Ergenekon Operasyonunda AB-D Parmağı

Genel & Güncel Konular

Ergenekon Operasyonunda AB-D Parmağı

İletigönderen zfrtxt » Çrş Oca 14, 2009 19:05

ERGENEKON OPERASYONU'NDA ABD PARMAĞI


Taraf Gazetesi yazarı Lale Sarıibrahimoğlu bugün yazısında ilginç bir itirafta bulundu: “Ergenekon Operasyonu ABD’nin isteği ile yapıldı”. Sarıibrahimoğlu yazısında ABD’nin Türk ordusu içindeki Hüseyin Kıvrıkoğlu ekibinden son derece rahatsız olduğunu ve bu ekibi tasfiye etmek istediğini, ifade etti. Sarıibrahimoğlu’nun Kıvrıkoğlu adını telaffuz etmesi 11. Dalgada eski bir genelkurmay başkanının bulunduğu söylemleri ile aynı döneme denk gelmesi dikkat çekti. Sabah yazarı Mahmut Övür,13 Ocak tarihli Taraf gazetesi röportajında polisten aldığı duyumlara dayanarak 11. Dalgada eski bir genelkurmay başkanı olduğunu söylemişti.

KIVRIKOĞLU ABD POLİTİKALARINDAN KUŞKU DUYUYOR

Lale Sarıibrahimoğlu, 1991 Körfez Savaşı’nın ardından ABD’nin Kürt politikasından Ordunun rahatsız olduğunu, anlattı. Sarıibrahimoğlu'na göre; Körfez Savaşı sonrası ABD’nin Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti kurma projesini adım adım hazırlaması ordu içinde belirli bir grubu rahatsız etmişti. ABD ile ilgili kuşkular artmıştı. İşte Genelkurmay Eski Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu rahatsız olan bu subay grubunun üyesiydi.

Taraf yazarı Lale Sarıibrahimoğlu yazısında; Kıvrıkoğlu Genelkurmay Başkanı olunca ordunun geleneksel çizgisi olan NATO çizgisinden uzaklaştığını, yazdı. Sarıibrahimoğlu söz konusu köşe yazısında özetle şunları diyordu:

"Kıvrıkoğlu dört yıllık genelkurmay başkanlığı süresince bir kez bile ABD ziyareti gerçekleştirmedi. Ancak Çin gibi ABD ile sorunlu ülkelere ziyaret gerçekleştirdi. ABD makamlarına göre Kıvrıkoğlu, Türk Ordusunun yüzünü ABD yerine Doğu’ya çevirmeye çalışıyordu. Tuncer Kılınç’ın daha önce ifade ettiği Çin, Rusya, İran ittifakı Kıvrıkoğlu’nun temsil ettiği eğilimin NATO’ya alternatif ittifakı idi."

ABD KIVRIKOĞLU'NDAN RAHATSIZ

Sarıibrahimoğlu söylediklerini ciddi kaynaklara dayandırıyor. Buna göre ABD, konuya ilişkin resmi görüşünü emekli bir yarbayı olan Steve Williams’ın ağzından dile getiriyordu. Emekli Yarbay Steve Williams, ABD’deki Western Policy Center için 30 Ekim 2002 tarihinde yazdığı makalede açıkça Kıvrıkoğlu’ndan rahatsızlığını ifade etti. Williams makalesinde, Kıvrıkoğlu’nun neden bir kez bile ABD’yi ziyaret etmediğini sorguluyordu. Kıvrıkoğlu’nun ABD’ye alternatif ittifak arayışlarının ABD-Türkiye ilişkilerine zarar verdiğini ifade ediyordu. Nitekim benzer bir konu üzerine yazılmış ve ABD için Türk Ordusunun önemini bildiren bir makale de The DISAM Journal’in, 2003-2004 Kış sayısında çıkmıştı. Bir ordu yayını olan DISAM Journal’da benzer ifadeler dile getiriliyordu.

Sarıibrahimoğlu yazısında Steve Williams’ın makalesinde bir başka tarihsel yan daha olduğunu söylüyor. Makale tam da Kıvrıkoğlu’nun görevi bıraktığı tarihlerde yazılmıştı. Bu nedenle makalede ABD’nin Hilmi Özkök’e ilişkin görüşlerini bulmakta mümkün. Steve Williams’ın makalesinin adı “Türk Askerinin Yeni Yüzü”. Adı geçen yeni yüz ise bizzat Hilmi Özkök’ün kendisi. Orgeneral Kıvrıkoğlu’nu Yarbay Steve Williams’ın nasıl eleştirdiği göz önüne alınırsa bu görüşler daha da önem kazanıyor. Williams, Özkök için makalesinde “Batıya dönük olacakları anlaşılan yeni nesil Türk askerlerinin öncüsü”, “etkin ve uluslar arası forumlarda ehil bir muhatap” gibi ifadeler kullanmış.

ERGENEKON OPERASYONU NEDEN YAPILDI

Steve Williams’ın ifadeleri ve Lale Sarıibrahimoğlu’nun iddiaları tüyler ürperten bir gerçeği ortaya çıkardı. Sarıibrahimoğlu, NATO ve ABD’nin Türk ordusunun yüzünü doğuda ittifak arayışlarına çevirmesine tahammül edemeyeceğini ve Ergenekon Operasyonu'na bu nedenle destek verdiğini ifade etti. Ergenekon Operasyonu’nun Türk Ordusu içinde ABD karşıtı eğilimlerin temizlenmesi için yapıldığını söyleyen Sarıibrahimoğlu, bu temizliğin Türk Halkı için de iyi olduğunu yazdı.

Bilindiği gibi Ergenekon Soruşturması, Ümraniye’de bulunan bombalar ile başlamış ve ardından ülkede infial yaratan pek çok cinayetin bu örgüt ile ilişkilendirilmesi ile devam etmişti. Ardından kazılarda bulunan silahlar ile kamuoyu örgütün faaliyetleri konusunda ikna edilmeye çalışılmıştı. Ancak Sarıibrahimoğlu’nun ifadeleri soruşturmanın bu eylemlerden daha çok siyasal hesaplaşma nedeniyle yapıldığını gösteriyor. Bu siyasal hesaplaşmanın ise Kıvrıkoğlu’nun ABD karşıtı politikaları ile başladığını ortaya çıkarıyor. 11. Dalgada eski bir Genelkurmay Başkanı'nın hedefte olacağının gazetelere servis edildiği koşullarda Sarıibrahimoğlu’nun görüşleri infial yaratacağa benziyor.

