egemen Risale-i Nur'u İslamiyet'e Ergenekon'u da Cumhuriyet'e karşı olmak adına var etti!..

Egemen Risale-i Nur'u İslamiyet'e Ergenekon'u da Cumhuriyet'e karşı olmak adına var etti!..
"Dinini, milletini seven; akıl ve ilim ölçülerine inancı olan şuurlu bir Müslüman Nurcu" olamadığı gibi, Ergenekona'da inanmaz!..
Türkiye'de adına "Ergenekon" verilen soruşturma sonrasında hazırlanan iddianame ile devam eden kovuşturmaların, ABD'li egemenin bir planı, uygulamada ise sınırlı Yahudi-dönmelerin desteğini alan Nurcuların (F.GÜLEN cemaati) olduğu konuşuldu ve yazıldı.
Ama ABD gibi yüksek teknoloji ile hareket eden bir ülkenin tüm desteğini yanına alarak hareket eden bu ikili koalisyonun, gerek oluşturdukları kamuoyu gerekse hazırlanan iddianameler de neden bu kadar çok mantık hatası yaptıkları ise hiç gündeme getirilmedi!
Adına özellikle "Ergenekon" verilerek yürütülen operasyonlar sonucu hazırlanan iddianamelerde yapılan maddi hatanın asıl kaynağı ise 4 Eylül 1990 tarihinde tabanca ile vurularak öldürülen Turhan DURSUN'un birinci basımını 1971 yılında yaptığı "Müslümanlık ve Nurculuk" isimli kitabının sonuç bölümünde yazdığı gibi, Cumhuriyet'in ilanından sonra ki tarih olan 1925 yılında, Cumhuriyet'e karşı yazılmaya başlayan ve bugünde nimetleri toplanan Risale-Nur'da aranmalıdır.
Onun için, "Ergenekon" sürecini yaşatanları ve yaşananları daha iyi anlamak adına, neden öldürüldüğü bugünlerde daha iyi anlaşılan Turhan DURSUN'un Risale-i Nur hakkında yazdığı araştırma bilgilerini kitabının "sonuç" bölümünde okuduktan sonra, 2008 yılında da "Ergenkon" iddianemesinin içeriği konusunda eğitimbilimci Mahiye MORGÜL'ün değerlendirmelerini okuyalım.
1- Said-i Nursi, Kur'an-ı Kerim ayetlerini, Peygamberimizin hadislerini, Ulu kişileri kendine alet etmekten çekinmeyen, *Fazlullah Naimi* gibi Peygamberliğini ilan etmiş kişilerin izinden giden, hiç kimsenin tenezzül etmeyeceği kadar riyakâr ve gösterişe sapan ikiyüzlü bir kişidir. Yazık ki, onun bu durumunu, Nurcuların çoğu bilememektedir.
2- Risale-i Nur, Said-i Nursi tarafından birtakım menfaatperest kişilere yazdırılan, Kur'an'ın Tefsiri olarak gösterildiği halde; birkaç suresinin bile tefsiri olmayan, üstelik saçmalıklar, mantıksızlıklarla dolu olan bir tekrarlar, hurafeler bütünüdür.
Risale-i Nur'da. öyle cümleler yer alır ki; nerede başladığı ve-nerede bittiği bilinmez. Daha doğrusu Risale-i Nur hep bu gibi cümlelerden ibarettir. Ağdalı, bozuk ve anlaşılmaz bir üslupta yazılmıştır. Cümlelerin kapsadığı fikirler, Kur'an-ı Kerim ayetlerine, Peygamberimizin hadislerine, din büyüklerinin görüşlerine ve bütün bunların yanında akıl ölçülerine tamamıyla aykırıdır. Çoğunlukla eskiden söylenegelmiş, fakat çürütülmüş ve ilmi bir değer taşımadığı ispatlanmış şeyler yazılıdır.
