ESKİ VE YENİ FRANSIZ DOSTLAR
Sevgili Maxime Gauin, zaman zaman benim facebook sayfamda kimi önemli paylaşımlar yapıyor.
Özellikle benim ilgimi çekecek konular oluyor çoğunlukla.
Fransız Devrimi ve Maxmilien Robespierre bunların önde gelenlerinden.
Son olarak, Maximilien Robespierre’in, "Askeri Komite adına Dubois-Crancé tarafından önerilen ordu plan organizasyonu üzerine gözlemler" hakkında kendi seçmenlerine yaptığı açıklama” (15-20 Şubat 1793 tarihli mektuplar)’ı yayımlamış.
Türk okurları için çalakalem çevrisini sunuyorum:
"Aynı gün [23 Ocak], akşam oturumunda, Dışişleri Bakanı, Millet Meclisi’nde, İstanbul’da bulunan Fransızların, resmî yazışmalarla bilgilendirildiğini açıkladı. Buna göre İstanbul Büyükelçisi Choiseul-Gouffier suçlanmakta ve bu konuda bir ‘öncü meclis’ kurularak onun yerine bir başka Büyükelçinin belirlendiği Saray’a bildirilmiş bulunmaktadır. Bakan’ın büyük bir övgüyle sözettiği bu girişim konusunda yanıldığını söyleyebilriz.
İstanbul’da bulunan Fransızlar, bu tutumlarıyla, Fransız Cumhuriyeti temsilci ve görevlilerine yakışmayan iki hata yapmışlardır.
Birincisi kamu gücünü kötüye kullanma ve yasalara aykırı biçimde yabancı bir ülke nezdinde Fransa’yı temsil edecek bir memur atamaya kalkışmalarıdır. Bunun ne kakadar tehlikeli bir girişim olduğunu söylemek bile fazla.
İçinde bulunduğumuz koşullar bakımından daha tehlikeli olan ikinci hata ise, Türk Hükûmeti gözü önünde, Fransız Anayasası’nın İstanbul’da kurulan bir ‘öncü meclis’ce değiştirilebileceği izlenimi verilmiş olmasıdır.
Açıktır ki, bu girişim, kölecilik boyunduruğunu bir çırpıda kıran bir girişim olmanın ötesinde, sözkonusu ülke nezdinde kendi hükûmetimize karşı bir tiksinti duyulmasına yol açacaktır.
Avrupa’ya karşı savaşta, doğru politika Türkleri İmparator ve Rusya’ya saldırmaya zorlamaktı. Fransa’daki Diktatörün bakanları bunu yapmaktan çekinmemişlerdi ve büyük olasılıkla belirli bir başarı da sağlamış oldular. (Şimdi) Cumhuriyet savunucuları neden o denli ustalıklı ya da o denli istekli olmasınlar ?
Ne var ki, bu amaçla yapılacak her girişim Osmanlı Sarayı’nın bize olağanüstü bir kuşkuyla bakmasına yolaçmayacak mıdır? Bu kendinden geçmiş zihniyetin bizim kendi özgürlüğümüzü tehlikeye düşürmesine ve bütün ülkelerin bize karşı olup sonunda bizi yapayalnız bırakmasına yolaçmayacak mıdır?”
Maximilien Robespierre’in 17 Kasım 1793 tarihli “Politik duruma ilişkin Meclis (Convention)’e sunulan raporu (Rapport devant la Convention sur la situation politique) da şöyle:
“Böylece aynı sakat düşünce ekibi [Brissot] Fransa’daki tüm yoksulları Roma’nın eski köleleri konumuna indirgemeyi, halkı zengin aristokrasiye tabi kılmayı ve bir anda tüm siyahları serbest bırakıp silahlandırarak kolonilerimizi dağıtmak istemektedir.
Aynı girişim İstanbul’da Choiseul-Gouffier tarafından ve yerine gelen kişi tarafından yapılmak istendi.
İstanbul’daki Fransız Klubünün ‘öncü meclis’ konumuna gelmesine kim inanırdı ?
Bu girişimin ne yararlı, ne ülkemizden yana ve ne de ilkelerimize uymadığı bellidir. Tersine Osmanlı Sarayı’nı uyarmaya ve bizden ürkmesine yolaçmış olmaktadır.
Türkler düşmanlarımızın düşmanı olup, Fransız hükûmetlerince ihmal edilmiş yararlı ve sadık dostlarıdırlar. İngiliz Kabinesi’nin de, bugüne değin kendi ince oyunları bakımından yansız görünüp özde kendi çıkarları için Türkleri yanıltmaya çalıştıkları söylenebilir.
Bununla birlikte, öyle görünüyor ki (Türkiye) uyanmaya hazırdır, ama eğer, söylendiği gibi, Divan Saint-James tarafından yönlendirilecek olursa, ortak düşmanımız Avusturya’ya karşı herhangi bir güç kazandırmayacak, tersine Osmanlı Orduları için, bir kez daha, engel olabilecek Rusya’ya karşı bir güç oluşturacaktır.