Odatv.com

İşte Sarıibrahimoğlu’nun o yazısı:

“Ergenekon’un 10’uncu diye adlandırılan son dalgasında gözaltına alınan üç emekli general önce gözaltına alındı sonra serbest bırakıldı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, emekli generallerin sorguları sürerken gerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gerekse Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile olağandışı görüşmeler yapmasaydı kamuoyu, belki bu üç emekli generalin delil yetersizliğinden serbest kaldıkları konusunda ikna olabilirdi. Ama Orgeneral Başbuğ’un ziyaretleri, kamuoyunda oluşabilecek bu kanıya gölge düşürdü.

Son dalga çerçevesinde emniyet güçlerinin kimi zanlıların evlerinde yaptıkları aramalarda ele geçirdikleri krokilerden hareket ederek Ankara’nın çeşitli semtlerinde yürütmekte oldukları kazılar sırasında toprağın altına gömülü çeşitli çapta silah ve mühimmat ele geçiriyor olmaları Türkiye’de kimi etkin çevrelerin, ülkeyi kaosa sürüklemek için neler yapabileceklerinin ipuçlarını vermesi açısından ise dehşet verici bir manzara oluşturuyor.

2007 yılında İstanbul Ümraniye’de bir gecekonduya yapılan baskında çok sayıda silah ve mühimmatın ele geçirilmesiyle başladığı belirtilen Ergenekon soruşturmasında daha kaç dalga var bilemiyorum. Ama şu ana kadar Ergenekon çerçevesinde ortaya çıkan veriler bile Türkiye’de her bireyin, canına kast edilebileceği ciddi bir tehdit altında olduğunu ve bu tehdidin bertaraf edilmesinin ne derece hayati olduğunu ortaya koyuyor.

Ben, orduyu darbeye kışkırtmak için silahlı bir örgüt kurulması şeklinde özetlenebilecek Ergenekon soruşturmasının, dışarıdan gelen desteğin de yardımıyla şu ana kadar sürdürülebildiğine inananlardanım. Bunun, daha ziyade dışarıdan alınmış olabilecek manevi bir destek ya da en azından operasyonların önünü kesecek müdahalelerin yapılmamış olabileceği şeklinde bir dış uzlaşı olduğunu düşünüyorum.

Türkiye içindeki çevrelerin, Ergenekon yapılanmasının ortaya çıkartılması için verdikleri ölesiye mücadeleyi ise kesinlikle gözardı etmiyorum. İçteki güçlü temiz toplum kurma inancı dış destekle perçinlenmiş olabilir.

Nitekim, Sıkıyönetim Komutanlığı bünyesinde görev yaparken tanık olduğu kimi olaylara tahammül edemeyip başka bir ile tayinini isteyen daha sonra da TSK’ya uzun yıllar hizmet ettikten sonra askerî yargıç olarak albayken emekli olan Ümit Kardaş da, Ergenekon’un arkasında ABD ile bir uzlaşının olabileceği düşüncesinde.

Kardaş şöyle diyor;

“TSK bir NATO ordusu. Bizim ordunun NATO standartlarına (orduların demokratik kontrolü) çekilerek, siyasi yaşama darbelerle müdahale edemeyeceği bir uzlaşı olabilir, başta ABD olmak üzere kimi ülkelerle hükümet arasında. TSK’nın, belki Ergenekon operasyonları ile darbe dönemleri kapanabilir ama bu sivil-asker ilişkileri anlamında TSK’nın, demokratik gözetiminin kolay sağlanacağı anlamına gelmez. TSK kolay değişmeyecek bir kurumdur.”

TSK’nın, medeni toplumlarda olduğu gibi ülke sınırlarını dış tehditlerden koruma olan asli görevine çekilmesi, ancak hükümetin, AB reformlarına sarılıp, gerekli yasal değişiklikleri yapması ve bunu takiben de zaman içinde oluşacak zihniyet değişimi ile mümkün olabilir.

Avukat Ümit Kardaş’ın, Ergenekon operasyonlarıyla birlikte TSK’nın mutlaka dışarıdan değişime zorlandığı yolundaki tespitlerini güçlendiren kimi bulgular da yer alıyor.

Örneğin, ABD, Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu ve sonradan emeklilik yoluyla tasfiye olan kimi komutanların, Batı ittifakı olan NATO’dan uzaklaşıp Doğu’da İran ve Rusya gibi ülkelerle ittifak arayışlarını açıkça dile getirmelerinden duyduğu rahatsızlığı bir emekli Yarbay’ın kaleme aldığı makale yoluyla dile getiriyordu.

Amerikan ordusundan emekli Yarbay Steve Williams, merkezi ABD’deki Western Policy Center için 30 Ekim 2002 tarihinde kaleme aldığı makalesinde, münzevi (dünya işlerinden çekilen) olarak nitelendirdiği Kıvrıkoğlu’nun, dört yıllık görev süresi boyunca bir kez olsun ABD’yi ziyaret etmezken Çin’i ziyaret etmiş olmasından duyulan rahatsızlığı dile getiriyordu.

Aynı makalesinde emekli Yarbay Williams, 4 Kasım 2002 tarihinde, ilk yurtdışı ziyaretini ABD’ye yapmaya hazırlanan dönemin Genelkurmay Başkanı ve şimdi emekli olan Orgeneral Hilmi Özkök’ü, daha Batı’ya dönük olacakları anlaşılan yeni nesil Türk askerî liderlerinin öncüsü, etkin ve uluslararası forumlarda ehil bir muhatap olarak nitelendirerek, övüyordu. Emekli Yarbay Williams’ın zaten makalesinin başlığı da “Türk askerinin Yeni Yüzü,” idi.

TSK ile ABD arasında, yakın tarihin ilk çözülmesi, 1991 Körfez Savaşı’nın ardından, Washington’un Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurulmasına zemin hazırladığı kuşkularıyla birlikte başlamış, ordu içinde Batı aleyhtarlığı giderek artarak, ABD’nin 2003 Mart’ında yanı başımızdaki Irak’ı işgaliyle Orgeneral Kıvrıkoğlu döneminde zirve yapmıştı.