3- Nurcuların ileri gelenleri, yani yönetici durumunda olanları, işin içindeki sahtekârlığı bildikleri halde, sırf menfaat sağlamak için Risale-i Nur'daki deli saçmalarını, Müslüman halka birer dini öğüt, hatta kutsal birer metin olarak göstermektedirler. Bunlar, Said-i Nursi'yi Peygamber derecesinde, Risale-i Nur'u da Kur'an-ı Kerim mertebesinde göstermek için, üstadlarından aldıkları talimatı aynen yerine getirmeye çalışmaktadırlar. Bu konuda akıl almaz sahtekârlıklara bile girişmekten çekinmemektedirler. Ve ancak bu şekilde taraftar toplayabilmektedirler.
4- Onun için Nurculuk denen akım; dinimizin hiçbir şekilde kabul etmeyeceği, üstelik yurtseverliğe, ilme ve akla da aykırı olan bir akımdır.
Kısacası; dinini, milletini seven; akıl ve ilim ölçülerine inancı olan şuurlu bir Müslüman Nurcu olamaz. Bilmeden Nurcu olmuş temiz yürekli ve imanlı kimseler de Nurculuktaki sahtekârlığı öğrenir öğrenmez bu akımda kalamayacağını yazar.
Eğitimbilimci Mahiye MORGÜL ise birinci "Ergenekon" iddianamesinin ortaya çıkışından hemen sonra 27 Temmuz 2008 tarihli bir yazı yayınladı. Silivri özel mahkemesinde yargılanan Veli KÜÇÜK'ün müdafisi aynı zamanda kızı olan Zeynep KÜÇÜK'ün savunmasında da alıntı yaptığı o yazı, "Ergenekon" iddianamesi ile Risale-i Nur arasındaki benzerliklerin aynı zihniyetin, özellikle zihinleri karıştırma ürünü olduğunun kanıtıydı.
Mahiye MORGÜL "Ergenekon" iddianamesi ile "toplumsal-tarihsel belleğimizde kaos yaratılmaktadır. İddianamenin bizzat kendisi bir tür zihinsel kaos yaratma silahıdır. Sadece tutuklananlar değil, toplum olarak hepimiz aynı zihinsel saldırı altındayız. İnsan beyni olaylar arasında mantıklı matematiksel denklemler kurarak, eşleştirme yaparak zihinsel faaliyet yapar. Bu iddianamede ise, bütünsel olan hiç bir şey yok, paragraflar arasında bile bağlantı yoktur, parçalar orda burda uçuşuyor! Yani bütün iddialar beyni dağıtmak üzere kurgulanmış!
Sürekli asimetrik durumlarla insan beyni aptala döner, burada bunun amaçlandığını açıkça görüyorum. Dikkat ediniz, sayfanın başı ile sonu arasında bağ yoktur, bölümler arasında bağ yoktur, ne ile suçlandığınızın bile mantıklı bir tarifi yoktur, iddia edilenler arasında bağ yoktur, dosyanın başı ile sonu arasında bağ yoktur! Bu kadar bağlantısızlık beyinde kaos yaratır, AKIL denilen zihinsel faaliyet bağcıklarını kırar!
Yeni ders kitaplarında teşhis ettiğim de budur. Rica etsem, İlköğretim 1.Sınıf Türkçe Ders Kitabını elinize alıp bu açıdan bakar mısınız?
İddianamedeki tutarsızlıklara düzgün bir mantıkla cevap vermek mümkün değildir. Parçaları asla diğerleriyle yan yana gelemeyecek bir pazıl konulmuştur önümüze ve acaba düzeltmeyi başarır mıyım diye oynadıkça zihinde yaptığı tahribat derinleşecektir. Bence, bu bozuk pazıl aylarca sürdürülerek en zihni açık insanların bile bundan zarar görmesi, bu iddianamenin arkasındaki güçlerin istediğidir. Hedefleri, ne olup bittiğini anlamakta zorlanan bir toplum yaratmak, algılama seviyesini altının altına çekmektir. (Altı, maymunların zekâ düzeyidir.)
