Zamanın birinde bir eşek arısı varmış. Çalışmayı pek sevmezmiş. Bal arıları çalışırlarmış. Dağ taş demez akşama kadar milyonlarca çiçeği dolaşırlarmış. Akşam olunca da yüklü bir bal ile dönermiş.
Bizim eşek arısı ise her zaman yaptığı gibi gününü kovanları yağmalayarak geçirirmiş. Dadandığı kovanların arılarını hırpalar, ballarını çalarmış.
Bir gün orman heyeti toplanmış herkes dertlerini anlatmış. Kimi hayvanlar güneşten şikâyet, kimi hayvanlar yağmurdan herkes bir şeylerden şikâyetçi olmuş.
Fakat bal arılarının derdi daha büyükmüş hem kış için hazırladıkları balı eşek arıları çalıyor hem de kendilerini hırpalıyorlarmış. Orman heyeti bunu dinler ve eşek arılarının yaptığının yanlış olduğu kararına varırlar. Bir gün senin de balların gasp edilirse hatanı anlarsın derler. Ama eşek arıları orman heyetini falan dinlemez yine aynı devam eder gider.
Kış yaklaşmaktadır son bahar kendini iyice hissettirir. İyice acıkan tilki eşek arılarının yuvalarını keşfeder ve gece eşek arısının yuvasını kazıp kışlık yiyeceklerini gasp eder. O soğukta yiyeceksiz ve yuvasız kalan eşek arıları kendilerinin başkasına yaptığını bir gün kendilerine de yapılacağını anlamış anlamasına ama iş işten geçmiş.
Not: Yazılma yılı 2010 bastırmak için birçok yayın evine gönderdim çok para istenmesi sebebi ile basılamadı. İlk okuyucularım 2014 yılında öğretmen olduğumda öğrencilerim oldu. Şimdi siz değerli okuyucularıma sunuyorum. Umarım basılıp tüm çocuklara ulaşır.