Ülkeler arasındaki dostluk, kendi çıkarlarını gözetebildikleri ölçüde vardır. Türkiye de, Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar’a yakın coğrafyası ve Karadeniz’deki etkinliği ve bu bağlamda yüzünü Batı’ya çevirmeye devam ettiği sürece ABD’nin bölgedeki ulusal çıkarlarının korunmasında hayati önem taşıyor.*

Başta ABD olmak üzere NATO, böylesine kritik coğrafyadaki bir ülke ordusunun, Doğu’sunda askerî ittifak arayışlarından rahatsız olmuş olabilir. Ama nihayetinde Ergenekon yapılanmasının ortaya çıkartılması, daha aydınlık bir gelecek adına Türk insanının çıkarına hizmet etmektedir.”

14 Ocak 2009

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.odatv.com/index.php?id=14520
Kullanıcı küçük betizi
zfrtxt
Üye
Üye
 
İletiler: 106
Kayıt: Pzt Eki 22, 2007 3:43

'Ergenekon'da ABD/NATO Parmağı...'

İletigönderen Türk-Kan » Prş Oca 15, 2009 12:19

'Ergenekon'da ABD/NATO Parmağı...'


'10’uncu dalga' ya da 'şok dalga' diye nitelenen son Ergenekoncu operasyondan sonra çoğu kişinin kafası karıştı...

Oysa her şey çok açık-seçik biçimde ortaya döküldü...

Ergenekon tertibinde Savcı Zekeriya Öz'ün küçücük bir 'figür' olduğu tümüyle ortaya çıktı...

*

Çoktan beri bu köşede yazdıklarımızı doğrulamak için, bu kez zıt fikirde olup Amerika'ya dehalet etmiş kesimden tanıkları da bu köşede ağırlayalım...

Bunlardan biri Amerika'ya postu sermiş, fikri ve zikri artık hiç tartışmaya yer vermeyecek kadar meydanda olan, meşhur Fethullah Gülen'in gazetesi Zaman...

Öteki, yayın hayatına yeni katılan Taraf gazetesi...

Zaman'ı vurgulamak için Fethullah adı yeterli...

Taraf'ı tanıtmak için dört ismin altını çizmek gerekiyor...

Gazetenin başını çeken bu isimlerden ikisinin kocaları CIA ile özdeş, ikisi de polisle...

Dört köşe yazarı ki maşallah kimlikleri belli...

*

Bu dört köşe yazarından Yasemin Çongar'ın dünkü yazısı, bizim bu köşede nicedir yazdıklarımızın ne kadar gerçekçi olduğunu belgeliyor...

Ergenekon konusunda kafası az buz karışık olanlar bu yazıdan ötürü Çongar'a teşekkür borçludurlar...

'Proje' apacık sergileniyor...

Yazıyı olduğu gibi Cumhuriyet okurlarına sunmak isterdim; ama, bu köşeye sığmayacak kadar uzun olduğundan okurken altını çizdiğim satırları aktarmakla yetiniyorum...

*

Çongar diyor ki:

'... Ergenekon'un TSK içinden sökülüp atılması gerektiğine inanmış ordu mensupları var.

İhsan Dağı dünkü Zaman'da (Fethullah'ın gazetesi)
'Rus Yanlısı Darbeye Ergenekon' başlıklı bir makale yazdı.

... bazı satırları birlikte okuyalım:

Amacı dışına çıkan ve
'Rusçu' bir kliğin kontrolüne giren Türk Gladio'su artık korunup kollanmıyor... Elli yıldır Batı güvenlik sistematiğinde bulunan bir ordunun Rusya yanlısı, NATO, ABD ve AB ile işbirliğine karşı 'Rusçu' bir kliğin eline geçmesine seyirci kalınır mı?'

Demek ki Ergenekon neymiş?..

Fethullahçı yazar İhsan Dağı Fethullah'ın gazetesi Zaman'da yazısını şöyle sürdürüyor:

'Bunlardan Ergenekon soruşturmasında ABD/NATO parmağı olduğu sonucu çıkmaz.'

Sahi mi, sevgili okurlar, Ergenekon'da gerçekten ABD/NATO parmağı yoksa bu açıklama neden?..

*

Yasemin Çongar yazısını şöyle sürdürüyor:

'Türk ordusunun Washington'da,
'git gide Batı'dan kopan, bazı unsurlarıyla Rusya'nın etki alanına giren, AB sürecini baltalamaya çalışan, Kıbrıs'ta çözümü engelleyen, demokratikleşmeyi içine sindiremeyen, 1920’lerin zihniyetine tutsak, (...) giderek Türkiye toplumundan da kopuk' bir kurum olarak algılanmaya başladığını gözledim.

Yukarıda aktardığım gözlemin yol açabileceği kestirmeci yorumların farkındayım.

Ama bu gözlemden, Ergenekon soruşturmasında ABD parmağı olduğu sonucu çıkmaz.'


*

Vaktiyle Cumhuriyet'te çalışmış olan Yasemin Çongar'ı kutlarım...

Ergenekon'un Amerikan tezgâhı olduğunu ondan başka hiçbir kişi bu yetkinlikle anlatamazdı.

Ama, yazıda asıl CIA kokusu bir başka yerden çıkıyor...

Çongar, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde iki eğilim olduğunu da Fethullahçı İhsan Dağı ile birlikte ustaca dile getiriyor...

Neymiş ordudaki iki eğilim?..

Ergenekoncular...

Ve karşıtları...

*

Ne dersiniz?..

CIA Türk ordusunu ikiye bölmeye mi hazırlanıyor?..

ABD Ergenekon'u bu amaçla mı tezgâhladı?..

Ergenekon'un anlamı ve çapı şimdi üç boyutuyla ortaya çıkmaya başladı...




[img]http://img227.imageshack.us/img227/1038/c020500oz0.jpg[/img], 15 Ocak 2009
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen MansurSah » Prş Oca 15, 2009 13:21

"Ey ruh, geldiysen üç kere vur" denir ya..