Önerim şudur: Böyle bir kitlesel zihin çökertme silahı ilk kez Türkiye'de bir tarihi hesaplaşmada kullanılmaktadır. Bu silahı ters teptirmek üzere; Bu iddianameye cevap vermeyi reddetmek ve gerekçesini kamuoyuna açıklamak. Çünkü: Zihinsel saldırı silahını tesirsiz hale getirmenin tek yolu, düşmana bu silahı fark ettiğini yüksek sesle söylemektir. Ancak o zaman beynimiz bunu önümüze konulmuş zehirli yiyecek olarak görür ve kendini korumaya alır. Yani pazılın bozuk olduğunu bilirsen, üzerinde hiç kafa yormazsın ve böylece beynini de tehlikeden korumuş olursun. Bununla mevzi kazanan beyin (insan), özgüveni yüksek bir şekilde, açık zihinle asıl yapmak istediği zihinsel faaliyetleri yapabilir.
Özetle: Bu iddianame aracılığıyla, toplumsal-tarihsel belleğimizi dağıtma ve zihin çökertme tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktayız. Bu gerekçeyle iddianameyi reddetme ve üzerinde konuşmama yolunu öneriyorum. Bir şey daha yapılabilir; İddianameyi 'Yanlışları bul' oyununa çevirmek, birbiriyle zıt olan, tarihleri örtüşmeyen, yazımsal kuralsızlıklar gibi cümle bozuklukları gibi denge bozukluklarını bulmak. İşte o zaman bu bir zeka geliştirici oyuna dönüşür, zihnimize saldıran tarafı bozguna uğratır! 'İddianamedeki Yanlışları Bul' oyununda en fazla yanlış bulan ve bize gönderenleri gazetede yayınlayarak ödüllendirmek de hoş olur.
Sonuç; sapkınlığı İslamiyet'e karşı eseri olan Risale-i Nur ile ümmet yerine vatandaşın kendi kendini idare ettiği Cumhuriyet'e karşı hazırlanan "Ergenekon" iddiaları aynı taraflarca kaleme alınmıştır.
Nasıl ki T. DURSUN Risale-i Nur için, "Said-i Nursi tarafından birtakım menfaatperest kişilere" yazdırıldığı söyleniyorsa, "Ergenekon" iddianamesinin yazımı veya ortaya çıkışı da zaman farkıyla aynı "menfaatperest" kişilerin egemen için hazırladığı ve öz itibari ile aynı olan gerici eylem planıdır...
Kullandıkları yöntem de ise insan aklının alt aydan fazla olaylar arasında bağlantı kurma yetisinin zayıflaması da vardır. Karşı durmak ise her zaman hatırlamak ve hatırlatmak olmalıdır.
Biliyorum ki basın-yayın organlarının "Ergenekon" sürecinin başında bazı sanıklar hakkında R.T. ERDOĞAN, R. AKYÜREK, O. PAMUK ve F. KORU gibi kişilere suikast planladıkalarına ilişkin yaptığı haberleri hemen hatırladınız. O kişilerin hepsi "Ergenekon" adı ile anılan kovuşturma sırasında tahliye oldu. Ama hiçbir basın yayın organı bunu yazmadı!..
Yarın da "Ergenekon" kapsamında yapılan zulüm unutulacak ve o Risale-i Nur'u yazanlar, adı "Ergenekon" gibi olan daha nice planlar yapacaktır. Onun için, lütfen birbirine eziyet etmeyen, iftira atmayan ve kan akıtmayı meslek haline getirmeyen temiz bir İNSAN nesli için unutmayın!..
Egemen Risale-i Nur'u İslamiyet'e, Ergenekon'u da Cumhuriyet'e karşı olmak adına ortaya çıkarttılar. Hedeflenen ise, İslamiyet'i ve Cumhuriyet'i kontrol etmektir!.. 26 Nisan 2010
Muammer KARABULUT