II. Katerina bize karşı savaşacak olan Kralcı güçlere çok yardımcı oldu ve bundan bir tek kendisi yararlandı. Oysa kendisine hasım güçler Fransız Cumhuriyeti kayasına çarpıp parçalandıkları zaman, Rusya imparatoriçesi kendi güçlerini düzene koyup artırmaya koyuldu ; kurnaz bir bakışla Osmanlı egemenliğinde ama kendine yakın geniş toprakları süzmekle kalmayıp, hatta Polonya ve Almanya’yı düşmüş oldu; buralarda kimi basit oyunlar tezgahlayıp ani ilhaklar tasarlayarak Avrupa’ya kendi yasasını dayatmaya inanmıştı. En azından Prusya ve Avusturya’da halkları gibi iki büyük ortağa hasar göstermeksizin aslan payını kapmayı tasarlamış olamaz mı ?
Avrupa ve kendi ülkemizin bilançosu böylece göz önüne serildiğine göre, buradan önemli bir ders çıkarılamaz mı? Kaldı ki tüm dünyanın gözleri üzerimizde iken..
Varsayalım ki Fransa ihanete uğradı ve parçalandı ve tüm politikamız battı. Büyük güçlere karşı orta büyüklükteki Devletleri ayakta tutan şu güçlü ve gerekli dostumuz (Türkiye), bu bilançodan çıkarıldiğı zaman tüm Avrupa’nın köleleştirileceği söylenebilir.
Almanya’nın özgür kentleri olarak ünlenmiş olan küçük Alman prenslikleri, Avusturya ve Brandebourg hanedanları tarafından yutulacaklar, İsveç ve Danimarka er ya da geç güçlü komşularına yem olacaklardır.
Türkler Boğazların ötesine itilecek ve Avrupa güçleri listesinden çıkarılmış olacaktır.
Venedik tüm zenginliğini yitirecek Toskan ve Genova silinecekler ve İtalya kendisini çevreleyen despotların oyuncağı olacak; İsviçre sefalefete sürüklenerek kendi antik yoksulluğundan aldığı enerjisini kaybedecektir.
Guillaume Tell’in torunları dedelerinin yenip aşağıladığı tiranlar tarafından boyunduruk altına alınacaktır. Eğer Fransız Cumhuriyeti gözlerinin önünde yıkılacak olursa onların dedelerinin erdemlerine sahip çıkmaları için kim cesaretlendirecektir? Bu onların yıkımına katkı yapmak olmayıp da nedir? Ve siz, yürekli Amerikalılar, ki özgürlüğünüzü kanla kazanmıştınız, bizimle hâlâ dost kalacak mısınız? Eğer biz yok olusak sizin durumunuz ne olacak? Yeniden eski aşağılık sahiplerinizin boyunduruğuna düşmeyecek misiniz? Ortak utkumuz olan ‘özgürlük’ ve İnsan Hakları Beyannamesi her iki dünyada da sönmüş olmayacak mıdır?”
Şimdi sevgili Maxime Gauin’in bu paylaşımla ne anlatmak istediği konusuna gelinebilir.
Öyle sanıyorum ki; Maxime Gauin, benim Fransız Devrimi ve Maxmilien Robespierre’e olan ilgi ve saygıma gönderme yaparak; güncel Türkiye-Rusya yakınlaşmasına biraz daha ‘temkinli’ yaklaşmamı istemiş olabilir.
Hemen belirtilmesi gerekirse, bugünkü Rusya Federasyonu’nun, II.nci Katerina Rusya’sı olmadığı ve onun da Sovyetler Birliği parçalandıktan sonra bir çeyrek yüzyıl boyunca ABD ve AB’nin oyuncağı gibi hırpalandığıdır.
Sonra, bugünkü Fransa’nın da Rusya Federasyonu’nun dostluğuna olağanüstü bir önem verdiği ve eğer Rusya isterse Fransa’nın Suriye politikasından vazgeçmeye hazır olduğudur.
Robespierre’e gelindikte, onun aymaz ve aptal politikacılarca ‘terörist’ olarak nitelenmesine karşın, nasıl bir ‘Anayasalcı’ olduğunu görülmüş olacağı gibi, nasıl bir uzgörüşlülükle döneminin jeostratejisini yaptığı da görülmüş olmalıdır.
Ve hatta çok önemli bir Türk dostu olduğu.
Ussal ve artniyetsiz.
Tıpkı ondan yüzyıl sonra gelen Jean Jaurès gibi..
Günümüz Fransız Politikacalarına gelince, bunların günümüz Türk politikacılarından zerre farkları yok.
Aymaz ve aptal.
Bunların döne döne Maxmilien Robespierre okumalarında yarar var.
Habip Hamza Erdem
İlgili yazı: http://turquisme.blogspot.com/2016/08/m ... ierre.html