Ey Ergenekoncu, darbeci paşalar, askerler, vs. vs. Eğer gerçekten varsanız, yapın artık şu darbeyi de siz de rahat biz de rahat yeter artık kurtulalım yahu.
Fatih "Mansur Şah" Özaydın

Hem Cemaat hem Cumhuriyet olunmaz,
Ters mıknatıslanma yapar!!!
Kullanıcı küçük betizi
MansurSah
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 611
Kayıt: Cum Ara 07, 2007 18:04
Konum: Osaka, JP

İletigönderen İlteriş » Prş Oca 15, 2009 13:44

Yukaridaki isbirlikci yazicilara gore, ergenekon abd karsiti bir orgutmus (eger varsa) Ve ne Turkiye'de ne de dunyada ABD karsiti bir darbe duyulmamistir. Hep darbeler amerikanci cuntalar tarafindan tasarlanir ve uygulanir. Bu bakimdan simdiki olmakta olan hadiseleri ordumuzun sonuna kadar seyredecegini ve hicbir mudahelede bulunmayacagini dusunuyorum, Kemalizm'in darbeye cevaz vermedigini dusunuyorlar, ki haklilar. Ancak burada bir safdillik varsa o da sudur ki, sivil Turkiye'de halk egemenligi yok, halkin oy verdigi, abd kuklalari var, yani egemen abd, halk ise gereksiz bir figuranlar grubu bu demokrasi piyesinde. Bununla birlikte, darbe de olagelmekte, alternatif cemaat ordusu tarafindan yapilmakta. TSK'dan sonraki en buyuk silahli guc fethullah cemaatidir. Hala bunlara silahsiz sivil toplum cemaati diyenler ya kordur, ya da kotu niyetli. Polis kuvvetlerimizin silah kaabiliyetini artiran her onleme, ben alternatif orduyu hukumetler eliyle donatma calismasi suphesiyle yaklasiyorum.

Not: Tabii ki Cumhuriyet Sehidi Necip Hablemitoglu'nun "Kostebek" isimli kitabini okudugumdan beri.

Saygilarimla
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

İletigönderen maydonos » Prş Oca 15, 2009 14:22

bence sucmu abc yi istememek degil ki bu politikalarini begenmemek hangi dunya ulkesinin halki begenmiski bizimkiler begensin....her ulke kendi cikarini dusunur ozelliklede ordunun kendini bir mekanizma kurup savunmasindan dogal ve politikalar hazirlamasindan dogal ne olabilir..bunlar beyin yikama operasyonlari ...nato parmagina gelince askerleri turk halkinin gozunde dusurup kucultup osmanli zamanindaki gibi arap ulkelerinde pislik temizletecek olabilirler...milli devletin kaldirilmak istenmesinin altinda diger turk cumhuriyetlerinin morilini bozmak ve onlarida daha kolay ele gecirebilme politikalari olabilir...yani bu hain ordusunu defetmeliyiz...ben abc ye kizmiyorum isbirlikcileri temizleyemeyen bir mekanizmanin devlet icinde yapilandirilmamis olmasina kiziyorum ve uzuluyorum...
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

İletigönderen Çetin Taş » Prş Oca 15, 2009 23:40

Hatırlayanınız var mı?Doğu Perinçek sorgusunun ardından tutuklanırken kameralara nasıl bağırıyordu?

''Türk Silahlı Kuvvetleri hedefte.Yapılan komplonun hedefi Türk Silahlı Kuvvetleri!''
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Çetin Taş
Üye
Üye
 
İletiler: 2354
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:02

İletigönderen Türk-Kan » Sal Oca 20, 2009 21:37

Ergenekon Tertibi ABD'nin Oyunu

Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Ergenekon Operasyonunda AB-D Parmağı

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Eki 14, 2009 14:38

'Ergenekon hesaplaşma fırsatı'

Türkiye İlerleme Raporu Brüksel'de düzenlenen bir basın toplantısıyla açıklandı.

Türkiye'nin ilerleme raporunun yayınlanmasından önce bir basın toplantısı düzenleyen Olli Rehn, Ergenekon davasının Türkiye için hesaplaşma imkanı olduğunu söyledi.

AB Komisyonu Türkiye'nin katılım süreci kapsamında son bir yıldaki hazırlıklarını değerlendiren ilerleme raporu bügün yayınlanıyor.

Olli Rehn, Ergenekon davası ile ilgili sorulan bir soruya, Türkiye'ye demokratik olmayan geçmişiyle hesaplaşma için bir fırsat sunduğunu söyledi.


TSK'NIN SİYASETE ETKİSİ SÜRÜYOR

Belgede, Türk Silahlı Kuvvetlerinin "siyaseti etkilemeyi sürdürdüğü" iddia edilirken, "üst düzey ordu mensuplarının birçok fırsatta etnisite, Güneydoğu, laiklik ve siyasi partiler gibi iç ve dış politika konularında görüş açıklaması" eleştirildi.

Genelkurmay Başkanlığının birçok fırsatta siyasetçilere ve basına kamuoyu önünde tepki gösterdiği kaydedilen belgede, "Nisan ayındaki bir basın toplantısında Genelkurmay, Ergenekon davası ve iddianamesi hakkında yorum yaparak yargıyı baskı altına aldı. Üst düzey bazı ordu mensupları yargılanan askeri personele destek verdi" ifadelerine yer verildi.


Gerçek Gündem
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Ergenekon Operasyonunda AB-D Parmağı

İletigönderen bezgin » Çrş Eki 14, 2009 16:26

Türk Milleti'yle hesaplasma firsati, Sevr'in yapmadigini adim adim yapmaktir. Ampul, AB-D'nin Truva Atidir.
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Ergenekon Operasyonunda AB-D Parmağı

İletigönderen Başkomutan » Sal Eki 20, 2009 15:08

AB'nin Ergenekon Davasında 7 Rolü

Türkiye’nin 2009 AB karnesinden yine Ergenekon Davası’na tam destek çıktı. Davanın “Türkiye’nin en kapsamlı darbe girişimi soruşturması” olarak nitelendiği İlerleme Raporu’nda şu ifadeler kullanıldı: “Bu soruşturma, bir darbe teşebbüsünü araştıran ve ülkedeki demokratik kurumları istikrarsızlaştırmayı hedeflediği iddia edilen bir suç şebekesine yönelik tarihteki en kapsamlı ilk inceleme. Ayrıca ülke tarihinde ilk defa bir eski genelkurmay başkanı olarak davada şahitlik yaptı. Sanıkların haklarının askeri memurları da kapsayan ciddi suç iddialarına yol açtı. Bu dava, Türkiye’nin demokratik kurumlarının işleyişine ve hukukun üstünlüğüne olan güvenin kuvvetlendirilmesi için bir fırsat. Ancak dava sürecinde sanık hakları başta olmak üzere hukuki sürece tam saygı gösterilmesi önemli”.

Özetle AB, davayla ilgili 3 hukuk dışı ithamda, 1 saptamada ve 1 de davayı yürütenlere daha dikkatli olmaları gerektiği uyarısında bulunuyor.

AB,
1.Darbe teşebbüsü olduğunu,
2.Darbecilerin demokratik kurumları istikrarsızlaştırmayı hedeflediğini,
3.Sanıkların suç şebekesi olduğunu,
4.Hilmi Özkök’ün gönüllü şahit olduğunu,
5.Sanık haklarına saygı gösterilmesi gerektiğini söylüyor.

Beşinci saptamadan hareketle yine AB’ye “demokrasi” içi değerlendirmeler yapan yazarlar oldu. AB’nin bu saptamayı, davayı yürütenlere “dikkatli ol” ve “önlem al” hedefli uyarı olarak yaptığı; davaya karşı yükselen itirazların gazını almaya yönelik olduğu kuşku götürmez!

Resim

Atatürk’e ve TSK’nın rolüne sınırlandırma emri
Öte yanda İlerleme Raporu’nda Ergenekon davasıyla dolaylı ilgili olan iki konu da var.

1.AB, AKP’den Atatürk’ü Koruma Kanunu’nu da kaldırmasını istedi. AB’ye göre bu kanun ifade özgürlüğünü kısıtlıyormuş! Nasıl ifadelerde bulunmak istiyorlarsa..!

2.AB, AKP’den TSK’yı daha da “sınırlandırmasını” istiyor!

Ordunun rolüyle ilgili İlerleme Raporu’nda şu ifadeler yer alıyor: “Genelkurmay Başkanlığı birçok fırsatta siyasetçilere ve basına kamuoyu önünde tepki gösteriyor. Nisan ayındaki bir basın toplantısında Genelkurmay, Ergenekon davası ve iddianamesi hakkında yorum yaparak yargıyı baskı altına aldı. Üst düzey bazı ordu mensupları yargılanan askeri personele destek verdi. Türk Silahlı Kuvvetleri siyaseti etkilemeyi sürdürüyor. Üst düzey ordu mensupları birçok fırsatta etnisite, Güneydoğu, laiklik ve siyasi partiler gibi iç ve dış politika konularında görüş açıklıyor”.


AB Kemalist Devrim karşıtıdır
Ergenekon Davası içinde AB’nin rolünü doğru analiz etmek gerekiyor. Her ne kadar operasyonun merkezi ve kaynağı ABD’yse de, AB de davada önemli roller almıştır. Hatırlatalım:

1.Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 2007 yılı raporunda “Ulusalcılık” terör kapsamında değerlendirildi. Raporda, AB sürecine “devlet egemenliğini ve bağımsızlığı zedelediği için karşı koymak”, terörizmin işareti olarak görülüyordu!

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün raporunun niteliği; AB sürecinin ve uyum yasalarının sonucudur.

2.Avrupa Parlamentosu’nun 21 Mayıs 2008’de kabul ettiği Türkiye Raporu’nda “Ergenekon’un üzerine kararlılıkla gidilsin” talimatı verildi: “Türk makamlarını Ergenekon suç örgütü soruşturmasını kararlılıkla sürdürerek, örgütün devlet yapısı içine sızmış şebekesini bütünüyle ortaya çıkarmaya ve mensuplarını adalete teslim etmeye teşvik ediyoruz”.

3.Avrupa Parlamentosu’nun 12 Mart 2009’da kabul ettiği Türkiye Raporu’nda, “Ergenekon suç örgütü sanıklarının” yargılanmasından duyulan memnuniyet ifade edildi ve “örgütün devlet kurumlarına sızan uzantılarının bütünüyle ortaya çıkarılmasını” istedi.

4.Avrupa Parlamentosu, 27 Eylül 2006 tarihinde iktidardan Talat Paşa Komitesi’nin faaliyetlerini durdurmasını ve Komiteyi dağıtmasını talep eden bir karar aldı. “Ermeni soykırımı uluslararası bir yalandır” diyerek ABD ve AB’ye karşı mücadele eden Talat Paşa Komitesi’nin mücadelesi Ergenekon İddianamesi’nde suç sayılmaktadır! Talat Paşa Komitesi’nin pek çok yöneticisi Ergenekon soruşturmasında sanıktır!

5.Davaya “Ergenekon” ismin konulması kasıtlıdır ve “Türk tarihinin hakkından gelmek” içindir. AB’nin Türkiye Temsilcisi Karen Fogg, 3 Aralık 2001 günü AB görevlisi Adriaan van der Meer’e gönderdiği e-postada şöyle diyordu: “Ne AB, ne de ABD, Türkiye’nin kendi tarihinin hakkından gelmekte nasıl yardım edebilecekleri konusunda ipucuna sahip”.

İşte aranılan o ipucu “Ergenekon”la bulunmuş oldu!

6.AB’nin 2001’den beri bastırdığı üç temel konu olan Kürt, Ermeni ve Kıbrıs meseleleri Ergenekon sanıklarının siyasi mücadelelerinin hep merkezindeydi. Bu üç konu nedeniyle AB’ye karşı mücadele eden isimlerin sanık olması tesadüf müdür?! En AB’ci kalemlerin bu üç meseledeki tutumları ve soruşturma konusunda yazdıkları tesadüf müdür? Her konuyu Ergenekon’a bağlamaları tesadüf müdür?

Durum öyle noktalara varmıştır ki, Türkiye-Ermenistan maçı sonrası yazdığı makalesinin başlığını bile şöyle koyanlar olmuştur: “Büyük maçın sokaktaki sonucu: Açılım:1 Darbe:0”.

7.Ergenekon Davasının hedefinde yer alan Türk Ordusu AB’nin de hedefidir! AB sürecin en başından beri, Türk hükümetlerinin önüne TSK’yı izole etmeyi ve sınırlandırmayı hedef koydu. AB TSK’yı Kıbrıs’ta işgalci ilan etti; “Kürtlere katliam yapıyor” diye açık yalanlarla suçladı; MGK’den askeri mahkemelere kadar askerin olduğu her kurumun kapatılmasını istedi; fotoğraflarına bile tahammül edemedi!

AB’nin ve Ergenekon davasının hedefinde en başta Türk Ordusu’nun olması, AB’nin Kemalist Devrimi tasfiye etmek istemesi nedeniyledir!

AB’nin Kemalist Devrim karşıtlığını görmeden süreç doğru analiz edilemez.

Mehmet Ali GÜLLER
16 Ekim 2009
toplumsalhaber
En son Başkomutan tarafından Pzr May 09, 2010 1:53 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Ergenekon Operasyonunda AB-D Parmağı

İletigönderen sessiz sedasız » Sal Eki 20, 2009 15:09

ABD ve AB'nin, AKP VE Fethullah'ın amacı daima KEMALİST Devrim ve onun koruyucusu olan TSK ve vatansever'lerin sistemli olarak yıpratılmasıydı...bunu da istedikleri gibi yapmaya devam ediyorlar.bunlar konuşuyor "askerin sesini kısın" diyor ama dediklerinin aksine askerden bir süredir ses de çıkmıyor ! bu da beni düşündürüyor.bide 1-2 yıla kadar jandarma komutanlığı iç işlerine bağlanacak.doğal olarak emniyet teşkilatında ki feto kadrolaşması oraya da uygulanacak...belki de 3-5 yıl sonra TSK "yeter" deyipte masaya vurduğu zaman bu sefer karşılarında bir ordu daha bulacaklar.bunu görmelerine rağmen mi susuyorlar ? seçimlere kadar konuşması belki AKP ve medyasının eline "mağdur edebiyatı" için koz da verebilir.arkadaş bu ne içinden çıkılmaz bir durumdur böyle.
Sen ne kadar bilirsen bil,Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.
Kullanıcı küçük betizi
sessiz sedasız
Üye
Üye
 
İletiler: 988
Kayıt: Cum Mar 28, 2008 1:55
Konum: istanbul

Re: Ergenekon Operasyonunda AB-D Parmağı

İletigönderen Türk-Kan » Sal Eki 20, 2009 17:54

Olli Rehn yazdı:'Ergenekon hesaplaşma fırsatı'


:)

Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Ergenekon Operasyonunda AB-D Parmağı

İletigönderen bezgin » Sal Eki 20, 2009 18:05

"Ergenekon hesaplasma firsati", "Dagdan inen katillerin acilima destek vermesi", Alman Marshall Fonu'nun gaipten haber alip Istanbul'da Tayyiban'la görüsme yapmasi, ayni gün yine Haber Gayri-Türk'te "PKK Acilimi" ile ilgili acilmalarda bulunmasi ne kadar büyük tesadüf :!: :hmm:
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Ergenekon Operasyonunda AB-D Parmağı

İletigönderen Başkomutan » Prş Oca 28, 2010 4:17

Olli Rehn: "Ergenekon Türkiye'de demokrasinin kilidi"

Resim

Genişlemeden Sorumlu Komisyon Üyesi Olli Rehn

22.01.2010
Türkiye'deki demokratikleşme sorunu Avrupa Parlamentosu'nun (AP) Strasbourg'da devam eden olağan genel kurul toplantılarında masaya yatırıldı.Toplantıdan çıkan ana mesaj, "Türkiye'de demokratikleşme süreci ciddi biçimde duraksadı, ancak buna rağmen Türkiye'nin AB üyelik perspektifi açık tutulmalı" oldu. Avrupa Komisyonu Genişlemeden Sorumlu eski üyesi Olli Rehn "Türkiye'deki demokratikleşme çabalarının kilidinin Ergenekon davası olduğunu" söyledi.

Kaynak




'Askerlerini Kıbrıs'tan çek' çağrısı

Türkiye karar taslağı, AP Dışilişkiler Komitesi'nde kabul edildi...


[img]http://www.kenetlen.com/galeri/39808pwFIyGux.jpg[/img]



Türkiye karar taslağı, AP Dışilişkiler Komitesi'nde kabul edildi. Türkiye'ye Kıbrıs'tan askerlerini çekmesi ve Maraş'ı Rumlara açması çağrısı yapıldı.

Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Hollandalı Hristiyan Demokrat Ria Oomen-Ruijten tarafından kaleme alınan Türkiye karar taslağı, AP Dış İlişkiler Komitesinde 11 çekimser oya karşı 60 oyla kabul edildi.

AP'nin kabul ettiği kararların ve raporların aday ülkelerle müzakere sürecinde bağlayıcı niteliği bulunmuyor. Ancak AP'nin aday bir ülkenin müzakere sürecinin sonunda üyeliğini onaylaması gerekiyor.

Hıristiyan Demokratlar, Liberaller ve Sosyalistlerin birçok değişiklik önergesinde işbirliği yapmasıyla belgenin Kıbrıs paragrafı oldukça ağırlaştı.

Karar taslağında kabul edilen değişiklik önergeleriyle Kıbrıs'taki müzakerelere katkı için Türkiye'den adadaki askerlerini "derhal çekmeye" başlaması, KKTC'ye yerleşen Türk vatandaşları sorununu çözmesi ve kapalı Maraş bölgesini Rumlara açması istendi.

Değişiklik önergeleriyle ayrıca Türkiye'ye "Gökçeada ve Bozcaada'daki Rum halkının mal edinme ve eğitim haklarıyla ilgili sorunları çözmesi, bu adaların iki kültürlü yapısını koruması" talep edildi.

Raportör Oomen-Ruijten, oylamanın ardından düzenlediği basın toplantısında, Kıbrıs paragrafının ağırlaşmasından Sosyalistler ve Liberalleri sorumlu tuttu.

BALYOZ DARBE PLANI İÇİN SÖZLÜ ÖNERGE

Buna rağmen raporunun hala dengeli olduğunu savunan Oomen-Ruijten, Türkiye'de son dönemde ortaya çıkan "Balyoz darbe planını AP Genel Kurulundaki oylamadan önce sözlü önerge vererek rapora dahil etmeyi düşündüğünü" söyledi.

Taslak belgede, "Ergenekon suç ağının boyutlarından endişe edildiği" belirtilerek, Türkiye'nin Ergenekon davasını "demokratik kurumlarının saygın işleyişine ve hukukun üstünlüğüne güveni artırmak için fırsat olarak kullanması gerektiği" vurgulanıyor.

DTP'NİN KAPATILMASINDAN DERİN ENDİŞE DUYULDU

Anayasa Mahkemesinin DTP'yi kapatmasından ve bazı seçilmiş parti üyelerine siyaset yasağı getirmesinden "derin endişe" duyulduğu belirtilen belgede, tüm siyasi güçlerin barışçıl işbirliği yaparak eşit vatandaşlık hakları çerçevesinde uzlaşma ve toplumsal birliğin sağlanmasına yardımcı olmaları isteniyor.

AP Türkiye karar taslağında "Yargının vakit geçirilmeden kapsamlı reforma tabi tutulması, Türkiye'nin modernleşme sürecinin başarısında hayati önem taşımaktadır" deniliyor.

Yargı reformu stratejisinin memnuniyetle karşılandığı ifade edilen taslakta hükümet, "yargının tarafsızlığı ve uzmanlaşmasına ilaveten yargının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) standartlarıyla uyumlu hale getirilmesine özel önem verilerek yargı reformu stratejisinin geciktirilmeden uygulanması" yönünde teşvik ediliyor.

Taslakta, "Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) temsil gücünü, objektifliğini, tarafsızlığını ve şeffaflığını güvence altına alacak şekilde yeniden yapılandırılması" isteniyor.

Hollandalı Hristiyan Demokrat Oomen-Ruijten tarafından hazırlanan taslakta, "Yargının rolü, Kürt kökenli vatandaşların hakları, Alevi toplumunun hakları, ordunun rolü ve Türkiye'nin komşularıyla ilişkileri gibi geleneksel olarak hassas kabul edilen konuların kamuoyunda genişçe tartışılmasından memnuniyet duyulduğu ve hükümetin, bu tartışmaların başlamasındaki yapıcı rolü nedeniyle övgüye layık olduğu" kaydediliyor.

TÜRK ORDUSU SİYASETE MÜDAHALE EDİYOR

Türkiye karar taslağında, "Ordunun Türk siyasetine ve dış politikasına karışmayı sürdürmesinden endişe edildiği ve demokratik bir ülkede ordunun bütünüyle sivillerin gözetimine tabi olması gerektiği" ifadelerine yer veriliyor.

"Türk hükümetinin, her Türk vatandaşının kökeninden ve dini inancından bağımsız olarak eşit haklara sahip olması ve toplumda aktif bir rol oynaması için başlattığı açılımların memnuniyetle karşılandığı" ifade edilen taslakta, hükümete, "siyasi inisiyatifini somut reformlara dökmesi", muhalefete ve tüm taraflara "süreci desteklemeleri ve karşılıklı hassasiyetlerin aşılması için çaba göstermeleri" çağrısı yapılıyor.

'PKK'YA SİLAH BIRAK' ÇAĞRISI

Oomen-Ruijten'in hazırladığı taslakta, Türkiye'deki terör eylemleri kınanan PKK'nın, "silahlarını bırakarak ve şiddeti sona erdirerek hükümetin siyasi inisiyatifine cevap vermesi" isteniyor.

Türkiye'de "özellikle bir medya grubuna verilen emsalsiz ceza" ve internet sitelerinin sık sık yasaklanmasının ardından basın özgürlüğünden endişe edildiği ifade edilen taslakta, medya patronlarının diğer ticari faaliyetlerinin kısıtlanması talep ediliyor.

Taslak metinde, "Basın özgürlüğünün çoğulcu bir toplumda önemli bir siyasi kültür göstergesi olduğu vurgulanır. Medya ve ticari çıkarlar arasındaki sağlıksız bağlantı ışığında yeni bir basın kanunu kabul edilmelidir" deniliyor.

243 değişiklik önergesi verilen Türkiye karar taslağı, bağlayıcı nitelik taşımasa da geçen yıl yenilenen seçimlerin ardından AP'nin Türkiye'ye bakışını yansıtacak olması açısından önem taşıyor.

AP Genel Kurulunda 10 Şubatta tartışılacak Türkiye karar taslağının nihai oylamasının bir gün sonra yapılması öngörülüyor.

27.01.10 Kaynak
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Ergenekon Operasyonunda AB-D Parmağı

İletigönderen Başkomutan » Cum Şub 12, 2010 21:31

[img]http://mudafaaihukuk.com/KKTC.jpg[/img]

Avrupa Parlamentosu?

Avrupa Parlamentosunun Dış İlişkiler Komitesi son oturumunda aldığı kararla “Kıbrıs görüşmelerine yardımcı atmosferin yaratılmasına katkıda bulunulması için Türkiye’den (1) askerlerini geri çekmesini, (2) Maraş’ı eski sakinlerine iade etmesini, (3) yerleşikler konusunu ele almasını ve (4) devam etmekte olan görüşmeleri desteklemesini” talep etmektedir. Bu karar 10 Şubat’ta Strasburg’da Parlamento tarafından görüşülecek ve karara bağlanacaktır.

Kıbrıs meselesi ile uzaktan veya yakından, düzeysel seviyede olsa da, ilgilenmiş olan herkes Komitenin bu kararını görür görmez bunun sadece Rum tarafını dinleyerek alınmış tek yanlı bir karar olduğunu teslim edecektir. Komitede görevli Rum ve Yunanlı kaç delege varsa bunları komiteyi yanlış yola sevk etmek becerileri için kutlamak gerekir. Komite, Kıbrıs meselesinin başladığı tarihi, Rum propagandasının belirlediği gibi, 1974 olarak kabul ediyor ve Rumlar gibi “işgal kalksa, mesele halledilecek” noktasında direniyor. 1963-74 yıllarını, Rumlar gibi, Avrupa Parlamentosunun bu önemli Komitesi de hafızasından silmiş. Türkiye’nin adaya niye geldiğinden de habersiz; Türk askeri gelmemiş olsaydı Muratağa, Sandallar, Atlılar, Taşkent ve diğer yerlerde yapılan katliamları, soykırım teşebbüslerini bilmek de istememişler. Türk askeri gelmeseydi daha neler olacaktı? İlgileri dışında. Yeter ki Türk askeri işgalden (!) vazgeçsin. Rum tarafı, gasp ettiği “Meşru Kıbrıs Hükümeti” adının arkasına saklanarak adanın tümüne sahip çıkmak siyasetini pervasızca yürütüyor; Uluslararası Antlaşmalarla meydana gelmiş bir ortaklık devletini bu nedenle yakıp yıkmış olan Rum idaresini Kıbrıs’ın tek halk, 1960 Ortaklık Cumhuriyetini de uniter bir Rum devleti zannediyor Gerçekler kimsenin umurunda değil. Anayasa ne diyor, Türklerin statüsü ne olacak? Bakmak, araştırmak istememişler. AB üyesi Kıbrıs Hükümeti “işgal kalksın, yerleşikler gitsin, Maraş verilsin” demiş ya? Bu Türkiye’ye “askerini çek ve Maraş’ı iade et” çağrısı yapmak için yeter de artar bile.

Türk dünyası BM Güvenlik Konseyinin 4 Mart 1964 kararı ile hak etmediği bir şamar yemiş; ABD-İngiltere-Sovyetler gibi devletlerin kendi çıkarları için aldırttıkları kararlar nedeniyle 47 yıldır kalıcı, adil bir uzlaşmaya kavuşamamış; Kıbrıs Hükümeti dedikleri suçlu tarafı üye yapmakla AB’nin hışmına uğramış bir durumda bu kurumlardan hak ve adalet beklemekte! Sn. Talat, bunlara “aman biraz daha müdahale ediniz” çağrısında bulunmakta; kimse bunlara “kendinize geliniz, hak ve adaletten yana olunuz, taraflara eşit davranınız” demek cesaretini gösterememektedir.

Kıbrıs Türk halkının, Annan Planı döneminde feci şekilde aldatılmış olan büyük bir çoğunluğu bu kurum ve kuruluşlardan, bu çıkarcı devletlerden hak ve adalet beklemenin boşuna olduğunu iyice anlamış, bunların “görüşmeleri destekliyoruz” çağrılarından tiksinir hale gelmiştir. Görüşme yolu ile uzlaşmanın tek şartı, 1960 Antlaşmalarında eşitlikleri tescil edilmiş olan taraflara katıksız eşit muameledir. Suçlu Rum tarafı, “meşru hükümet” olarak pohpohlandığı sürece, 47 yıldır, uzlaşma ihtiyacı duymamıştır. Şimdi Hristofyas da ayni oyunu oynamaktadır: Görüşür gibi yaparak zaman kazan; kazandığın zamanı propaganda ile hükümetliğini pekiştirmek, Türk tarafını suçlamak taktiği ile harcamaya devam et; uzlaşmaz taraf Türk tarafıdır, Türkiye’dir yalanını yay ve Kıbrıs meselesi Türk işgalinden kaynaklanan bir meseledir hikâyesi ile dünyayı kandırarak yoluna devam et. Avrupa Parlamentosunun Dış İlişkiler Komitesinin Rumların silahlanmalarından, mevcut askeri durumlarından haberi yok. Türk askeri kalıcı ve adil bir barış olmadan adadan çekilse ülkede neler olacağını sorup araştırmak ihtiyacını da duymamışlar.

Maraş iade edilsin diyorlar. Maraş’ın toprağı Vakıf arazi. Toprak, mal mülk meselesi global bir şekilde kapsamlı görüşmelerde ele alınan temel bir konu. Peyderpey halledilemez. Yargı yolu ile hiç halledilemez. Orams Davasında alınmış olan kararın KKTC’de uygulanma olasılığı yok. Yararı, görüşmelerin bir noktada kopmasını sağlamak olacak. Mal-mülk konusu (Maraş dahil) güneyde bırakılmış olan 103 köyün tazminatı ele alındığında çözülecektir. Kayıp ve şehit ailelerinin tazminatları ile diğer alacaklarımızın da hesaba katılması gerekmektedir. Bu konular tek yanlı girişimlerle halledilemez.

“Yerleşikler” konusunu Türkiye ele almalıymış. Bu konu KKTC’nin egemenliği ile ilgili bir konudur. Egemen bir devletin verdiği vatandaşlıkları Rum sahtekârların sorgulama hakkı yoktur. Utanmadan, Kıbrıs’taki nüfus oranı değişmeyecek diyorlar. Erkekleri hadım mı edecekler, yoksa kadınları kısırlaştıracaklar mı?

Güneyde, 200 bin kişiye vatandaşlık vermişler. Söyleyen ben değilim, kendi Bakanlarıdır.

Türkiye görüşmelere katkıda bulunsun diyor AP Komitesi. Türkiye, Garantör anavatan olarak 47 yıldır bu meselenin halli için elinden geleni yapmıştır. Yetmedi, evlâtlarını feda etmek zorunda kaldı. Yunan darbesi nedeniyle Kıbrıs Türklerinin ve Türkiye’nin zarar ve ziyanının tazminatını da masaya yatırmak gerekmektedir.

Avrupa Parlamentosunun Dış İlişkiler Komitesinde bilinmeyen veya göz yumulan gerçekleri acaba BM Genel Sekreteri Sn. Moon biliyor mu? Ne acıdır ki, yüreği yanık insanlarımızın kendisine iletmek istedikleri bir belgeyi BM yetkililerine vermek fırsatını bile bulamadılar. Hak ve adalet, egemenlik ve hürriyet başkalarına yalvarmakla elde edilmiş değildir. Ya devletimize sahip çıkacağız, ya da, bizi çoktan mahkûm etmiş olanlardan hak ve adalet bekleyeceğiz. Çok bekleriz. 47 yıl, gerçekleri görmemiz ve kendimize gelmemiz için yetmedi mi?

RAUF DENKTAŞ

Resim

Devleti kurulduğu gün ağlayan devlet başkanı!

“Washington Taraf”ın, “Baba bir ana ayrı” üvey kardeşi Radikal’in Yazı İşleri Müdürü, “KKTC’ye ait olmayan Cumhurbaşkanı” M. A. Talat ile ilgili söyleşiye dayalı bir kitap yazmış. Burada Talat, 15 Kasım 1983’te KKTC’nin ilan edilmesinden önceki gün yaşananları anlatıyor. Bu anlatılanlardan birkaç satır örnek! “Tartışmalar yoğun biçimde sürüyordu. CTP sık sık bildiri yayınlıyor,‘Ayrı devlet taksimdir, taksime hayır, ayrı devlete hayır’ diye. 14 Kasım gecesi saat 24 gibi CTP Parti Meclisi toplantıya çağrılıyor. Saat taa 5’e kadar tartışıyoruz. Sonuçta oylama yapılıyor. Bir oyla, 13’e 14 oyla KKTC’nin ilanına onay kararı çıkıyor. Ben tabii ‘Hayır’ oyu kullandım o zamanki şartlarda. Dahası büyük mücadele verdim ‘Evet’ çıkmaması için. O gece eve döndüğümde ağladım.”
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Sonraki

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x